Hz. Îsâ’nın Hayatında Meşakkat ve Sülûkun İncelikleri
Hz. İsa’nın Ruhani Yürüyüşü
Tasavvuf ehlinin nazarında Hz. Îsâ (a.s.), beşer içinde ruhun tecellisine en yakın olandır. Onun hayatı, dünya yüklerini hafifleten manevî letafetle; fakat aynı zamanda kesret âleminin en ağır meşakkatleriyle kuşatılmıştır. O, çilenin ortasında rıfkı; zulmün içinde merhameti; inkârın gölgesinde ilahi huzuru koruyan bir peygamberdir. Meşakkat onun hayatında yalnızca bir imtihan değil, ruhun inceliğini ortaya çıkaran bir seyri sülûk durağıdır.
Doğumun Meşakkati: Hakk’a Adamış Bir Ruhun İlk İmtihanı
Hz. Îsâ’nın çilesi daha doğmadan başlamıştır. Annesi Meryem validemize atılan iftiralar, toplumun kuşkuları, nefislerin vehimleri… Bu ağır şartlar, Hz. İsa’nın ruhaniyetine gölge düşürmez; bilakis onun hakkaniyet nurunun parlaması için bir karanlık zemin hazırlar.
Tasavvuf ehline göre bu sahne, müridin ilk dersidir: “Hakk’ın seçtiği kul, daha başlangıçta halkın imtihanıyla karşılaşır.” İlahi vazife, önce gönlü sabırla cilalar.
Çocukluğu Kuşatan Zorluklar: Ruhun İnceliği, Halkın Kabalığı
Mesih, daha beşikte konuşarak annesini temize çıkarmış; fakat bu mucize bile inkârcı kalplere tesir etmemiştir. Nitekim tasavvufta şöyle denir: “Kalp mühürlendiyse mucize bile kapı aralayamaz.”
Hz. Îsâ’nın çocukluğu, hem iftira hem inkârla iç içeydi. Bu onun ruhuna meşakkat ilave ederdi ama ruhaniyetine gölge düşürmezdi. Meşakkat arttıkça, ilahi yakınlık da artıyordu. Sülûkta da böyledir: Zorluk, kulun kalbindeki perdeyi inceltir.
Davetle Gelen İnat ve Azgınlık: Ruhun Merhamette Parlaması
Hz. Îsâ davete başladığında karşılaştığı inat ve azgınlık, onun sabrını parlatan birer imtihandı. Nice mucizeler göstermiş, nice hikmetler beyan etmişti; ama nefislerin katılığı ilahi sözün tesirini engelliyordu. Bu durum dahi onu yıldırmadı. Çünkü o, peygamberliğin hakikatini biliyordu: “Görev tebliğdir; hidayet Allah’ın takdiridir.”
Tasavvuf ehli, mürşidin de benzer bir yolda yürüdüğünü söyler. İnsanlar bazen nefsaniyetleriyle hak sözü reddeder; fakat rehber yılmaz. Kalben Hakk’a bağlı olduğu için halkın tepkisi onu yön değiştirmeye sevk etmez.
Köydeki Hakaret ve İlahi Ahlâk: “Herkes Yanındakini Harcar”
Bir gün havarileriyle bir köye gelen Hz. Îsâ, halkı Allah’a çağırdı. Onlar ise ona sövdüler, hakaret ettiler. Hz. Îsâ (a.s.) giderken onları hayırla yad etti. Havariler bunun sebebini sorunca şu derin sözü söyledi: “Herkes yanındakini harcar.”
Yani nefsi kötü olan kötülük saçar; kalbi nur olan iyilik saçar. Bu söz, tasavvufta edep makamını anlatır: Kul, kendi içindekini dışarıya taşır.
Hz. Îsâ’nın cevabı, onun halîmliğini ve gönül genişliğini gösterir. Bu, sülûkun mertebelerinden bir mertebedir: “Eza-güza görüp gönlünde daralma hissetmemek.”
Hz. İsa'nın Tesellisi: Sabredenlere Göklerdeki Mükâfat
Hz. Îsâ havarilerine şöyle derdi: “Sizi kınadıkları, kovdukları, benim için size kötü söz söylediklerinde ne mutlu size! Sevinin ve neşelenin; zira gökteki mükâfatınız büyüktür.”
Bu söz, sülûkun temel hakikatlerinden biridir: Dünyada horlanan, Hak katında yücelir.
Tasavvuf yolcusu bilir ki dışarıdan gelen eziyetler, içteki benlik kabuklarını kırar.
Allah’ın dostları, halkın kınamasını makbul görmüşlerdir; çünkü kınanmak nefsi terbiye eder.
Komplo, İhanet ve Teslimiyet: Sülûkun En Çetin Makamı
Yahudilerin hileleri, planları, komploları… Hepsi Mesih’in etrafını sardı. İhanet eden “Yahuda”, arkadaşlarının yerini haber verdi. Gece bahçede kuşatıldılar.
Bu tablo, sülûkta “teslimiyet makamı” dır: Kulun hiçbir zahirî sebep kalmadığında, yalnızca Allah’a dayanması.
Hz. Îsâ’nın gönlüne korku değil, iltica doğmuştu. Allah’ın inayeti onu kuşatınca kimse onu göremedi. Onun yerine kendisine çok benzeyen Yahuda yakalanıp götürüldü. Bu da sülûkun hikmetlerinden biridir: “Kuyu kazan, kuyuya düşer; Hakk’ın nuru perdeyle gizlenmez.”
İlahi Koruma ve Yükseliş: Çilenin Sonunda Yakınlık
Kur’ân’ın açık beyanıyla:
- Onu öldüremediler,
- Asmadılar,
- Sadece bir benzetme yapıldı,
- Allah onu Kendine yükseltti.
Bu dönüş, Mesih’in meşakkatle dolu yolculuğunun ilahi bir taçlandırılmasıdır.
Sülûk ehli burada şu hakikati görür: “Meşakkat ne kadar büyükse, yakınlık o kadar büyüktür.” Allah onu korumasına almış, halkın zulmünden kendi rahmetine yükseltmiştir.
Hz. İsa’nın Ahlâkı, Sülûkun Zirvesidir
Hz. Îsâ’nın hayatı, tasavvuf yolcusuna şu hakikatleri öğretir:
* Meşakkat, ruhu inceltir.
* Hakaret, nefsi terbiye eder.
* Halkın kınaması, Hakk’a yakınlaştırır.
* İkram mucizede değil; sabırda ve halîmliğindedir.
* İlahi koruma, teslimiyetle açılır.
* Kul, içindeki nuru dışına akıtır: “Herkes yanındakini harcar.”
Hz. İsa'nın yolunda yürüyen, incelikle yürür; Meşakkat onun elbisesi, merhamet onun nefesidir. Düşmanlık görür ama düşmanlık taşımaz. Hakaret görür ama hayır dua eder. Çile çeker ama yakınlaşır. Sülûkun inceliği, işte bu Hz. İsa (A.s)’ın edebinde gizlidir.
Hadislerle Hz. İsa (A.s)
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: Benimle İsa arasında Nebi yoktur. İsa inecektir. Onu gördüğünüz zaman tanıyınız. O, orta boylu, kırmızı beyaz tenli, sarıya boyalı iki elbise içerisindedir. Yağmur yağmadığı halde saçı su damlatır gibidir. İslam namına insanlarla savaşır. Haçı kırar, domuzu öldürür ve cizyeyi kaldırır. Onun döneminde Allah-u Teâlâ, İslam hariç tüm milletleri helak eder. Mesih Deccal’i de helak eder. Yeryüzünde kırk sene kalır, sonra vefat eder. Müslümanlar ona cenaze namazı kılar.” Ebu Davud 4324
Yine Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Nefsimi elinde bulunduran zata yemin ederim ki, Meryem oğlu İsa’nın adil bir hâkim olarak içinize inmesi yakındır. O, haçı kıracak, domuzu öldürecek ve cizyeyi kaldıracaktır! O zamanlar mal o kadar çoğalıp taşacak ki kimse kabul etmez olacaktır! Nihayet tek bir secde, dünya ve içindekilerden hayırlı olacaktır!” Müslim 155/242, İbni Mace 4078
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in, Meryem oğlu İsa (Aleyhisselam) hakkındaki sözünü şu hadis-i şerifle noktalayalım: Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: Ümmetim içerisinde Deccal çıkar ve kırk gün kalır. Sonra Allah, Meryem oğlu İsa’yı gönderir. İsa, Mes’ud oğlu Urve’ye benzemektedir. İsa, Deccal’i arar ve onu öldürür. Sonra insanlar, iki kişinin arasında hiçbir düşmanlık bulunmaksızın tam bir huzur içinde yedi yıl yaşarlar. Sonra Allah, Şam tarafından serin bir rüzgâr gönderir de artık yeryüzünde kalbinde zerre ağırlığınca hayır yahut iman bulunan kimse kalmaz. O rüzgâr kalbinde zerre miktarı hayır yahut iman bulunan herkesin ruhunu kabzeder. Sizden biri dağın içine ta ortasına kadar girmiş olsanız bile bu rüzgâr onun ruhunu kabzetmek için saklandığı yere girecektir. Artık yeryüzünde kuşlar hafifliğinde, canavarlar ahlakında olan şerli insanlar kalır! Onlar hiçbir iyiliği tanımaz ve hiçbir kötülüğü reddetmezler!” Müslim 2940/116

إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...