Kadiri Yolu

Davete uymak ve İslam rükünleri


Davete uymak ve İslam rükünleri

Resulullah (sav) Kur'an'ın üslubuna uyarak pek çok hadislerinde örnek vererek konuları anlatma yoluna gitmiştir. Sadece bu konuları alimler değil sıradan insanlar da anlayabilirler. Lakin anlamak ayrı bir şey hakikati idrak etmek ise ayrı bir şeydir. Resulullah (sav)’in yapmış olduğu davet hakkında birçok örnekler mevcuttur. 

Gökten düşen yağmurun toprakla ilişkilendirildiği bir hadis-i şerifte toprağın bir kısmının iyi cins olduğunu suyu kabul ettiğini üzerinde çayır, otların ve meyveleri bitirdiğini bir kısmının ise sert zemine sahip olduğunu suyu emmediğini üzerinde tuttuğunu Allah’ın bu suyla insanları faydalandırdığını o sudan insanların içtiği gibi hem de hayvanları sularlar. Bu yağmur düz ve kaypak bir cins toprağa daha düşer ki ne su tutar, ne de çayır bitirir. Verilen misalde birinci kısımda olanların hidayet ve ilimden yararlanıp öğrenen ve öğreten kimseler olduğunu, kibirden başını kaldıramayan Allah'ın dinine önem vermeyen, Allah katından gelmiş olan ilahi hidayeti kabul etmeyen insanlar da son örnektekilerdir.

Hz. Muhammed (sav) Kur'an ve sünnetle insanlara yol göstermektedir.Yağmur toprak için ise Kur'an ve Sünnet de kalpler için öyledir. Müslümanlar amelleri bakımından çeşit çeşittir. Onlardan bir kısmı Kur'an ve sünnetten ne bir şey okur ne de dinlerler, okuyup dinleseler bile ne yararlanırlar ne de başkalarına yararları dokunur. Onların kalpleri çöl gibidir. Bazı müslümanlar okur yararlanır ve başkalarını yararlandırırlar işte onlar bu dünyanın bahçeleridir. Öyle müslümanlar da vardır ki ilmi ezberleyip öğretirler onların su içtiği havuzlara benzerler. Dinleyip de aklında bir şey tutmayan insanlara bir şey öğretmediği gibi kendi de amel etmeyen kimseler ise elek gibidirler.

Kur'an ve Sünnet gibi kalplerin tabiatını ortaya çıkartan başka hiçbir şey yoktur. Allah'ın aşk erlerine düşen insanlara ayet ve hadisleri okuyarak kalplerindeki cevheri ortaya çıkarmaktır. Katılıkları yüzünden kalpleri bahçe haline gelemeyen kişilere düşen ise nefislerini cihad edip yenmeye gayret sarf etmelidirler.

Allahu Teala sıratı müstakim “dosdoğru yol” için bir örnek vermiştir. Yolun iki tarafında iki duvar vardır ve bu duvarların her birinde açık kapılar bulunmaktadır. Bu kapıları perdeler kapatmaktadır. Bir davetçi yolun başında durup çağırır, bir davetçi de onun üzerinden davet eder. “Allah cennete çağırır ve dilediğini doğru yola eriştir.” Yunus Suresi / 25 Ayeti kerimede bu yolun iki tarafındaki kapılar Allah'ın koymuş olduğu sınırlardır. Bir kişi Allah'ın sınırlarını aşacak olsa, kapıları örten perde açılır. Kapının üst tarafından davet eden kişi ise, rabbinin vaizidir. 

Bu hadiste İslam’a, Kur'an'a ve fıtrata işaret edilmektedir. İslam  Allah'ın dini ve doğru yoludur. 

Size gerçekleri hatırlatan bir davetçi gelmiştir. Onun uyarılarına uyup kurtulmaya çalışmak gerekir. O dağın arkasında bir düşman ordusu sizi bekliyor dese ona inanmalı ve ona göre hareket edilmelidir. Nitekim bu konuyla alakalı Buhari ve Müslim’de Ebu Musa el-Eşariden bir hadis rivayet edilmiştir. (Buhari (11/316) 8 Kitabu’r rikak Müslim (4/1788) 43-Kitabu’l Fedail 

Yine Allah resulü (Sav) benim ve sizin misaliniz ateş yakan bir adamın misaline benzer kelebekler ve uçan böcekler kendilerine ateşe atarlar. O adam ise onları uzaklaştırmaya çalışır. Ben ateşe düşmeyesiniz diye eteğinizden tutuyorum, siz elimden kurtulup ateşe koşuyorsunuz. Buhari(11/316) 81- Kitabu’r Rikak ve Müslim (4/1970)43; Kitabu’l Fedail  

Hz. Peygamber (sav) Buhari’de geçmekte olan Cabir bin Abdullah (r.a)’dan bir rivayet de: Hz. Peygamber (Sav) uyurken melekler yanına gelmişti. Onlardan bazıları: “O uyuyor” dediler. Bazıları ise: “Göz uyuyor ama kalp uyanık” dediler. Kimileri de: “Doğrusu arkadaşınız için verilebilecek bir misal vardır. Onun için bir misal verin” dediler. İçlerinden bazıları: “O uyuyor” dediler. Bazıları da: “Gözü uyuyor ama kalbi uyanık” dediler. Dediler ki:

“Onun misali bir ev yapan adamın misaline benzer. O adam yaptığı evde bir ziyafet hazırlayıp insanları o ziyafete çağırarak bir davetçi göndermiş. Davetçinin çağrısına icabet etmeyenler ise, eve girmemiş ve ziyafetten yemek yememişler.”Dediler ki: “Ona bu misali yorumlayın da anlasın.” Bazıları: “O uyuyor” dediler. Bazıları da: “Göz uyuyor ama kalp uyanık” dediler. Dediler ki: “O ev cennettir. Davetçi ise Muhammed'dir. Muhammed'e itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Muhammed'e asi olan Allah'a asi olmuş olur. Muhammed insanları (iyi olanları kötü olanlarından yani müminlerin münkirlerden) ayırmıştır.” Buhari (13/249) 97- Kitabu’l İ’tisam bi’l Kitabi Ve’s Sünne

İslam’ın nasipleri, rükünleri, makamları ve bazı temel amelleri

Müslüman, islamı teslimiyet, rıza ve tasdik ile kabul eden kişidir. O Kur'an'a ve sünnete inanıp teslimiyet gösterir. İtikad ve amel olarak o doğrultuda hareket eder. Resulullah (sav) Müslüman olanlardan İslam'a girişleri ile birlikte bazı amelleri yerine getirmesini istiyordu. 

İslam'ın nasipleri sekiz'dir bunların İslam'da özel bir yeri vardır. İslam'ın hükümleri beştir bu beş rüknünde İslam'ın nasiplerinden sayılır, ancak İslam binasındaki temeller olmaları dolayısıyla bunlar olmadan İslam olmaz. İslam makamları tasdik, amel, tahakkuk, iltizam ve şükürdür. 

İmanın nuru kalbe girip aydınlattığında insan ihsan makamına ulaşır ki, imanın hakikati de budur. İnsan ihsan makamına vardıktan sonra Kur'an ve sünnette bağlılığını devam ettirir ve eksiklerini tamamlamaya çalışır ise takva makamına ulaşır.

“Ey insanlar! sizi ve sizden öncekileri yaratan rabbinize kulluk ediniz ki, ona karşı gelmekten korunmuş olabilesiniz.” Bakara Suresi / 14

İnsan Kur'an ve sünnetteki emir ve yasaklara uymaya devam edip daha çok ibadet ederek ve daha çok sakınarak,Allahu Teala'nın kendisine vermiş olduğu nimetler için şükrettikçe şükür makamına ulaşır. Bu makam makamların en üstündür. Allahu Teala: “Kullarımdan şükredenler pek azdır” Sebe/13  buyurmuştur. Şükre giden yol takvadan geçer. Cenabı Hak: “Allah'tan sakının ki, şükredebilesiniz” Al-i İmran 123

Allah resulü (Sav)’in dediği gibi: “Şükreden bir kul olmayayım mı?”

İslam'ın temel amellerine gelince islam'ın beş rüknünü yerine getirmek, İslam'ın sekiz nasibinin kapsadığı şu emir ve yasaklara uymaktır: Cihad, iyiliği emredip kötülükten alıkoymak, müşriklerle dost olmamak, Müslümanlarla iyi geçinmek, selam vermek, yemek yedirmek, zikretmek, içkiyi terk etmek, dilini koruyup Müslümanlara eziyet etmemek, şirk, hırsızlık ve zina, adam öldürmemek gibi büyük günahlardan kaçınmak, Adil idarecilere itaat etmek, ehil olan kimseyle çekişmemek, güzel söz söylemek, sabretmek, müsamahalı olmak, güzel bir ahlaka sahip olmak, Allah'ın yasakladığı şeylerden kaçınmak, insanlara güven vermek, faizi terk etmek, eşine yiyecek ve giyecek olarak hakkını vermek, Allah'ı dost edinmek, gereken yerde Müslümanların ayıbını örtmek, haramı terk etmek, komşuya eziyet etmemek, yedi büyük günahtan kaçınmak.

İslamın nasipleri

Hz Peygamber (Sav) islam sekiz nasiptir: “İslam nasiptir, namaz nasiptir, Oruç nasiptir, zekat nasiptir, Hac nasiptir, iyiliği emretmek nasiptir, kötülükten alıkoymak nasiptir, Allah yolunda Cihad etmek nasiptir nasibi olmayan kendisine yazık etmiştir.”  Bezzar Huzeyfe (ra) rivayet etmiştir.

Hakim, Ebu Hureyre'nin şöyle rivayet etmiştir: Resulullah (Sav) buyurmuştur ki: “İslam'ın yoldaki alamet ve işaretleri gibi alamet ve işaretleri vardır; Allah'a iman edip hiçbir şey de ona ortak koşmamak, namaz kılmak, zekat vermek, ramazan orucunu tutmak, hac yapmak, dini emredip kötülükten alıkoymak, yanlarına geldiğinde ailene ve bir topluluğun yanından geçtiğinde o topluluğa selam vermek bu alametlerdendir. Kim bunlardan birini yerine getirmezse islam'ın nasiplerinden birini terk etmiş olur. Bunların hepsini terk eden kimse ise islam'a sırt çevirmiştir. 

İmam Ahmed Hz. Aişe'den merfu olarak rivayet etmiştir: “Üç şeyin üzerine yemin ederim ki; Allah islam'dan nasibini almış kimse ile, nasibini almamış kimseyi bir tutmaz. İslam'ın üç nasibi namaz oruç ve zekattır.  Allah dünyada bir kulu sever ve yardım ederse, kıyamet günü de ona yardımcı tayin eder. Bir adam bir kavmi severse, Allah onu o kavimle beraber eyler. Dördüncü bir şey vardır ki üzerine yemin ettiğimde günaha girmeyeceğimi umarım. Allah bir kulunun günahını dünyada örterse ahirette de örter.

İslam'ın rükünleri

Kelime-i Şehadet, namaz, zekat, oruç ve hac hadisi şerifte belirtildiği üzere islam'ın rükünleri denilmektedir. Bunlardan biri İslam'ın bir bölümünün rüknü (temeli) durumundadır. Kelime-i şehadet akaidin temelidir. Namaz ise doğrudan doğruya yapılan ibadetlerin temelidir. Oruç nefsi Allah'ın emri doğrultusunda kayıt altına alan amellerin temeli, zekat ekonomik hayatın, hac ise siyasi hayatın temelidir.

Resulullah (sav) buyurdu ki: “ İslam, beş temel üzerine bina edilmiştir:  Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmek, namazı doğru kılmak, zekat vermek, Hac yapmak, Ramazan orucunu tutmak.”

Beş şey İslam'ın temelidir. İslam binası siyaset, ekonomi, sosyal hayat ve ahlak gibi hayatın tümünü kuşatan konulardaki Allah'ın hükümleri, İslam'ın binasını oluşturmaktadır. İslam, Akaid, ibadet, hayat programı, şeriatlar, şiarlar, haberler, emir ve yasaklar, gayb ve şehadet gibi pek çok şeyi ihtiva etmektedir. İşte bütün bunların temeli beş şeydir.

İslam'ın beş rüknünden özellikle üç rüknü önemi iyi anlaşılmalıdır. Kelime-i şehadet getirmek, namaz ve oruç çoğunun görüşüne göre kelime-i şehadeti kabul etmeyen ya da kelime-i şehadeti reddetme manasına gelebilecek fiil işlemek küfre yol açar ve bu kişinin kanı küfürü nedeniyle helal olur. Yine namazı terk etmek zekatı vermemeyi oruç tutmamayı ya da hac yapmamayı helal sayan bir mükellefin de küfrüne hükmolunur ve kanı helal sayılır. Burada kelime-i şehadet, namaz ve oruç vurgulanması, hac ve zekatın ayrı tutulduğu manasına gelmez. Lakin herkes hacca gidemediği gibi, zengin olup da zekatta veremediği düşünülmelidir. 

Bu üç Kelime-i Şehadet, namaz ve oruç şartlarının kişiler tarafından yerine gelmesiyle ilgili konulardan oluşur.

Müslim Enes (radiyallah)'tan tahric etmiş olduğu rivayetin lafzı ise şöyledir: “Kur'an'da Resulullah (Sav)'e bir şey hakkında soru sormaktan nehyolunmuştuk. Bu yüzden çöl halkından akıllı bir kimsenin gelerek, Resulullah (Sav)’e soru yöneltmesi ve onları dinlememiz hoşumuza gidiyordu. Birgün yine çölde yaşayanlardan bir adam çıkageldi ve: "Ey Muhammed! Bize elçin geldi. Allah'ın seni elçi olarak gönderdiğini söylediğini ileri sürdü..." dedi. Hz. Peygamber (a.s): "Doğru söylemiş" buyurdu. Gelen adam: "Semayı yaratan kimdir?" dedi. Hz. Peygamber (a.s): "Allah" buyurdu. "Yeri kim yarattı?" diye sordu. Resulullah (a.s): "Allah" buyurdu. "Bu dağları diken, içlerinde de yarattıklarını yaratan (pek çok mahluk yaratan) kimdir?" diye sordu Hz. Peygamber (a.s): "Allah" dedi. "Semayı yaratan, yeryüzünü yaratan ve bu dağları diken Allah'a yeminle soruyorum. Allah seni elçi olarak mı gönderdi?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s): "Evet" buyurdu. Adam:

"Elçin gündüzümüzde ve gecemizde beş vakit namaz kılmakla yükümlü olduğumuzu ileri sürdü" dedi. Hz. Peygamber (a.s): "Doğru söylemiş" buyurdu. "Seni gönderen Allah'a yeminle söylüyorum, bunu Allah mı emretti?" Hz. Peygamber (a.s): "Evet" buyurdu. Adam: "Elçin, mallarımızdan zekat vermekle yükümlü olduğumuzu ileri sürdü" dedi. Hz. Peygamber (a.s): "Doğru söylemiş" buyurdu. Adam: "Elçin geçirdiğimiz her yılın ramazan ayında oruç tutmamız gerektiğini ileri sürdü" dedi. Hz. Peygamber (a.s): "Doğru söylemiş" buyurdu. Adam: "Seni gönderen Allah'a yeminle soruyorum, bunu sana Allah mı emretti?" dedi. Hz. Peygamber (a.s): "Evet" buyurdu. Adam: "Elçin, içimizden gitmeye gücü yetenin Beyt-i haccetmesi gerektiğini söyledi" dedi. Hz. Peygamber (a.s): "Doğru söylemiş" buyurdu. Adam: "Seni gönderen Allah'a yeminle soruyorum, bunu sana Allah mı emretti?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s): "Evet" buyurdu.

Daha sonra o adam dönüp gitmeye koyuldu. Giderken de: "Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, bu farzlara ne bir şey ilave edeceğim, ne de eksilteceğim" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s): "Şayet doğru söylüyorsa mutlaka cennete girecektir" buyurdu."

Buhari ve Müslim, Talha bin Ubeydullah (r.a)’dan rivayet etmişlerdir: Necid halkından bir adam Resulullah (sav)’in yanına gelmiştim. Saçı başı dağınık ve kirliydi. Sesinin uğultusu işitiyor ancak ne söylediğini anlayamıyorduk. Nihayet Resulullah (Sav)'e yaklaştı ve islam hakkında soru sordu. Resulullah (sav) gündüz ve gece içerisinde beş vakit namaz buyurdu. Adam bunun dışında kılmam gereken bir namaz var mı? dedi. Hz. Peygamber hayır ancak gönüllü olarak kılacağın nafile namazlar müstesnadır buyurdu. Daha sonra Resulullah (sav) “Ve ramazan orucunu tutman buyurdu. Adam tutmam gereken başka bir oruç var mı diye sordu Hz. Peygamber (Sav) hayır ancak kendiliğinden tutacağın nafile oruçlar müstesna buyurdu. Daha sonra Resulullah ona zekattan söz etti adam zekat dışında beş başka bir şey yükümlü müyüm diye sordu. Hz. Peygamber hayır ancak gönüllü olarak vereceğin sadaka ve yardımlar müstesna buyurdu adam daha sonra arkasını dönüp gitti giderken vallahi yine bundan fazlasını yapacağım ne de eksilteceğim dedi. Bunun üzerine Resulullah doğru söylediyse kurtuldu veya doğru söylediyse cennete girdi buyurdu.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar