Kadiri Yolu

 

Hac Kafilesinden Ayrılan Gafilin Başına gelenler

Hac Kafilesinden Ayrılan Gafilin Başına gelenler


Bir hac kafilesi, bir memleketten hac farizasını yerine getirmek ve hacı olup, yine vatanlarına dönmek maksadıyla yola çıktılar. Yolları Bağdat şehrine uğradı. Kafilede  bulunanlar: (Şehirde bizim işimiz yoktur. Şehir dışında bir yere konaklarız, dinlenir ve yol hazırlıklarımızı görürüz, yine kalkar yolumuza devam ederiz.) dediler ve şehir dışında konakladılar. 

İçlerinden birisi: Vallahi Bağdat şehri dillerde söylenir bir şehirdir. Bende sizinle konak yerinde konaklarım amma, buraya kadar gelmişken, varır Bağdat şehrini de gezerim, dedi. 

Kafiledeki yoldaşları: Gel gitme.. Orada, bir şeyi nefsinin hevasına mutabık bulur, onunla oyalanır kalırsın. Biz yola çıkarız, gelir bizi bulamazsın. Çok kalacak değiliz, hemen yola çıkacağız, vazgeç gitme bizimle kal, dedilerse de dinlemedi ve tek başına Bağdat şehrini görmek maksadıyla arkadaşlarından ayrıldı.

 

Sonunda arzusuna uydu ve şehre geldi, yolu ilk önce Bağdat’ın harabat ehli haneleri arasına uğradı. Baktı ki, çengiler çeganeler, türlü türlü avazeler, sazlar, şarkılar, kahkahalar sokaklara taşıyor. Biraz durakladı ve bunları dinledi, bu eğlence ve sefahat âlemi kendisine hoş geldi, nefsi kuvvetlendi, gürledi ve baş kaldırdı. Bir kaç adım daha yürüdü ve gördü ki bir kadın bir kapıdan başını çıkarmış, gelene geçene bakıyor. Göz göze geldiler, kadın kendisini hemen içeriye çekti. Ne yaptığını bilmez halde nefsinin esiri olarak kadının peşinden gitti. 

Kadın kendisine: Ey yiğit, dedi. Peşim sıra gelirsin, benden ne istersin? Seni pek sevdim, kendime sevgili edindim, cevabını verdi.

Kadın nazlandı: Beni sevdiğini söylüyorsun amma, sen benden murat alamazsın. Ben de sana bütün malını ve sermayeni bana vermeyince ram olmam, dedi. 

Biçare adam: Benim varım yoğum ne varsa hepsi şehir dışındaki kafilede ve arkadaşlarımın yanındadır. Burada garip bir misafir kişiyim, diye yalvardı. 

Bu defa kadın: Madem ki bir şeyim yok diyorsun, gel benimle içki iç ki, benden murat alabilesin, teklifinde bulundu.

Bizim hac yolcusunun aklı başından gitmiş ve gözü dönmüştü. O kadından gayrısını gözleri görmüyordu. Bu teklifi de kabul ederek içki içmeğe razı oldu. Karşılıklı bir hayli içtiler. Artık iyice sarhoş olmuş ve kendinden geçmişti. Derhal soyundu. Belinden, içinde paraları bulunan kemerini ve üstünde nesi varsa hepsini kadının önüne koydu. Biraz daha içtiler, iyice sarhoş oldu. Kadın onu yaşlı bir kadının yanına bırakıp tüm varlığını aldı ve gitti. 

Sabah oldu, müezzinler sabah ezanı okumaya başladılar. Adam uyanıp kendine geldi, etrafına bakındı, yanında yatan kadına gözü ilişti. Ne görsün? içkinin etkisiyle sızdığında ilk gördüğü kadın yayında yoktu. Gözüne dünya güzeli gibi görünen o kadın, gitmiş yerine gayet çirkin bir şey gelmişti. Gözlerinden çapaklar akan, ağzı gayet kötü kokan, hasılı murdar bir şey.. Hemen kalktı ve giyindi, dört yanını aradı, ne kemeri var ne paracıkları? Bütün varı yoğu elden gitmiş! Hızla sokağa fırladı ve arkadaşlarının kondukları yere vardı ki, kafile çoktan hareket etmiş.. Kendisi, hilekar ve yüze gülücü bir aşiftenin cazibesine kapılmış ve hep sermayeyi aldırmış artık müflis ve biçare ortalıkta kalakalmıştı. Ne yapacağını şaşırmış? Bağdat şehrini bilmez, orada kimseyi tanımaz. Nereye varsa kabul etmezler ve kovarlar. Sonunda, işsiz güçsüz, aç ve perişan o avarelikle bir köşede ölü bulunmuş…

Kıssadan hissemizi alalım:

Dünyanın ardına düşerek, cehd edip mal toplamakla meşgul olmadılar. Ahiret amelleri ile meşgul oldular. Gördüler ki, bu dünya âhiret yolunun üzerinde bir uğrak imiş, buna aldanmak neye gerektir, dediler. Yol tedarikinde bulundular, kafileden ayrılmadılar, bu dünyaya gönül verip aldanmadılar. Bu dünyaya itibar etmeyenlerin misalini sana deyivereyim ve dünya ile dünya ehlini temsilde sana anlatayım da, sen de halini buna göre bilesin. Yolda kalanlardan mısın, yoksa menzile erenlerden misin?

Dünya ehli de, alem-i ervahtan ervahi tayyibe ile bir kafile halinde hareket ederek yola çıktılar. Hak teâlâ’nın cemali ka’besini müşahede edip Allah’ın rızasını bulmak istiyorlardı. Yolları, bu dünya Bağdat’ına uğradı. İçlerinden bir çokları, dünyaya meylederek gönül vermediler. Bu fani dünyaya hiç karışmadılar. Bunlardan birisi, dünya Bağdadına geldi, gaflet içkisinden içti ve sarhoş oldu. Sehhare ve mekkare kadın, dünyaya gönül verip ömür sermayesini ve iman florisini dünya yoluna harcayan kişiyi baştan çıkardı. Bu halde iken ömürünün sonuna geldi ve Azrail aleyhisselâmin teslim olup ruhunu heder edenlerden oldu… Dünyaya gönül verenler aldananlardır. Nihayet zamanını, sağlığını ve malını boşa harcayanlardan olurlar sonunda mahrum ve mahsun olup ortada kalırlar.

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs