Göz Değmesi, Muskalar ve Rukye yapmak
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
İnsanın hala ulaşamadığı ve bilemediği sırlarla dolu alemler bulunmaktadır. Bunun yanısıra her geçen gün, insanın yeni bazı özellikleri ve kabiliyetleri ortaya çıkmaktadır. Öte yandan insan her geçen gün, bilinmeyenler dünyasına ait pek çok şeyi anlamasını sağlayacak varlıklar aleminin (kainatın) sırlarına ait yeni yeni bazı incelikleri keşfetmektedir. Örneğin bazı ışınların özel etki yaptığına dair buluş, bir takım insanların gözlerinin diğer insanların bedenleri veya başka şeyler üzerinde özel etki yaptığı düşüncesini anlamamıza fırsat vermektedir. Bunu, şeriatın kabul etmiş olduğu göz değmesi olayının anlaşılması açısından söylemekteyiz. Geçmişte olan bazı olayları incelediğimizde, bir insanın bazen kendisini bir başkasının görmesinden zarar görebildiğini veya bundan dolayı hasta olabildiğini anlarız. Bu şekilde bir kimseye, başkasının bakmasının zarar vermesi bazen bakan kişinin bir söz söylemesi ile gerçekleşmekte, bazan herhangi bir şey söylemeden de gerçekleşe bilmektedir. Böyle bir şeyin olabileceğini şeriat kabul etmiş ve ondan söz etmiştir. Bu olayda bilinmeyen (gaybi) bir yan vardır.
Göz değmesi insanlara musibet dokunmasının bir parçasıdır. Göz değmesini yüce Allah’ın sebepler dünyasının bir parçası kılmıştır. Bununla birlikte, bu gibi şeylerden korunmayı sağlayacak unsurları ve bu yolla bir musibetin dokunması halinde, ondan kurtulmayı sağlayacak tedavi yollarınıda yaratmıştır.
İnsan kendisine, anlatıldığı şekilde bir musibetin dokunması durumunda, iki kere sığınır: Bir dua yoluyla Allah'a sığınır; bir de sebeplere yapışarak sebepler dünyasına sığınır. Örneğin bir kimse hasta olduğunda, hem sağlığına kavuşturması için Allah'a dua eder; hem de ilaç arar. Bu şekilde iki yere sığınmak müslüman için mubah, hatta istenen (matlub olan) bir tavırdır. Bu noktadan hareketle İslam'ın tedaviye teşvik ettiği gibi, hastalıklardan, fena durumlardan sığınmaya da teşvik ettiğini görüyoruz. Rukye ile (okumak suretiyle) tedaviye de izin vermiştir. Bu ise bir kardeşin diğer kardeşine duada bulunması, yahut kişinin kendi nefsi için dua etmesi ya da insanın ya kendi veya kardeşi için yüce Allah'tan şifa istemesi türünden bir uygulamadır.
Rukye, Allah'tan şifa isteme niteliği taşır gayb alemine yönelik bir uygulamadır. İlim adamlarından bazıları insanın kendini veya aile efradını bir fenalıktan korumak amacıyla kendinin ya da aile efradından birinin üzerine, yazılı bir şeyler bağlamasını caiz görmüşlerdir. İşte bu da muska diye adlandırılan şeydir. Muska taşımayı caiz görenler, bunu taşımayı bazı şartlara bağlamışlardır. İçinde yazılan şeylerin anlamlarının bilinmesi, içinde şirk anlamı taşıyan bir söz bulunmaması, şeriatın kabul ettiği nitelikte olması, bu şartlardandır.
GÖZ DEĞMESİ HAKKINDA RİVAYETLER
Abdullah bin Abbas (r.a)'tan rivayet edilmiştir: "Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) şöyle buyurdu: "Göz değmesi haktır (gerçektir.) Eğer bir şey kaderin önüne geçebilecek olsaydı, göz değmesi geçerdi. Yıkanmanız istendiğinde yıkanınız." Müslim (411739) 39-Kitabu's Selam. 16-Tip, hastalar ve rukyeler babi.
Ebu Hureyre (ra)'den rivayet edilmiştir: “Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) şöyle buyurdu: “ göz değmesi gerçektir( haktır) bunun gerçekleşmesinde şeytan ve insanoğlunun haset ( kıskançlık) duygusu bulunur.” İmam Ahmed
Cabir bin Abdullah (Ra)’dan rivayet edilmiştir: “Rasulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) şöyle buyurdu: “Ümmetimin insanlarının ölümü, Allah'ın kitabı (yazısı) hükmü (kazası) ve Kaderinden sonra çoğunlukla nefislerinden ( göz değmelerinden) olur.” Bezzar, Keşfu'l Estar
Göz değmesinde kıskançlık duygusunun ve psikolojik bir etkinin olduğunu aşikardır. Nefisler hasedle baktığında kırılmalar yaşanır. Göz değmesinden dolayı diyet veya keffaret gerekmez. Göz değmesinde her zaman ölüm olayı gerçekleşmez. Bu gerçekleşse bile fiilen öldürme olayı gerçekleşmez. Devlet başkanı bu tip insanların topluma verebilecekleri zarırı onları toplumdan tecrit ederek ev hapsi veya belirli zamanlarda ihtiyaçları için çıkış yapmasına izin verebilir. Bu hadislerde görülmektedir.
Şeyban Ketbani (ra)’den rivayet edilmiştir: “.... Sonra Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) bana şöyle buyurdu: “Ey Ruveyfi! Olur ki, sen benden sonra yaşarsın. Benden inananlara bildir ki, sakalını örgü yapandan, nazarlık takandan ve hayvan pisliği ile veya kemikle taharet edenlerden Muhammed beridir.” Ebu Davud, (1/9) Kitabu’t Tahare ile ilgili bab.
Ebu Zer (Ra)’dan rivayet edilmiştir: “ Peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) şöyle buyurdu: “ göz değmesi Allah'ın izniyle bir adamı yerinden oynatıp yükseklere çıkarır, sonra Adam oradan aşağı doğru iner.” İmam Ahmed,
Muhammed Bin ebu Umame bin Sehl bin Huneyf (ra)'tan o da babasından rivayet etmiştir: “Babam Sehl bin Huneyf göze suyuyla yıkandı. Üzerindeki cübbeyi bu sırada çıkardı. Amir bin Rabia'da ona doğru bakıyordu. Sehl çok beyaz tenli güzel görünümlü bir adamdı. Amir: “Bugünkü gibisini görmüş değilim. Örtülere bürünmüş olan bekar bir kızın cildi de bu kadar güzel olamaz” dedi. Bunun üzerine Huneyf titremeye başladı. Sonra titremesi arttı. onu böyle şiddetli bir titremenin aldığı Rasulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’e bildirildi ve: “başını hiç kaldıramıyor” denildi. Huneyf bir orduya da yazılmıştı. Etrafındakiler Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’e : “O seninle birlikte yola çıkamaz, ey Allah'ın Resulü! hiç başına kaldıramıyor” dediler. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم): “Kendisinden şüphelendiğiniz birisi var mı? diye sordu. “ Amir bin Rabia'dan şüpheleniyoruz” dediler. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) onu çağırdı, kendisine kızdı ve: “Biriniz kardeşini ne hakla öldürüyor? Senin kardeşin için bereket dileğinde bulundun mu? Sen onun için yıkan!” diye buyurdu. Bunun üzerine Amir bir leğene girerek, izharının içini, yüzünü, ellerini, dirseklerini, dizlerini ve ayaklarının kenarlarını yıkadı. Daha sonra da bu su (Amir’in kullandığı su) Sehl’in arkasından döküldü ve Sehl o anda iyileşti.” İmam Malik, Muvatta (2/939) Göz değmesinden dolayı abdest alınması babı.
Ebu Sait el-hudri (Ra) rivayet edilmiştir: “Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) cinlerin göz değdirmesinden sonra da İnsanların göz değdirmesinden Allah'a sığınırdı. Kur'an-ı Kerim'in Nas ve Felak Sureleri inince, artık bunları okumaya başladı ve diğer sığınma ifadelerini terk etti.” İbni Mace (2/1161),
Enes Bin Malik (ra)’dan rivayet edilmiştir: “Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) göz değmesinden, zehirlenmeden( herhangi bir hayvanın ısırmasından ileri gelen zehirlenme) ve deride yarala çıkmasından (Nemle hastalığından) dolayı rukye yapılmasına izin vermiştir.” Müslim (4/1725),
Nemle hastalığı vücudun çeşitli yerlerinde birdenbire çıkan yaralardır. Bunun için Rukye yapıldığında Allah'ın izniyle iyileşir. Rukye sadece bu rahatsızlıklar için yapılmaz. Çünkü sahabelerin bazılarının bunların dışında da birtakım hastalıklar ve rahatsızlıklar için rukye yaptıkları bilinmektedir.
Ümmü Seleme (ra)’dan rivayet etmişlerdir: “Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) kendisinin evinde bulunan bir cariyenin yüzünde sarılık görünce şöyle buyurdu: “Buna nazar değmiştir. Siz bunun için rukye yapın.” Buhari ve Müslim
MUSKALAR
Cahiliye Arapları kendi inançlarınca çocuklarına göz değmesinden korumak için Onlara tenime adını verdikleri muskalar takarlardı şeriat bu inanç için geçersiz olduğunu bildirmiştir içerisinde ut konulan askılara da tenime adının verildiği söylenmiştir içerisinde kur'an-ı kerim'den bir şeyler yazılı olanlar muska sayılar Sait bin müseyyap içerisinde kur'an-ı kerim'den bir şeyler yazılıp kadınların ve çocukların üzerine asılan küçük sahifeler üzerine soru soruldu o da şöyle söyledi Eğer sarılı bir kağıdın veya demirin yahut herhangi bir sargının içine konulursa bir mahsuru yoktur.
Muska ile ilgili rivayetler
Abdullah bin Amr bin As (ra)'dan rivayet etmiştir: “Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) şöyle buyurdu: “Biriniz rüyasında korkarsa şöyle desin: “ Yüce Allah'ın azabından kullarının şerrinden şeytanların dokunmalarından ve başıma gelmelerinden Yüce Allah'ın eksiksiz kelimelerine.” böyle söylerse, rüyasındaki korkusunun kendisine bir zararı dokunmayacaktır.” Abdullah (ra) çocuklarından buluğ çağına ermiş olanlara da, ermemiş olanlara da bu sözleri öğretirdi. Kendisi de bu sözleri bir kağıt parçasına yazarak boynuna asmıştı.” Tirmizi (5/541)
Üzerinde tılsım işaretleri bulunan muskaların caiz olmadıklarına dair görüş Abdullah bin Mesud, İbni Abbas ve bunların dışındaki bazı sahabeler ve tabiin’den olanların görüşleri bu yöndedir. En doğru olan ise kuranı kerimden ayetler ve daha başka şeyler yazılı olan muskalar takmamak ve doğru sözlü, sözü de doğrulanmış olan Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’in birçok hadiste bildirdiği üzere Allah’a sığınma anlamı taşıyan sözlerle rukye yapmaktır.”
İsa bin Hamza ra nın şöyle dediğini rivayet edilmektedir: “Hastalığı nedeniyle ziyaret etmek için Abdullah Bin Ukeyn'in yanına gittim. Kızılcık hastalığına yakalanmıştı. kendisine: “ muska takmıyor musun? diye sordum. şöyle söyledi: “ böyle bir şeyden Allah'a sığınırım. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) şöyle buyurdu: Kim üzerine bir şey takarsa, işi ona bırakılır.” Tirmizi
Ebu Davud bir hadisi Cabir bin Abdullah (ra)’dan rivayet etmiştir: “Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) nüşre hakkında soru soruldu. o da şöyle buyurdu: “ bu şeytanın işindendir.” Ebu Davud
İmran bin Husayn (ra)’dan rivayet edilmiştir: “Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) bir adamın elinde sarı bakırdan bir halka gördü. “bu nedir?” diye sordu. Adam: “bu, damar hastalığına karşı işe yaramaktadır” diye cevap verdi. Rasulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) şöyle buyurdu: “Onu çıkar. O sadece seni daha çok zayıflatmaya yarar (hastalığını daha çok arttırır.)” İbni Mace.
Bu hadis aynı zamanda İmam Ahmed tarafından da rivayet edilmiştir bir ilave ile “Eğer o üzerinde iken ölecek olursan, bir daha sonsuza kadar kurtuluşa eremezsin.” ilavesi vardır.
Ukbe bin Amir (ra)'tan rivayet edilmiştir: “Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) şöyle buyurdu: “Kim muska takarsa, Allah onun arzuladığını kemale (tamama) ulaştırmaz. Kim de nazarlık takarsa, Allah onu emanetine (korumasına) almaz.” İmam Ahmed
Ukbe bin Amir (ra)’den rivayet edilmiştir: “Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’ın yanına bir heyet geldi. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) onlardan 9 kişiyle beyat etti, bir tanesi ile beyat etmedi. kendisine: “ ey Allah'ın resulü! 9 kişiyle beyat etti ama şu bir tanesi ile beyat etmedi” denildi. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) “Onun üzerinde muska var” diye buyurdu. Sonra elini sokup o muskayı koparttı ve ardından beyat etti. Daha sonra şöyle buyurdu: “Kim muska takarsa, şirke düşmüş olur.” İmam Ahmed
Cahiliyye Arapların zamanında takılan muskalar şirk içerikli olduklarından dolayı kabul görmemiştir ve yasaklanmıştır. Bunların içerisindeki yazılar şeytanı hoşnut edecek ifadeler taşımaktadır. Ne anlama geldiği belli olmayan, içerisinde küfür alameti olan şeylerle donanmış olabilir. Kur'an-ı Kerim'in ayetlerinin okunması ve şanı yüce Allah'ın zikri türünde olanları caiz ve müstehaptır.
İmam Şafii'ye Rukye hakkında sorulmuştur. Yüce Allah'ın kitabından bir şeyle veya Allahu Teala'nın bilinen zikirlerinden içinde yüce Allah'a hamd Sena münacat ifadeleri bulunan meşhur zikirlerden herhangi biriyle rukye yapmakta bir mahsur yoktur. Ben kitap ehli Hristiyan ve Yahudiler Müslümanlar için rukye yapabilir mi? diye sordum. Evet Allah'ın kitabından ve zikrinden biriyle, sözlerle rukye yaparlarsa olur diye cevabı vermiştir.
Rukye ile ilgili rivayetler
Ahmed, Abdullah bin Mes'ud (r.a)'dan rivayet etmiştir: "Bir gece Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'ın yanında hadislerini dinledik. Ertesi sabah yine yanına gittik. Şöyle buyurdu:
"Bu gece bana bütün peygamberler gösterildi. Beraberinde üç kişi bulunarak (yanımdan) geçen oldu, küçük bir grupla birlikte geçen oldu, beraberinde kalabalık kitle olarak geçen oldu ve yine beraberinde hiç kimse bulunmaksızın geçen oldu. Bu arada beraberinde İsrailoğullarından bir grup ile birlikte Hz. Musa (a.s) da geçti. Bunlar benim hoşuma gitti. "Bunlar kimlerdir?" diye sordum. "Bu kardeşin Musa'dır. Beraberinde de İsrailoğulları var" denildi. "Benim ümmetim nerededir?" diye sordum. "Sağ yanına bak!" denildi. Bir de baktım ki, bütün ufuklar insan yüzleri ile dolmuş. "Memnun oldun mu?" diye soruldu. Ben: "Memnun oldum, ey Rabbim!" dedim. Bana: "İşte bunların içinden yetmiş bin kişi, hiç hesap görmeden cennete girecek" denildi."
Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) daha sonra şöyle buyurdu:
"Anam babam size feda olsun. Eğer işte bu yetmiş bin kişiden olmaya güç yetirebilirseniz, olunuz. Eğer kusur ederseniz, ufukları dolduran topluluklardan olun. Ben onların arkasında birbirine karışmış halde insanlar gördüm." Bu sırada Ukkaşe bin Mihsen kalkarak: "Ey Allah'ın Resulü! Beni o yetmişbin kişiden eylemesi için Allah'a dua et" dedi. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) onun için dua etti. Daha sonra bir başka adam kalkarak:
"Ey Allah'ın Resulü! Beni de onlardan eylemesi için Allah'a dua et" dedi.
Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم):
"Bu konuda Ukkaşe seni geçti" diye buyurdu. Daha sonra aramızda bu konuyu konuştuk ve: "Bu yetmiş bin kişinin kimlerden olacağını düşünüyorsun?" diye sorduk. O da:
"Bunlar İslam üzere doğmuşlar ve ölünceye kadar hiçbir şeyi Allah'a ortak koşmamışlardır" diye cevap verdi (burada sorunun kime sorulduğu belirtilmiyor.) Daha sonra bunun haberi Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'a ulaştı ve Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) da şöyle buyurdu:
"Bunlar dağlama ve rukye yapmaz, herhangi bir şeyden uğursuzluk anlamı çıkarmazlar (tire yapmazlar) ve Rablerine tevekkül ederler." İmam Ahmed
Hz Aişe (Ra)'dan şu şekilde söylediği rivayet edilmiştir: “Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) bir rahatsızlığı olduğu zaman cibril (As) ona rukye yapardı ve şöyle söylerdi: “Seni iyileştiren (iyileştirecek olan) bütün hastalıklara karşı sana şifa veren, hasette bulunup (da fenalık dokunduran) her bir hasetçinin ve gözü dokunanın kişinin şerrine karşı sana afiyet veren Allah'ın adıyla!” Müslim
Osman bin ebi'l-az Asya kafi taifi (ra)’dan Rivayet edilmiştir: “ Müslüman oldudan sonra bedeninde sürekli acı veren bir rahatsızlığını Rasulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’a bildirdi. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) kendisine şöyle buyurdu: “Elini bedeninin acıyan yerinin üzerine koy ve üç kere: “Bismillah” de. Sonra da yedi kere şöyle söyle: “Hissettiğim şeyin fenalığından ve sakındığımdan Allah'a ve onun gücüne sığınıyorum.” Müslüm
Abdullah bin Abbas (ra)'dan şu şekilde rivayet edilmiştir: “ Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) ashabında bazı kimseler bir su kenarından geçtiler. Oranın ahalisinin birisi haşerat ısırmasından dolayı zehirlenmişti. Orada oturanlardan biri ashabtan olan grubun yanına gelerek: “Sizden biri rukye yapamaz mı, bu su kenarında mahalde oturanlardan birini yılan ısırdı diye söyledi. Ashab heyetinden olanlardan biri rukye yapmak üzere gitti. Karşılığında koyun almak üzere Fatiha okudu. Adam da bu okumadan sonra iyileşti. Rukye yapan sahabi de koyunlarını alıp arkadaşlarının yanına geldi. Arkadaşları bunu hoş karşılamadılar ve: “Sen Allah'ın kitabına karşılık ücret aldın” dediler. Bu şekilde Medine'ye geldiler. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’a: ey Allah'ın resulü! Bu kişiyi, Allah'ın kitabına karşılık ücret aldığı” dediler. Allah resulü (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) şöyle buyurdu: “Sizin almaya en çok kazandığınız ücret, Allah'ın kitabı için aldığınızdır.” Başka bir rivayette ise doğru yapmışsınız aldığınızı aranızda paylaştırın bana da bir pay ayırın Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) bunu söylerken güldü Buhari ve Müslim'in ortak rivayet ettiği hadiste böyle geçmektedir.
Hz. Ali (ra)'nin şöyle söylediği rivayet edilmiştir: “Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) namaz kılmakta olduğu bir sırada onu akrep ısırdı. Namazını bitirince şöyle buyurdu: “Allah akrebe lanet etsin. Namazı kılanı da başkasını da bırakmıyor. Daha sonra su ve tuz istedi ve “Kafirun” ve “Felak” ve Nas surelerini okuyarak bunları tuz ile suyu ısırılan yerin üzerine sürdü.” Taberani
Avf Bin Malik Esca (ra)’dan rivayet edilmiştir: “Biz cahiliye döneminde rukye yapardık daha sonra Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’a: “Ey Allah'ın resulü! bu konuda ne diyorsunuz? diye sorduk: O da: “Rukyelerinizi nasıl yaptığınızı bana gösterin” diye buyurdu. Sonra (gösterince) O da şöyle buyurdu: “İçerisinde şirk bulunmayanlarda bir mahsur yoktur.” Müslim
Abdullah Bin Mesud (ra)’tan şöyle rivayet edilmiştir: “Hanımı Zeyneb'in bildirdiğine göre Abdullah Bin Mesud'a şöyle söylemiştir: “Ben Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'den şöyle buyurduğunu duydum: “Rukyeler, muskalar ve kadınla kocası birbirine sevdirmek için yapılan sihir şirktir.” Abdullah Bin Mesud (ra) hanımı şöyle söyledi: “Ben kendisine “niçin böyle diyorsun? Vallahi benim gözüm akıyordu. Bu yüzden filanca Yahudi'nin yanına gidiyordum ve o da bana rukye yapıyordu. Onun rukye yapması üzerine gözümün akması durdu” dedim. Bunun üzerine Abdullah şöyle söyledi: “Şüphesiz bu şeytanın işidir. Eliyle onu hareket ettiriyordu, Rukye yaptıktan sonra ise çekiliyordu. Sana Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’in buyurduğu üzere şunları okumam yeterdi: “Ey insanların Rabb'i! fenalığı gider. şifa ver. Şifa verici olan sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. senin şifanın hiçbir hastalığı kaçırmaz.” Ebu Davud
Günümüzde çoğunlukla kadınların kocalarını eve bağlamak aralarında sevgi ve muhabbet tesis ettirmek için pembe sihirler yaptırdıkları bilinmektedir. Bunlara tevile veya tevele denir bu sihir türüdür.
İbn Abbas (Ra)'tan Merfu olarak şöyle rivayet edilmiştir: “Kim eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eder de yanında yedi kez “Şanı yüce olan Allah, yüce arşın sahibi olan Allah'tan şifa vermesini diliyorum” derse, Allah ona mutlaka şifa verir.” Ebu Davud
Rafi bin Hudeyc (ra)'dan rivayet edilmiştir: “ Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) İbni Nuayman’ın yanına girdi ve şöyle buyurdu: “Ey insanların Rabbi, ey insanların ilahı! Bundan fena durumu gider.” Taberani
إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...