Kadiri Yolu
Nefse Muhalefet


Nefse Muhalefet

Nefse Muhalefet Etmek

Muridin bir özelliği de nefsinin hevâ’sına muhalefet etmek ve arzuladığı şeylerde kesinlikle ona uymamaktır. Meşayih Kiramın tamamı icma etmişlerdir ki müridin ana sermayesi nefse muhalefettir. Kim nefsinin gemini istediği her şeye salıverirse helak olur.

Ebu Hafs (Ömer b. Sâlim en-Nisaburi) (Rahimehullah) şöyle derdi: “Her hâlükârda nefsini zemmetmeyen, her istediğinde ona muhalefet etmeyen ve sair vakitlerde onu sevmediği zorluklara çekmeyen kişi bütün hallerinde aldanmıştır.”

Ebu Bekr Tehisnani (Rahimehullah): “Seninle rabbin arasındaki en büyük hicap (perde), nefsine uymandır,” derdi.

Ibn-i Ata: “İbadetinden dolayı kim Allah(ﷻ)’dan karşılık isterse kovulmayı ve kızılmayı hak etmiştir,” derdi.

İbn-i Şeyban: “Kul iştahla bir şey yemez ki illa rabbinin şuhudundan (yani kalben onun nurunu görmekten) mahrum olur,” demiştir.

Hikâye:

İbni Şeyban anlatır: “Yirmi sene mercimek yemek istediğim halde yemedim. Sonra bir gün yedim ve dışarı çıktım. Dışarıda sultanın askerleri beni yakalayıp; İşte bu adam dün şarap küpün kırdı,” diyerek bana yüz değnek vurdular. Sonra üstadım Ebu Osman Mağribi geldi. 

Bana sordu: “Sen ne yaptın da sana böyle yapılar.”

Dedim ki:
"İştah ile bir şey yedim.”
Şeyh onlara beni bırakmalarını söyledi, onlar da bıraktılar. Sonra bana dedi ki: ”Şükür ki ucuz atlattın.”

Seriyy es-Sekati (Rahimehullah) şöyle derdi: “Kırk seneden fazla oldu ki nefsim pekmeze havuç bandırıp yemek ister, ama ben bunu yapmadım.” “Kim şehveti terk etmede sadık olursa, şehvetini öldürmede Allah (ﷻ) ona kafidir,” derdi.

Allah (ﷻ), Davud (Aleyhisselam)’a şöyle vahiy etmiştir: “Ey Davud, kavmini canının her çektiği yemekten sakındır. Çünkü dünya şehvetine bağlanmış kalplerin akılları benden perdelidirler.”

Bir rivayette ise: “Kulum hevasını, bana taata tercih ettiğinde, benim ona yapacağım şeylerin en hafif ve kolayı, onu bana münacat (yalvarma) lezzetinden mahrum etmemdir,” buyrulmuştur.

İbrahim Havvas (Rahimehullah) derdi ki; “Kulun rabbine sevap umarak veya azaptan korkarak ibadet etmesi de hevâsına tabi olmaktandır.  Bu istek devam ettiği müddetçe o ibadet kişiyi ancak rabbinden uzaklaştırır, başka bir şey yapmaz.”

Bazı ilahi kitaplarda Cenab-ı Allah (ﷻ) buyurmuştur ki: “Cennet veya cehennemden dolayı bana ibadet edenden daha
zâlim kim var? Ben bunları yaratmasaydım, itaat edilmeye ehil değil miydim?”

Ben de diyorum ki; yaz gecelerinde gece namazına karşı uykuyu tercih etmek de heva’ya tabi olmaktandır. Bu Allah’a (ﷻ) muhabbetin olmadığını delilidir. Allah’ı sevmeyen ise onun düşmanıdır. Çünkü Allah (ﷻ) Davud (Aleyhisselam)’a şöyle vahyetmiştir: “Ey Davud, gece olunca uyuyup sonra da benim muhabbetimi iddia eden kişi yalan söylemiştir.”

Hakk Teala şehadet etmiştir ki, kim uyku galip gelmeden uyuyorsa o, muhabbetinde yalancıdır.

Tevbe-i Sadika’nın Delili

İbrahim b. Edhem (Rahimehullah) derdi ki: “Kulun tövbesinin sadık olmasının alametinden biri de kişinin tevbe ettikten sonra kalbinde paha biçilmez bir lezzet duymasıdır. Kim ki tövbeden sonra kalbinde lezzet duymazsa o kişi günahları terk hususunda yalancıdır. Yakın bir zamanda günaha dönmesi(nden korkulur) umulur.”

Daha önce tarikatın rükünlerinin; açlık, uzlet, susmak ve sabahlama olmak üzere dört tane olduğunu söylemiştik. Diğerleri bunlara tabidir. Müridin bu şart ve rükünleri ihlal etmemesi lazımdır. Zira buyurulmuştur ki: “Kim asıl olanları zayi ederse vuslattan mahrum olur.”

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs