Geçmiş Günahlar
Tevbe eden kimsenin (önceki) günahlarını unutması ve hatırlaması konusunda arifler farklı şeyler söylemişlerdir.
Ariflerin bazıları, “Hakiki tevbe, günahını devamlı göz önünde bulundurmasıdır” derken, bir diğer grup, “Gerçek tevbe, tevbe ettiğin günahını tamamen unutmandır” demiştir.
Bu iki anlayış (hadiseye farklı yaklaşan) iki grubun yolu ve iki aynı makama sahip olan kimselerin farklı halleridir. Günahlan hatırlama; müridlerin yolu ve korku ehlinin halidir. Onlar günahlanını hatırlamakla, devamlı bir hüzün ve kalplerinden hiç ayrılmayan bir korkuyu elde ederler.
Zikir ve salih amellerle meşgul olarak günahları tamamen unutmak ise, ariflerin yolu ve sevenlerin halidir. Bunların hareket şekli, tevhidi müşahede etmektir. Bu, Allah Tealayı tanımada bir makamdır. Öncekilerin hali ise, dikkat edilecek noktaları ve çizilen sınırları müşâhede etmektir. Bu da Allah Teala'yı tanıtmada bir makamdır. Kul hangi makamda bulunursa, onu müşahede eder ve onun gereğine göre amel eder.
Tevhidi müşahede makamı ârifler yanında varlıkları müşâhededen daha üstündür. Her ne kadar bu müşâhede alanı daha geniş ve (müşâhede edilecek varlıklar) daha çok ise de bu, ashâb-ı yemîn (olan) müminlerle Allah Teâlâ'ya yakınlık elde etmiş umum salihlere ait bir müşâhededir. Tevhid müşâhedesi ise, daha az ve daha dar (özel) alanda olan bir müşâhededir. Bu, müşâhede sahipleri daha yüksek ve daha faziletlidir. Bu müşâhede, mukarrebin makamındaki veliler ve seçkin ârifler içindir. Mürid bazan, Davud aleyhisselâmın hatasını hatırlayıp esef etmesi hadisesine benzer bir halle karşılaşır. Şüphesiz peygamberler diğer insanlardan ayrı bir konumda olduklan için ümmetin hali onlara kıyas edilmez. Ancak onlara da bazan müridlerin halleri yaşatılır ve ilim taliplerinin hali içinde bulundurulurlar. Bu durum, ümmetin onları örnek alması ve âlimlerin (ilim ve terbiyede takip edecekleri) bir yol olması için olur.
Bil ki, yakini zayıf, nefsi kuvvetli olan kimsenin (geçmiş) günahlarını hatırlaması anında kalbin şehvetle ona nazar etmesi yahut nefsin önceden aldığı tat sebebiyle ona meyletme tehlikesi mevcuttur. Bu durumda o, fitneye düşme sebebi olur ve düzelttiğini bozar. Aynı şekilde günaha dadanmış bir kimsenin günahın sebebine nazar etmesiyle, nefsin o tarafa hareket etmesinden de emin olunamaz. Nefisle anlaşma noktası bir kötülük olmadığı sürece, ona karşı sabırla mücâhede edebilsin diye onunla, anlaşma içinde olmak daha faziletlidir. Ancak bunda bir aldanma ve tehlike vardır. Bu durumda onunla beraberlik terk edilir ve sebepler kesilir. O zaman mürid daha selamette olur. Mürid için daha selâmetli olan en faziletlisidir.
Geçmiş günahların unutulmasında, geleceği düşünme ve ikinci kez boşa geçirme korkusuyla zayi ettiği vakitlerini telafi etmeye koşma vardır.
Marifet ehlinden biri demiştir ki: “Müritlerin içinden durmadan cenneti düşünmesi ve ondaki güzel nimetleri giyecek ve hurileri hatırlayıp durması güzel karşılanmaz. Mürit için güzel olan kalbindeki düşüncelerinin Allahu Teala'nın zikri, hayal ve arzularının da masivaya değil, sadece Allahu Teala ile ilgili şeylere bağlı olmalıdır. Çünkü mürit daha yeni tevbe etmiştir; devamlı bir istikamet haline ve uzunca sükuta alışık değildir. Bu durumda cennetin nimetlerini hatırlayınca, kalbinin zayıf olmasından dolayı, dünyada müşahede ettiği güzel yiyecekler, giyecekler ve evlenme gibi cennet nimetlerine benzer şeylere iştah duymasından (ve meyletmesinden) emin olunamaz. Çünkü dünyadakiler hemen ele geçen nimetler cennettekiler ise daha sonra ulaşılacak olan şeylerdir. Bunun için müridin nefsi, hatırladığı ahiret nimetlerinin benzerlerini acele olarak dünyada ele geçirmek ister. Müridin bütün düşünce ve arzusu Allahu Teala olunca, bu duygu onu dünya süslerinden ve şehvetlerinden daha çok uzaklaştırır. Böyle olunca şeytan Cennet nimetlerinde olduğu gibi dünyada benzeri gösterip onun yakininin kuvvetlenmesine adetinin hakikate dönmesine ve ismet halinin devam etmesine kadar önceki gibi bir hile diye cesaret edemez imkan bulamaz."
إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...