Kadiri Yolu

 

İlimler Dair

İlimlere Dair:

Zahirdeki ilimler, sayı olarak on iki bölüme ayrılır. Keza batın ilmi de on ikiye bölünmüştür. Bunlar; avam ve has kullar arasında, herkesin kabiliyetine göre taksim edilmiştir.

Biz, burada ilimleri dört bölüme ayırıp anlatmaya çalışacağız.

BİRİNCİSİ: Şeriatın; zahirdeki emri, yasağı ve koymuş olduğu diğer hükümler.

İKİNCİSİ: O ahkamın iç hükümleri ki, ona batın ilmi ve tarikat ilmi, ismini verdim.

ÜÇÜNCÜSÜ: Batının bizzat kendisi… buna marifet ilmi ismini veriyorum.

DÖRDÜNCÜSÜ : Batından daha batın. Buna da hakikat ilmi, adını veriyorum.

Bu saydıklarımızı tümden öğrenmen, bilmek ve onlara varan yollan bulmak lazımdır.

Peygamber S.A. efendimizin bir Hadis-i Şerifi vardır; onu da yeri gelmişken zikredelim: Şeriat bir ağaçtır. Tarikat onun dalları, marifet yaprakları, hakikat ise meyvesidir. Kur'an'a gelince, gerek tevil, gerekse tefsir bakımından hepsini camidir.. (Bu hadis hakkında bir bilgi bulamadım)

Mecma adlı eserin sahibi der ki: Tefsir avam için, tevil ise, havas kullara hastır. Çünkü havas kullar, manevi ilimde rasihdir. Rasih burada ilim cihetinden sebatlı, kararlı, hüküm çıkarmaya yetki sahibi kimseler, manasına gelmektedir. Onlar, tıpkı hurma ağacı gibidir. Kökü yer de sabit; dallarına gelince, semaya doğru baş salmıştır.

Burada anlatılan rüsuh, kalbin özüne kalbe yerleşir. Ayetteki VERASIHUNE cümlesi, İLLALLAH kelimesine atf olunmaktadır. Bu, bir kavle göre tefsir edilmiştir. Tefsir-i Kebir sahibi, bu ayetin tefsirinde der ki: Eğer bu ayetteki kapı açılsaydı, batın aleminin kapıları tümden açılırdı.

Sonra kulun haline gelince, o emir veya yasakları yerine getirmeye memurdur. İleride anlatacağımız dört daire içinde nefse muhalif hareketle mükelleftir. Şeriat dairesinde nefis, muhalefet için vesvese verir. Tarikat dairesinde ise, uyma emrini verir. Velâyet ve nübüvvet davalarını karıştırır. Müridi, yersiz iddia peşinde koşmayı sevk eyler. Marifet dairesinde ise, daha başka şeyleri emreder. Rububiyet davasına yeltenir. Gizli şirke düşer. Bir Ayet-i Kerimede Allah-u Taala “Boş arzularını ilah tutanı gördün mü?.” (Fürkan, 43)

Hakikat dairesine gelince, orası başkadır. Oraya nefsin, şeytanın yolu uğramaz. Hatta melekler de giremez. Allah’tan gayrı her şey orada yanar. Cibril, bu hali peygamber SAV. efendimize anlatırken: Bir karınca adımı ileri geçsem, yanarım Dedi. Kul bu halinde nefis ve şeytan hasmından azad olur, ihlasa bürünür.

Allah-ü Teala şeytanın sözünü hikaye ederek, şöyle buyurdu: “İzzetine yemin olsun ki, ihlas sahibi kulların hariç, hepsini azdıracağım.”(Sad,82)

Kul, ihlas sahibi olmayınca hakikate eremez. Çünkü beşeri sıfatlar, ancak zati tecelli ile sona erer. Cehaletin ortadan kalkması, Allah-ü Teâlâ'nın zatına karşı irfan sahibi olmakla olur. Bu da tahsille elde edilmez. Allah-ü Teala vasıtasız öğretir. Tıpkı Hızır nebiye olduğu gibi..

Kendi katından ilim verir; o da verdiği o duygu ile arif olur ve ihsanla da ibadet eder. Bu aleme eren, kudsi ruhları müşahede eder.

Peygamberi – Muhammed’i- S.A. görür. Onunla olup bitenleri baştan sona konuşur. Diğer peygamberler de ona sonsuz vuslatla müjde verirler.  Allah-u Teala onları anlatırken şöyle buyurdu: "Onların arkadaşlığı ne iyi oldu." (Nisa.69)

Bu ilmi benliğinde bulamayan kimse, milyon ciltlik kitap okusa; yine de alim olamaz. Zahirdeki ilimlerle elde edilen mükâfat, ancak, cennete götürebilir. Orada ancak ilahi sıfatların nuru tecelli eder. Alim, zahiri bilgi ile kudsi hareme giremez; yakınlık alemine de eremez. Çünkü, o bir uçuş alemindedir. Uçmak için iki kanada ihtiyaç vardır. Kul odur ki, zahir ve batın bilgisi ile çalışır ve anlattığımız aleme kavuşur.

Allah-ü Teala kudsi bir hadiste şöyle buyuruyor:  “Kulum, haremime dahil olmak dilersen; mülke, melekuta, ceberûta bakma.” Çünkü; mülk alimin şeytanı, melekut arifin şeytanı, ceberut ise, gerçeğe vakıf olanın şeytanıdır. Her kim onların biriyle razı olsa, dergahtan tard olunmuştur; Allah’ın katında böyledir. Demek istiyorum ki; zat-i ilahi’ye yakınlık hakkını kaybetmiştir. Dereceleri durur. Halbuki, onlar, yakınlık istiyordu; o aleme bu halleri ile eremezler. Çünkü esas arzu edilecek şeyi istemediler. Onların tek kanadı vardır.

Hak yakınlığına erenler için öyle nimetler vardır ki, onları hiçbir göz görmedi, kulak işitmedi, beşer kalbi adlarını duymadı. Ki, o yakınlık cennetidir. Orada huri, köşk olmaz.. İnsana layık olan odur ki kadrini bile. Hakkı olmayan şeyi nefsi için iddia etmeye.

Hz. Ali der ki: ”Kadrini bilen, haddini aşmayan diline sahip olan, ömrünü boşa sarf etmeyen kimseye Allah rahmet eylesin.” İlim sahibine gereken manalar çocuğu TIFL-I MAANI- adı verilen, insanlığın hakikatini anlaya… TEVHİD esmasına devamla, onu terbiye ede… Cismani alemden geçip, – ruhani aleme ere… Orası sır alemidir. Allah-ü Teâlâ'nın zatından gayrı orada yoktur. Orada bir başka diyar da yoktur. Orası sonsuz, bir sahradır. Manalar çocuğu- TIFL-I MAANİ- orada uçar.

Acaip ve garip şeyler görür. Ama, onlardan haber vermek mümkün olmaz. Orası kendi varlıklarından fena bulan, tevhid ehlinin makamıdır. Vahdet gözü ile bu böyledir. Allah-ü Teâlâ'nın cemalini görmekle, kendine has fani vücudu kalmaz. Güneşten gözü kamaşan da kendini göremez. Allah-u Teâlâ'nın cemal tecellisi önünde, nefsin nesi kalabilir ki?. hiç…

İsa Peygamber a.s. der ki: “İnsan, melekut alemine geçmesi için, iki defa doğması lazım; ki kuşlar da iki defa doğar.”

Bu kelamdan murad; ruhani olan, mana aleminin doğmasıdır. O insanın, gerçek kabiliyetinden gelir. O da insanın sırrıdır. Onun varlığı ve ilgileri şeriat ve hakikat ilminin birleşmesinden doğar. Çünkü yavru iki suyun bir araya gelmesinden hasıl olur. Allah-ü Teala bunu anlatmak için şu ayetini inzal eyledi:

– «Biz insanı karışık sudan halk ettik; onu tecrübe ederiz.» (İnsan, 2)

Bu mana hasıl olduktan sonra, halk denizinden geçip, emir derinliğine inmek kolay olur. Alemlerin tümü, ruh alemine göre; bir katredir.

İşte bunlar anlaşıldıktan sonradır ki; ruhani ve ledünni ilimlerin feyzi ve nuru, harfsiz, sessiz kainata dağılır.

Kaynak: Sırr’ül Esrar, Abdulkadir Geylani


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs