Evrâd, Vâridât ve Mîşkât Ayetleri: Kalbin Nurlanması
Seyr İlallah yolunda dervişin kalbini aydınlatan en büyük ilahi rehberlik, Nur Sûresi'nin 35. ayetinde Cenâb-ı Hak buyurur: “Allah göklerin ve yerin nurudur…” (Nûr, 35) (Ayâtü'n-Nûr) gizlidir. Bu ayet — kalbin mahiyetini, nurun menbaını ve seyr-i ilallah yolunun temelini anlamada — ruhun anahtarı hükmündedir. Bu nuru taşıyanların kimler olduğunu manevi bir dille açıklar.Bu nur temsilindeki üç unsur — mişkat, kandil ve lamba — tasavvuf büyüklerinin beyanıyla insanın üç yönüne işaret eder: Mişkat: Vücut, Kandil: Kalp, Lamba (yanan ışık): Kalpteki ilahi nur.
Mîşkât Ayetleri: Nurun Şifresi (Nûr: 35)
Cenab-ı Hakk'ın "Allah göklerin ve yerin nurudur" buyruğu ile başlayan ayet, müminin kalbindeki hidayet nurunu üç temel unsura benzetir:
Bu teşbih, İbnu Kesir ve Ubey bin Kâ'b gibi âlimlerin tefsirine göre, Allah'ın kalbine iman ve Kur'an yerleştirdiği müminin nurunun meselidir. Vücut hücre gibi kalbi saklar; Kalp, inci gibi parlayan yıldız misali nuru barındırır.
Nurun Kaynağı: Şeriat
Kalpteki bu nurun kaynağı ve gıdası, "Ne şarklı ne garplı zeytin ağacı"ndan gelen saf yağdır. Bu yağ, tasavvufi tefsirlere göre, Allah'ın Şeriatıdır. Şeriatın nuru o kadar saf ve parlaktır ki, kendisine ateş değmese bile hemen hemen ışık verir.
Hz. Ali (k.v.) der ki: “Kalp bir kandil gibidir; içerisine konulan şeye göre parıldar.”
İmam Gazali (k.s.) kalbi şöyle anlatır: “Kalp, başka âlemden gelen nurların iniş mahallidir.” Demek ki kandil (kalp) saf ve şeffaf oldukça nur güçlü olur.
Sûddi'nin Tesbiti: “Ateş ve yağ ışığı birleşince ışık verir. Biri olmadan diğeri ışık vermez. Kur’an ve iman nuru da birlikte olunca nur verir. Biri diğerinden ayrı olmaz.” Anlamı: İman nurunu sürekli besleyen, Allah'ın Şeriatıyla amel etmektir. Bu netice, Kur'an ahkâmı ile amel etmenin bizzat kalbi besleyen, nuru merkezileştiren ana kaynak olduğunu gösterir.
Evrâd: Nurun Gıdası (Nûr: 36-37)
Ayâtü'n-Nûr'u takip eden ayetler, bu kâmil nuru taşıyanların (ricâl - adamlar) kimler olduğunu ve onların hangi amellerle kalplerini beslediklerini açıklar.
- Mekân: Bu nevi kalplere sahip olanların hareket noktası mescidlerdir. ("O evlerde (yakılır ki) Allah'ı... içlerinde adının anılmasına izin vermiştir.") Hadis: "Birinin mescidlere devam ettiğini görürseniz, onun mümin olduğuna şahit olunuz." (Tirmizî)
- Amel: Kalbi besleyen ameller (Evrâd) şunlardır: Tesbih (zikir), Namaz kılmak, Zekât vermek ve Kıyamet ahvalinden korkmak. Bu amellerden onları ne bir ticaret ne de bir alışveriş alıkoyar.
Evrâd (virdler), kişinin günlük üzerine aldığı taat ve ibadet çeşitleridir. Bu ameller, kalbi besleyen yegâne kaynaktır.
İbnu Atâullah (k.s.) buyurur:“Virdi ancak, cahil kimseler hor görür. Varid ahiret yurdunda bulunur. Vird de bu dünya hayatının bitmesiyle son bulur.” Uyarısı: "Vacip amelleri yerine getirmede gevşeklik göstermek ve nafile hayırları yapmaya koşmak, hevaya (nefsin arzulanna) uymanın alametlerindendir.”
“Nurun derecesi nur üstüne nurdur.”
Eşrefoğlu Rûmî (k.s.): “Gönül kandilini yak, sonra bekle. İlahi nefes gelir.”
Abdülkadir Geylani (k.s.):“Kalbini Allah’ın nurlarıyla yıkamayan, dünyayı göremez; sadece göze hitap eden suretleri görür.”
İmam Rabbani (k.s.): “Kalbin nuru arttıkça basiret açılır, eşyanın arka yüzü görünür.”
Bu “nur üstüne nur” hali şeriatın nurunun, imanın nuruyla birleştiği kalbin parladığı, niyetin saflaştığı, zikrin yerleştiği, ilahi varidatın indiği bir ruh halidir.
İbn Ata der ki: “Her amel kalpte bir hal bırakır. Kalbin salahı bütün amelleri yerine getirmektir.”
Gazali (k.s.): “Namaz kalbin miracıdır.”
Cüneyd-i Bağdadi (k.s.): “Zikir kalbin gıdasıdır. Onsuz kalp ölür.”
Vâridât: İlahi İkram
İbnu Atâullah (k.s.) buyurur: “Vird olmasaydı varid de olmazdı.”
Şah-ı Nakşibend (k.s.) der ki:“Biz zikrimizi Hakk’a arz ederiz. O kabul ederse nur verir.”
Kalpteki nurlar — insanın zihninde oluşan düşünceler değildir. Dışarıdan gelen bilgiler değildir. Kalbe doğan — verili — lütuflardır.
Zikrin Önemi: "Zikir esnasında Allah ile bulunmadığın için zikri bırakma. Çünkü zikrinin varlığından gafil olman, varlığının zikrinde gafil kalmandan daha kötüdür. Gafletle olan zikir, seni uyanıklık bulunan zikre yükseltebilir."
İbn Ataullah der ki:“Gafletle yapılan zikirden uyanıklıkla yapılan zikre,
uyanıklıkla yapılan zikreden huzurla yapılan zikre, huzurla yapılan zikreden de zikredilenden başkasının yok olduğu zikre yükseltilirsin.”
Mevlana (k.s.): “Zikir, taşın suyu delmesi gibi kalbi deler. Yavaş yavaş, fakat sürûr ile…”
Mescid ve Cemaatin Nuruyla Kalpler
Bişr-i Hafi (k.s.) der ki:“Allah’ın nurlarının indiği yerleri arayan mescidlere gitsin.” Çünkü: “O kandil, o evlerde yakılır ki, Allah oralarda adının anılmasına izin vermiştir…” (Nûr, 36)
Zikir meclisleri — nur meclisleridir. Kalplerin parlatıldığı feyiz mekânlarıdır.
Eğer kalbin nurunu görmek istiyorsan:
— Farzları koru,
— Zikri devamlı kıl,
— Kalbi temizle,
— Şeriata sarıl.
İbn Ataullah son noktayı şöyle koyar: “Nurun gelmesi için istidadı arttır. Sırlardaki pası kaldır ki nur dursun.”
Seyr İlallah'ta kalbi nurla doldurmak (Vâridât), boş temennilerle değil; mescidlere bağlanmak, farzlara ve mendup zikirlere (Evrâd) sarılmakla, yani Şeriat'ın gerektirdiği amel ile mümkündür. Zikirsiz ve amelsiz nurlanma umanlar, eve kapısından girmeyenlerdir.

إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...