Kadiri Yolu

 

Riâyet

Tasavvufta Ri‘âyet: Edep, Takva ve Murakabe Ekseninde Kulluk Şuuru

Tasavvufta Ri‘âyet, kulun Allah’ın emir ve yasaklarını yalnız şeklen değil, kalben ve süreklilikle gözetmesi, her hâl ve durumda edep, dikkat ve sorumluluk bilinciyle yaşaması demektir. Ri‘âyet; ibadeti korumak, ahlâkı muhafaza etmek ve kalbi ilâhî huzurda tutma şuurudur.


Tasavvuf yolunda asıl gaye, kulun Allah Teâlâ ile olan bağını sahih, sürekli ve edep üzere yaşamaya dönüşmüş bir hâle getirmesidir. Bu yolun merkez kavramlarından biri de ri‘âyettir. Ri‘âyet; kulun Rabbine karşı sorumluluk bilincini, yalnızca fiillerinde değil, kalbinde ve hâllerinde de gözetmesi demektir. Başka bir ifadeyle ri‘âyet, kulluğun korunmasıdır.

Ri‘âyetin Tasavvufî Mahiyeti

Ri‘âyet, ibadeti yapmakla yetinmeyip onu bozacak, eksiltecek ve ruhunu zedeleyecek her şeyden sakınmaktır. Bu yönüyle ri‘âyet, şekil ile hakikat arasında bir köprüdür. Amelin suretiyle kalbin niyeti arasında uyum tesis eder.

Tasavvuf ehline göre ri‘âyet: “Kulun, Rabbine karşı edebi muhafaza etmesi ve her hâlinde O’nun hududunu gözetmesidir.”

Cüneyd-i Bağdâdî’nin şu sözü, ri‘âyetin tasavvuf yolundaki yerini açıkça ortaya koyar: “Bizim yolumuz, Kitap ve Sünnet’e ri‘âyet etmeyen kimseye kapalıdır.” Bu söz, tasavvufta manevî ilerlemenin, şeriat hudutlarını titizlikle korumadan mümkün olmadığını ifade eder.

Bu yönüyle ri‘âyet: Sadece yapmak değil, Yapılanı korumak ve Yapılanın ruhunu muhafaza etmektir.


Ri‘âyet – Takva – Edep İlişkisi

Ri‘âyet, takva ve edep birbirinden ayrı kavramlar değildir; bilakis aynı hakikatin farklı tezahürleridir. 

            - Takva, kalbin sakınma ve korunma şuurudur. 

            - Ri‘âyet, bu şuurun davranışlara yansımasıdır. 

            - Edep ise bu davranışların zarafetle, taşkınlıktan uzak ve ölçülü şekilde yaşanmasıdır.

Tasavvuf büyükleri bu ilişkiyi şöyle özetler: 

            “Takva kalpte başlar, ri‘âyetle hayata geçer, edep ile kemale erer.”

Edep, ri‘âyetin dışa yansıyan yüzüdür. Bu sebeple sûfîler, “edebi olmayanın yolu olmaz” demişlerdir. Çünkü edep kaybolduğunda, ri‘âyet şekle iner; takva ise kuru bir iddiaya dönüşür.


Ri‘âyet ile Murakabe Arasındaki Bağ

Ri‘âyet, murakabenin fiil hâline gelmiş şeklidir. Murakabe, kulun her an Allah tarafından görüldüğü bilinciyle yaşamasıdır. Bu bilinç kalpte yerleştiğinde, ri‘âyet kendiliğinden doğar.

İbn Atâullah el-İskenderî bu hakikati şöyle ifade eder:

            “Kalbinde murakabe yerleşenin az ameli de büyüktür.”

Murakabe, iç denetimdir; ri‘âyet ise bu denetimin amele yansımasıdır. Murakabesiz ri‘âyet kuru disipline, ri‘âyetsiz murakabe ise hayale dönüşür.


Ri‘âyetin Mertebeleri

Tasavvufta ri‘âyet tek dereceli değildir; kulun seyrine göre derinleşir:

1. Avamın Ri‘âyeti

Bu mertebede ri‘âyet:

            - Farzları yerine getirmek,

            - Haramları terk etmek,

            - Açık günahlardan sakınmak şeklinde tezahür eder.

Bu, yolun vazgeçilmez temelidir.

2. Havasın Ri‘âyeti

Bu seviyede kul:

            - Şüpheli şeylerden kaçınır, 

            - Amelin ihlâsını korur,

            - Kalbî hastalıklara karşı uyanık olur.

İmam Gazâlî bu mertebeyi şöyle tarif eder: 

            “Haramdan kaçmak takvadır; şüpheliden kaçmak ise takvanın kemalidir.”

3. Havasü’l-havasın Ri‘âyeti

Bu en ileri mertebede ri‘âyet:

            - Allah’tan alıkoyan her düşünceden sakınmak,

            - Masivayı kalpten çıkarmak,

            - Ameli değil, Rabbin rızasını gözetmek şeklinde yaşanır.

Bu mertebede ri‘âyet, artık zahmet değil, tabiat hâline gelir.


Seyr u Sülûkte Ri‘âyetin Yeri

Ri‘âyet, seyr u sülûkün sadece başında değil, her aşamasında gereklidir:

            - Başlangıçta: Ameli muhafaza eder

            - Orta merhalede: Hâlleri dengeler 

             - Son merhalede: Edebi kemale erdirir

İmam Rabbânî bu noktada uyarıcı bir ölçü koyar: 

            “Şeriata muhalif her keşif, istidractır.”

Yani ri‘âyet yoksa, manevî tecrübeler insanı Allah’a değil, nefsine yaklaştırır.


Ri‘âyetin Kaybolmasının Tehlikesi

Ri‘âyetin zayıflaması:

            - Amelde gevşeklik,

            - Kalpte katılık,
            
            - Dinde aşırılık veya savrulma doğurur.

Bu yüzden tasavvuf ehli, kalbin ıslahını ri‘âyetle birlikte yürütmüştür. Çünkü kalp, korunmazsa bozulur; amel, korunmazsa söner.


Tasavvufta ri‘âyet:

            - Takvanın hayata taşınması,

             - Murakabenin amele dönüşmesi,

             - Edebin süreklilik kazanmasıdır.

Kısaca: 

            Ri‘âyet, kulun her an Allah’ın huzurunda yaşama ahlâkıdır.

Bu ahlâk yerleştiğinde ibadet yük olmaktan çıkar, kulluk lezzete dönüşür; kalp sükûna, hayat istikamete kavuşur.

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar