Kadiri Yolu

Ahde Vefa

 Ahde Vefa

Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir.” Nahl/91

“Yetimin malına ergin çağa ulaşana kadar en güzel şeklin dışında yaklaşmayın. Ahdi de yerine getirin, doğrusu verilen ahidde sorumluluk vardır.” İsra/34

“Bir şeyi ölçtüğünüz zaman, ölçüyü tam tutun, doğru terazi ile tartın. Böyle yapmak, sonuç itibariyle daha güzel ve daha iyidir.” İsra/35

“Hayır, öyle değil; ahdini yerine getiren ve günahtan sakınan bilsin ki, Allah sakınanları şüphesiz sever.” Al-i İmran/76

“Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri, sözde doğru çıktılar. Kimi (canıyla) adağını ödemiş, kimi de (şehitliği) bekliyor!… Onlar  hiçbir suretle verdikleri sözü değiştirmediler.” Ahzab/23

“Onlar, Allah’ın ahdini yerine getirirler, anlaşmayı bozmazlar. Onlar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi birleştirirler, Rablerinden korkarlar; kötü hesaptan ürkerler. Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır.” Rad/20-22

İnsana değer katan güzel meziyetlerden biridir sözünde durmak.

İslâm’da ahde vefa emredilirken, ihanet ve vefasızlığın da yasaklandığı kesin emirlerle bildirilmiştir. Gerek ayetlerde, gerekse hadislerde, karşı taraf anlaşmayı bozmadıkça, müslümanların anlaşmayı bozmamaları emredilmiştir. Öbür taraftan, bir ayette “Ey iman edenler! Yaptığınız akitleri yerine getiriniz…”(el-Mâide, 5/1). buyurulur. Toplumda güvenin oluşması ve insanların birbirine güvenerek çeşitli teşebbüslerde bulunabilmeleri, borç ve yükümlülük altına girebilmeleri ve böylece iktisadi canlılığın  sağlanması insanlar arasında ahde vefa şuurunun  gelişmesi ve yerleşmesine bağlıdır. İslam, diğer ahlaki meziyetler yanında ahde vefaya da gereken önemi vermiştir.

Ahde Vefa İlgili Hadisler

Amr b. Abse’den (ra):

Allah Rasûlü’nden (s.a.) şöyle derken işittim: “Her kimin bir kavim ile anlaşması varsa o anlaşmanın müddeti doluncaya veya hakkaniyet üzere anlaşmayı fesh ettiğini onlara bildirinceye kadar sakın (verilen) ahdi ne çözsün ne de bağlasın.” (Tirmizi, Siyer, 27: Ebu Davud, Cihad, 164 : Ahmed, 4/1II. 113, 376.)

 

Huzeyfe b. el-Yemân (r.a.) anlatıyor: 

Bedir’de bulunmamdan beni alıkoyan şey babam Huseyl ile beraber (yola) çıktığımızda bizi Kureyş kâfirlerinin yakalamasından başka bir şey değildi. (Bizi yakalayınca onlar:) “Siz muhakkak Muhammed’in yanına gidiyorsunuz!” dediler. Biz ise: “Biz onun yanına gitmek istemiyoruz, biz sadece Medine’ye gitmek istiyoruz!” dedik. Bunun üzerine bizden mutlaka Medine’ye gideceğimize, onunla birlikte harp etmeyeceğimize dair Allah adına ahid ve yeminle söz aldılar. Sonra Rasûlullah’a (s.a.) gelerek bu haberi kendisine ilettik. Bunun üzerine o: “Haydi gidin! Biz onlara verdiğimiz sözü tutar, onlara galip olmak için Allah’tan yardım isteriz!” buyurdu. (Müslim, Cihad, 98 (8/592) ; Ahmed, 5/395.)

 

Amr b. el-Humk (r.a.) diyor ki:

Resûlullah’ı (s.a.) şöyle derken işittim: “Her hangi bir adam, bir adama, kanına dokunmayacağına dair eman verir sonra da onu öldürürse, öldürülen kâfir bile olsa ben öldürenden uzağım.” (İbn Hibban. Ahmed, 5/224)

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs