El-En’âm Sûresi 01-17. Ayetlerin Tefsiri
Tarih: 19. 11. 2024
ﷺ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم
En'âm sûresi Kur’an’daki sıralamaya göre altıncı uzun süreler kısmının beşinci suresidir. 165 ayettir. 20.23.91.93.114.141.151.152 ve 153 ayetler Medine’de diğerleri Mekke’de inmiştir. Genellikle akîde ve îman esaslarını konu alır. Bu sûre hedef ve gayeleri bakımından, bundan önce geçen ve Medine'de nazil olan Bakara, Âl-i İmrân, Nisa ve Mâide gibi sûrelerden farklıdır. Bu sûre oruç, hac, cezalar ve aile hukuku gibi, müslüman toplumun nizamını sağlayan hükümlerden bahsetmez. Ehl-i kitap olan Yahudi ve Hıristiyanlarla münafıklardan bahsetmediği gibi savaşla ilgili meselelerden ve İslam davetine karşı çıkanlarla savaşmaktan da bahsetmez. Bu sûre sadece akîde ve îman esaslarının ana meselelerinden bahseder.
Hamd gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a aittir. Yüce Allah insanı çamurdan yarattığını, onun için bir ecel tayin ettiğini, daha sonra da bütün insanlık için bir ecelin belirlenmiş olduğunu ifade etmekte, Göklerde ve yerde uluhiyetin Allah'ın hakkı olduğunu, gizli ve açık her şeyi bildiğini de vurgulamaktadır. Buna rağmen insanlar rablerine ortak koşuyorlar Allah ve ahiret günü hakkında şüpheye düşüyorlar.
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَۜ ثُمَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ
1. -“Hamd gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Sonra da kafirler Rablerine eş koşuyorlar.”
İnkarcılar hamd etmese dahi yüce Allah’ın mahlukatın hamdine layık olduğunu bize öğretmektedir. Bütün kainatı yoktan var eden sadece O’dur. Yarattığı bu kainattaki göklerin ve yerin içine, insanların, hayattayken ihtiyaçlarını karşılacak nimetleri koymuş böylece yağmurları gökten indirmiş, kulların hizmetine amade olan güneş ve ay gibi gezegenleri orada yörüngelerine koymuş, yerden yarattıklarının gıdalarını bitirmiş, sularını var etmiştir. Ateşperestler karanlığın ve aydınlığın kadim olduğunu, materyalistler ise evrenin kadim olduğunu söylemektedirler. Bu buyrukla hepsi reddedilmektedir. Bütün bunlara rağmen kafirler Allah’tan başkalarını O’na denk ve eş tutuyorlar. O’nun kudretinin delilleri ortaya çıktıktan sonra O’na eş koşmalarının oldukça garip karşılandığı ifade etmektedir. Yapılan bu iş ne kadar kötüdür. Onlar Allah’a hamd edeceklerine nimeti inkar edip nankörlük ettiler, yarattıklardan hiçbir şeye gücü yetmeleri O’na denk ve eş tuttular.
***
هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ ط۪ينٍ ثُمَّ قَضٰٓى اَجَلًاۜ وَاَجَلٌ مُسَمًّى عِنْدَهُ ثُمَّ اَنْتُمْ تَمْتَرُونَ
2. - “O, sizi bir çamurdan yaratandır. Sonra bir ecel tayin etti. Bir de O’nun katında belli bir ecel vardır. Siz ise hala şüphe edip durursunuz.”
Aslınız çamurdan yaratılmış Ademdir. Ölümünüze hükmetti, ve size belli bir vakit takdir etti, vakti gelince ölümüzü gerçekleştirdi. İnsanın yaratılışı ile ölümü arasındaki ecel, Berzahta dirilmeye kadar geçen süreden sonra, kabirlerinizden dirilip kalkmanız için tayin edilen bir zamanda onun katındadır. Sonra yine de öldükten sonra, Allah’ın sizi dirilticeğine dair kudretinden şüphe mi ediyorsunuz?
***/***
وَهُوَ اللّٰهُ فِي السَّمٰوَاتِ وَفِي الْاَرْضِۜ يَعْلَمُ سِرَّكُمْ وَجَهْرَكُمْ وَيَعْلَمُ مَا تَكْسِبُونَ
3. - “O, göklerde de yerde de Allah’tır. Gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu bilir. Ne kazanacağınızı da bilir.”
Gökte de yerde de mabud O’dur. Her ikisinde de ilah olarak tanınan O’dur. He ikisinde de “Allah” diye anılan O’dur. Hayır olsun şer olsun ne kazandığınızı bilir ve ona göre sevap veya ceza verir.
وَمَا تَأْت۪يهِمْ مِنْ اٰيَةٍ مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِمْ اِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِض۪ينَ
4. - “Ne zaman onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelse mutlaka ondan yüz çevirirler.”
Allah Teâlâ, inatçı ve yalancı olan müşriklerin durumunu bizlere bildirerek buyuruyor ki: "Bunlara Allah'ın birliğini ve Peygamberin doğruluğunu gösteren herhangi bir delil veya mucize geldiğinde ondan yüz çevirirler. Muhakkak o ayetler ve delil üzerinde düşünmez, dönüp bakmazlar, çünkü onlar korkuları ve akıbetler üzerinde düşünmeleri az olan bir topluluktur. Kendilerini ilgilendirmiyormuş gibi hiç aldırış etmezler. Müşriklerin huyu böyledir.
فَقَدْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُمْۜ فَسَوْفَ يَأْت۪يهِمْ اَنْبٰٓؤُ۬ا مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ
5. - “Onlar kendilerine gelince hakkı yalanladılar, ama onlara alaya aldıkları şeyin haberleri yakında gelecektir.”
Peygamberliği hak olan Muhammed kendilerine gelince onu yalanladılar. Alay ettikleri ayetlerin ve Peygamberlerimizin, gerçekten tarafımızdan gönderilmiş olduklarını bildiren haberler yakında kendilerine gelecektir.
Bu âyet-i kerime, alay etmelerinden dolayı kâfirleri tehdit etmektedir. Alaya aldıkları kur’an-ı Kerim’in haberleri yani onlara dair durumların haberini alacaklardır. Ne ile alay ettiklerini bilecekler demektir. Nitekim kafirler Bedir savaşında bu tehditlerin bir kısmının ne olduğunu görmüşlerdir.
اَلَمْ يَرَوْا كَمْ اَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ قَرْنٍ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْاَرْضِ مَا لَمْ نُمَكِّنْ لَكُمْ وَاَرْسَلْنَا السَّمَٓاءَ عَلَيْهِمْ مِدْرَارًاۖ وَجَعَلْنَا الْاَنْهَارَ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهِمْ فَاَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَاَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قَرْنًا اٰخَر۪ينَ
6 - “Görmediler mi ki, biz onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Biz onları sizi yerleştirmediğimiz şekilde yeryüzüne yerleştirmiş, gökten üzerlerine bol yağmur yağdırmış ve altlarından ırmaklar akıtmıştık. Sonra onları günahlarından dolayı yok ettik ve arkalarından başka bir nesil var ettik.”
Her çağın insanlarının nesillerini ve ondan önceki nesilleri biz yok ettik. Bu Mekke halkına yöneliktir. Kur'an'la öncelikle Arap müşrikleri muhatap olmuşlardır. Arap müşriklerine biz ad, semud ve başka kavimlere vermiş olduğumuz iri yarı cüsseleri, büyük mal ve servetleri dünyanın üstünlük sebeplerini Mekke halkına vermiş değiliz. Bu kavimlerin bol yağmur ile birlikte ağaçlarının altında ırmaklar da akıyordu. Yani onlar nehirler ve meyvelerin arasında bolluk içerisinde yaşadılar. Üzerlerine bolca yağmurda yağdırıldı güç ve kuvvetleri içinde bulundukları durumları hiçbir şekilde onlara fayda vermedi ve arkalarından başka bir nesil var ettik. İmtihan etmek, denemek üzere başka bir nesil yarattı Allah azze ve celle, fakat onlar da onlara benzer işlerin işleyince geçmişlerinin helak edilmesi gibi onlarda yok edildiler. Bu bakımdan ey Kur'an'a muhatap olanlar! Onların başlıklarına gelenlerin benzerinin sizin de başınıza gelmesinden sakınız. Allah katında sizin değeriniz onlardan daha fazla değildir. Halbuki yalanladığınız bu peygamber Allah katında onlara gönderilen peygamberlerden daha Kerimdir. Dolayısıyla sizin azaba uğratılmanız ve dünya hayatında cezalandırılmanız Allah'ın lütfu ve ihsanı olmasa daha önceliklidir.
وَلَوْ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ كِتَابًا ف۪ي قِرْطَاسٍ فَلَمَسُوهُ بِاَيْد۪يهِمْ لَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌ
7. - “Eğer sana kağıt üzerinde yazılı bir kitap indirmiş olsaydık da, elleriyle ona dokunsalardı, küfretmiş olanlar yine de derlerdi ki: “Bu apaçık bir büyüden başkası değildir.”
Ey Muhammed! Gözleriyle görmelerine rağmen birde ona el sürselerdi. O kafirler Hak apaçık ortaya çıkmış olmasına rağmen inatlarından ve inatçılıklarında direndikleinden dolayı: “Bu apaçık bir büyüden başkası değildir.” söylerle.
***/***
وَقَالُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ مَلَكٌۜ وَلَوْ اَنْزَلْنَا مَلَكًا لَقُضِيَ الْاَمْرُ ثُمَّ لَا يُنْظَرُونَ
8. - “Ona bir melek indirilmeli değil mi? Eğer biz bir melek indirseydik elbette iş bitirilmiş olurdu da sonra kendilerine göz bile açtırmazdı.”
Peygamber’in üzerine onun Peygamber olduğunu bize öğretecek bir melek niye inmedi diye söylerler. Eğer biz melek gönderseydik sonra da yalanlarlarsa görecekleri azap ertelenmez, hemen başlarına geli verirdi. Böylece iş bitmiş olur. Ve asla onlara mühlet verilmezdi. Halbuki onlar melek görselerdi, gördüklerinden dolayı canları çıkardı.
وَلَوْ جَعَلْنَاهُ مَلَكًا لَجَعَلْنَاهُ رَجُلًا وَلَلَبَسْنَا عَلَيْهِمْ مَا يَلْبِسُونَ
9. - “Eğer Biz onu bir melek kılsaydık onu bir adam yapardık da düştükleri şüpheye onları yine düşürürdük”
Eğer onların istedikleri gibi biz, insanlara, meleklerden bir Peygamber gönderseydik, insanların ondan vahiy alabilmeleri ve onunla muhatap olabilmeleri için o meleği de bir erkek adam suretinde gönderirdik. Çünkü insanların yapısı, Meleği kendi suretinde görmeye müsait değildir. Durum böyle olsaydı onlar yine de "Acaba bu Melek mi yoksa insan mı" diye şüpheye düşerlerdi. Kitabı tahrif eder aslının ne olduğunu bilmez hale gelirlerdi.
***/***
وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذ۪ينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟
10. - “Andolsun ki, senden önce peygamberlerle alay edilmişti. Onlarla eğlenenleri alaya aldıkları şey çepeçevre kuşatıverdi.”
Bu ayeti kerime kafir ve müşriklerin Hz Peygamber'i yalanlamalarına karşı Onu teselli etmekte ve Allahu Teala onların alaylarına üzülme çünkü senden önceki ümmetlere gönderilen peygamberler de ümmetleri tarafından alaya alınmışlardır. Bu kafirlerin süregelen adetlerindendir buyurmaktadır. Onların alaya aldıkları hak olan o azab, alay ettikleri için yok etme şeklinde onları kuşatıverdi.
***/***
قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ ثُمَّ انْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّب۪ينَ
11. - “De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, sonra bir görün yalanlayanların sonu nice olmuştur?”
Ey Muhammed putları bana denk tutan, seni yalanlayan ve getirdiğini inkar eden o müşriklere de ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, Peygamberlerini yalanlayan, onlara karşı inatçılık yapan geçmiş ümmetlerin akıbetlerinin ne olduğuna bir bakın. Onlar daha dünyadayken, çeşitli azaplara uğratılmışlardır. Aynı şeylerin sizlerin de başına gelmesinden sakının." Yalanlayanların azab yerlerini görüp düşünmek insan için bir ilaçtır.
قُلْ لِمَنْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ قُلْ لِلّٰهِۜ كَتَبَ عَلٰى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَۜ لَيَجْمَعَنَّكُمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ اَلَّذ۪ينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
12. - “De ki: “Göklerde ve yerde olanlar kimindir?” ‘Allah’ındır’ de. O, rahmeti kendi üzerine yazmıştır. Andolsun ki, hepinizi hakkında hiç bir şüphe olmayan kıyamet gününde toplayacaktır. Nefislerini ziyana uğratanlar, işte onlar inanmazlar .”
Ey Muhammed, putları rablerine denk tutan o müşriklere de ki; "Göklerde ve yerde bulunanların mülkiyeti ve hükümranlığı kime aittir" Her şeyden aciz olan bu putlara mı yoksa, her şeye kadir olan Allah’a mı Ey Muhammed, de ki: ... Oralarda bulunanların mülkiyeti, her şeye boyun eğdiren, otoritesiyle her şeyi kahretme gücünde olan Allah’a aittir. Kendilerine dahi herhangi bir menfaat ve zarar veremeyecek olan aciz putlara ait değildir. Ancak Allah, dünyada iken kullarına merhametli davranmayı üzerine yazdığı için, Allah'a ortak koşan o müşrikleri derhal cezalandırmaz. Ortak koşmalarından vaz geçip iman etmeleri için mühlet verir. Yemin olsun ki, Allah sizleri, kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde bir araya toplayacak ve herkese, yaptığı amelinin karşılığını verecektir. Putları, rablerine denk tutarak kendilerini zarara uğratanları da kıyamet gününde bir araya toplayacak, onlar, kendi kendilerini aldattıkları için Allah’ı birlemezler. Onun vaad ve cezalarını tasdik etmezler ve Muhammedin Peygamberliğini ikrar etmezler.
Âyet-i kerimede, Allah teala'nın üzerine merhametli olmayı yazdığı zikredilmektedir. Bu husus zikredilerek Aîlah tealaya kulluk etmekten yüz çevirenler, tevbe etmeye teşvik edilmekte ve yaptıkları kötülüklerden vaz geçmeleri istenmektedir.
Allah tealanın. merhametli olmayı üzerine yazdığı hususunda: Ebu Hureyre’nin Resulullahtan şunu rivayet ettiği zikredilmektedir.
Ebu Hureyre’nin Resulullahtan.şunu rivayet ettiği zikredilmektedir. "Allah teala mahlukatı var edince arşın üzerinde kendi katında bulunan kitabına şunu yazmıştır. Şüphesiz ki merhametim gazabıma galip gelmiştir.
Selman-i Farisi de Resulullahın şöyle buyurduğunu söylemiştir:
Şüphesiz ki Allah, gökleri ve yeri yarattığı gün, yüz tane rahmet yaratmıştır. Her rahmeti, gökle yerin arasını kaplayacak kadardır. Bu rahmetlerinden yalnız bir tanesini yeryüzüne yerleştirmiştir. İşte o rahmetiyle anne çocuğuna merhamet eder. Vahşi hayvanlar ve kuşlar, birbirlerine merhamet ederler. Kıyamet günü olduğunda da o rahmetleri yle bu rahmetini birleştirecektir.
Yine Ebu Hüreyre Resulullahın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Şüphesiz ki, Allahın yüz rahmeti vardır. Onlardan bir rahmetini cinlerin, insanların hayvanların ve haşeratm arasına indirmiştir. Onunla birbirlerine şefkat gösterirler, merhametli davranırlar. Ve yine onunla vahşi hayvanlar yavrularına merhamet ederler. Allah, doksan dokuz rahmetini ise geride bırakmıştır. Onlarla kullarına kıyamet gününde merhamet edecektir.
Allah teala bu âyet-i kerimede, göklerin ve yerin mülkünün kendisine ait olduğunu, yarattıklarına karşı merhametli davranmayı kendi üzerine yazdığını ve bütün yükümlüleri kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacağını, iman etmeyen kimselerin, kendilerini ziyana sokan kimseler olduklarını bildirmektedir.
Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir Hadis-i Şerifinde, Allah Teâlâ'nın merhameti hususunda şöyle buyurmaktadır: "Allah Teâlâ mahlukatı var edince arşın üzerinde kendi katında bulunan kitabına şunu yazmıştır. "Şüphesiz ki merhametim gazabıma galip gelir.
وَلَهُ مَا سَكَنَ فِي الَّيْلِ وَالنَّهَارِۜ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
13. - "Gecenin ve gündüzün içinde barınan her şey onundur. Ve O Semi’dir Alim’dir.”
Gece ve gündüz içerisine hareket eden de hareketsiz duranda O’nundur. Kafirlerin ve imansızların kendilerinin de Allah’ın yaratıkları olduklarını ve kendisine itaat edip boyun eğmeleri gerekirken isyan ettiklerini, böylece nankörlükte zirveye ulaştıklarını bildirmekte ve buyurmaktadır ki: “Putları Allah’a denk tutan kimseler, Allah’a iman etmemekte ve onu bilmemektedirler.
قُلْ اَغَيْرَ اللّٰهِ اَتَّخِذُ وَلِيًّا فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَهُوَ يُطْعِمُ وَلَا يُطْعَمُۜ قُلْ اِنّ۪ٓي اُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ اَوَّلَ مَنْ اَسْلَمَ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ
14. - “Deki: “Ben gökleri ve yeri yoktan var eden, Allah’tan başka bir veli mi edinecek mişim? Ve O yedirir ama yedirilmez.” De ki: “Doğrusu ben müslümanların ilki olmakla emrolundum ve: Sakın müşriklerden olma! (denildi).”
Ey Muhammed, sen o müşriklere de ki: “Göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah’ın dışında herhangi bir mahluku mu rab edinip de ondan yardım isteyeyim afet ve felaketlere karşı ona sığınayım. Beni yedirip içermesini ondan mı isteyeyim. Halbuki bütün yaratılanları rızıklandıran Allah’tır. Onun ise hiçbir kimsenin rızıklandırmasına ihtiyacı yoktur. Yine de ki: “Rabbim bana, zamanımdaki insanların ilk müslüman olanı, ibadette kendisine ilk boyun eğeni olmamı emretti ve buyurdu ki: “Sakın Allah’a ortak koşan müşriklerden olma.” Bana müslüman olmam emredildi. Şirke düşmem de bana yasak kılındı.
قُلْ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اِنْ عَصَيْتُ رَبّ۪ي عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ
15. - “De ki: “Eğer Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım.”
De ki: “Eğer putlara taparak rabbime isyan edersem o dehşetli kıyamet günü azabından korkarım.
مَنْ يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمَهُۜ وَذٰلِكَ الْفَوْزُ الْمُب۪ينُ
16. - “O gün kim azabdan alıkonursa, şüphesiz o kimse rahmete erişmiştir. Bu, apaçık bir kurtuluştur.”
O gün azabın çevrileceği kimselere Allah en büyük rahmetini ihsan etmiş olacaktır ki, bu da böyle bir azaptan kurtuluş demektir. İşte apaçık kurtuluş budur. Kıyamet günü azaptan kurtulmak ise mükemmel bir kar ve kazançtır. Cenneti elde etmekten, ateşten de uzak tutulmaktan daha büyük bir kar ve kurtuluştur. Allah resulüne bu şekilde bir ilanda bulunmayı emrettikten sonra ona bu ilanı açıklamak ve gerçek şekliyle uygulamak konusunda kendisine yardım olacak hususları da hatırlatılmaktadır.
وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُٓ اِلَّا هُوَۜ وَاِنْ يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
17. - “Eğer Allah sana bir sıkıntı dokundurursa onu kendisinden başka giderecek hiç kimse yoktur. Şayet sana bir hayır da dokundururda, işte O her şeye kadirdir.”
Ey Muhammed, eğer Allah, dünyadayken sana bir sıkıntı, (hastalık, fakirlik, zelillik, eziyet, ibtila vb.) hayatında bir darlık gösterirse, onu senden kim kaldıracak. Onu senden kaldıracak olan yine ancak Allah’tır. Şayet sana bir iyilik, bir hayır ve bir bolluk isabet ederse bil ki o da Allah tarafındandır. Çünkü Allah, her şeye gücü yetendir. Sana fayda ve zarar verecek olan o uydurma ilahlar değil, mutlak kudret sahibi olan Allah’tır. O halde sen Allah’ı nasıl birlemeyeceksin Resûlüllah (s.a.v.) her namazın sonunda şöyle dua ederdi.
"Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O birdir. Onun hiçbir ortağı yoktur. Mülk sadece onundur. Hamd ona mahsustur. O, herşeye kadirdir. Ey Allah’ım, senin verdiğine mani olacak yoktur. Vermediğini verebilecek te yoktur. Kimsenin varlığı, sen dilemedikçe kendisine fayda vermez.
إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...