Kadiri Yolu

 


Şarkı ilahi Dinlerken Kuran dinlemekten daha çok vecd hali görülmesinin nedeni Nedir?: İlahi ve şarkı dinlerken kur’an-ı Kerim dinlemekten daha çok vecd  halinin görüldüğü  anlaşılmaktadır Gazali bir konuda şu şekilde sıralanmaktadır;

1) Önce ayetlerin hepsi dinleyenin haline uygun olmaz. Kendisini hüzün, hali olan kaplamış veya, pişmanlık kimse: “ Allah size, çocuklarınız hususunda erkeğe, kadının iki katını tavsiye eder”Nisa’ Süresi: 11. yahut: “Namuslu kadınlara iftira edenler…”Nur Suresi: 4.  ve benzeri mîrâs, talâk, had ve diğer hukukla ilgili âyetlerin okunması ile nasıl vecd haline gelir? Kalbi, ancak içindeki düşünceye uygun sözler harekete geçirir. Fakat şiirler, şarkılar gönül duygularını anlatmak için düzenlendiğinden, dinleyen kimse çabucak bunların etkisinde kalır.

2) Kur’ân, herkes tarafından ezberlenmiş, herkes onu tekrar tekrar dinlemiş, duymuştur. Bir şey ilk duyulduğu zaman gönlü çok etkiler, fakat okunuşu tekrar edildikçe etkisi azalır. Bu şiirleri, ilâhîleri de ilk duyarken vecde gelenler, daha sonra her okunuşunda aynı vecdi duymazlar.

3) Ölçülü sözün ruh üzerindeki etkisi, ölçüsüz (vezinsiz) sözün etkisinden fazladır. Şarkıcı, okuduğu beyti vezinsiz, melodisiz okusa dinleyen, vecd duymaz olur. İhya’: 2/381; Netâicu’l-Eſkår: 2/137

Bunlar ve vecd getiren diğer sebeplerle ilâhi ve şarkılarda daha çok vecd hali görülür. Allah’ın sözü olan Kur’ân’ı anlamak ise tedebbüre (anlamını düşünmeğe) ihtiyaç gösterir. Ancak tedebbür den sonra Kur’ân’ın gönüldeki etkisi artar.

İbrahîm el-Havvâs’a: “Neden insan başka şeyler dinlerken hareket eder de Kur’ân dinlerken o hareketleri yaptıran halleri bulmaz?” diye sormuşlar. Şöyle cevap vermiş: “Kur’ân dinlemek, etkili bir şoktur. Bu şoktan sonra her insan, hareket edecek gücü kendinde bulamaz. Fakat ilâhî dinlemek şevke getirdiği için hareket olur”.

Cüneyd’e soruldu: Neden ashâbın, Kur’ân dinledikleri zaman vecde gelip hareket etmiyorlar?

Dedi: 

– Kur’ân Allah’ın kelâmıdır, onu anlamak güçtür.

– Peki rübîâîleri dinledikleri zaman neden vecde geliyor, hareket ediyorlar? denildi.

Çünkü onlar, sevenlerin sözleridir, dedi!.

Sehl ibn Abdillâh da: “Semâ’, Allâh’ın kendisine özgü bir ilimdir, onu kendisinden başka kimse bilmez” demiştir 2. “Semâ’, ma’rifet erbabının ruhlarındaki bir incelik, Allah’ın bir lütfudur. Semâ’, ruhun gıdasıdır.

İnsan sakin dururken ilâhî dinleyince neden hareket eder? sorusuna Cüneyd şu cevabı veriyor: “Yüce Allah, ilk mísâk’ta tohum halindeki insanlara Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ demişti. ‘Bizim Rabbimizsin’ demişlerdi. O zamandan itibaren semâ’ın (güzel ses dinlemenin) tadı, insan ruhuna doldu. İşte semâ’ esnasında o ânı hatırlamak, insanı harekete geçirir”.

Zünnuna güzel sesten sorulmuş: “O Allah’ın, temiz erkek ve kadına koymuş olduğu hitâblar, işâretlerdir” demiştir. Ve: “Semâ’, Hakk’ın vergisidir, gönülleri Hakk’a çeker. Onu hak ile dinleyen gerçeğe ulaşır, nefsi ile dinleyen zındık olur” demiştir.

Cüneyd’in sahiplerinden (müridlerinden) faziletli bir seyh olan Ibn Zirî, bazan semâ’ meclisine gelir, hoşuna giderse izârını atıp oturur, “Safi kalbiyle beraber olmalıdır” derdi. Hoşuna gitmezse: “Semâ’ gönül erbabının işidir” der, pabucunu alıp giderdi (böylece kendisinin okunanlardan etkilenecek derecede gönül olgunluğuna ulaşmamış olduğunu anlatmak isterdi).”

Ruveym’e, semâ esnasında sûfîlerin vecd hallerinden sorulmuş, şöyle demiş: “Onlar, o sırada başkalarından gizli kalan anlamları sezerler. O mânálar onlara: ‘Bana gel, bana gel!’ der. Bundan büyük sevinç duyarlar. Sonra araya perde girer, sevinçleri ağlamağa dönüşür: Kimi elbisesini yırtar, kimi bağırır, kimi ağlar. Her insan kendi ölçüsüne göre hareket eder” 

Kaynak: İslam Tasavufu 

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs