Kadiri Yolu

Harut Ve Marut

Süleyman (As) 
Sihirbaz mıydı?:

Süleyman Aleyhisselam’ın vefatından sonra Yahudiler arasında sihir çok yaygın bir şekildeydi. Rabbimizin her şeyinde bir hikmet vardır. Yahudilerin çoğunluğu Süleyman (As)’ın büyük bir sihirbaz olduğunu, hükümdarlığını Sihir ile elde ettiğini, hayvanlara ve cinlere büyü ile hükmettiğini söylerler ve buna böyle inanırlardı.

Asaf b. Berhiya, Hz. Süleyman’ın katibi olarak, kendisine verilen yazma emri gereği, hikmetli şeyleri kayda geçirir ve yazdıklarını da gelecek nesiller yazılanları bulup çıkarsınlar diye Hz. Süleyman’ın kürsüsünün/tahtının altına gömerdi. Süleyman (a) ölünce, insan şeytanları, tahtın altında gömülü bulunan yazıları çıkarmak için hemen harekete geçtiler. Buldukları o kitap satırları arasına sihri ve küfrü gerektiren şeyleri yazdılar. Böylece hepsini Hz. Süleyman’a nispet ettiler. Artık bundan böyle Yahudiler, Süleyman kafir idi’ der oldular.

“Onlar, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurup söylediklerine uydular. Gerçek şu ki Süleyman kafir olmadı, fakat şeytanlar kafir oldular; çünkü insanlara sihri, Bâbil’de iki meleğe, Hârût’la Mârût’a indirileni öğretiyorlardı. Halbuki bu iki melek, “Biz ancak imtihan vasıtasıyız; sakın küfre sapma!” demedikçe hiç kimseye bilgi vermezlerdi. Fakat onlar bu iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa Allah’ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Yine de kendilerine fayda sağlayanı değil zarar vereni öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu (sihir) satın alan kimsenin âhiretten nasibi olmadığını çok iyi biliyorlardı. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür, bir bilselerdi! Bakara: 102

Sihrin Yaygın Olduğu Bu Zamanda Meleklerin İnişlerinin Hikmetleri:

Sihrin yaygınca yapıldığı bu ortamda yeryüzüne Allah emri ile insan görünümünde Harut ile Marut adında iki görevli Melek indirildi. Teâlâ, Tâlût’un kavmini savaşa gitmekte iken sıcak bir günde, nehirden su içme husûsunda imtihân etmiş ve Tâlût, emr-i ilâhî mûcibince:

فَمَنْ شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنِّي وَمَنْ لَمْ يَطْعَمْهُ فَإِنَّهُ مِنِّي إِلاَّ مَنِ اغْتَرَفَ غُرْفَةً بِيَدِهِ

“…Kim (o nehirden) kana kana içerse, benden değildir. Eliyle bir avuç içtiği müstesna, kim de ondan (izin verilenden fazlasını) tatmazsa, işte şüphesiz o bendendir…” (el-Bakara, 249) demiştir.

Allah Teâlâ’nın o melekleri, sihri öğretmek üzere indirmesinde pek çok hikmetler bulunmaktadır. Şüphesiz ki Allah Teâlâ, her işinde hikmet sahibidir ve her şeyi en iyi bilendir. Allah’ın Teala bu iki meleğinin de sihir öğretmek üzere indirmesinde de bir hikmet gizlidir.

harut ve marut ile ilgili görsel sonucuPeki Harut ile Marut’un yeryüzündeki görevlerin neydi:

Hz. Süleyman. Aleyhisselam Allah tarafından bir sürü özellikler kendisine verilmişti  hayvanlarla konuşabildiği gibi birçok doğaüstü olayları yapabiliyor rüzgara bile emrediyor. Ona karşı olanlar onun Bu üstün vasıflarını Allah’ın bir lütfu olarak değerlendirmeyip Hz Süleyman’ın sihir yaptığını ve Sihirbaz olduğunu söylemişlerdir. Onun mucizelerine inanmamışlardır.

O dönemde birçok sihirbaz türemiş gün geçtikçe yaptıkları sihirlerle kendilerini peygamber olarak lanse etmeye başlamışlardır. Yüce Allah sihirle mucizenin aynı olmadığını göstermek ve onlara Sihri öğretmek üzere Harut ile marut’un görevlendirmiştir.

You Tube Yayınlanan Videolardaki Bilgiler Hakkında:

İbn Kesir (rh) birçok rivayete tefsirinde yer verdikten sonra şu özeti sunuyor: “Harut ile Marut kıssası hakkında Mücahid, Süddî, Hasan Basrî, Katade, Ebu’l-Aliye, Zuhrî, Rebi’ b. Enes, Mukatil b. Hayyan ve daha başkaları gibi adlarını sayamadığımız Tabiun alimlerinden rivayetler yapılmıştır.

Bu arada gerek mütekaddimîn yani çok önceden gelip geçen âlimlerden gerekse müteahhirîn, daha sonradan gelen âlimlerden olan müfessirlerden olsun birçokları bu kıssa ile ilgilenmişler ve eserlerine almışlar, haklarında görüş beyan etmişlerdir. Özetle demek gerekirse konu hakkında verilen tüm bilgi ve haberler, detay açısından varıp İsrailoğullarına dayanır. Oysaki konu hakkında sahih ve muttasıl olarak Resulullah’a (s) varıp dayanan bir isnadı yoktur. Kaldı ki Resulullah’ın (sav) haber verdiklerinin tamamı, vahye dayanır. O, hakkında vahiy gelmeyen bir konuda söz söylemiş biri olmadığı gibi söyleyecek biri de değildir.

Görünürde Kur’an’ın olayı şevki, aktarması, herhangi bir şekilde bıkkınlık veren bir uzunlukta olan bir kıssa olmadığı gibi, fazla bir açıklamaya da gerek duyulmaksızın kısa ve özet bir bilgi verilmiştir. İşin iç yüzünü, hakikatini de ancak Yüce Allah bilir.”

Kadî İyaz da (rh), Harut ile Marut hakkında şu bilgilere yer veriyor: “Konu hakkında haber ehlinin/tarihçilerin anlattıkları ve müfessirlerin aktardıklarına, Hz. Ali ile İbn Abbas’ın verdikleri haberlere yani o iki meleğin kadına karşı olan sevgileri, Allah’ın o iki meleği o kadınla imtihan etmesi, yaptıklarından ve işledikleri suçtan ötürü, söz konusu iki meleğin cezalandırılmaları ve sihir/büyü hakkında gelen bilgilere göre, bilmelisin ki tüm bu rivayet ve haberlerle ilgili olarak Resulullah’tan (sav) sahih olsun, sakim olsun hiçbir şey rivayet olunmuş değildir. Gelen haberlerin tamamı, kıyas yoluyla olan şeylerden ibaret bulunmaktadır.

İslâmî literatürde Hârût ve Mârût hakkında nakledilen rivayetlerin çoğu, az farkla geç bir yahudi tefsir kitabı olan Midraş Avkir’de de bulunur. Buradaki rivayet kısaca şöyledir:

Tûfandan sonra putperestliğin hâlâ sürmesi Elohim’i kızdırır. Şemhazai (bazı kaynaklarda Azza veya Uzza) ve Azael adında iki melek Tanrı’ya insanı yaratmasının kötü olduğunu söylerler; çünkü insanlar yeryüzünde bozgunculuk yapmışlardır.

Bu iki melek, yeryüzüne indiklerinde insanlar arasında Tanrı’nın hükmünü yayacaklarını vaad edince Tanrı onları yeryüzüne gönderir. Dünyaya indikten sonra Şemhazai, Ester (İstar; bazı versiyonlarda Naamah) adında güzel bir kıza rastlar ve ona âşık olur. Ester, kendisini semaya çıkaracak olan Tanrı’nın adını zikretmeyi öğretinceye kadar Şemhazai’a teslim olmayacağını söyler. Bunun üzerine Şemhazai, Tanrı’nın adının nasıl zikredileceğini ona gösterir ve Ester bu ismi zikrederek semaya yükselmeyi başarır.

Tanrı, kendisine ulaşmak için çaba sarfeden Ester’i mübarek kılar ve onu yıldız haline getirir. Şemhazai ve Azael ise “insan kızları” ile evlenirler. Enoch’ta anlatıldığı şekliyle hikâyenin geri kalan kısmına bakılırsa bu melekler insanlara sihir öğretirler. Kökeni çok daha eski rivayetlere uzanan Midraş geleneğindeki bu hikâye, şüphesiz Tekvîn’deki (6/2-4) Tanrı oğullarının insan kızlarıyla olan evliliklerini açıklamaya yöneliktir. Bu konuyu işleyen diğer yahudi rivayetlerinde anlatımlar aynı olmakla birlikte şahıs isimleri değişebilmektedir (Davidson, s. 63, 203). Zohar’da cin olarak takdim edilen bu üç figür Azael, Aza ve Naamah adlarını taşımaktadır (I, 55a).

harut ve marut ile ilgili görsel sonucuİddialar Hakkında:

  • İkisininde cezası dünyada bir mağarada kıyamete kadar baş aşağı asılmak olduğu ve bu mağarada asılı olmalarına rağmen aldıkları bu cezanın yaptıkları hatadan olduğu söylemesine rağmen mağaraya gelen büyücülere kıyamete kadar Cehennemi kabul etmeleri karşılığında büyüyü öğretmeye devam ediyorlar iddiası.
  • Büyü öğretmeye devam eden ve cezalarını dünyada çekmeye razı olan Harut ve Marut’un bulunduklarını ileri sürdükleri Suriye’de bir mağarada oldukları iddiası.
  • Büyücülerin Cin’ni varlıklarını kullanmaları ile bu mağarayı bulabildikleri iddiası.
  • Devletleri ve Yöneticilerine sihir yapıp ülkeleri savaştırmaya varıncaya kadar her türlü sihri bunlardan öğrenmeye devam ettikleri iddiası.
  • Bu mağaraya gidip onlarla görüşenlerin anlattıkları korkunç hallerle ilgili iddialar

Harut ve Marut Meselesi ile sihrin yayılmasının arkasındaki suçlunun bizzat Allah  olduğu algısının oluşturulmasına bu arkadaşlar farkında olmadan katılmışlardır. Allah cc. den yeryüzünde ceza çekmeyi  istemeleri hata işlemişlerse, af  beklentisindedir. Peki hali daha bu hatanın sürdürülmesini neye dayandıracaksınız. Haşa melekler isyana devam edip hatlarında ısrarcı olup Allah’ı kandırmaktadırlar.  Bu tezat değil midir. Suriye’de bir mağarada olduklarına gelince cinni varlıklar bu iki meleğin yerini bulamazlar. Büyücülerden alıntı ile anlatılanlar birer fanteziden öteye geçmemektedir.

Büyü ile devletler arası savaş çıkarmak liderleri büyü ile kontrol altına almak bu mümkün bununda olabilmesi için gerekli argümanların, nesnelerin bire bir büyüye maruz kalacak olan kişi ile yakınlığı olmalıdır.  Bunun dışında irsal etme musallat etme seansları düzenlenerek bedensel ve akli yapıya zarar verme gibi müdahaleler mümkündür. Bunların çoğunluğunda cinler kullanılmaktadır. İstihbaratta kullanıldıkları gibi.

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs