Kadiri Yolu

 

Nefsi Emmârede Cehalet Hastalığı

Nefsi Emmârede Cehalet Hastalığı

(Bilmemek Değil, Bilmediğini Bilmemek)

Cehalet Nedir? (Tasavvufî Mânâda)

Tasavvufta cehalet, bilgi eksikliği değildir. Asıl cehalet; hakikati bilmediği hâlde bildiğini zannetmek, nefsini tanımadan başkası hakkında hüküm vermektir. Bu sebeple sûfîler cehaleti şöyle tarif eder: “Cehalet, ilimsizlikten çok, kalbin körlüğüdür.” Nefsi emmâre, cehaletle ayakta durur. Çünkü cehalet varsa itiraz, inkâr, kibir ve gaflet kolayca yeşerir.


Cehaletin Nefsi Emmâre ile İlişkisi

Nefsi emmâre için cehalet bir zaaftan ziyade koruyucu zırhtır. Nefis şu hâllerle cehaleti besler:

- Kendini yeterli görmek

- Öğüt kabul etmemek

- Uyarıyı tehdit saymak

- Nefsini sorgulamamak

- Başkasını kolay eleştirmek

İmam Gazâlî bu hâli şöyle özetler: “Nefsin en büyük cehaleti, kendini bilmediği hâlde kendinden emin olmasıdır.”


Kur’ân’da Cehalet ve Nefis

Kur’ân’da cehalet çoğu zaman ahlâkî bir hastalık olarak zikredilir: “Onlar bilmezler.” (Bakara, 13) Buradaki bilmezlik, bilgi yokluğu değil; idrak ve teslimiyet yokluğudur.

Başka bir ayette: “İnsan çok zalim ve çok cahildir.” (Ahzâb, 72)

Tasavvuf ehli bu ayeti şöyle yorumlar: “İnsan nefsini tanımadıkça cahildir.”


Cehaletin Manevî Zararları

a) Hakkı reddettirir: Cahil nefis, hakikati tehdit olarak görür.

b) Kibri besler: Bilmediğini bilmeyen, kendini büyük görür.

c) Öğrenmeyi engeller: Cehalet, “ben biliyorum” diyerek kapıyı kapatır.

d) Manevî ilerlemeyi durdurur: Seyr-i sülûk cehaletle başlamaz, ama onunla biter.

e) Hataları meşrulaştırır: Nefis, cehaletle kendini temize çıkarır.

Cüneyd-i Bağdâdî: “Bilmediğini bilmeyen, bilene düşman olur.”


Nefsi Emmârede Cehaletin Belirtileri

Tasavvuf büyüklerine göre cehaletin alametleri şunlardır:

* Nasihatten rahatsız olmak

* Sürekli kendini savunmak

* Hataları başkasında görmek

* İlmi tartışma aracı yapmak

* Bilgiyi ahlâka dönüştürememek

* Amelsiz bilgiyle yetinmek

Mevlânâ der ki: “Bilgi yük olduysa, cehalet devam ediyordur.”


Tasavvuf Büyüklerinden Cehalet Uyarıları

Hz. Ali (ra): “İnsan bilmediğinin düşmanıdır.”

“Cehalet, sahibini konuşturur.”

İmam Gazâlî: “İlim, nefsi küçültmüyorsa cehalet devam ediyordur.”

“Nice âlim vardır ki, nefsini bilmediği için cahildir.”

Cüneyd-i Bağdâdî: “Hak yolunda en zor tedavi cehalettir.”

Mevlânâ: “Kendini bilen âlimdir; kendini bilmeyen, kitap taşısa da cahildir.”

İmam Rabbânî: “Cehalet, nefsi emmârenin gıdasıdır.”


Cehaletin Tedavisi (Tasavvufî Yol)

1. Cehlini kabul etmek: Tasavvuf yolunun ilk adımı budur.

2. Nefs ilmini öğrenmek: Dış ilim kadar iç ilim de şarttır.

3. Tevazu: “Bilmiyorum” diyebilmek büyük bir makamdır.

4. Amel ile ilmi birleştirmek: Amelsiz ilim, cehaleti artırır.

5. Sohbet: Hak ehlinin sohbeti cehaleti eritir.

6. Sürekli muhasebe: “Bugün nefsim nerede cahillik yaptı?”


Cehaletten Kurtulan Kalbin Hâli

Cehalet çözülünce:

* Kalp yumuşar

* Öğrenme başlar

* Nefis küçülür

* Hikmet artar

* Teslimiyet kolaylaşır

* Hakikat sevilir

Tasavvuf ehli der ki: “Cehalet kalkınca, edep gelir.”


Nefsi emmârenin cehalet hastalığı, insanı bilmemekten çok bildiğini zannetmekle helâk eder. Manevî yolculuk, bilgi toplama değil; nefsini tanıma yolculuğudur. Gerçek âlim, en çok şunu söyleyebilen kimsedir: “Rabbim, bana haddimi bildirdi.” Çünkü tasavvufta kurtuluşun anahtarı şudur: Cehalet → İtiraz doğurur. Marifet → Teslimiyet doğurur.



Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar