Kadiri Yolu

 

Seyr-i Sülûkte Molla Kasım Olmak

Seyr-i Sülûk yolundaki en büyük tehlikelerden biri olan "Molla Kasım" tavrına, düşmektir.  Bu ifade, zahiri ölçülerle hüküm verip, bâtını inkâr eden; manayı görmeden şekli mutlaklaştıran bir anlayışı temsil eder. Tasavvufun kâmil isimlerinin hikmetli sözleri ve derin manevi ölçütleriyle zenginlik katarak detaylandıralım. 



Seyr-i Sülûk'te "Molla Kasım" Olmak: Kalbi Mühürleyen Zahir Perdesi

Seyr-i Sülûk; aklı, nefsi terbiye etmek ve kalbi açmak için kullanmayı gerektirir. Ancak kişi, manevi makamları kendi dar zahiri ölçülerine sığdırmaya kalkarsa, Yunus Emre'nin divanını nehre atan fakat sonunda gerçeği anlayınca pişman olan o meşhur "Molla Kasım" hâline düşer. Bu kıssa, seyr-i sülûk yolunda aklı rehber, kalbi ise devre dışı bırakan anlayışın hazin sonunu anlatır. Bu hâl, tasavvufta "ilm-i nazarînin (teorik bilginin) amelî hâle galip gelmesi" olarak tanımlanır.


I. Zahirle Hükmetmek: Surette Donup Kalmak

Seyr-i sülûk, yalnızca bilgi yolculuğu değil; hâl, edep ve istikamet yolculuğudur. Bu yolda "Molla Kasım" tavrı, hakikati kendi ölçülerine sığdırmaya çalışması demektir. Yani kişinin sadece surete (şekle) takılıp, manayı (bâtını) inkâr etmesidir. Sâlikin yolu, zahiri (şeriat) terk etmek değil, bâtınla (hakikat) tamamlamaktır.

>> Mevlânâ Celâleddîn Rûmî (k.s.) bu hatayı şöyle ikaz eder: "Ey sûretperest! Surete takılıp kalma; suret buz gibidir, mana ise deniz. Nice nice sözler vardır ki, manası yok; nice nice sözler de vardır ki, manasıyla bütün kâinat doludur."

>> Şeyh Şâzelî (k.s.) ise tenkidi kalbe vuran darbe olarak görür: "Kalbi mühürleyen şey, başkasının hâlini bilmeden kendini haklı görme hastalığıdır."

"Molla Kasım" Tavrının Çıkmazları:

> Mutlakiyet İddiası: Kendi okuduğu veya öğrendiği zahirî bilgiyi mutlak ölçü kabul edip, diğer sâliklerin hallerini ve makamlarını inkâr etmek.

> Hüküm Yetişme Hâli: Henüz tecrübe etmediği makamlar hakkında "Bu şeriata uygun değil" diye peşin hüküm vermek.
> Edep yerine tenkidi, Başkalarının hâlini bilmeden hüküm verir, hikmet yerine yargıyı öne çıkarır.

II. Bu Tavrın Manevî Zararları: İlmin Afeti

Tasavvuf büyükleri, amel edilmeyen veya gurur vesilesi yapılan ilmin, kişiyi Allah'a yaklaştırmak yerine uzaklaştırdığını bildirir. Molla Kasım tavrının manevi bir perdeye dönüşmesinin en büyük sebebi gururdur.

> İmam Gazâlî (r.h.) manayı şöyle derinleştirir: "İlim vardır ki, insanı Allah'a yaklaştırır (faydalı ilim); ilim vardır ki, insanı Allah'tan uzaklaştırır (nefsinin arzularına hizmet eden ilim)."

Molla Kasım Hâlinin Kalbî Neticeleri:

1. Kalbi Katılaştırmak: Sürekli tenkit ve yargılama, kalbin zikir ve feyz almasını engeller. Tenkit, kalpte hasede yol açar.

2. İhlası Zedeler: Kişi, başkasının kusurunu ararken, kendi nefsini sürekli temize çıkarır; bu da ihlasın ve samimiyetin zedelenmesine yol açar.

3. Hâli İnkâr: Henüz ulaşılmamış makamları ve hâlleri (manevi vecd, keşif vb.) zahirle reddetmek, kişinin kendi manevi terakki kapısını kapatmasıdır.

4. Kardeşlik bağını koparır, Kişiyi farkında olmadan nefsin hizmetkârı yapar.

> İbn Atâullah İskenderî (k.s.) buyurur: "Bâtını inkâr eden, zahiri de anlayamaz. Çünkü zahir, bâtının kabuğu, bâtın ise zahirin özüdür. İkisini ayıran, hakikati eksik görmüş olur."

> Şeyh Şâzelî Hazretleri uyarır: “Kalbi mühürleyen şey, kendini haklı görme hastalığıdır.” 


III. Molla Kasım Olmaktan Korunmanın Yolu: Edep ve Nefs-i İtham

Seyr-i Sülûk ehli, hâkim değil; müteabbid (kulluk eden) ve edep sahibidir. Seyr-i sülûk ehlinin ölçüsü, hüküm vermek olmamalı, halini ıslah edenlerden olmadır. Molla Kasım hâlinden korunmanın tek yolu, ilmin rehberliğinde kalbi edeple süslemektir. Hak yolcusu bilir ki; Her hakikat herkese açılmaz, Her söz her kulağa söylenmez, Her makam, o makamın ehline mahsustur.

A. Edep ve Sükût (Susmak)

Hak yolcusunun en büyük silahı sükût ve sadakattir. Konuşmaktan önce kendi nefsini dinlemek esastır.

> Cüneyd-i Bağdâdî (r.h.) bu yolun ruhunu belirtir: "Bu yol, sözle değil; sükût, edep ve sadakatle yürünür. Sâlik, her meselede 'Ben bilirim' demekten kaçınmalıdır. Zira bilmek, susmayı da gerektirir."

> Abdülkadir Geylânî (k.s.) ise ilimdeki edebi şöyle vurgular: "Edebi olmayanın ilmi, başına beladır. İlim, seni nefsinin kölesi yapıyorsa, o ilimden uzak dur."

B. Nefsi İtham (Kendini Sorgulama)

Hak yolcusunun yegâne ölçüsü kendi nefsidir. Başkalarını yargılamayı bırakıp, kendi kusurlarıyla meşgul olmak, manevi terakkinin kapısıdır.

> Yunus Emre (k.s.) o meşhur sözünde, ilmin amacını özetler: "İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır."

Seyr-i Sülûk yolunda "Molla Kasım" olmak, zahiri şeriatı koruma niyetiyle başlayıp, farkında olmadan nefsanî bir gurur ve perde çekme hâliyle son bulur. Hak yolunda makbul olan; hakikati inkâr etmek değil, ona edep ve teslimiyet ile yaklaşmaktır. Zira zahir şeriatın cesedi, bâtın ise onun ruhudur. Biri olmadan diğeri eksiktir.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar