El-Mâide Sûresi 108-120. Ayetlerin Tefsiri
Tarih: 12 .11. 2024
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم
Maide suresini üç kısma ayrılmış, geriye sonuç kısmı kaldı. Birinci kısım açıklamaları; anlaşmalara bağlı kalmak ve yeryüzünde fesat çıkartmayı terk etmek noktaları üzerinde odaklaştı. Çünkü insanlar bu açıdan, hidayet bulmuş olanlar ve kafirler olmak üzere iki kısımdır.
Surenin ikinci kısmı ise Resulullah (sav)’e küfür içinde koşuşup yarışanlar için üzülmesini nehyetti, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği (akrabâlar ve mü'minler arasındaki irtibâtı) şeyleri bitiştirilmesi gereği üzerinde özellikle duruldu.
Daha sonra üçüncü kısımda; Resulullah (Sav)'den tespit edilen bir takım emirleri tebliğ etmesi istendi. İşte bu şekilde kısımlar ve kesimler bütün manaların birbirini tamamladıklarını ve birbirleriyle ilişkileri olduklarını görmüş oluyoruz. Bütün bunlar Nisa suresinde ele alınan hususları da tamamlamaktadır.
يَوْمَ يَجْمَعُ اللّٰهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَٓا اُجِبْتُمْۜ قَالُوا لَا عِلْمَ لَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ
109- “Allah peygamberleri topladığı gün: “Size ne cevap verildi? diye sorar. Onlar da: “ Bizim bir bildiğimiz yoktur. Doğrusu gaipleri bilen sensin sen.” derler.”
Kıyamet günü Yüce Allah'ın resullere ne şekilde hitap edeceğini ve resullerin ümmetlerinin kendilerine ne şekilde cevap verdiğini haber vererek başlayan ayeti kerimede bugünden sakınılması dair bir hitap vardır. Sizler ümmetlerinizi imana davet ettiğiniz vakit size nasıl bir karşılık verdiler diye Allah sorar. Böyle bir soruyla onları inkar edip iman etmeyenler azarlanmaktadır onlar edeplerinden ötürü “ bizim bir bildiğimiz yoktur” bu şekilde cevap vermeleri; Her türlü eksiklikten münezzeh olan sensin bilgine karşı bizim bildiğimizin lafı olmaz bildiğimiz bilgimiz o kadar azdır ki adeta hiçbir şey bilmiyor sayılırız Bu durumun sebep olduğu Dehşetin, onların; “ bir şey bilmiyoruz” demelerinin sebep teşkil etme ihtimali de vardır böyle bir açıklama şekli hem onların bu sözleri hem de kavimlerine karşı şahitlik etmeleri durumunu bir arada anlamayı daha bir kolaylaştırmaktadır. Sudi der ki onlar önce akıllarının baştan gideceği bir konumda olacaklarından soru sorulacağı vakit bilgimiz yoktur diyecekler, Daha sonra bir başka konumda kavimlerine karşı şahitlik edeceklerdir demiştir. bir şey bilmediklerini söylerken yüce Allah'ı her şeyi kuşatan eksiksiz ilim sahibi olmakla nitelendirmiş oldular. bütün kayıplarda onun bilgisi kapsamlı içerisindedir.
اِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَت۪ي عَلَيْكَ وَعَلٰى وَالِدَتِكَۢ اِذْ اَيَّدْتُكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلًاۚ وَاِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَۚ وَاِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطّ۪ينِ كَهَيْـَٔةِ الطَّيْرِ بِاِذْن۪ي فَتَنْفُخُ ف۪يهَا فَتَكُونُ طَيْرًا بِاِذْن۪ي وَتُبْرِئُ الْاَكْمَهَ وَالْاَبْرَصَ بِاِذْن۪يۚ وَاِذْ تُخْرِجُ الْمَوْتٰى بِاِذْن۪يۚ وَاِذْ كَفَفْتُ بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ عَنْكَ اِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌ
110. “Hani Allah şöyle buyurmuştu: “Ey Meryem oğlu İsa. Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Hani seni Ruhul Kudüs ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Hani sana kitabı, hikmeti, tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Hani sen benim iznimle çamurdan kuş gibi bir şey yapıyordun da, içine üflüyordun ve benim iznimle kuş oluyordu. Sen, anadan doğma kör ve abraş'ı benim iznimle iyi ediyordu. Hani ölüleri benim iznimle diriltiyordun. Ve hani israiloğullarını senden çekmiştim. Kendilerine apaçık ayetleri getirdiğin zaman içlerinden küfredenler: “Bu apaçık bir büyüden başka başkası değildir.” demişlerdi.”
Allah peygamberleri toplayacağı o günde şöyle buyuracaktır: “Ey Meryem oğlu İsa Ben anneni tertemiz etmiş ve bütün dünyaların kadınları arasından seçip üstün bir seviyeye getirmiştim. Cebrail Aleyhisselam ile seni güçlendirmiş ve desteklemiştim. kavmine karşı hüccetinin sabit olması için Cebrail ile annene destek verilmişti. Yine hatırla sana Okuma yazmayı her şeyin inceliği olan hikmeti tevratı ve İncili öğretmiştim yine bir zaman sen benim öğretmem ve iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şeyler yapıyor ona üflüyordun da o da benim emrim ve iznimde kuş oluyordu. Ölüleri kabirlerinden çıkarıyor ve diriltiyordun. Yine hatırla, ben seni israiloğullarından kurtardım. Sen onlara, peygamberliği gösteren kesin delileri getirince onlar seni öldürmeye kalkışmışlardı. Onların içinde kafir olanlar, senin getirdiğin mucizeler için: “Bu apaçık bir sihirdir. Bunları yapan bir peygamber değil, bir sihirbazdır.” demişlerdi.
وَاِذْ اَوْحَيْتُ اِلَى الْحَوَارِيّ۪نَ اَنْ اٰمِنُوا ب۪ي وَبِرَسُول۪يۚ قَالُٓوا اٰمَنَّا وَاشْهَدْ بِاَنَّنَا مُسْلِمُونَ
111- “Hani ben havarilere: “Bana ve peygamberime itaat edin” diye vahyetmiştim de: “İnandık, şahit ol ki, biz müslümanlarız” demişlerdi.”
Havarilere bana ve peygamberim Meryem oğlu İsa’ya iman etmelerini ilham etmiştim, onlar da samimi olarak sana ve peygamberine iman ettik. Ey Rabbimiz, sen de bizim Müslüman olduğumuza, senin dinine ve peygamberine bağlandığımıza şahit ol, onu ihtiyaç duyacağımız güne kadar sana emanet ediyoruz, demişlerdi.
***
اِذْ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ هَلْ يَسْتَط۪يعُ رَبُّكَ اَنْ يُنَزِّلَ عَلَيْنَا مَٓائِدَةً مِنَ السَّمَٓاءِۜ قَالَ اتَّقُوا اللّٰهَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ
112- “Hani havariler: “Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi? demişlerdi O; “Eğer iman ettiyseniz, Allah'tan korkun.” demişti.
Yani Rabbinden öyle bir talepte bulunacak olursan, senin istediğini yerine getirir mi? demişlerdi. Meryem oğlu İsa onlara; Bu kadar mucizelerin meydana gelişinden sonra hala mucize teklifine bulunurken Allah’tan korkmanız gerekir. Çünkü iman Allah’tan korkmayı, yani takvayı gerektirir demişti.
Kendilerine sofra indirilmesini isteyen havarilerin dinlerinde ve Hz. İsa’nın hak peygamber olduğu hususunda şüpheye düştükleri için gökten yemek indirilmesini istediler.
قَالُوا نُر۪يدُ اَنْ نَأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا وَنَعْلَمَ اَنْ قَدْ صَدَقْتَنَا وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ الشَّاهِد۪ينَ
113- “Demişlerdi ki: “İstiyoruz ki, ondan yiyelim. Kalplerimiz yatışsın ve senin bize hakikaten doğru söylediğini bilelim de biz de ona şahitlerden olalım”
Bunun üzerine Havariler şöyle dediler. "Biz her şeyden önce muhtaç insanlarız. O sofradan yemek istiyoruz. Ayrıca gökten rızık indiğini görünce kalplerimiz huzura kavuşacaktır. Bir de bize tebliğ ettiğin Peygamberliğinde doğru olduğun hususundaki imanımız artacak» ve bu sofranın, Allah katından peygamberliğini gösteren bir mucize olduğuna dair insanlar karşısında şahitler olacağız. Bu sofrayı işte bunlar için istiyoruz."
Hz. İsa'dan, gökten yemek indirilmesini isteyen havarilere Hz. İsa’nın: "Eğer Allah’a iman ediyorsanız, bu gibi soruları sormaktan dolayı Allah’tan korkun." demesi üzerine havariler de Hz. İsa’ya şu cevabı vermişlerdir: "Biz o sofradan yemek istiyoruz. Böylece Allah’ın her şeye kadir olduğunu yakınen öğrenmek istiyoruz. Allah’ın, dilediği her şeyi yapmaya kadir olduğuna, birliğinin kesin olduğuna dair kaiblerimizin sükun ve istikrara kavuşmasını istiyoruz. Ayrıca senin, Allah’ın gönderdiği bir Peygamber olduğuna dair bize söylediğin sözlerde doğru söylediğini öğrenmek istiyoruz ve Allah’ın birliğine ve kudretine bir delil ve mucize olmak üzere, göndereceği sofrayı görüp, şahitlik edenlerden olmak istiyoruz."
***
قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللّٰهُمَّ رَبَّنَٓا اَنْزِلْ عَلَيْنَا مَٓائِدَةً مِنَ السَّمَٓاءِ تَكُونُ لَنَا ع۪يدًا لِاَوَّلِنَا وَاٰخِرِنَا وَاٰيَةً مِنْكَۚ وَارْزُقْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ
114- "Meryem oğlu İsa da şöyle dua etmişti: “Allah'ım! Rabbimiz, üstümüze gökten bir sofra indir ki, bizim hem öncekilerimiz hem sonra sonrakilerimiz için bir bayram ve senden bir ayet olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın.”
Meryemoğlu İsa şöyle dedi: "Ey Rabbimiz olan Allah’ım, gökten bize bir sofra indir de bizler ve bizden sonra gelenler o sofranın indiği günü bayram edinelim. Ve o günde sana ibadette bulunalım. Ayrıca o sofra senden, benim Peygamberliğimi gösteren bir mucize olsun. Sen bizi rızıklandır. Çünkü sen, rızıklandıranların en hayırlısısın."
Sofranın üzerindeki bulunan yiyecekler hakkında görüşler hususunda doğru olan söz Sofranın üzerinde yiyeceklerin bulunduğunu söyleyen sözdür bu yiyeceklerin balık ekmek olması da mümkündür Cennet meyveleri olmasa da mümkündür bazıları sofra üzerinde bulunan yiyeceklerin et ve ekmek olduğunu söylemişlerdir bu konu hakkında bilgi sahibi olmak bize ne zarar ne de fayda verecektir.
قَالَ اللّٰهُ اِنّ۪ي مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بَعْدُ مِنْكُمْ فَاِنّ۪ٓي اُعَذِّبُهُ عَذَابًا لَٓا اُعَذِّبُهُٓ اَحَدًا مِنَ الْعَالَم۪ينَ۟
115- “Allah buyurdu ki: “Ben onu şüphesiz size indireceğim. Bundan sonra da artık içinizden her kim küfür ederse, onu dünyalarda hiç kimseyi azaplandırmayacağım bir azapla azaplandırırım.”
Havarilere sofra indirildi ve kendilerine yedirildi bu sofranın indirmemden sonra sizden kim peygamberin İsa'nın peygamberliğini inkâr eder emir ve yasaklarıma karşı gelecek olursa ben onu öyle bir cezayla cezalandırırım ki zamanınızdaki varlıklardan hiçbirini o şekilde cezalandırmış olmam.
Sofranın indirilmesi halinde uymaları gereken bir şart koyulmaktadır. Sofranın indirilişinden sonra her kim inkar edip kafir olursa, Allah ona öyle bir azab verecektir ki, kendi dönemlerinde bulunan hiçbir kimseye benzeri azab vermeyecektir.
Taberi; Allahu Teala yemeği indirmiş İsrailoğulları da yemek indikten sonra inkara düşmüşler Allahu Teala da onları maymun ve domuzlara çevirmekte cezalandırmıştır bunların ahiretteki cezaları da dehşetli olacaktır.
Diğer bir görüş de sofranın inmediğini havarilerin kendilerinden uyulması istenen ve yasaklara karşı gelecek olursa karşılacakları azabın zamanlarında görülmemiş bir azab olacağı onların isteklerinde aşırıya gittiklerini bu isteklerinden dolayı bağışlanma dileyerek vazgeçtiklerini söylemektedirler. Bu sofra olayı muarref olan kitaplarında da geçmemektedir. Büyük ihtimalle pavlos ekolünü anarşisi onunda icabına bakmıştır.
***
وَاِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ ءَاَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُون۪ي وَاُمِّيَ اِلٰهَيْنِ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ ل۪ٓي اَنْ اَقُولَ مَا لَيْسَ ل۪ي بِحَقٍّۜ اِنْ كُنْتُ قُلْتُهُ فَقَدْ عَلِمْتَهُۜ تَعْلَمُ مَا ف۪ي نَفْس۪ي وَلَٓا اَعْلَمُ مَا ف۪ي نَفْسِكَۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ
116- “Allah buyurmuştu ki: “Ey Meryem oğlu İsa. Sen mi insanlara’ beni ve anneni Allah'tan başka iki ilah edinin dedin? demişti ki: “Tenzih ederim seni. Hak olmayan bir sözü söylemek bana yaraşmaz. Eğer ben onu söylemişsem sen onu elbette bilirsin. Sen benim nefsimde olanı bilirsin, ama ben senin zatında olanı bilemem. Doğrusu gayipleri en iyi bilen sensin sen.”
Allah, Peygamberleri bir araya toplayacağı kıyamet gününde veya İsa'yı göğe kaldırdığı zamanda ona, "Ey Meryemoğlu İsa, insanlara sen mi dedin ki: "Allah'ın dışında beni ve annemi, kendisine ibadet edilen iki ilah edinin" İsa da ona dedi ki: "Ey rabbim ben, böyle bir şeyi yapmak veya konuşmaktan beriyim. Seni bundan tenzih ederim. Benim, hakkım olmayan böyle bir şeyi söylemeye ne haddim var. Çünkü ben de annem de senin yarattığın kullarız. Kulların nasıl olur da rablik iddiasında bulunabilirler. Şayet ben böyle bir şey söylemiş olsaydım sen onu bilirdin. Çünkü senden hiçbir şey gizli değildir. Sen benim kalbimde gizlediğim şeyleri dahi bilirsin. Açıkça söylediğim şeyleri nasıl bilmezsin. Ben, senin bana bildirmediğin şeyleri bilmem. Şüphesiz ki sen, senin dışında kimsenin bilemeyeceği gizli şeyleri bilensin.
Müfessirler, Allah Teâlâ'nın, Hz. İsa'ya kendisini ve annesini Hristiyanların ilah edinmelerini kendisinin mi söylediği hususunu ne zaman sorulduğu hakkında iki görüş zikretmişlerdir.
مَا قُلْتُ لَهُمْ اِلَّا مَٓا اَمَرْتَن۪ي بِه۪ٓ اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبَّكُمْۚ وَكُنْتُ عَلَيْهِمْ شَه۪يدًا مَا دُمْتُ ف۪يهِمْۚ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَن۪ي كُنْتَ اَنْتَ الرَّق۪يبَ عَلَيْهِمْۜ وَاَنْتَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌ
117- “Ben onlara, senin bana buyurduğundan başkasını söylemedim. “Rabbim ve Rabbimiz olan Allah'a kulluk edin” dedim. Ben aralarında bulunduğum sürece üzerlerine şahit idim. Beni aralarından aldıktan sonra onların gözeticisi sensin. Ve sen her şeye şahitsin.”
Bana ne emrettiysen onlara sadece onu söyledim. Benim sözlerime, işlerime, onların neler söylediklerine neler yaptıklarına şahitsin. Hz. İsa onlardan bir kısmının iman ettiğini, bir kısmının küfür üzere kalmaya devam ettiğini bildiğinden hepsi hakkında şöyle demektedir:
اِنْ تُعَذِّبْهُمْ فَاِنَّهُمْ عِبَادُكَۚ وَاِنْ تَغْفِرْ لَهُمْ فَاِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
118- “Eğer onlara azap edersen şüphesiz onlar senin kullarındır. şayet onları bağışlarsan muhakkak ki, sensin Aziz, Hakim olan. ”
Eğer aralarından kafir olanlara azap edecek olursan onlar senin ayetlerini inkar ettiklerini, peygamberlerinin yalanladıklarını bildiğin kullarındır. Sen adaletlisin, çünkü onlar iman etmelerini gerektiren delillerle karşılaşmalarına rağmen inkar edip kafir olmuşlardır. Eğer inkardan vazgeçip iman eden kimselere de mağfiret edersen bu senin bir lütfun, fazlı keremindir. Sen azizsin. Senin istediğini gerçekleştirmemen diye bir şey söz konusu olamaz ve bu İşinde de sonsuz hikmet sahibi hakim olasın.
***
قَالَ اللّٰهُ هٰذَا يَوْمُ يَنْفَعُ الصَّادِق۪ينَ صِدْقُهُمْۜ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
119- “Allah buyurdu ki: “Bu doğru söyleyenlerin doğruluklarının fayda verdiği gündür. Onlara altından ırmaklar akan cennetler vardır. İçinde temelli kalacaklardır. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. Büyük kurtuluş İşte budur.”
Yüce Allah İsa aleyhisselama şöyle buyuracaktır bugün Sadık olan kimselere Dünya ve ahiret hayatlarında devam eden doğruluklarının fayda vereceği bir gündür bugün ise Kıyamet günüdür onun isteklerine uygun mükafata layık işler yaptıklarından dolayı Allah hoşnusu olmuştur onlar da hoşnut olmuştur büyük mükafat ve ecirler sebebiyle Allah'tan hoşnut oldukları büyük Kurtuluş İşte budur Çünkü bu dünya hayatında bitmeye mahkum ve kalıcı olmayan kurtuluşun tersine ebedi bir Kurtuluş olacaktır.
لِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا ف۪يهِنَّۜ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
120- “Göklerin ve onlardaki her şeyin mülkü Allah'ındır ve o her şeye kadirdir.”
Yüce Allah her şeyin Maliki olarak kendisiyle birlikte bir başka ilahın olmayacağını ifade eden bir tazim ifadesidir. ve o her şeye kadirdir dilediğini verir dilediğini vermez dilediğini var eder dilediğini de yok eder. Gökyüzünde ve yerlerde yaratılanların tek sahibi Allah'tır. İsa ve annesi de bu yaratılanların içerisinde bulunan ve bunların içinde hareket eden varlıklardır. Bu da gösterilmektedir ki onların ikisi de içinde yaşadıkları dünyaya sahip olan Allah'ın yaratıklarıdır. Allah her şeye kadirdir. Bütün kainatı yoktan var ettiği gibi tekrar yok etmeye de kadirdir. İsa ve annesini de yok etmeye kadirdir. O halde nasıl olur da o iki aciz yaratık ilah olabilir.
إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...