Siret-i Nebi
Ders Notları
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
İsra ve Mirac
Bismillahirrahmanirrahim
“Kulunu (Muhammed’i) bir gece, Mescid-i Haram’dan kendisine bazı ayetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hakkıyla görendir.” (el-İsrâ, 1)
Kur'an İsra olayından İsra suresinde, Mirac olayından ise Necm suresinde bahseder. “Andolsun, Rabbinin ayetlerinden en büyüğünü gördü.”Necm:18 İsra ve Mirac'ın hikmeti Allah Teala'nın, Resulüne en büyük delillerini göstererek, onu silahlı mücadele dönemine hazırlamasıdır. Mirac olayının ne zaman vuku bulduğu konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Mirac olayı Hicretten 18 ay önce vuku bulmuştur. (İbn-i Sa’d, Tabakat) İsra ve Miracın hikmeti Allah (CC) Resulüne en büyük delilleri göstererek onu zorlu bir davete güçlü bir imanla hazırlamak içindir. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’in görmüş olduğu ayetler pek çoktur Betül makdis'e gidiş, semaya Yükseliş, peygamberler, Resuller, melekler, Semalar, cennet ve cehennem, Nimet ve azap örnekleri gibi inanca davet etmiş olduğu gayb hakikatlerini görmesini Allahü Teala'yı kalp gözüyle ya da diğer bir görüşe göre baş gözüyle de görmesi.
“ Ey peygamber, biz seni şahit, Müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.” Ahzap 45-46
İsra ve Miraç aynı zamanda Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’in insanlık önünde peygamberliğine delalet eden mucizelerinden biridir Rasulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) için ruh veya rüyada söz konusu olan başka türden bir Miraç daha vardır. Bu yüzden bazı kimseler bu iki hadiseyi birbirine karıştırmaktadır. Naslarda zikredilen İsra ve Miraç hadiseleri, Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’in ruhen olduğu gibi bedenen de iştirak ettiği olaydır. Bu ise Kur'an'da sözü geçen Miraç'tan önce veya sonra bir başka türde Miraç daha olmayacağını göstermez. Bu Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’in hazırlayıcı ve destekler mahiyette bir başka türden Miraç hadisesi daha olmasına engel değildir. İsra ve Miraç olaylarında pek çok bilgiler, sırlar, incelikler dersler ve ibretler vardır. 7 kat göğün varlığının vurgulanması, ihtiva ettiklerini de göz önüne alırsak bunun bir garip meselesi olduğunu anlarız. 5 vakit namaz Miraç gecesi farz kılınmış, Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’e Bakara suresinin son kısımları verilmişti. Bütün yönleri ile miraç, iman, Amel ve pek çok manaları içeren remizlerle doluydu. Bu manalardan biri de namazın, kalbin miracı oluşuydu.
Ebul Hasan en Nedvi şöyle der: “İsra olayı, Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’in büyük ayetler görmüş olduğu, kendisine yerin ve göğün melekutunun gösterildiği kişisel planda kalan basit bir Hadise değildir. Bu Hadise daha farklı boyutlara sahiptir. Bu gaybi Nebi yolculuk çok derin ve ince anlamlar taşımaktadır: İsra hadisesi ve onun hakkında nazil olup, İsra ve Necm adını taşıyan iki mübarek sure gösteriyor ki. Hz. Muhammed (ﷺ); “iki kıblenin peygamberi, iki doğunun ve iki batının imamı, kendisinden önceki peygamberlerin varisi, kendisinden sonraki nesillerin de imamıdır, onun şahsında ve İsra olayında. Beytü'l haram ile Mescidi aksa, Mekke ile Kudüs bir araya gelmiştir. Bütün peygamberler arkasında namaz kılmıştır ki bu onun peygamberliğinin bütün insanlığı kapsadığını, imamlığının sonsuzluğunu, öğretilerinin tüm insanlığı kucakladığını zaman ve mekan değişse de geçerliliğini sürdüreceğini gösterir. bu mübarek sure, Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin şahsiyetini ortaya koymakta, imamlık ve Komutanlığına anlatmakta, kendisine gönderilen ve iman eden ümmetin makamını belirtmektedir. Yine bu surede çeşitli ümmet ve milletler içinde Muhammed ümmetinin yeryüzündeki rolü ve taşıdığı mesaj vurgulanmaktadır. Miraç gecesinin sabahı Cebrail Aleyhisselam gelerek Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'e nasıl namaz kılacağını ve namaz vakitlerini öğretmişti. Rasulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) ve Ashabı iki rekat sabah namazı, iki rekatta akşam namazı kılıyorlardı.”
“Miraç gecesinin sabahı Cebrail (As) gelerek resule (ﷺ)’e nasıl namaz kılacağını ve namaz vakitlerini öğretmiş Resulüne (ﷺ)ve Ashabı iki rekat sabah namazı, iki rekatta akşam namazı kılıyorlardı.”
Şeyh Edib el- Kiylani, Cevheretu’t Tevbid’ şerhinde söyle der: “Rivayet edildiği şekilde, Hz. Peygamber (ﷺ)’in miracına kesinkes inanıyorum: Yani Hz. peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’in Mescid i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya getirildikten sonra yedi kat göğe, oradan da Sidretü’l Münteha’ya Allah’ın müsaade ettiği yere kadar yükseldiğine yakini bir imanla inanıyorum. Bu yükselişin hadis, tefsir ve siyer alimlerinin rivayet ettikleri şekilde olduğuna iman ediyorum.”
İsra veya Miraç denildiğinde, Resulullah (ﷺ)in bir gece olağanüstü bir şekilde belli yerlere götürülüşü anlaşılır. Bu olayın uykuda vuku bulduğunu zannedenlerin aksine, hadise Resulullah (ﷺ) uyanıkken vuku bulmuş, ruh ve beden birlikte bu yolculuğa katılmıştır. İsra hadisesi Kur’an, sünnet ve Müslümanların icması ile sabit olup, inkar eden küfre girer. Miraç’a gelince: Meşhur hadislerle sabit olduğuna göre Hz. Peygamberin (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) Mescid-i Aksa dan yedi kat göğe, oradan cennete, sonra el-Müsteva’ya ya da arş’a yaptığı yolculuktur. Bu hadisler haberi vahit sınıfına girer. Bu yüzden miracı inkar eden küfre girmez, ancak fasık olur.”
Miraç olayı ruhen ve bedenen olmuştur:
Dr. Ramazan el Bûti diyor ki: “İsra ve Miraç olayları ruhun ve bedenin birlikteliğiyle cereyan etmiştir. Bu konuda ilk ve son devir İslam ulemasının çoğunluğu ittifak halindedir.”
En Nevevi, Müslim Şerhinde şöyle der: “Selefin ve son devir fukaha, muhaddis ve kelamcıların çoğunluğunun görüş birliği ettikleri gerçek, Hz. Peygamber (ﷺ) in bedenen Mekke’den Kudüs’e götürüldüğüdür, Bu konudaki hadis ve haberler buna delalet etmektedir. Zira bu hadislerin zahiri manasına yüz çevirmek ve tevilde bulunabilmek için delil olması gerekir “
İbn Hacer el-Askalani de Buhari Şerhi’nde şöyle der: “İsra ve Miraç hadiseleri, aynı gecede vuku bulmuş, Hz. Peygamber (ﷺ) uyanıkken, bedenen ve ruhen yolculuk yapmıştır. Fukaha, muhaddis ve kelam alimlerinin çoğunluğu bu görüşte olup, sahih haberlerin zahiri manaları da buna delalet etmektedir. Aklen vukuu imkansız olan bir şey olmadığı için, tevile sapılarak bu görüşten vazgeçilmez.”
İsra ve Miraç nasıl başladı:
Müslim, Enes bin Malik (r.a.)’in şöyle dediğini rivayet etmiştir. Ebu Zerr Resulullah (ﷺ)’in şöyle dediğini söylemiştir: “Ben Mekke’de iken evimin tavanı açıldı ve Cebrail (a.s.) inerek göğsümü yardı. Sonra onu zemzem suyuyla yıkadı. Sonra içi hikmet ve iman dolu altından bir tas getirip, göğsümün içine boşalttı. Sonra da göğsümü kapadı…”
Ardından Cebrail (as)- uzunca, beyaz renkli, merkepten daha yüksek ve daha büyük, katırdan daha küçük “Burak” ismiyle bir hayvan getirdi.” Resulullah (ﷺ) Burak hakkında şunları buyurmuştur: “Binmek üzere ona yaklaştığımda birden azgınlaşıp hareketlendi.
Cebrail(as) elini hayvanın yüzüne sürüp ona:
Utanmıyor musun? Yemin ederim ki, Muhammed’den daha üstün bir beşer sana binmedi! Ne oluyor sana? deyince sakinleşti ve sonra ona binmemi istedi. Cebrail’in terkisinde bindim, o kadar süratli idi ki ön ayaklarını gözümün en uzak gördüğü yere/ufağa atarak, her bir hareketi gözün gördüğü en son noktaya ulaşarak ilerliyordu.”
“Ardından Mekke’deki Harem-i Şerif’ten Kudüs / Beytü’l-Makdis’teki Mescid-i Aksâ’ya götürüldü.” İmam Zehebi Resûlullah(ﷺ)’ın bu yolculuk sırasında üç durakta mola verip namaz kıldığını, bu durakların birincisinin Taybe / Yesrib şehri; ikincisinin Hz. Musa’nın ilk vahyi aldığı ağacın bulunduğu yer; üçüncüsünün Hz. İsa’nın doğduğu kasaba olduğunu kaydeden bir rivayeti aktarır.
Resûl-i Ekrem, Mescid-i Aksâ’da Kur’an’da kıssaları anlatılan ve anlatılmayan Peygamberlerle birlikte, onlara imam olup iki rekat namaz kıldıktan sonra Cebrail (a.s.) birinde süt, birinde şarap olan iki kap getirip kendisine sundu.” “Resulullah (ﷺ) bu iki kabdan süt dolu olanı seçince Cebrail O’na ‘Seni, insanın yaratılış gayesine uygun olana yönlendiren Allah’a hamd olsun, fıtratı seçtin’ dedi.” Zira süt fıtratı, şarap ise dünyaya rağbeti temsil etmektedir. Sonra Cebrail (as), Resulullah(ﷺ)’ı alıp dünya semasına yükseltti.
Miraca çıkışı nasıl oldu:
El-Bezzar ve Taberani’nin, Enes bin Malik (r.a)’den rivayet ettiğine göre, Resulullah (ﷺ)şöyle buyurmuştur: “Ben otururken Cebrail (a.s.) geldi. İki omzumun arasına vurdu. Kalktım, kuş yuvası gibi iki yuvanın bulunduğu bir ağaca çıktım. Cebrail (as) o yuvalardan birine, ben de diğerine oturdum. O ağaç yükseldi, yükseldi, öyle ki iki ufku kapattı. Ben etrafa göz atıyordum. Şayet göğe elimle dokunmak isteseydim dokunurdum. Cebrail’e dönüp baktım: Sanki bir eyerin atın sırtına yapışması gibi bulunduğu yere yapışmış, kıpırdamıyordu. Onun Allah Teâlâ’nın bilgisi konusundaki üstünlüğünü anladım. Göğün kapılarından biri açıldı. Ve en yüce nuru gördüm. Perdenin önünde inci ve yakut Refrefi vardı. Allah Teala dilediği kadar şeyi bana vahyetti.
Miraçta karşılaştığı peygamberler:
Buhari’nin, Enes ve Malik bin Sa’saa kanalıyla, Katade bin Diame (ra)’den rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (ﷺ) İsra gecesi hakkında şunları söylemiştir: “Ben Hadim’de yatmış iken;
-Katade: Belki Resulullah (ﷺ) “el-Hicr’da yatmış iken” buyurdu demiştir.
–Bana gelen (Cebrail (a.s)) geldi de (göğsümü uzunlamasına) yardı.
-Katade: Ben Enes bin Malik’in: “Şuradan şuraya kadar yardı” dediğini işittim.
Yanımda bulunan Enes’in arkadaşı Cârud’a: “Enes “şuradan şuraya kadar yardı.” sözüyle neyi kastediyor? diye sordum. O, işaret olunan bu yerin, boğaz çukurundan kıl biten yere kadar, yani göğsün ön tarafı olduğunu bildirdi, demiştir. Katade: Ben yine Enes’ten: “Göğüs başlangıcından kıl bitimine kadar” derken işittim, demiştir.- Kalbimi çıkardı sonra bana içi iman dolu altından bir taş getirildi. Kalbim yıkandı. Sonra içine iman dolduruldu. Sonra tekrar eski duruma getirildi.
Carus bin Subre, Enes bin Malik’e:
“Ey Ebu Hamza! O Burak mıydı?” diye sordu. Enes de: “Evet, o adımını gözünün görebildiği en uzak noktaya kadar atabilir.” (Resulullah (ﷺ) şöyle devam etti:) Onun üzerine bindirildim. Cebrail de benimle yola çıktı. Nihayet dünya semasına vardı. Cebrail gök kapısının açılmasını istedi.
Denildi ki: Kimdir o.
Cebrail (a.s.): Cibril’im.
Denildi ki: Beraberindeki kimdir?
Cebrail (a.s.): Muhammed’dir.
Denildi ki O’na gönderildi mi?
Cebrail (a.s.): Evet gönderildi.
Denildi ki: Hoş geldi. Bu geliş ne güzel bir geliştir.
Hemen gök kapısı açıldı. Ve orada Adem (a.s.)’le karşılaştım. Cebrail bana: “Bu senin baban Adem’dir, ona selam ver.” dedi. Ben de ona selam verdim. Adem (a.s.) selamımı alıp karşılık verdi. Sonra: “Merhaba salih oğul ve salih peygamber”dedi. Sonra Cebrail (benimle) ikinci semaya yükseldi, Oranın kapısının açılmasını istedi.
Yukarıda sema kapısında geçen diyalog tekrar burada yaşanır.
Hemen gök kapısı açıldı ve oraya vardığında Yahya ve İsa ile karşılaştım. Bunlar teyze oğullarıdır. Cebrail bana: “Bu gördüğün şahıslar yahya ile İsa’dır. Onlara selam ver” dedi. Ben de onlara selam verdim, Onlar da selamımı alıp karşılık verdiler. Sonra: “Merhaba salih kardeş ve salih peygamber” dediler. Sonra Cebrail benim ile üçüncü semaya yükseldi. Oranın kapısının açılmasını istedi.
Yukarıda sema kapısında geçen diyalog tekrar burada yaşanır.
Hemen gök kapısı açıldı ve oraya vardığımda Yusuf’la karşılaştım. Cebrail: “Bu Yusuf’tur Ona selam ver dedi. Ben de Yusuf’a selam verdim. O da selamımı alıp karşılık verdi. Sonra: “Merhaba salih kardeş ve salih peygamber.” dedi. Sonra Cebrail benimle yükseldi. Dördüncü semaya vardığımda, oranın kapısının da açılmasını istedi.
Yukarıda sema kapısında geçen diyalog tekrar burada yaşanır.
Hemen gök kapısı açıldı ve oraya vardığımda İdris’le karşılaştım. Cebrail bana: “Bu İdris’tir, ona selam ver.” dedi. Ben de İdris’e selam verdim. O da selamımı alıp karşılık verdi. Sonra: “Merhaba salih kardeş ve salih peygamber” dedi. Sonra Cebrail benimle yükseldi. Beşince semaya vardığımda oranın da kapısının açılmasını istedi.
Yukarıda sema kapısında geçen diyalog tekrar burada yaşanır.
Hemen gök kapısı açıldı. Oraya vardığımda Harun ile karşılaştım. Cebrail bana: “Bu Harun’dur, ona selam ver.” dedi. Ben de Haruna selam verdim. O da selamımı alıp karşılık verdi. Sonra: “Merhaba salih kardeş ve salih peygamber.” dedi. Sonra Cebrail benimle yükseldi. Altıncı semaya vardığımda, oranında kapısının açılmasını istedi.
Yukarıda sema kapısında geçen diyalog tekrar burada yaşanır.
Hemen gök kapısı açıldı ve oraya vardığında Musa ile karşılaştım. Cebrail bana: “Bu Musa’dır. Ona selam ver!” dedi. Ben de Musa’ya selam verdim. O da selamımı alıp karşılık verdi. Sonra: “Merhaba salih kardeş ve salih peygamber” dedi. Musa’nın yanından ayrılıp gidince, Musa ağlamaya başladı. “Seni ağlatan nedir?” denildi. O da: “Çünkü benden sonra gönderilen genç bir peygamberin ümmetinden cennete girecek olanlar, benim ümmetimden cennete gireceklerden daha çoktur.” dedi. Sonra Cebrail benimle yedinci göğe yükseldi ve gök kapısının açılmasını istedi.
Yukarıda sema kapısında geçen diyalog tekrar burada yaşanır.
Hemen gök kapısı açıldı ve oraya vardığımda ibrahim (a.s.)’le karşılaştım Cebrail: “Bu, baban İbrahim’dir, ona selam ver.” dedi. Ben de İbrahim’e selam verdim. O da selamıma karşılık verdi ve: “Merhaba salih oğul ve salih peygamber” dedi.
Sonra benim için Sidretul-Münteha yükseltildi. Gördüm ki, Sidre ağacının yemişleri Hecer’in (Yemen’de bir belde) testilerine benziyor. Yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. İkisi batında, ikisi zahirde idi. “Ey Cibril! bunlar nedir?” dedim. “Bâtini olan iki nehir cennette olan iki nehirdir. Zahri olan nehirler ise Nil ve Fırat nehirleridir.” dedi.
Daha sonra bana bir kap şarap, bir kap süt ve bir kap da bal getirildi. Ben süt dolu kabı aldım. Cebrail bana: o senin ve ümmetinin üzerinde olduğu fıtrattır.” (Senin ve ümmetinin İslami hilkatidir.) Sonra bana günde 50 (vakit) namaz farz kılındı. Geri dönüp Musa ya uğradığımda, Musa bana: “Ne ile emrolundun diye sordu. “Günde elli vakit namazla emrolundum.” cevabını verdim. Musa: “Senin ümmetinin günde elli vakit namaza gücü yetmez. Allah’a yemin olsun ki, ben senden önce insanları denedim ve İsrailoğulları’nı ıslah etmek için çok uğraştım Öyleyse Rabbine dön ve Ondan ümmetine (bu farzı) hafifletmesini iste.” dedi.
Ben de Rabbime döndüm.
Benden on vakit namaz indirdi. Ben tekrar dönüp Musa’ya geldim. Musa, daha önce söylemiş olduğu sözleri yineledi. Ben de Rabbime dönüp niyaz ettim. (Rabbim de) on namaz daha hafifletti. Ben yine Musa’ya döndüm. Musa da aynı sözleri tekrarladı. Ben yine Rabbime döndüm. Bu defa günde on vakit namaz kılmakla emrolundum. Sonra yine Musa’ya döndüm. Musa önceki sözlerini tekrarladı. Yine Rabbime dönüp niyaz ettim. Bu sefer günde beş vakit namaz kılmakla emrolondum.
Musa: “Senin ümmetin günde beş vakit namaz da kılamaz. Ben senden önce insanları denedim ve İsrailoğullarını ıslah etmek için çok uğraştım. Rabbine döne de, ümmetin için bunu daha da hafifletmesini niyaz et.” dedi. Hz. Peygamber (ﷺ) dedi ki: “Rabbime (defalarca) niyaz ettim. Nihayet istemekten utandım. Artık beş vakit namaza razı oluyor ve buna teslimiyet gösterip kabul ediyorum.” Resulullah (ﷺ) dedi ki: Ben Musa’nın yanından ayrılınca bir nida edici: “Farizemi irade buyurdum ve kullarımdan (fazlasını indirerek) hafiflettim.” diye nida etti “
Tirmizi’nin Abdullah bin Mes’ûd (r.a )dan rivayetine göre, Resulullah (ﷺ) şöyle buyurmuştur: ”İsra gecesi İbrahim’le (as) karşılaştım. Dedi ki: Ümmetine benden selam götür ve onlara haber ver ki: Cennetin toprağı iyi, suyu tatlı ve ovalar halindedir. Ona ağaç dikmek: “Subhanalilahi, ve’l-Hamdulillahi, Ve la ilahe illallah Va’llahu Ekber’le olur.”
Cebrail (a.s.): Cibril’im.
Denildi ki: Beraberindeki kimdir?
Cebrail (a.s.): Muhammed’dir.
Denildi ki O’na gönderildi mi?
Cebrail (a.s.): Evet gönderildi.
Denildi ki: Hoş geldi. Bu geliş ne güzel bir geliştir.
إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...