Kadiri Yolu

 

Bakara Suresi 30-39. Ayetlerin Tefsiri


Bakara Suresi 30-39. Ayetlerin Tefsiri

Tarih: 05.01.2024

Rabbimiz Adem (as), Melekler ve iblis (Şeytan)’in kıssası bize bu bölümde anlatılmaktadır. İnsanın yaratılmasının hikmeti ve Allah katındaki değerini, kurtuluşu sebebiyle şeytanın isyan edip, Hz. Adem’i ve eşini aldatmasını, bunun üzerine yüce Allah’ın da Hz. Adem’i, eşini ve şeytanı arza indirilişi açıklanmaktadır.

30. “Hani Rabbin meleklere: "Yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti de melekler: "Biz seni hamd ile tesbih ve seni takdis eder dururken, yeryüzünde fesat çıkarıp kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın?" demişlerdi. (Allah da): "Sizin bilmediklerinizi Ben bilirim." buyurmuştu.”


Allah (CC): “Ben Yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Burada Halifeden kasıt Hz. Adem ve soyundan gelenlerdir. Meleklerin Allah (cc.) Rabbimiz bu halife ne olacaktır? diye sorunca, Allah (cc) şöyle buyurdu: “Onun yeryüzünde fesat çıkartan, birbirlerini kıskanan, birbirlerini öldüren bir zürriyeti olacaktır” buyurdu. İbni Mesud dan rivayet edilmiştir.

Allah yeryüzünde benim yerime halifelik edecek birisini yaratacağım, o yarattıklarım arasında adaletle hükmetmek konusunda benim halifeliğimi yapacak. Bu halife Adem’dir ve Allah'a itaat, yarattıkları arasında da adaletle hükmetmek konusunda onun yerini tutan kimseler olacaktır. Haksız yere fesat çıkarmak ve kan dökmek ise onun halifesi olmayanların yaptıkları işlerdir.

Bu buyruk hususunda birkaç farklı görüş vardır. Bunların en kuvvetli olanı şanı yüce Allah'ın halifesi olduğudur. Ancak başka görüşlerde bulunmaktadırlar. Babamız Adem (Aleyhisselam) yeryüzündeki ilk Adem değildir. Aksine birçok insanlar yaratmış sonra Allah onları yok etmiş sonra başka insanlar yaratılmış sonra Allah onları da yok etmiş ve bu şekilde devam edip gitmiş. Nihayet Allah atamız Adem'i yarattı ve Kıyamet onun zürriyetinin başına kopacaktır. 

Bu görüşe göre bizler başka insanların halifesiyiz. Yüce Allah'ın zikrettiği meleklerin orada fesat çıkartacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın şeklindeki sözleri bunu destekleyici olarak görülebilir. Çünkü bazılarının görüşüne göre melekler bunu daha önceden bildikleri bir tecrübeye bağlı olarak söylemişlerdir.

Allah azze ve celle Adem'i sureti üzere yarattı denilmektedir. Sahih bir hadiste Hz Adem'in ve onun zürriyetinin kendine has bir takım niteliklerin olduğunu ve Hz Adem'e Allah'ın kudretiyle kendi elleriyle şekillendirerek yarattığını ortaya koymaktadır. Adem (Aleyhisselam) cennette yaratıldığında çok uzun boyluydu yeryüzünde bulunan dev insan iskeletlerinin bulunduğunu da düşünürsek ve bunların bir tek kişinin günümüz insanının dişinin altı katı büyüklüğünde olduğu belirtilmektedir. O halde o insan günümüz insanından 6 kat daha iri olmalı bu keşifler bize bu tür iskeletleri Adem'in bunlardan geldiğinin manasını vermez. Burada bizden önce yaratılmış sonra da son bulmuş insanların veya varlıkların iskeletleri olarak kabul edebiliriz. Yahut da nesli tükenmiş insan olmayan bir takım yaratıkların iskeletleri olarak da değerlendirebiliriz. Hz Adem'i Allah tarafından doğrudan yaratıldığı konusunda naslar kesindir.

Bu buyruğu dinleyen melekler: “Seni hamd ile tesbih ve seni takdis eder dururken, yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek kimse mi yaratacaksın? demişlerdi. Allah da sizin bilmediklerinizi ben bilirim buyurmuştu.” Böylelikle Yüce Allah bu soruyu sorup bu cevabı almaları için onlara durumu bildirdi ve onlar da yaratılmadan önce insanın halifelik makamına getirilişinin hikmetini öğrenmiş oldular. Bu soru bu konudaki hikmeti açığa çıkartmak ve öğrenmek maksadıyla sorulmuş bir sorudur. 

Yani Rabbimiz onların arasından yeryüzünde fesat çıkartacak ve kanlar dökecek bu kişileri yaratmakta ki hikmet nedir? Eğer bundan maksat sana ibadet ise biz zaten seni hamd ile tesbih ve takdis etmekteyiz. Üstelik onlardan çıkacak şeylerin hiçbiri de bizden sadır olmuyor, niçin bizimle iktifa edilmiyor? Yüce Allah bu soruya cevap olarak: “Sizin bilmediklerinizi ben bilirim” buyurmuştur. Yani sözünü ettiğiniz bütün fesatlara rağmen bu yaratıkları yaratmaya açıklık getiren maslahatı, sizin bilmediğiniz şekilde ben bilirim. Ben onların arasında Peygamberler ve Resuller göndereceğim. Onlardan sıddıklar, Şehitler, salihler, abidler, zahidler, gerçek dostlar, İyiler, mukarrebler, alimler vb. bulunacaktır. Allah'ı seven, resullerine uyan kimseler gelecektir. 

Peki melekler yeryüzünde bu fesat çıkarıp kan dökeceğini ya Allah'ın bildirmesi veya levh-i Mahfuz cihetinden yahut da daha önce kendilerinin bildikleri bir şeye kıyas ederek ne olacağını tahminen çıkarımları sonucu bilmiş olabilirler. Yukarıda bahsedilen farklı görüşlerde geçtiği gibi…

“Biz seni hamd ile tesbih eder dururuz” buyruğunun anlamı sana şükrederek Seni bütün eksikliklerden ve kusurlardan tenzih ederiz. 

“Seni takdis ederiz” buyruğunun anlamı ise sana yakışmayacak her türlü sıfattan seni uzak ve tertemiz kabul ediyoruz demektir.

Adem Aleyhisselam arzın bütününden alınan topraklarla yaratılmıştır. Hatta insanların renklerinin çeşit çeşit olmasının da farklı yerlerden alınan topraklarla bağlantısı olduğunu peygamber (SAV) ifade etmiştir. O yüzden kimisi sert, kimisi yumuşak, kimisi iyi huylu, kimisi de kötü huyludur. (Bakınız Tirmizi Ebu Musa el eş'ari)

Adem Aleyhisselam yaratılma olayı cuma günü olmuştur. O gün Adem yaratıldı ve o gün cennete konuldu ve o gün cennetten çıkarıldı. İbni Abbas'tan gelen bir rivayete göre Adem Aleyhisselam aynı gün içerisinde yaşanılan bu olayı aslında kısa sürede olmasına rağmen dünya günleri ile hesaplandığında 130 sene cennette kalmıştır.

Hz peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ben dünyaya ikindiyle akşam vakti arasında geldim ifadesi gibi, Adem aleyhisselam da cennetten yeryüzüne indirilmesi olayı aynı ikindi vaktine tekabül etmektedir.

Hz Adem yeryüzüne indirildiğinde boyu yüksekti kendisinin boyu itidallı bir boyuta getirildi. Buna rağmen 60 zira 40 metre boyu vardı. Yeryüzünde ki meyveler ve rızıkla alakalı olarak Cebrail (Aleyhisselam) kendisine buğdayın nasıl ekileceğini, bazı işlerin nasıl yapılacağını göstermiştir.

Adem Aleyhisselam yeryüzüne indirildiğinde peygamber miydi sorusu Efendimize sorulmuştur. Evet peygamber ve resul idi. Allah onun ile karşılıklı konuşurdu buyurmuştur.

Hz. Adem aleyhisselam'dan önce yeryüzünde, yeryüzünü imar eden cinler vardı. Cinler Allah'a isyan üzere ve birbirlerini öldürmeye başlayınca yeryüzünün halifesi olacak insan yani Adem Aleyhisselam yeryüzüne indirildi

31- “Allah Adem'e bütün isimleri öğretti, sonra onları meleklere arzederek: "Eğer sadıklardan iseniz bunların adlarını bana söyleyin." buyurmuştu.”


Allah Âdem'e bütün isimleri öğretti, sonra onları meleklere arzederek: "Eğer sadıklardan iseniz bunların adlarını bana söyleyin" buyurmuştu. (Melekler ise): "Sana tesbih ederiz bize öğrettiğinden başka bilgimiz yok. Âlim, Hâkim sensin sen" demişlerdi."

Hz. Âdem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Yaratmış olduğu cinsleri ona göstererek sözgelimi: Bunun adı attır, bununki devedir, şu buluttur, bu Galaksi kümesidir, şu güneş, bu yıldızdır, diye isimlerini öğretti. O kadar ki tencerenin, kepçenin dahi adını öğretti. Ondan sonra bu ismi olan eşyaları meleklere arzetti ve bunların isimlerinin ne olduğunu söylemelerini istedi. 

Eğer yeryüzünde fesat çıkaracak ve kanlar dökecek diye kabul ettikleri bu halifenin hakkındaki kanaatlerinde haklı iseler, bu eşyanın isimlerini meleklerden bildirmelerini istedi. 

Meleklerin takındıkları bu tavra karşı Allah azze ve celle'nin kuşatıcı ilmi ile başka şeylerle mümkün olmayacak şekilde sır ve hikmetlerin nasıl da apaçık ortaya çıktığı görülmektedir. Allah'ın ilminin ezeli ve O’na denk olacak hiçbirşey yoktur. 

32- “Melekler ise: "Sana tesbih ederiz. Bize öğrettiğinden başka bilgimiz yok. Alîm, Hakîm Sensin Sen" demişlerdi.”


Bir üstte ki ayette geçtiği üzere Melekler de bu sözlerden korkuya kapılarak; O’na karşı kötü bir edepde bulunmuş olmaktan sakınarak hiç bir şekilde yaptığından sorgulanamaz olmasına rağmen ona bir soru yönetmiş olmalarından utanarak, yüce Allah'ın dilediğinin dışında hiçbir kimsenin hiçbir şeyi bilemeyeceğini ancak Allah'ın onlara öğrettiğini bilebileceklerini söylediler; Onu takdis ve tenzih ettiler. Çünkü her şeyi bilen Odur. Yaratmasında, öğretmesinde, dilediğini verip dilediğini vermemesinde sonsuz hikmeti olan O'dur. O bütün bunlarda hikmetlidir ve tam âdildir…

Burada güzel bir eğitim metodu vardır. Kendisine soru sorulan kimse soru ile ilgili bilgisi olmadığı takdirde bilmiyorum demesi gerekir. Bu önemli bir terbiye noktasıdır. Her konuda söz söylemeyi alışkanlık haline getirmiş olanlar sadece zan ve vehimlerine dayanarak konuşmaktadırlar. Falcılar, kahinler vb. hep bu hataya düşmektedirler.

33- “Allah: "Ey Âdem, onları adları ile kendilerine bildir" buyurmuş, Âdem de onları söyleyince: "Size demedim mi ki ben göklerin de yerin de gizliliklerini muhakkak bilirim ve sizlerin neyi açıklayıp neyi gizlediğinizi de bilirim." buyurdu.”

Adem'in sırrına yerleştirilmiş olan isimleri haber vermesi emretti. Rabbinin nidasını işitir işitmez, Hz. Adem vahiy ve ilham-ı gereğince hemen cevaba koyuldu. Hz Adem Yüce Allah'ın kendisine öğretmiş olduğu eşyanın isimlerini sıralamaya başlayınca üstünlüğü de ortaya çıkmış oldu. Melekler ondan kendisinden istenen şeylerin isimlerini ayrıntılı bir şekilde duyunca Onun verdiği bilgilerden utandılar ve onun hakkında kendilerinden sudur eden şeylerden pişmanlık duydular. Üstelik Allahu Teala'dan daha fazla utanarak onun canibine suskun ve kendilerini kınar bir şekilde teveccüh ettiler ve yöneldiler. Allahu Teala onlara lütufta bulundu, sonsuz rahmetiyle onlara merhamet etti ve aziz ve Celil olan Rabbimiz gizlisiyle açığıyla gaybı bildiğini açığa vurduklarını ve içlerinde gizlediklerini de bildiğini onlara hatırlattı. 

Meleklerin açığa vurdukları yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek kimseyi mi yaratacaksın sözleri idi. Gizledikleri ise iblisin Allah'ın emirlerine muhalefet edeceği, ona itaat etmeyip büyükleneceği şeklinde kararıydı.

Yüce Rabbimiz meleklere Hz Adem'in meziyetini gösterdikten sonra ona secde etmelerini emretti: 

34- “Hani meleklere: "Âdem'e secde edin" demiştik de onlar hemen secde ettiler . Sadece İblis kaçınmış büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.”


Yüce Allah, meleklerin Hz. Adem'e secde etmeleri gerektiği emrini bize bildirmekle Adem'in ne kadar üstün ve şerefli tutulduğunu belirtip ümmetine lütfunu da hatırlatmış oluyor. Cumhûra göre yapılması emredilen secde yüzün yere konulması şeklinde idi. Ve sahih olan görüşe göre bu secde Hz. Adem'e selâm anlamında idi. Çünkü eğer bu secde yüce Allah'a yapılması emredilmiş olsaydı, herhalde İblis onu yapmamakta direnmez idi. Daha önceleri selâmlamak kastıyla secdede bulunmak câiz iken bizim şeraitimizde neshedilmiştir.

İblis nass ile cinlerdendir. Aynı zamanda bu Hasan ve Katede'nin görüşüdür. Çünkü İblis ateşten, melekler ise nurdan yaratılmışlardır. Ayrıca İblis Allah'ın emrine karşı gelmiş, isyan etmiş ve büyüklük taslamıştır. Melekler ise emrolundukları konularda Allah'a isyan etmez, emrolundukları şeyi yapar, kibirlenerek ibadetten kaçınmazlar. Çünkü Aziz ve Celil olan Allah: "Şimdi siz (kibir ve gurura kapılmak suretiyle) beni bırakıp onu ve onun neslini dostlar mı ediniyorsunuz?" (el-Kehf, 18/50) diye buyurmaktadır. Halbuki meleklerin zürriyeti olmaz.

İblis'in meleklere yapılan hitaba girmesinin sebebi ise şudur: Her ne kadar İblis onların yaratıldıkları unsurdan değil ise de onlara kendisini benzetmiş ve onların yaptıkları işleri yapmakta idi. Hasan der ki: İblis hiçbir zaman göz kırpıp açacak kadar dahi meleklerden olmamıştır. Adem insanların aslı olduğu gibi o da cinlerin aslıdır. Şehr b. Havşeb de şöyle der: "İblis, meleklerin kovaladıkları ve sonra bazıları tarafından esir alınıp semâya götürülen cinlerden birisidir." Bunu İbn Cerîr rivayet eder.

Sa'd b. Mes'ûd'un da şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Melekler cinlerle savaşmakta idiler. Bir keresinde İblis esir alındı. Bu sırada da yaşça küçüktü. O bakımdan meleklerle birlikte ibadet etmeye başladı. Adem'e secde etmeleri emrolununca melekler secde ettiği halde İblis bundan kaçındı. İşte yüce Allah'ın: "Yalnız İblis (secde etmedi). O cinlerdendi." (el-Kehf, 18/50) buyruğu ile anlatılmak istenen budur."

Bu konuda müfessirlerin değişik görüşleri vardır. Fakat bunları zikretmenin faydası yoktur. Allah düşmanı İblis, yüce Allah'ın Hz. Âdem'e vermiş olduğu üstün değeri kıskanmış ve: "Benim aslım ateş, onun aslı ise çamurdur" diyerek büyüklenip secde etmekten kaçınmıştı. Böylelikle günahların başlangıcı kibir olmuş oluyor. Bu durum ise onun rahmet cennetlerinden ve Zat-ı zü'l Celâl'in huzurundan uzaklaştırılmasını ve kovulmasını gerektirdi.

Yüce Allah'ın; "O kâfirlerdendi" buyruğunun anlamı, emre uymayarak büyüklenerek ve reddederek kâfirlerden oldu, demektir.

Cin ve şeytanlarla ilgili konu gaybi bir meseledir. bütün gaybi meselelerde ise Müslüman ancak hatadan masum peygamberden ya da Şer’an muteber kabul edilebilecek delilden bilgi öğrenebilir. Cin ve Şeytanlar konusunda bir takım hatalar yapılmıştır. Şeytan ve cin var olduklarına iman ettiğimiz gaybi kişiliklerden bir kişiliktir. Nasların bize haber vermiş olduğu bütün gayb haberlerine iman ettiğimiz gibi her ikisinde var olduğuna inanırız. Bizim ona karşı tutumumuz nasların bize emrettiği şekildedir. 

Abdullah bin Abbas, Abdullah Bin Mesud ve diğer bazı sahabeler Sait bin el müseyyeb ve Muhammed Bin İshak iblisin meleklerden olduğunu söylemişlerdir. iblis meleklerin kabilelerinden biri olan “Cin” kabilesindendir. Meleklerin bu kabilesi vücudun gözeneklerinden vücuda nüfuz edebilecek bir ateşten yaratılmıştır. Bu kabileden olan İblis'in adı “Haris” idi. O cennetin bekçilerinden birisiydi. Bu kabilenin haricindeki Melekler nurdan yaratılmışlardır. Kur'an-ı Kerim'de zikredilen Cinler ise dumansız alevden yaratılmışlardır. Rivayette de İblis isyan etmeden önce meleklerdendi, ismi “Azazil” idi yeryüzü sakinlerinden di, meleklerin en çalışkanlarından ve en bilgilisi idi. Onu kibirlenmeye bu haline güven sürüklemiştir. 

35- Ve demiştik ki: “ Ey Adem! sen eşinle birlikte cennette otur.  Dilediğiniz yerlerde onun meyvelerinden yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın, yoksa ikiniz de zalimlerden olursunuz.”


Yüce Allah meleklere, Adem'e secde etmelerini emredip İblis müstesnâ hepsinin secde ettiklerini bildirmek suretiyle yapmış olduğu ikrâmı anlattıktan sonra, bize şunları söylüyor: Allah, Hz. Âdem'e cenneti mübah kılmıştı. Dilediği yerde oturur, dilediğini rahatlıkla, afiyetle bol bol yiyebilirdi. Cennetin kendisi ecir yurdudur. Mutezile'nin görüşüne göre Adem'in içinde yaratıldığı cennet yeryüzündeki bir bahçeydi. Çünkü cennette teklif olmaz ve oradan çıkmak söz konusu değildir. Buna şöyle cevap verilir: Cennete amelinin mükâfatı olarak giren kimse cennetten çıkarılmaz. Peygamber (s.a) Mirac gecesinde cennete girmiş sonra da oradan çıkmıştır. Cennet ehli ayrıca marifet ve tevhid ile mükelleftirler.

İbn Cerîr der ki: "Âdem ve onun zevcesi cennet ağaçları arasında belirli bir ağacın meyvesini yemekten nehyolunmuşlardı. Onlar bu meyveden yemişlerdir. Bunun hangi ağaç olduğuna dair bir bilgimiz yoktur. Çünkü Allah bu konuda ne Kur'ân-ı Kerim'de bir delil koymuştur, ne de sahih sünnette vardır. Onun buğday olduğu, üzüm ağacı olduğu, incir ağacı olduğu da söylenmiştir. Bunlardan herhangi birisi olabilir. Ancak bilindiği takdirde bilene faydası olmayacağı gibi bilinmediği takdirde de zararı olmaz."

Yüce Allah Hz. Âdem'e ve onun eşine bu ağaca yaklaşmaları halinde zalimlerden olacaklarını açıklamıştır. Çünkü nefse zulmetmenin en büyüğü Allah'a isyandır. Ve nefse, günahından daha büyük bir zarar olmaz. Senden hiçbir karşılık beklemeksizin sana vermiş olduğu bütün bu şeylere rağmen Allah'ın senin için tayin etmiş olduğu sınırları aşmaktan daha büyük hangi zulüm olabilir?

36- Nihayet şeytan onların ayağını Cennetten kaydırdı orada nimetlerden ayırıp uzaklaştırdı. Biz de: “Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde sizin için bir zamana kadar yerleşme ve faydalanma vardır” dedik. 


"Nihayet şeytan onları kaydırdı." Yasaklanan ağaca yaklaşmalarını sağlayarak onları kaydırdı, demektir. Yani şeytan bu sebeple onları hata işlemeye itti. Şeytan bu konuda onları yanılttı. Bir görüşe göre de, onları cennetten uzaklaştırıp çıkmalarına sebep teşkil etmekle cennetten uzaklaştırdı, şeklinde de anlaşılabilir. Bazı müfessirlere göre Hz. Âdem'in bu yaptığı peygamberlikten önce idi. Dolayısıyla Hz. Âdem'in bu yaptığında peygamberliğin ismet sıfatına aykırı düşecek herhangi bir durum yoktur. 

"Orada içinde bulunduklarından onları ayırıp uzaklaştırdı." Yani nimet ve üstünlükten; yani yasaklanan ağaca gittiklerinden dolayı cennetten onları çıkardı demek olur.

Soru:

Şanı yüce Allah ona: "Haydi çık oradan sen kovuldun" (Sâd, 38/77) buyurduktan sonra nasıl oldu da (Şeytan) onların ayağını kaydıra bildi?

Cevap:

Şeytan cennete melekler gibi ikram ile girmekten men olunmuş, Hz. Adem ve Havva'ya imtihan olmak üzere vesvese verecek şekilde girmekten men olunmamıştır. Bazı müfessirlere göre mesafenin uzaklığına rağmen vesvese mümkündür. Şeytanın cennete girmesi için yılanın vasıta olduğundan söz eden İsrailiyat vardır. 

“Dedik ki: Înin." Burada hitap kimi müfessirlere göre Adem'e, Havva ve Iblis'edir. Kimilerine göre de burada hitap Adem ve Havva'yadır. Çünkü İblis'e daha önceden inmesi emredilmiş bulunuyordu. Maksat ise Adem, Havva ve onların zürriyetidir. Çünkü insanların aslı onlar olduğuna, bütün insanlar onlardan türediğine göre her ikisi bütün insanlarmış gibi muhatap alınmıştır.

"Kiminiz kiminize düşman olarak." Birinci görüşe göre murad İblis'in insanlara düşmanlığı, ikinci görüşe göre ise insanların birbirlerine karşı haksızlık, düşmanlık ve birbirlerini saptırışlarıdır.

"Yeryüzünde sizin için bir zamana kadar yerleşme ve bir faydalanma vardır." Burada ya yerleşme yeri yahut da yerleşmenin kendisi kast edilmektedir. Faydalanma ise yerleşme süresinin kıyamet ya da ölüme kadar olabileceğine vurgulanmaktadır.

37- Adem rabbinden kelimeler belleyip aldı, onun üzerine (Allah) tevbesini kabul etti. Şüphesiz ki Tevvab, Rahim O’dur O” 


"Adem Rabbından kelimeler belleyip aldı." Yani bunları kabul ile karşılayıp onlar ile amel etti. Yahut yüce Allah bu kelimeleri ona ilham etti. Sözkonusu bu kelimeler el-A'raf Sûresi, 7/23'te geçen: "Rabbimiz kendimize zulmettik. Şayet bize mağfiret etmez ve bize merhamet etmezsen mutlaka hüsrana uğrayanlardan oluruz." buyruklarıdır.

"Onun üzerine tevbesini kabul etti.” Yüce Allah tekrar rahmet ve kabul ile onu karşıladı. Hz. Âdem'in tevbesinden sözetmekle yetinilmesi Havvâ'nın da bu konuda ona tabi olması dolayısıyladır.

"Şüphesiz ki" tevbeleri çokça kabul eden "Tevvâb", çokça merhamet eden "Rahîm O'dur O."

38- Dedik ki: “Hepiniz oradan inin.  Eğer tarafımdan size bir hidayet gelir de kimler benim hidayetime uyarsa artık onlar için hiçbir korku yoktur ve onlar Mahzun da olacak değillerdir.” 


Dedik ki: "Hepiniz oradan" topluca "ininiz". Burada inişin tekrarlanması te'kid için yahut: "Eğer tarafımdan size bir hidayet gelir de..." buyruğu burada ayrıca zikredildiği için tekrarlanmış olabilir. Çünkü Azîz ve Celil olan Allah'ın onlara yapacakları davranışın esasını teşkil eden küllî kaidesi budur.

"Eğer tarafımdan size bir hidayet gelirse..." Burada hidâyetten kasıt Rasûl, Kitâb yahut vahiydir. Veya Kitab ve Rasûlü vasıtasıyla gönderdiği vahiydir.

"Kim benim hidayetime uyarsa." Uymak; bu vahyi kabul, ona iman ve gereğince amel etmekle olur.

“Onlar için hiçbir korku yoktur.” Daha sonra karşılaşacakları ahirette onlar için bir korku söz konusu değildir.

“ Ve onlar mahzun da olacak değillerdir”  dünyada elle geçiremedikleri şeyler için üzülmezler.


39- Küfredenler, ayetlerimizi yalanlayanlar işte onlar cehennemliklerdir ve onlar ateşte temelli kalıcıdırlar.


“Küfredenler, ayetlerimizi yalanlayanlara gelince…”  Hidayeti inkar edip mucizelerle, belgelerle gelmelerine rağmen hidayet ehlini yalanlayanlara gelince; 

“İşte onlar cehennemliklerdir.” Cehennemi hak eden ve “cehennemlik olanlardır” 

“Onlar orada temelli kalıcıdırlar.”  Ebediyen orada kalacaklardır. Hiçbir şekilde orada çıkmaları veya kurtulmaları söz konusu değildir. 






Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs