Kadiri Yolu

 

Hoca Ahmed Yesevî

PÎR-İ TÜRKİSTAN HOCA AHMED YESEVÎ

Türk kültür coğrafyasının en önemli işaret taşlarından birisi olan ünlü sûfî ve mürşîd, Ahmed Yesevî, günümüz Türkiye’sinde -ismen de olsa- geniş ölçüde tanınmakla beraber gerçek hayatı, meselâ nerede, ne zaman doğduğu, anne-babası, kardeşleri, öğrenim hayatı, evliliği, çocukları hakkında belgelenmiş olarak bilinen ayrıntılar pek azdır. Ahmed Yesevî’nin hayatı hakkında yazılacaklar, işte bu yüzden menkıbelerden yansıyan portresi dikkate alınmak zorundadır.

Ahmed Yesevî, Batı Türkistan’da, bugünkü Kazakistan Cumhuriyeti’nin güneyindeki- Çimkent şehri yakınlarında (yaklaşık 10 km. mesafede) bulunan Sayram kasabasında dünyaya gelmiştir.

Ahmed Yesevî’nin küçük bir çocukken geldikten sonra hayatının önemli bir kısmını geçirdiği Yesi (Türkistan) kentine yaklaşık 150 km.lik bir mesafededir. Ahmed Yesevî’den intikal eden şiirleri bir araya getiren “Dîvân-ı Hikmet”te yer alan iki ayrı hikmetinde kendisi de doğum yeri ve yurdunu Türkistan olarak bildirmektedir.

Ahmed Yesevî’nin doğum yılı kesin olarak bilinmemekle birlikte kendisine izafe edilen “Fakr-nâme” adlı risalede yer alan 73 yıl yaşadığı ve 1166 yılında öldüğü şeklindeki bilgiler gözüne alındığında 1093 yılında doğduğu kabul edilmelidir. Yûsuf Hemedânî’ye (1049–1140) intisabı ve halifelerinden üçüncüsü olduğu şeklindeki tarihi veriler de dikkate alınırsa miladın 11. yüzyılının ikinci yarısında doğduğuna işaret eden 1093 tarihinde doğmasının 120–125 yıl yaşadığı (dolayısıyla 1041–1046 yıllarında doğduğu) şeklindeki rivayetlere göre daha fazla gerçeklik payı olduğu görülür.

Yesevî’nin Soyağacı

Son yıllarda kayda değer bir artış gösteren Yesevî üzerine yapılan araştırma ve incelemeler ile Ahmed Yesevî ve Yesevîyye tarîkatı hakkındaki önemli bilgi ve belgelere ulaşılmıştır. Kazakistan’da Emirbek Kurbanoğlu Müminov ile Zikiriya Zamanhanoğlu Candarbekov’un kaleme aldığı bir Neseb-nâme Risalesi’nde; Hazret Sultan Yesevî’nin soy kütüğü net olarak ortaya konulmuştur. Bu şecere de Ahmed Yesevî’nin ağabeyi Sadreddin Şeyh’in öz torunu olan ve Ahmed Yesevî’nin vefatından sonra bir süre de Yesevîyye tarikatının merkez dergâhının post makamında mürşîd olarak oturan Safiyyüddin Orun-Koylakî tarafından on üçüncü asrın ilk yarısında hazırlanmış ve nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaştırılmıştır.

Muhammed Carmuhammed-ulı tarafından sunulan bildiri ile ilim âlemine tanıtılan bir diğer şecere, 19. yüzyılın ortalarında kaleme alınmış ve şecerenin başına doğruluğunu onaylamak üzere üç adet tarihi mühür vurulmuştur. Bu mühürler şecereyi inceleyen zamanının âlimi kişilerin şeceredeki bilgileri tasdiki anlamına geliyordu. Şecere yirmi beş cm. eninde, yedi metre uzunluğuna varan kalın bir kâğıda yazılmıştı ve rulo halinde saklanarak konulduğu deri mahfaza içerisinde bugüne kadar gelebilmiştir.

Birbirini destekleyen bu belgelere göre Hazret Sultan Yesevî’nin şeceresi şu şekilde Hz. Ali (r.a.)’in oğlu İmam Muhammedü’l-Hanefî b. Aliyyü’l-Murtaza’ya kadar ulaşmaktadır:

Hz. Ali > Muhammed Hanefî > Abdul-Fettah > Abdul-Cebbar > Abdul-Kahhar > Abdur-Rahman > Kutb-ı Türkistan Hoca İshâk Bâb > Harun Şeyh > Mü’min Şeyh > Musa Şeyh > İsmail Şeyh > Hasan Şeyh > Hüseyin Şeyh > Osman Şeyh > Ömer Şeyh > Muhammed Şeyh > İftihar Şeyh > Mahmud Şeyh > İlyâs Şeyh > İbrâhim Şeyh > Hazret-i Sultanü’l Ârifîn Hoca Ahmed Yesevî…

Kaynak: PÎR-İ TÜRKİSTAN HOCA AHMED YESEVÎ / Hayati Bice

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs