İnsan Davranışlarının Oluşması
Kur’an’da iman ve İslam, insanın Allah’a karşı ahlaki sorumluluğunu; salih amel ise insanın kendi nefsine ve diğer insanlara karşı ahlaki sorumluluğunu ifade eder. Ahlâk; kaynağını otoriteden değil, hür iradeden, temiz niyetten ve bilinçli seçimden alan davranıştır. Kur’an; ahlaki göreceliliği reddeder. Çünkü Allah insana iyiyi seçebilecek bir akıl, kötüyü ayırt edebilecek bir vicdan vermiştir. İnsanın nefsi — hevâ ve şehevât — doğru ile yanlışı görmesini perdeleyebilir. Bu yüzden insan dünyada imtihan altındadır.
Şems suresinde bu açıkça ifade edilir: “Nefsini arındıran kurtuldu. Onu kirleten ise ziyana uğradı.” (Şems 9-10)
Kur’an, ahlaki kavramları tanımlamaz; çünkü bunların anlamı insan fıtratında, vicdanında zaten mevcuttur: Adalet, Merhamet, Sevgi, Acıma, Haksızlık gibi. Kur’an, bu duygular üzerine konuşur; çünkü insanın içinde bunların karşılığı zaten vardır.
Bir eylemi ahlaki kılan şey: topluma kazandırdığı huzur ve güven, kişiye verdiği vicdan selameti, en yüce niyet olarak da Allah rızasıdır. Birey, bazen Allah rızası için; bazen de hiçbir dünyevi çıkar gözetmeden ahlaki davranışı seçebilir.
İnsan davranışının oluşumu; özgür irade ve kader tartışmalarıyla ilişkilidir. Kur’an’da “kader”, esasen kâinatın ilahî düzen içinde planlanması anlamına gelir. İslam tarihinde kader konusunda üç ana görüş ortaya çıkmıştır:
1. Cebriye
- İnsan özgür değildir.
- Davranışlarımız önceden belirlenmiştir.
- İnsan rüzgârdaki yaprak gibidir.
2. Mutezile
- İnsan tamamen özgürdür.
- Kendi fiilini kendisi yaratır.
- Sorumluluk için özgürlük şarttır.
3. Ehl-i Sünnet
- İnsan özgürdür ve sorumludur.
- Ancak Allah onun ne yapacağını önceden bilir.
- Bilmesi, insanı zorlaması değildir.
Kur’an’da yer alan: Allah’ın kalpleri mühürlemesi, dilediğini hidayete erdirmesi, dilediğini saptırması, ifade tarzı, kudreti vurgulayan hitabî bir üsluptur. Eğer bu metinler: Kur’an’ın bütünlüğü, sebep–sonuç ilişkisi, mecaz ve söz sanatları, ilahî sünnet (sünnetullah), göz ardı edilerek okunursa kadercilik sonucuna varılabilir.
Ancak dikkatlice bakıldığında görülür ki: İnsan önce kendi seçimini yapar; sonra Allah, o seçimin sonucunu yaratır. Bu: cebir değildir, mutlak özgürlük de değildir. İrade ve ilahî düzenin beraber yürüdüğü bir dengedir.
Ahlâk, insanın vicdan, kalp ve irade ile yaptığı seçimin değeridir. Kur’an, insanın iyiyi bilme ve seçme yeteneğine güvenir. Kader, insanın özgürlüğünü yok eden bir zincir değil; özgürlüğü anlamlı kılan bir sahnedir. İnsan, Allah tarafından imtihan edilen, irade sahibi bir varlıktır.
İnsan Davranışlarının Allah Tarafından Belirlenmesi
“Allah dilemeksizin öğüt alamazlar. O, kendisinden korkulmaya daha layıktır ve bağışlamaya daha ehildir.” Müddessir/56
“Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe sizler bir şey dileyemezsiniz.” Tekvir/29 (1)
(1) Allah Mutlak güce sahip olarak kainata ve insanlara egemen olduğuna göre, kimse Allah’a rağmen bir şey yapamaz“İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emîn beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.” Tin/1-5
“And olsun ki, hüküm çoğunun aleyhine gerçekleşmiştir, bunun için artık inanmazlar. Boyunlarına, çenelerine kadar varan demir halkalar geçirmişizdir, bunun için başları yukarı kalkıktır. Önlerine ve arkalarına sed çekmişizdir. Gözlerini perdelediğimizden artık göremezler. Onları uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar. Sen ancak, Kuran'a uyan ve görmediği halde Rahman'dan korkan kimseyi uyarabilirsin. Artık o kimseyi, bağışlanma ve cömertçe verilecek bir ecirle müjdele.” Yasin/7-11
“Kötü işi kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse, kötülüğü hiç işlemeyene benzer mi? Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir. Artık onlara üzülerek kendini harabetme; Allah onların yaptıklarını şüphesiz bilir.” Fatır/8
“Puta tapanlar, "Allah dileseydi babalarımız ve biz puta tapmaz ve hiçbir şeyi haram kılmazdık" diyecekler; onlardan öncekiler de, Bizim şiddetli azabımızı tadana kadar böyle demişlerdi. Onlara "Bize karşı çıkarabileceğiniz bir bilginiz var mı? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve sadece tahminde bulunuyorsunuz" de. "Üstün delil Allah'ın delilidir. O dileseydi hepinizi doğru yola eriştirirdi" de.” En’am/148-149
“Allah dileseydi puta tapmazlardı. Seni onlara koruyucu yapmadık, onların vekili de değilsin.” En’am/107
“Hakkında azap sözü gerçekleşmiş kimseyi, ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?” Zümer/19
“"Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz bunlara kulluk etmezdik" derler. Buna dair bir bilgileri yoktur; onlar sadece vehimde bulunuyorlar.” Zuhruf/20
“Allah'a eş koşanlar: "Allah dileseydi O'ndan başka hiçbir şeye ne biz ve ne de babalarımız tapardı. O'nun buyruğu olmaksızın hiçbir şeyi haram kılmazdık" dediler. Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı.(2) Peygamberlere apaçık tebliğden başka ne vazife düşer?” Nahl/35
(2) İmanı ve küfrü Allah’ın belirlediğini öne sürerek, bu konuda sorumluluktan kaçmaya yol açan kaderci anlayış, müşr,kler arasında yaygındı. Kur’an bu telakkiyi açıkça reddetmektedir. Kur’an’ın ana mesajı şudur: Allah dilerse, kafiri mümin, mümini kafir yapmaya elbette güç yatirir; ancak O bu alanı insanın kendi iradesine bırakmıştır; bu yüzden insanlar imanlarınan, küfürlerinden ve davranışlarından sorumludurlar.
“Dileseydik elbette herkesin doğru yolda yürümesini sağlardık. Fakat şu sözüm mutlaka gerçekleşecek: Cehennemi hem cinlerden hem insanlardan bir kısmıyla dolduracağım! (3)” Secde/13
(3) Allah’tan çıkan söz şartlıdır: “Kim şöyle şöyle yaparsa onlarıCehenneme sokacağım” şeklindedir; yoksa, önceden belirleyerek “ şunları cehenneme dolduracağım” şeklinde değildir. Dolayısıyla, cehenneme kim ise tayinle gitmiyor; hapishane gibi, layık olanlar oraya gönderiliyorlar.“Ey inananlar! Allah ve Peygamber, sizi, hayat verecek şeye çağırdığı zaman icabet edin. Allah'ın kişi ile kalbi arasına girdiğini ve sonunda O'nun katında toplanacağınızı bilin.” Enfal/24
“Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir iyilik gelirse, “Bu, Allah’tandır” derler. Onlara bir kötülük gelirse, “Bu, senin yüzündendir” derler. (Ey Muhammed!) De ki: “Hepsi Allah’tandır.”(4) Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!” Nisa/78
(4) Müşriklerin Hz Muhammed'e izafe ettikleri kötülüğü, ayetin Allah'a izafe etmesi ‘ kanun’ itibarıyla dır. Esasen insana dokunan zarar, musibet ve acil veren şeyler, tarihsel düzlemde insanlara aittir. kötülük, insanın ihmali, istiğnası, isyanı ve menfaat çatışmaları gibi, iradi davranışlarından kaynaklanmaktadır. Allah kötülüğün ortaya çıkmasının yasalarını koymuştur.
“Yeryüzünde vuku bulan veya başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılı olmasın. Kuşkusuz bu Allah’a göre kolaydır. (5) Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmamanız içindir. Allah, kendini beğenip öğünen hiç kimseyi sevmez;” Hadid/22-23
(5) Bu ayette ki kitap ana kitap anlamında, Allah'ın sonsuz ilmidir. insanın başına gelen her şey Allah'ın bilgisi ve izni çerçevesinde oluşur. “ Bu Allah'a kolaydır” ifadesi ile, önceden bilmenin imkanı hakkında insan zihninin kavrama güçlüğüne dikkat çekiliyor.
“Bu sadece bir öğüttür; dileyen, Rabbine giden yolu tutar. Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Doğrusu Allah, bilendir, Hakim'dir.” İnsan/29-30
“Allah, bir milleti doğru yola eriştirdikten sonra, sakınacakları şeyleri onlara açıklamadıkça, sapıklığa düşürmez. Allah şüphesiz her şeyi bilir.” Tevbe/115“De ki: “Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. (6) O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler.” Tevbe/51
(6) Buradaki ‘Allah'ın bizim için yazdığı’ ifadesi, Allah'ın takdir etmesi, icat etmesi değil; Birileri tarafından irade ile icat edilen bir musibetin Müslümanlara dokunmasına veya dokunmamasına hükmetmesi anlamına gelir. Buna göre Hz peygamberden söylemesi istenen şey şudur: “ Allah'ın bilgisi, izni olmadan müşriklerden bize bir musibet gelip dokunmaz. Allah bizim dostumuz olduğuna göre ona güvenelim. Allah'ın yardımını hak edecek bir cehdimiz olduğu için, bize isabet eden bir musibette onun yardımını umabiliriz.”
“Allah'a verdikleri sözden caydıkları ve yalancı oldukları için O'nunla karşılaşacakları güne kadar Allah kalplerine nifak soktu.” Tevbe/77

إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...