Kadiri Yolu

 

Ahmed Er Rufai Menkıbeleri


Bismillahirrahmanirrahim

Ahmed Er Rufai Kısaca Kimdir?:

512’de (1118) Bağdat’la Basra arasında kalan Batâih bölgesinde Ümmüabîde köyünde doğdu. Atalarından Rifâa el-Hasan el-Mekkî’den (ö. 331/943) dolayı Rifâî nisbesini aldı. Şa‘rânî ise et-Tabakatü’l-kübrâ’sında (s. 140), bu nisbenin aynı ismi taşıyan bir Arap kabilesine mensup olmasından ileri geldiğini yazar. Ancak onun hayatından bahseden ilk kaynaklarda böyle bir bilgi yoktur, son devir kaynakları da bu görüşü kabul etmezler. Doğum tarihi bazı müelliflerce 500 (1107) olarak verilmekle birlikte ilk kaynaklar 512 (1118) tarihi üzerinde ittifak etmişlerdir.

Seyyid Ahmed Rufai Menkıbeleri:

Seyyid Ahmed Rufaî Hazretleri hìcrî 555 sene hac farizasını ifa için mukaddes beldeye gitmişti. Nebiler Nebisinin mübarek ravzasını ziyaret ediyordu.. Can bülbülü bir acayip hisle çağlıyor. gözlerinden yaşlar akıyordu.. Büyük bir coşkunlukla Kainatın Fahri’ni selamladı :

– Esselâmü aleyke yâ ceddî.

O dem Allah’ın Sevgilisinin mübârek kabrinden tatlı bir ses dalga dalga yükseldi:

– Ve Aleykesselâm yâ veledî!.

Seyyid Ahmed Hazret kanadı kırık kuşlar gibi çırpınarak ve gözyaşları akıtarak yine inledi :

– Ey Allah’ın Resûlü, ey eşi bulunmaz tek inci, ey Hakkın Nazlı Nebisi! Şimdiye kadar uzaklardan irsal ettiğim rûhum, risâlet penâhilerinde yer öperdi. Şimdi nöbet vücûdumuzda olup dudaklarım mübârek elini öpmek sevdasıyle çırpınır..

Ne oldu biliyor musunuz varlığın sebebi olan Cenâb-ı Peygamber (sav)’in nurlar saçan eli kabri şeriflerinden göründü. 

Ahmed Rufai Hazretleri hacıların hayretli bakışları altında o mübarek eli öptü ve âlemde hiç kimseye nasip olmayan bir saadete erdi…


O gönlü inci dolu Şeyh, bir gün Haddadiye isimli köyden geçiyordu Kambur ve topal bir kız, kalabalık arasından fırladı ve kendisini şeyhin ayaklarına atıp yalvardı:

– Annemin şeyhisin ya İmam! Beni bu gülünç halden kurtar; zira halkın alayına artık tahammül edemiyorum!..

Kız hem yalvarıyor, hem gözyaşı döküyordu. Izdırap tüten bir gönülle kendisini yerlere atmıştı. Bu hal ve manzara Seyyid’i de ağlattı. Rahmet hazinesi kalbi birden coştu. Ellerini ulvilik alemlerine kaldırıp duâ etti..

Kambur ve topal kız, birden lale gelinleri gibi güzellikle gülümsemeye başladı.. Kendisinde ne kamburluk, ne de topallıktan eser kalmamıştı.


Bir gün, Ahmed Er Rufai hazretlerinin Müridlerinden birine bir hurma ağacını gösterip buyurdu ki:

Yavrucuğum! Şu hurma ağacına bak!. Başını böyle dik tuttuğu için yükünün bütün ağırlığını yüce Allah ona taşıtıyor.. Bir de kabak fidesine nazar et. O, dal budak sarar sarmaz güllerden yanağını yere koyuyor. Tevâzu’ gösteriyor. İşte bu yüzden de ağırlığı başkasına yükleniyor. Sen de tevâzu’ sâhibi ol ve bu kabaktan ibret al…


Ahmed Er Rufai buyurur :

Dünya öyle bir topraktır ki, kucağındakini kendi besler, yine kendi yer, İbret nazarıyla bakınca görülür ki yerde halı gibi serili olan bu toprak, bizden önce gelip gidenlerin uzuvlarıdır. Bizim bastığımız toprak değil, geçmişlerin yüzleri, yanakları, elleri, ayakları ve sair azalarıdır. İşte dünyanın mahiyeti budur.


Bir gün adamın biri Abdülkadir Geylânî Hazretlerinin yüksek huzuruna gelip sordu:

Aşk nedir, ey alemin piri?

Gavsul Azam buyurdu ki :

Seyyid Ahmed Rufai’ye git, aşk nedir görürsün…

Adam Ahmed Rufainin huzuruna koştu. Daha tek kelime söylemeden yüce şeyh ayağa kalktı ve değirmen taşları gibi dönmeye başladı:

– Ennârü aşkun, ennârü aşkun.. (Aşk ateştir, aşk ateştir!..)

Ve döne döne gözden kayboldu.. Adamcağız hayretinden dondu. O dem Abdülkadir Geylâni Hazretlerinin rûhâniyeti tecellî etti ve dedi:

– Ahmed Rufaî’nin kaybolduğu yerin etrafını çiz ve oraya gülsuyu dök!.

Emir aynen yerine getirildi, Biraz sonra Seyyid Ahmed Rufâî döne döne aynı yerde belirdi…

Sual sahibi tekrar Bağdat’ın yolunu tuttu ve gördüklerini Abdülkadir Geylânî’ye arzetti..

Abdülkadir Geylânî, çiçek çiçek bir gülümseme ile :

– Ey âdem, dedi; aşk ne inmiş gördün mü? Ahmed Rufaî, diğer evliyanın aşamadığı bir sınırı aştı ve yüce mertebelere erişti…

Kaynak: Mustafa Necati Bursalı

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs