Kadiri Yolu

Bakara Suresi 21-29. Ayetlerin Tefsiri




‮بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

21. “Ey insanlar! sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet (kulluk) edin, ta ki takva sahibi (korunmuş) olasınız.”

Babalarının batıl inanışlarına tabi olmak suretiyle Allah'ın hukukunu unutanlar vardır. Yaşadıkları toplumun sapkınlıkları içerisinde eğitim alıp yaşam tarzlarına onlarla birleştirip sürdürmeye çalışan kişiler genellikle Allah inancı ve dini hususlarda erozyona uğrarlar. Bu açıdan bakıldığında Allah'ı tanıma (marifet) hususunda eksiklikler ortaya çıkar. Bu durum marifetsiz bir tevhid anlayışını doğurur.

O’nu tanıyın, tevhid edin, Ona kulluk etmek suretiyle Rububiyetinin (Rububiyet, Cenab-ı Hakk'ın her zaman, her yerde ve her mahluka, muhtaç olduğu şeyleri verendir, onları terbiye ve tedbir etmesi ile birlikte malikiyyet ve besleyicilik keyfiyetini ifade eder.) haklarını yerine getirin. İnsanlar yaratıcının üzerlerindeki haklarını yerine getirmeyi gerekli kılan bir durumun olduğunu anlamaları gerekir. Babalarınız ve bu toplumun daha önce gelenleri yaradan Rabbine karşı kulluk hususunda yanlışlıklar içerisine düşmüş ve Allah'a kulluktan uzaklaşarak, rububiyeti hususunda eksiklikler içerisinde kalmışlardır. İşte burada Allah'a ibadet edilmesi ve ondan korkma ile Takva sahibi olunurak korunmanız gerektiği hatırlatılmaktadır.

22. “O ki, yeryüzünü sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirip onunla türlü türlü meyvelerden sizin için rızık çıkardı. O halde bile bile Allah'a, eşler (Ortaklar) koşmayın.”

Onun kahrı tecellilerinden korunmuş olmak istiyorsanız, Hayatınız boyunca Allah'a kulluk üzere olunmalıdır. Yok olan bir şeyi belli ölçü ve olgunlukta var eden, mekan tutup yerleşmenizi ve rızık elde etmeniz için, yeryüzünü yayarak döşek yapan O’dur.

Oturmaya engel yerler içinde bulunan dağlar, kayalıklar gibi döşek olmayan yerlerde yeryüzünün kazıkları gibidir. Denizler ise bir yerden bir yere gitmenizi sağlayacak olan su yolları ve içinde sizin istifade edeceğiniz ziynet ve rızıklarla doldurulmuştur. Göğün yüksekçe olması buharın ve dumanların yükselmesi, Yağmur bulutlarının bir araya gelip bir bir üstüne binmesi ile sizin için gökten su indirmiştir. Bu su belirli menfezlerden kaynaklara çeşitli yollar bularak yer altında ilerler ve bazen göletlere varır hayvanların sulanması, tarım yapanların ekin sulamasına, kaynak Suyu olarak içilmesini sağlayacak gözeleri var edende O’dur. Bu sağlam ve mükemmel bir (Binadır) diziliştir. Buna bina denilmiştir.

Türlü türlü meyveler ve rızıklar çıkartması sizin bedeninizin güç kazanması yaşamınızın devamlılığı için bir vesile kılınmıştır. Bunları yiyerek taat ve ibadet etmeye onu Tevhid etmeye güç bulacaksınız. Sizin yaratılış hikmetinizi bu şekilde ortaya çıkacaktır.

Artık bu kadar nimet karşısında Allah'a kulluk etmede, O’nun yaratma ve var etme, rızık verme ve büyütme ve yaşatma da güç ve kudretine (uluhiyetine) karşı sapkınlıkta bulunarak ortak koşmayınız. Eş olarak koştuğunuz şeyler ne yaratabilir ne de rızık verebilir. Şanı yüce Allah ise yaratan ve rızık verendir. İbadete hak sahibi olan da O’dur.

İbn Abbas’ın şöyle ded,ü, rivayet edilmiştir: Adamın biri Peygamber (sav)’e
Allah ve sen dilerseniz, deyince Hz. Peygamber: “Sen beni Allah’a eş mi tutuyorsun? Bunun yerine yalnızca Allah dilerse de” buyurdu.

İbn Abbas “O halde Allah’a eşler koşmayınız” buyruğu ile ilgili olarak şunları söyler: “Eşler koşmak şirkin kendisidir. Karıncanın gece karanlığında siyah bir kaya üzerinde yürüyüşünden daha gizlidir. Bu şirkte şöyle olur: Allah'a ve senin hayatına ve benim hayatıma yemin olsun ey filan, veya şu adamın köpeği olmasaydı dün bize hırsızlar gelecekti. Şu evdeki ördek olmasaydı hırsızlar gelecekti, demesi kişinin arkadaşına Allah dilerse ve sen dilersen diye söylemesi, Allah ve filan olmasa demesi gibidir. Bu gibi sözlerden sakın “filan” demeyesin. Çünkü bütün bu durumlar Allah'a şirk koşmaktır.”

el-Haris el-Eş'arî'den şöyle bir hadis rivayet eder: Allah'ın Peygamberi (s.a.) şöyle buyurdu:
"- Aziz ve Celil olan Allah, Zekeriyyâ oğlu Yahyâ (a.s)'ya kendileriyle amel  etmek ve İsrâiloğullarına da onlarla amel etmelerini söylemek üzere beş buyruk inzal buyurdu. Hz. Yahyâ az kalsın bunları İsrailoğullarına iletmekte geç kalıyordu ki İsâ (a.s) ona:
- Sen onlarla amel etmek ve İsrâiloğullarına da kendileriyle amel etmek üzere beş buyruk ile emrolunmuş bulunuyorsun. Bunları ya sen söylersin yahut da ben tebliğ ederim, deyince Yahyâ şöyle dedi:
- Kardeşim, eğer bu sözleri benden önce sen iletecek olursan azaba uğratıl maktan yahut yerin dibine geçirilmekten korkarım. (Hz. Peygamber devamla şöyle) buyurdu:
- Zekeriyyâ oğlu Hz. Yahyâ İsrailoğullarını Beyt-i Makdis'te topladı, nihayet
mescid doldu, onlar da yerlerini alınca Allah'a hamd-ü senada bulunduktan sonra şöyle dedi:
- Allah bana kendileriyle amel etmek sizin de gereklerince amel etmeniz için beş emir vermiş bulunuyor:

Bunların birincisi Allah'a ibadet etmeniz ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamanızdır. Bunun misali şuna benzer: Adamın birisi kendi öz malından gümüş ya da altın parasıyla bir köle satın alır. Bu köle de çalışıp kazanmaya başlar, fakat bu çalışmasının kazancını efendisinden başkasına öder. Şimdi söyleyin kölesinin bu şekilde olması kimin hoşuna gider? Allah sizleri yarattı ve size rızık verdi o halde O'na ibadet ediniz ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayınız.

Allah size namaz kılmayı da emretti. Şunu bilin ki yüce Allah kul yüzünü başka bir yere çevirmediği sürece kulunun yüzüne karşı kendi yüzünü diker. O halde namaz kıldığınız zaman sağa sola bakmayınız.

Size oruç tutmayı da emretti. Bunun misali şuna benzer: Birisinin elindeki mendilin içinde bir parça misk vardır ve çevresindeki herkes bu miskin kokusunu almaktadır. Gerçek şu ki oruçlunun (oruçtan dolayı) değişen ağız kokusu Allah'ın katında misk kokusundan daha hoştur.

- Size sadaka vermenizi de emretmiştir. Bunun misali de şuna benzer: Birisi düşmanları tarafından esir alınmış, ellerini boynuna bağlamışlar ve boynunu vurmak üzere hazırlanmışlar. Bu kişi onlara: "Ben kendimi sizden fidye vererek kurtarabilir miyim?" der, az veya çok ne bulursa kendisini kurtarıncaya kadar onlara fidye verip canını kurtarmaya çalışır.

- Allah kendisini çokça zikretmenizi de emretmiştir. Bunun misali de şuna benzer: Birisini düşmanı büyük bir hızla takip etmektedir. Bu da oldukça sağlam bir kaleye sığınıp korunmuş; şunu bilin ki kulun şeytanın şerrinden en emniyetli olduğu hal Allah'ı zikretmesi halidir." (el-Haris el-Eş'arî devamla) dedi ki: Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu:

"- Ben de size beş şeyi emrediyorum, bunları bana Allah emretmiştir: Cemaatten ayrılmamak, dinleyip itaat etmek, hicret etmek ve Allah yolunda cihad etmek. Çünkü cemaatten bir karış kadar ayrılan kişi boynundan İslam'ın boyunduruğunu çıkarmış demektir. Bundan vazgeçinceye kadar câhiliye davasını güden kimse cehenneme diz çöktürülerek atılacak kimselerdendir." Ashab:

- Ey Allah'ın Rasûlü bu kişi namaz kılıp oruç tutmuş olsa da mı? deyince Hz.
Peygamber (s.a) şöyle buyurdu:
"- Namaz kılsa, oruç tutsa ve kendisinin Müslüman olduğunu iddia etse bile! Müslümanları Aziz ve Celil olan Allah'ın adlandırdığı şekilde Müslümanlar olarak, çağırınız, mü'minler olarak çağırınız, Allah'ın kulları olarak çağırınız."

23. “Eğer siz kulumuza indirdiğimizden şüphede iseniz. Haydi ona benzer bir sure getiriniz. Allah'tan başka şahitlerinizi de çağırın eğer doğru sözlü iseniz.”

Ey batıl İnançla kalpleri perdelenmiş olanlar! Eğer siz vahyin hamili olan peygambere düzenli yapıda ve irşadımız gereğince indirdiğimiz şeyler hakkında herhangi bir tereddütünüz var ise, Onun benzeri bir sure getirin. Allah'tan değil de onun uluhiyetinin dışında ilahlar edindiğiniz, sıkıntı ve felaket anlarında kendilerine yöneldiğiniz yandaşlarınız ve destekçilerinizden yardım isteyin ve onlara hakiki mabud'un bütün vasıflarını Cami olan bir süre getirmelerini onlardan isteyin. Eğer doğru sözlü iseniz.

24. “Fakat yapamazsınız -ki yapamayacaksınız! O halde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının ki, o kafirler için hazırlanmıştır.”

Onun benzeri hiçbir sure getiremeyeceksiniz. Ey İddaa ve itirazlarında inatçı olan cahiller. Sahte putlarınıza müracaat etseniz bile bunu başaramayacaksınız. O halde daha fazla büyüklenmeyin de boyun eğin ve kulumuza indirilmiş olan kitabın emirlerine sarılın, O’nun nehyettiği şeylerden de kaçının .

Cehennemin yakıtının insanlardan ve taşlardan oluşması öbür ateşlerden farklı olduğunu gösterir. İnsanlar ve taşlarla tutuşturulan bu ateşin çakmak taşlarından olma ihtimali yüksektir. Çakmak taşı çok çabuk alev alır, geç söner çok kötü kokar ve vücuda her şeyden çok yapışır.

Yahutta kendilerine ibadet edilen ağaçtan ve metalden yapılan putlardır. O zaman bu daha çok hasret çektirici olur. Yahut hepsi birlikte de olabilir. Bunların hepsi de müfessirlerin görüş istikametindeki ifadelerdir.

Bu ateş onlar içindir. Yüce Allah kendisinden sakınalım diye bize, Takva yolunu açıklayıp bunun gerekli olduğunu delilerle ikame edip Kur'an'da hiçbir tereddüte yer olmadığını açıklayıp, kafirleri de tehdit edince, adeta insanın iman etmemesi ve salih amel işlememesi için hiçbir gerekçe kalmamış gibi oluyor. Bu bakımdan Resulullah'a hitap ederek Salih amel işleyen bu kimseleri müjdelemesi emredilmektedir.

25. “İman eden salih ameller işleyenlere altından ırmakta bırakan cennetlerin kendilerine olduğunu müjdele. Onlara ne zaman bunlardan bir meyve rızık olarak verilse; “Bu evvelce rızıklandığımız şeydi” derler. Onlara birbirine benzeyen böyle nimetler verilecek. Onlar için orada temiz eşlerle vardır. Hem onlar orada temelli kalıcıdırlar.”

"İman eden, salih ameller işleyenlere..." Gayba, Muhammed (sav)'e indirilenlere, ondan önce indirilenlere ve ahirete iman edenlere; namaz kılmak infak etmek gibi salih amel işleyenlere müjdele. "Cennetlerin kendilerine olduğunu müjdele." Amel edenlerin her bir kesimine bu cennetlerden pek çok cennetler verilecektir. Amellerin mükafatının verilceği yurt olan "Cennet" önceden beri yaratılmış ve halen mevcuttur. Allah bize onu ihsan etsin.

Akaid âlimleri şöyle der: Büyük günah işleyen asi mü'min hakkında mutlak bir mujde vardır, diyemeyiz. Ancak bu gibi kimseler için Allah'ın irâdesi ile mukayyed bir müjdenin varlığını kabul ederiz. Allah dilerse onu bağışlar, dilerse günahları miktarınca ona azab ettikten sonra cennetine koyar.

"Altından ırmaklar akan..." Müfessirler der ki: Cennetin ırmakları ağaçların altından akar. En güzel bahçeler; ağaçları gölge yapan akarsuların etrafında, sıra sıra ağaçların yer aldığı bahçelerdir. Akarsu en büyük nimetlerden ve zevk veren unsurlardan birisidir. Bu bakımdan yüce Allah cennetler ile birlikte akan sulardan da söz etmiş ve bunun cennetin diğer niteliklerinden önce zikretmiştir.

"Onlara ne zaman bunlardan bir meyve rızık olarak verilirse 'Bu evvelce rızıklandığmız şeydi' derler, onlara birbirine benzeyen (böyle nimetler) verilecek."

Bu cennetlerin öyle meyveleri vardır ki, bunların türleri dünya meyvelerinin türlerine benzemekle birlikte, Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği bir derece farklılık gösterirler. Şu kadar var ki cennetin meyveleri dünya meyvelerinin bir benzeri görümündedir. Başka türden değildir. Çünkü insan alışageldiği şeye daha yatkındır ve daha çok meyyaldir. Onda açık bir meziyet ve belirgin bir fark gördüğü takdirde ise daha çok hayret eder ve daha bir yabancılık çeker. Yüce Allah'ın, "evvelce" buyruğu ile anlatılmak istenen; bundan önce dünyada ve ahirette kendilerine rızık olarak verilen şeylerdir.

"Onlara birbirine benzeyen (böyle nimetler) verilecek.." Görünüşte birbirine benzemekle birlikte tadı birbirinden farklı olacaktır.

"Onlar için orada temiz eşler de vardır." Kötü ahlâktan, dünya kadınlarına has olan ay hali, hastalık hallerinde gelen kanlar ve yalnız kadınlar için söz konusu olmayan küçük abdest, büyük abdest ve diğer kirlilik ve pisliklerden tertemiz olacaklardır.

"Hem onlar orada temelli kalıcıdırlar." Kesintisiz olarak sürekli orada kalıcı olunacaktır. İbn Abbâs "Cennette bulunan şeylerin dünyadakilerle benzerliği sadece isimleridir." Bir rivayette ise, cennette dünyadaki isimlerden başka hiçbir şey yoktur” denilmiştir.

İbn Mesûd'un; “Onlara, birbirine benzeyen (böyle nimetler) verilecek" buyruğu ile ilgili olarak şöyle dediği rivayet edilmiştir. "Renkte ve görünüşte benzemekle birlikte tatta bir benzerlik yoktur."

"Yahyâ b. Kesîr de bu âyetle ilgili olarak şunları söylemiştir: "Onlardan herhangi bir kimseye tabak içerisinde bir şeyler getirilir, o da onlardan yer. Ondan sonra bir başka tabak getirilir ve; 'Bu az önce getirilen şeye benziyor' deyince melekler ona şu cevabı verir: "Hayır, ye. Renk aynı ama tadı farklıdır."

Mücâhid de: "Onlar için orada temiz eşler vardır" buyruğu ile ilgili olarak şunları söyler: "Ay halinden, büyük ve küçük abdestten, sümükten, tükürükten, meniden ve çocuk doğurmaktan berî, tertemiz edilmiş demektir."

Yüce Allah'tan, bizleri cennet halkından kılmasını ve bizi ateşten korumasını dileriz.

26. “Şüphe yok ki Allah bir sivrisineği ve ondan daha ileri (üstünde) bir şey misal getirmekten çekinmez. İman etmiş olanlar bunun rablarından bir gerçek olduğunu bilirler. Kafirler ise “Allah bu misali vermekle ne murat etti?” derler. Allah onunla birçoğunu sapıtır, birçoğunu da hidayete erdirir. Bununla fasıklardan başkasını saptırmaz.”

Katate der ki: “Yani şanı yüce Allah, az olsun çok olsun, hak olan herhangi bir şeyi zikretmekten çekinmez. Şanı yüce Allah Kur'an'da sineği ve örümceği zikredince delalet ehli: Allah bunları zikretmekle neyi murat etmiştir? dediler. Bunun üzerine yüce Allah: “Şüphe yok ki Allah bir sivrisineği ve ondan daha ileri üstünde bir şey misal getirmekten çekinmez.” Burada bir bilimsel bir çalışmayı aktarmakta fayda var:

1922'de FW Edwards adında bir bilim adamı, dikkate değer bir makale yayınladı: Güneydoğu Asya'daki Malay Yarımadası'ndan topladığı ve Culicoides anophelis adını verdiği uçan, ısıran bir tatarcıkların sivrisineklerin üstünde onların kanlarını emdiklerini gördü. Aşağıdaki linkten videoyu izleyebilirsiniz. Çinli bilim insanları büyük mikroskobik aletlerle bunu tespit etmişlerdir.

https://www.youtube.com/watch?v=I66VySLTwW0&t=30s

“İman etmiş olanlar bunun Rablarından bir gerçek olduğunu bilirler.” Verilen bu misalin rablerinden gelen bir hak olduğunu bilirler. Hak, İnkar edilmesi söz konusu olmayan gerçek demektir. Kafirler ise “Allah bu misali vermekle ne murat etti?” derler. Onların bu soruları, böyle bir şeyi küçümsediklerini hissini veriyor. Buda Allahı tanımadıklarından kaynaklanmaktadır. “Allah onunla” bu misalle birçoğunu sapıtır, birçoğunu da hidayete erdirir. Allah inkar eden müstekbirleri ve hakkın bazı sıfat ve isimlerini tecellilerini küçümseyen kimseleri hidayete erdirmez. Yakınen iman sahibi olmuş tevhid erlerinin de doğru yol üzerinde olmasını onlara nasip eder. “Bununla fasıklardan başkasını saptırmaz.” Bu misalle tehdit sadece kafirlere ve münafıklara gelmemekte müminleride kapsamaktadır. Çünkü kafir ve münafıklar hakkında söz konusu olan tehditlerin çoğu zaman (masiyet olan herhangi bir konuda kafir ya da münafıklara uygun düşen) bu ümmetin isyankarları hakkında da söz konusu olabilmektedir.

27. “Onlar Allah'ın ahdini pekiştirdikten sonra bozanlar, birleşmesini emrettiği şeyi kesenler, yeryüzünde fesat çıkaranlardır. İşte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.”

Elestü bi-rabbiküm: “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” hitabına “evet” diye karşılık vermeleri ile sağlamlaşan onun ezeli olan zatı ve ebedi olan sıfatlarından oluşarak kendi katından uzatılmış ipi yani Kur'an'ı hidayeti kopartırlar. Allahu Teala'nın kitabı ile indirdiği emrettiği şeylere sarılmaktan bağlanmaktan yüz çevirirler ve akitlerini bozmak da kendilerine ait olan bağlantıyı kesmekle kalmazlar onlarla istifa etmez üstüne üstlük bir de yeryüzünde fırsat çıkartırlar inançları zayıf insanları ifsat edip enbiya veya evliyaya karşı düşmanlık ve ariflere ve emin olanlara karşı buğz etmek suretiyle yeryüzünde türlü türlü bozgunculuklar çıkartırlar. Kısaca Haktan uzatılmış ve Tevhid yolundan sapmış olan bunlar ziyana uğramışların ta kendileridir. Kendisinden daha büyük bir zarar ve İhlas'ın olmadığı hüsran-ı külli bunların başına gelmiştir Allahu Teâlâ bizi ve bütün kullarını bundan korusun.

28. “Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz! Halbuki siz ölüler iken sizi O diriltti. Sonra sizi öldürecek, sonra sizi tekrar diriltecektir. En sonunda yalnız O’na döndürüleceksiniz.”

Allahu Teala kendilerine küfür ve Azgınlık zuhur etmiş olması hasebiyle onları muhatap alarak insanların fıtratında olan Asli vasfı harekete geçirmek ve fıtratlarında Allah ile yapmış oldukları ahd-i hatırlatmak gayesi ile şöyle bir soru sormaktadır. Allah’ı nasıl inkar edersiniz? Ezeli ilmiyle sizin varlığınızı yaratmayı takdir eden Allah'a nasıl şirk koşabilirsiniz? Sizler ölü idiniz. Sizler sırf yokluk içinde idiniz. Adınız sanınız geçmiyordu. Sonra o sizin varlığınızı takdir etti var olmanızı istedi de size bir hayat verdi. Size uzattığı gölgesi sayesinde Adem'in yokluk kabından sizi izhar etti. İzhar ettikten sonra size nimetler bahşetti, ilk yaratılışta (dünya hayatında) nimet vereni bilesiniz ve ona şükredesiniz diye türlü türlü nimetler ile size rızıklar bahşetti. Türlü nimetlerle sizi besleyip büyüttükten sonra sizi öldürür. Kudret ve kuvvetini göstermek için sizi ilk yaratılış (dünyadan) çıkarır, alır sonra sizi tekrar diriltir. Her nefis yaptığının karşılığını görsün diye son yaratılışta (mahşerde, ahirette) tekrar diriltir. En Sonunda yalnız O’na döndürüleceksiniz.”

Menzilleri kat ettikten, merhale ve mertebeleri aştıktan sonra, başkasına yansıma ve gölgelere değil, sadece ona (Hakka) döndürüleceksiniz. Çünkü ondan başkasının kendisine döndürülecek bir varlığı yoktur. Bunlardan anlaşılmaktadır ki, Allah'ın dışında bir başlangıç, Onun dışında bir son ve onun dışında bir dönüş yeri yoktur. Dönüş de ancak onadır. “Ondan başka ilah yoktur. Onun veçhinden başka her şey yok olucudur. Hüküm onundur ve ona döndürüleceksiniz.” Kasas/88

29. “Yerde ne varsa hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök halinde düzenleyen O’dur. O her şeyi hakkıyla bilendir.”

“Yerde ne varsa hepsini sizin için yaratan,... O’dur. Sizin için ve sizin dünya ve ahiretinizde onlarla yararlanmanız için. Dünya hayatınızda bunların sizin menfaatinize olduğu gayet açıktır. Çünkü herhangi bir şekilde insanın Kendisinden yararlanmadığı bir şeyi yoktur. Bunların dikkatle incelenmesi halinde Allah'ı tanımaya götürdüğü ve ahireti hatırlattığı için de siz insanlar için bunlar faydalıdır. Çünkü dünyadaki lezzetler ahiretteki ecri, dünyada sevilmeyen şeyler de ahirette arzulanmayan şeyleri hatırlatmaktadır.

“Sonra göğe yöneldi(istiva)” Arzı yarattıktan sonra arada başka herhangi bir şeyi yaratmayı murat etmeksizin gökleri yaratmaya yöneldi.

“Sema” ile anlatılmak istenen ise Yükseklik ve yüksekteki şeylerdir. Burada “sonra yukarıdakilere yöneldi” denilmesi bundandır.

“Onları yedi Gök halinde düzenledi o her şeyi hakkıyla bilendir.” Düzenlemekle anlatılmak istenen yaratılışın mutedil ve dosdoğru olması, istikamet üzere bulunması demektir. Onlarda herhangi bir eğrilik, düzensizliğin, gediğin olmaması ve yaratılmalarının tamamlanıp eksiksiz olması demektir. Bütün bunları yapanın bilgisi her şeyi kuşatıcıdır. O halde insan her şeyi bilen, her şeyin açığını da gizlisini de bilen Allah'tan gereken şekilde korkmalıdır.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs