Kadiri Yolu

Hz. Hatice

Hz. Hatice


Hz. Peygamber'in ilk hanımıdır. Mekke'de doğdu. Soyu dedelerinden Kusay'da Resûli Ekrem'in soyu ile birleşir. Babası Huveylid,  Annesi Fâtima bint Zâide b. Cündeb el-Âmiriyye olup onun soyu da Lüey b. Galib'de Resûlullah'ın soyu ile birleşir. Hz. Hatice'nin üstün iffeti sebebiyle cahiliye döneminde "Tâhire" lakabıyla anıldığı bilinmektedir. "Kübrâ" sıfatı ise Resûl-i Ekrem'in en büyük hanımı olması sebebiyle daha sonraki dönemlerde kullanılmıştır.


Hz. Hatice ilk evliliğini Ebû Hâle Hind b. Zürâre et-Temîmi ile yaptı. Bu evlilikten, Resul ekran şemaline dair rivayette tanınan ve onun terbiyesinde yetişen Hind adlı oğlu dünyaya gelmiştir. Ebu Hale'nin ölümünden sonra Atik b. Abid el-Mahzumi ile evlendi, ondan da Hind adını verdiği bir kızı olmuştur. İkinci kocasının ölümünden sonra Kureyş'in ileri gelenlerinden bazıları soyu şerefi güzelliği ve zenginliği sebebiyle Hatice ile evlenmek istemiş ancak o bu tekliflerin hiçbirini kabul etmemiştir. 


Hz. Hatice ticari kervanlarla çeşitli şehir ve bölgelere kervanlar gönderiyordu zaman zamanda dürüstlüğünden emin olduğu kişilerle ortaklık kuruyor ve onları kervanların başında gönderiyordu. Bir defasında tanıdıklarının tavsiyesi üzerine, Hz. Muhammed'i Şam'a göndereceği ticaret kervanının başına geçirmek istedi. Kendisine yapılan teklife olumlu cevap veren Hz. Muhammed(ﷺ), yanına Hz. Hatice'nin kölesi Meysere'yi de yanına alarak Şam'a gitti. Şam dönüşünde Meysere'nin Hz. Muhammed(ﷺ)'in dürüstlüğü ve doğru sözlü olmasıyla ilgili olarak anlattıklarından etkilenen ve önceki alışverişlerine nazaran daha kârlı bir ticaret yaptığını gören Hz. Hatice, ona vermeyi taahhüt ettiği ücretin iki katını verdi. Ayrıca yaptığı ortaklıkla Hz. Muhammed(ﷺ)'i daha yakından tanıma fırsatı bulan Hz. Hatice, onun güzel ahlakına ve davranışlarına hayran kaldı. Bundan dolayı Hz. Muhammed(ﷺ)'e evlenme teklif etti. Aldığı bu teklifi önce amcalarıyla istişare eden Hz. Muhammed(ﷺ), onların da olumlu karşılaması üzerine Hz. Hatice ile evlenmeyi kabul etti. Daha sonra amcası Ebû Tâlib başta olmak üzere, diğer amcaları ve halaları ile birlikte Hz. Hatice'nin evinde tertip edilen düğün yemeğine katıldı. Yemekten sonra kısa bir konuşma yapan Ebû Tâlib yeğeni Muhammed(ﷺ)'in asaletini, faziletini ve ahlakını övdü. Ardından Hz. Hatice'nin amcası Amr b. Esed'den 500 dirhem veya 20 dişi deve mehir (nikâh akdinin sonucu olarak kocanın karısına ödemek zorunda olduğu para veya mal) karşılığında yeğeni Hz. Muhammed(ﷺ) için Hz. Hatice'yi istedi. Amr'ın olumlu cevap vermesi üzerine Hz. Hatice ile Hz. Muhammed(ﷺ) evlendi. 


Bu evlilik sırasında Hz. Muhammed(ﷺ)'in yirmi beş yaşında olduğu rivayeti ağırlık kazanmakla birlikte, Hz. Hatice'nin kırk, otuz yedi ve yirmi sekiz yaşlarında olduğuna dair farklı rivayetler zikredilmektedir. Ancak hepsi de Hz. Muhammed (ﷺ)'e vahiy gelmesinden önce olmak üzere Hz. Hatice'nin bu evlilikten altı çocuk sahibi olduğu göz önünde bulundurulursa, onun evlendiğinde yirmi sekiz yaşlarında olduğuna dair rivayet daha isabetli görünmektedir. Düğünden sonra Hz. Muhammed(ﷺ) Hatice'nin evine yerleşti ve Medine'ye hicret edinceye kadar bu evde yaşadı.


Hz. Muhammed(ﷺ) ile Hz. Hatice'nin evliliklerinden Kasım ve Abdullah adlı iki oğulları, Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Gülsüm ve Fâtima adlarında dört kızları dünyaya geldi. Resûl-i Ekrem ilk erkek çocukları Kasım olduğu için Ebü'l-Kasım künyesini aldı.


Hz. Muhammed(ﷺ) şehirden uzakta, özellikle Hira dağında tefekkür yoluyla ibadet ettiği günlerde onun en büyük destekçisi hanımı Hz. Hatice idi. Hz. Muhammed(ﷺ) peygamber olarak görevlendirildiğinde de herkesten önce kendisine Hz. Hatice iman etmiş ve onu bütün varlığıyla desteklemişti. Hira dağında ilk vahiyle yaşananlardan korku ve endişe içinde gelince  Resûl-i Ekrem, "Bana neler oluyor Hatice? Kendimden korkuyorum" demişti. Hz. Hatice "Öyle deme! Yemin ederim ki Allah seni kesinlikle utandırmaz. Çünkü sen akrabanı gözetirsin, doğru konuşursun, yardıma muhtaçların elinden tutarsın, yoksullara yardım edersin, misafiri ağırlarsın, haksızlığa uğrayanlara destek olursun" diyerek Resûlullah(ﷺ)'ın korku ve endişesini gidermeye çalıştı. Daha sonra birlikte Hz. Hatice'nin amcasının oğlu Varaka b. Nevfel'in yanına gittiler. O sırada yaşı epeyce ilerlemiş ve gözleri görmez hale gelmiş olan Varaka, İbrânice bilen, Tevrat ve İncil'i okuyup anlayabilen, Mekke'de Hz. İbrahim'in dini üzere yaşayanlardan (hanif) birisiydi. Hz. Peygamber(ﷺ) başından geçenleri anlatınca, Varaka, kendisine gelen varlığın Hz. Mûsâ'ya gelen Nâmus (Cebrail) olduğunu söyledi (Buhârî, "Bed'ü'l-vahy", 1; Müslim, "Îmân", 252).


Ebu Hureyre (Ra.)’den şöyle rivayet edilmiştir: “Cebrail (A.s) Hz. Peygamber (ﷺ)’e gelerek: “Ya Resulallah içinde katık olan bir kapla gelmekte olan şu Hatice var ya, o senin yanına geldiğinde ona Rabbinden ve benden selam söyle ayrıca kendisine cennette inci kamışından bir evi de müjdele o evde ne gürültü olacaktır ne de meşakkat” dedi. Buhari ve Müslim “


Hz. Peygamber insanları İslam'a davet etmeye başladı ve kendisine inanan ilk kişi Hz. Hatice oldu. Bu dönemde Hz. Hatice, Resûl-i Ekrem(ﷺ) ve Hz. Ali ile birlikte bazen Kâbe'nin yanında bazen kendi evinde ibadet ediyordu. Kâbe'yi tavaf ederken Câhiliye dönemi insanlarının aksine tesettüre riayet ediyordu.


Hz. Hatice müşriklerin zulmü ve haksızlığı karşısında Resûl-i Ekrem(ﷺ)'i hiçbir zaman yalnız bırakmadı. Mekkeli müşrikler Ebû Tâlib mahallesinde müslümanları kuşattığında kendisi de Hz. Peygamber(ﷺ) ile birlikte iki-üç yıl boyunca aç, susuz kalarak bu çetin muhasaraya göğüs gerdi. Bu günlerde müslümanların sıkıntılarını gidermek için bütün servetini harcadı.


Abdullah bin Abbas (ra.)’dan şöyle rivayet etmiştir: 

“Allah resulü (ﷺ) yere 4 adet çizgi çizdi ve: 

– “Bu nedir biliyor musunuz?” diye sordu. 

– “Allah ve Resulü en iyisini bilir” diye cevapladılar. Bunun üzerine Resulullah (ﷺ)

– “Cennetliklerden kadınların en üstünü Hatice bint Hüveylid, Fatıma bint Muhammed, Meryem bin İmran ve Firavun'un hanımı Asiye bint Müzahim’dir buyurdu.” İmam Ahmed b. Hanbel


Yirmi beş yıl kadar süren mutlu bir evlilik hayatından sonra 10 Ramazan'da (23 Ocak 617) vefat eden Hz. Hatice, Hacûn (Cennetülmualla) Kabristanına defnedildi. Onu mezarına bizzat Hz. Peygamber indirdi. Resûl-i Ekrem(ﷺ), Hz. Hatice'nin vefatından kısa bir süre sonra amcası Ebû Tâlib'i de kaybetmişti. Düşmanlarına karşı her şeyi göze alarak kendisini savunan bu iki yakınının ardarda vefat etmesi Hz. Peygamber'i derinden üzdü. Bundan dolayı o yıla "senetü'l-hüzn/âmü'l-hüzn" (hüzün yılı) denildi. 


Resûl-i Ekrem(ﷺ), Hz. Hatice'nin vefatından sonra çeşitli hanımlarla evlendiği halde onu hiçbir zaman unutmamış, eşinin fedakârlığını ve dostluğunu her fırsatta anmış, Hz. Hatice'nin eski dostlarına ikramda bulunmayı ihmal etmemiştir. Bir koyun kestiğinde: “Onu Hatice’nin arkadaşlarına gönderin” buyururdu. Bir gün onu kızdırarak: “Hıh… Hatice mi?” dedim. “Bana onun sevgisi verildi” buyurdu. Müslim Bir defasında Hz. Hatice'nin kız kardeşi Hâle'nin içeri girmek üzere izin istediğini duyan Hz. Peygamber(ﷺ), onun sesini ve izin isteme tarzını Hz. Hatice'nin sesine ve tavrına benzeterek heyecanlanmıştı.


Hz. Peygamber(ﷺ)'in Hz. Hatice'ye duyduğu bu özlem ve sevgi zaman zaman Hz. Âişe'nin onu kıskanmasına sebep olmuştur. Nitekim bir gün Resûl-i Ekrem (ﷺ)'e, anip durduğunu, ölüp gitmiş bir kadını ne diye hâlâ üstelik Allah'ın kendisine ondan daha hayırlı bir eş verdiğini söyleyerek bu duygusunu ifade etmiştir.


Hz. Hatice'nin aleyhinde konuşulmasından rahatsız olan Resûl-i Ekrem ise Âişe'nin kendisini ondan daha hayırlı görmesini tasvip etmemiş ve davasına kimsenin inanmadığı günlerde onun inandığını, halkın kendisini yalanladığı sırada onun tasdik ettiğini, hiç kimsenin kendisine bir şey vermediği dönemde onun İslam davasını malıyla desteklediğini, üstelik diğer eşlerinden çocuğu olmadığı halde Cenâb-ı Hakk'ın kendisine ondan çocuk verdiğini söylemiştir. Ayrıca onun bu ümmetin kadınlarının en hayırlısı olduğunu belirtmiştir. 


Ali Bin Ebi Talip (ra)’dan rivayet etmişlerdir: Resulullah (ﷺ)'ın şöyle dediğini işittim oranın (Gökyüzünü işaret etmiş) en hayırlı kadını Meryem bint İmran, buranın en hayırlı kadını ise Hatice bint Huveylid’dir.” Buhari ve Müslim 


Hz Hatice hayattayken bir başka kadınla evlenmeyen Hz. peygamber(ﷺ) onun vefatından sonra da hatıralarını yad edip kendisi için istiğfarda bulunmuştur. 


Resul-i ekrem(ﷺ)'in kızı Hz. Zeynep kocası Ebu'l As Bedir gazvesinde Müslümanlara esir düştüğü zaman annesinin kendisine düğün hediyesi olarak verdiği gerdanlığı onu kurtarmak için fidye olarak göndermişti. Hz. Peygamber (ﷺ) Hz. Hatice'nin gerdanlığını görünce duygulanmış ve ashabından gerdanlığın tekrar Hz. Zeynep'e gönderilmesini rica etmişti. 


Hz Hatice bütün müslümanlar tarafından çok sevilmiş ve günümüze kadar islam coğrafyasında “Hatice” adı kız çocukları için yaygın bir isim haline gelmiştir.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs