Kadiri Yolu

 

Emanet

Emanet 

“Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz (ve teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, bundan endişeye düştüler. İnsan ise onu yüklendi. Hakikaten o, çok zalim, çok cahildir.” (Ahzab 33/72.)

“Allah, size emanetleri ehline vermenizi emreder…” (Nisa 4/58.)

“Onlar ki emanetlerine ve verdikleri söze riayet ederler.” (Mü’minun 23/8.)

“…Eğer birbirinize emin olmuşsanız kendisine inanılan adam Rabbi olan Allah’tan korksun da emanetini tastamam ödesin…” (Bakara 2/283.)

[Merhum Hasan Basri Çantay birinci ayette geçen emanet hakkında şunları söyler.

“İmam Ragıb’a göre “emn, eman, emanet nefis mutmain olmak, endişe gitmek manasına mastardır. İnsanın emniyette bulunduğu halin, kendisine emniyet edilerek bırakılan şeyin ismi de olur. Burada maksat akıldır. Bazılarına göre emanetten maksat şeri emirlerdir. İbn Abbâs (r.a.) onu, “Allah’a (c.c.) ve Rasûlûne (ﷺ)itaat ve Cenab-ı Hakk’ın farz ettiği şeylerdir.” diye tefsir etmiştir.

Göklere, yere ve dağlara vaki olan teklif. İlzamı değil, tercihe bırakılmış bir teklif idi. Öyle olmasaydı elbette derhal itaat ederlerdi. Ayetteki insandan murad da ya Hz. Adem’dir (s.a.): yahut ruhlar alemindeki insanlardır. Tasavvuf erbabı bu ikinci şıkkı tercih ediyorlar. Hatta Celaleddin-i Rûmi hazretleri bu münasebetle çok güzel şiirler söylemiştir. Şu mealler de onlardandır:

“Ahd ve misakı (ruhlar aleminde verilen sözü) bozmak ahmaklıktan gelir, imana ahde vefaya riayet ise takvaya erenlerin işidir. Sen onları korumaya devam edersen elbette Hakk’ın lütuflarını görürsün. Allah ile “Elest bezminde taahhüde girdin, onu kırmak değil, korumak gerek.”

Tasavvufta emanet,

“insan-ı kamil” e tevdi edilen en büyük ilahi bir sıfattır. Gazali ile Beyzavi ve diğerleri şöyle demişlerdir: “Emanetten murat, teklifi (yani kulluğun gereklerini. şeri yükümlülüğü) boynuna bir halka takar gibi takmak, yani onu borç edinmek, onun ifasını taahhüt etmektir. Bu taahhüt, sahibini ya İbadet ve taatle sevaba, ya fısk ve İsyanla ikaba götürür. Emaneti göklere, yere ve dağlara arz etmekten maksat, onların o ilâhi teklifi kabul etmek, yüklenmek istidatlarını bir denemekten (daha doğrusu açıklamaktan, ibret vermekten) ibarettir. O emaneti yüklenmekten kaçınmaları da kendilerinin tabiatlarında esasen o liyakat ve kabiliyetin bulunmadığını gösterir. İnsanın emaneti yüklenmesine gelince: O da bunu taşımaya olan istidadının bir ifadesidir.(Çantay, Meal. 2/757-758.)

Huzeyfe b. el-Yemân (r.a.) anlatıyor:

Bize Rasûlullah (ﷺ)iki hadis söyledi. Ben bunların birini gördüm, ötekisini de bekliyorum: Rasûlullah (ﷺ) bize, (evvelâ) emanetin insanların kalplerinin  derinliğine indiğini, sonra Kuran inerek ondan ve sünnetten bir şeyler  öğrendiklerini anlattı. Sonra da bu emanetin kaldırılmasından bahsetti. Buyurdu ki:

“İnsan uykusunu uyur. (Bu esnada) emanet kalbinden alını verir de ufacık bir siyah leke halinde izi kalır. Sonra (yine) uykuya dalar. (Bu sefer) kalbinden emânet(in kalan kısmı da) alınır. Bunun izi de kabarcık gibi kalır. Ayağının üzerine bir kor yuvarlanır da nasıl kabarcık hâsıl olur ve içinde bir şey olmadığı halde onu kabarmış görürsün onun gibi bir şey, sonra ufak taşlar alarak onları ayağının üzerinde yuvarladı. 

(Ve şöyle devam etti): “insanlar (o hale gelecek ki) alışveriş yapacaklar, birinin doğru dürüst hareket ettiği görülür görülmez: ‘Falanoğullarında emin bir adam var!’ denecek. Hatta adamın kalbinde hardal tanesi kadar iman olmadığı halde onun hakkında: ‘O ne metin! O ne zârif! O ne akıllı adamdır!…’ denecek.” 

(Huzeyfe sözüne devam etti): Vallahi öyle günler gördüm ki, sizin hanginizden alışveriş yapacağım diye hiç gam yemezdim. Çünkü alışverişte bulunduğum zat) Müslümansa bana hıyanetten onu dini engellerdi. Hristiyan yahud yahudi ise, ona da başındaki aman vermezdi. Bugün ise sizlerden falan ve falandan başka kimseden alışveriş yapamaz oldum. (Buhâri, Rikák 35 : Fiten, 13 , Müslim, İmân, 230 (2/12): Tirmizi, Fiten, 17. İbn Mace, Fiten, 27 ; Ahmed, 5/383.)

İmrân b. Husayn’dan (r.a.):

Resûlullah (ﷺ)şöyle buyurdu: “Sizin en hayırlılarınız benim asrımdır. Sonra onların peşinden gelenlerdir. Daha sonra onların peşinden gelenler, daha sonra onların peşinden gelenlerdir.” -İmran: Rasûlullah (ﷺ) kendi asrından sonra iki defa mı üç defa mı dedi bilemiyorum demiştir. “Onlardan sonra bir kavim gelecek ki, şâhit çağrılmadıkları halde şehadet edecekler, hıyanet edecekler: güven duyulmayacaklar, nezredecekleri yerine getirmeyecekler, aralarında şişmanlık zuhur edecektir. (Buhâri, Rikak, 7. Şehadet, 79, Fedailu ashabi’n-Nebi, 1. Eyman, 10, 27 : Müslim, Fedallu’s-sahâbe, 214 (10/455) : Ebu Davud, Sünnet, 9. Tirmizi, Fiten. 45. Şehadat 4: Menakıb 56 : İbn Mace, Ahkam, 27 : Ahmed, 1/378,417, 434, 438, 4422/228, 4/267,5/350, 357)

Rasulullah (ﷺ)şöyle buyurmuştur: “Emaneti, sana emanet eden kişiye teslim et ve sana hıyanet edene sen hıyanet etme!” (Ebû Dâvûd, Buyû 81: Tirmizi, Buyû, 38, Darimi, Buyû, 57. Ahmed, 3/414.)

Rasûlullah (ﷺ)şöyle buyurmuştur: “Emaneti olmayanın imanı olmaz, ahdi olmayanın da dini olmaz.” (Ahmed, 3/135, 145,210, 251)

Rasulullah (ﷺ)şöyle buyurmuştur: “İstişare edilen emniyet edilendir. (Danışılan konuda hıyanet etmez).” (Taberani. (Ebu Davud, Edeb, 114, Tirmizi, Edeb, 57 : İbn Mace, Edeb, 37.1)

Rasûlullah (ﷺ) buyuruyor ki: “Bütün meclisler (de yapılan, konuşulan şeyler) emanettir (ifşa edilemez.) Bundan üç yer (meclis) müstesnadır:
  1. Haram olan bir kan akıtılması,
  2. Haram olan bir ırza tecavüz olunması ve,
  3. Haksız yere bir mal alınması. (Bu gibi durumlarda görüleni bildirmek emanete hıyanet değildir.)

Abdullah İbn Mesud’dan (r.a.): “Allah yolunda ölmek (şehit olmak) emanet hariç bütün günahlara keffâret olur. Kıyamet günü kul getirilir -Allah yolunda şehit olsa bile ona: 

‘Emânetini öde!’ denir. O adam:

Ya Rabbi! Nasıl olur, dünya geçip gitti?’ der. Bunun, üzerine: ‘Alın bunu götürün cehenneme!’ denilir. Emâneti, kendisine emanet edildiği gündeki şekliyle ona görünür. O da onu görür ve tanır. Emanetin izini takip eder ve ona kavuşur, onu iki omuzuna yükler. Kendisinin tam çıkmakta olduğunu düşünürken, emanet omuzundan kayar, düşer. Peşi sıra ebedi olarak yürür durur.” Sonra dedi ki: “Namaz emânettir, abdest emanettir, tartı emanettir, ölçü emânettir. (daha başka şeyler sayar) bunların en şiddetlisi ise vedia (emanet eşya)dır.”

Hadisin ravisi diyor ki: el-Bera b. Azib’e geldim ve: “İbn Mesûd ne diyor biliyor musun? Şöyle şöyle diyor.” dedim. el-Bera: “Doğru söylemiş. Allah Teâla’nın:“Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder….”(Nisa 4/58.) buyurduğunu işitmedin mi?” dedi. (Ahmed. İbn Kesir : 1/5l5.)

Rasûlullah (ﷺ)şöyle buyurmuştur: “Kim, birisinden anlatılmasını arzu etmeyeceği bir sözü duyarsa, gizlemesini rica etmese bile o, ona emanettir. (Ahmed, [6/445.])

Kaynak: İslami hayat 

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs