Kadiri Yolu

 

Zilhiccenin İlk On günü

Zilhiccenin İlk On gününe Tazim Ve Saygı


İbn-i Abbas'ın (radıyallahü anhümâ): «Adem (aleyhisselâm)'ın tövbesini Allahü Teâlâ Zilhiccenin onuncu günü kabûl eyledi. İbrahim (aleyhisselâm) da aynı günde, ya'ni Zilhiccenin onunda hillete kavuştu. Malını misafir, oğlunu kurban ve kalbini Rahmân için bezl eyledi. Tam tevekkül ancak İbrahim (aleyhisselâm) için doğrulandı. Zilhiccenin ilk on gününde İbrâhim (aleyhisselâm) Kâ'be-i muazzamayı binâ eyledi.

Yine aynı günlerde Allahü Teâlâ Mûsâ aleyhisselâma münacat ile ikram eyledi. Zilhiccenin onunda Dâvud aleyhisselâm bağışlandı. Övünme gecesi de Zilhiccenin ilk on günündedir», buyurduğunu beyân eyledi.

Bazıları da Kur'ân-ı kerimin ilk gelişi, Resûlüllah () Kurban bayramı sabahı mescide giderken oldu dediler. Fetih sûresi on sekizinci ayetinde bildirilen bîat-1 Ridvân Zilhiccenin ilk on günü Hudeybiyye'de oldu. O anda Resûlüllah'ın eshâbı bin dört yüz kişi idiler. Bin beş yüz diyenler de oldu. Onlardan bîat için en önce elini uzatan Ebu Sinan Esedi idi (aleyhi ve alâ cemîi sahâbetihi rahmetullahi ve berekâtühü vettâbiîne lehüm bi ihsân). Tervîye, Arife, Kurban bayramı ve hacc-ı ekber günü de Zilhiccenin ilk on günündedir.

Ebû Saîd-i Hudri'den (radıyallahu anh) bildirdiği hadis-i şerifte: «Ayların üstünü ve efendisi Şehr-i Ramazandır. Ondan daha büyüğü, hacc-ı ekber ve Kurban bayramının bir araya geldiği Zilhiccenin onuncu günüdür» buyuruldu.

Hazret-i Câbir'den (radıyallahü anh) bildirdiği hadis-i şerîfde Resûlüllah (): «Dünya günlerinin en üstünü Zilhiccenin onuncu günüdür»> buyurdu. 

Atâ (radıyallahü anh) der ki, hazret-i Aişe-i Sıddîka'dan (radıyallahu anhâ) işittim: Resûlüllah () zamanında teganni ve nağmeyi seven bir kimse vardı. Zilhicce ayı görününce oruç tutardı. Bu hâli Resûlüllah'a () ulaşınca, onu huzuruna çağırıp: «Seni bu günlerde oruç tutmaya mecbur eden sebep nedir?» buyurdu. Ya Resûlallah, şu günler, meşair ve hac günleridir. Hacıların dualarına ortak olmağı Allahu teuladan istedim cevabını verdi. Resûlüllah () ona: «Zilhicceden oruç tuttuğun her gün için, bin köle azad etmiş, bin deve kurban eylemiş ve Allah yolunda cihad eden gâzi ve askerleri götürmek için bin at hediye etmiş gibi sevabın vardır. Arife günü olduğunda senin için iki bin köle azad etmiş, ondan önce bir sene ve sonra bir sene oruç tutmuş gibi sevap vardır» buyurdu dedi.

İbn-i Abbas'dan (radıyallahu anhümá) bildirdiği hadis-i şerifte: altında oruç tutulacak ve salih ameller işlenecek günler içerisinde Allahü Teâlâ katında Zilhiccenin ilk on günündekilerden daha sevgili yoktur» buyurduğunda, orada bulunanlar, ya Resûlallah, Allah yolunda cihad da mi ondan sevgili değildir, sordular. Cevabında: «Allah yolundaki cihad da ondan sevgili değildir. Ancak mal ve canı ile beraber cihâd için çıkıp da, geriye hiç bir şey bırakmaksızın, bu uğurda mal ve canını feda eden kimse müstesnadır ve Allahü Teâlâ katında daha sevgilidir» buyurdu

Hafasa'nın (radıyallahu anha) Resûlüllah'ın (), dört şeyi, yani Zilhiccenin ilk on gününü, Aşure gününü, her aydan üç gün oruç tutmağı ve sabah namazından önce iki rekâtı asla terk etmemiştir buyurduğunu bildirmiştir.

Ebû Hüreyre'den (radıyallahu anh) bildirdiği hadis-i şerifte: «Allahü Teâlâ'ya ibadet olunacak günler içerisinde, Allahü Teâlâ'ya Zilhiccenin ilk on gününden daha sevgili yoktur. Zilhiccenin ilk on gününde bir gün oruç tutmak, içinde Zilhiccenin ilk on günü bulunmayan bir sene orucun sevabına, Zilhicce'nin ilk on gecesinde bir gece ibadet, içinde Zilhicce bulunmayan, bütün bir seneyi ibadetle geçirmenin sevabına eşittir» buyurdu.

Hazret-i Cabir'den (radıyallahü anh) naklen Muhammed bin Münkedir'in, ondan isnâd ile Hasan bin Makri'nin, ondan da Şeyh Ebü'l-Berekat'ın bildirdiği hadis-i şerifte: «Bir kimse Zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutsa, Allahü Teâlâ her günkü orucu için tam bir yıl oruç tutmuş gibi sevap yazar» buyuruldu.

Said bin Cübeyr'in (radıyallahu anh): «Siz Zilhiccenin, ilk on gecesinde mum ve kandillerinizi söndürmeyiniz» buyurur. Hizmetçisine kendisini ikaz etmesini emr ederdi. Kendisine Zilhiccenin ilk on gününde ibadetlerin, çok güzel ve pek latif göründüğü bildirilmiştir.

Hazret-i Aişe'den (radıyallahu anha) naklen Hişâm bin Urve'nin ve ondan isnad ile Şeyh Ebü'l-Berekat'ın bildirdiği hadis-i şerifte: «Zilhiccenin ilk on gününün gecelerinden birini ihya edenin, bir seneyi hac ve umre ibadetiyle ihya eylemesi gibidir. Bu günlerden bir gün oruç tutması, senenin diğer vakitlerinde ibadetle meşgul olması gibidir. O kadar sevap alır» buyuruldu. Hazret-i Ali'den (radıyallahü anh) naklen Hüseyin bin Ali'nin, ondan Zeynel'âbidin bin Hüseyin'in, ondan Muhammed bin Ali'nin, ondan Ca'fer bin Muhammed bin Ali Hüseyin'in, ondan isnâd ile Muhammed bin Abdülaziz Şâhid'in, ondan Ebü'l-Berekât'ın bize bildirdiği hadis-i şerifte: «Zilhiccenin ilk on günü gelince, siz tâat ve ibadete gayret ediniz, ihtimam gösteriniz. Zira Allahü Teâlâ o günleri diğer günlerden üstün, gecesine hürmeti, gündüzüne hürmet gibi kılmıştır.

Bunun için bu gecelerden birinde, gecenin üçte ikisi geçtikten sonra, dört rekât namaz kılıp, her rekâtta bir kere Fatiha'yı ve Kul Eûzü'leri, üç kere İhlas süresini, her rekâtta tekrar ederek üç kere âyete'l-kürsi'yi okusa ve namazı bitirince ellerini kaldırıp: Sübhâne zil izzeti ve'l-ceberût, sübhâne zilka'deti ve'l-melekût, sübhânel hayyillezî la yemût lâ ilâhe illa hüve yuhyi ve yümît ve hüve hayyün lâ yemût, sübhânellahi rabbül ibâd vel bilâd velhamdü lillâhi kesîren, tayyiben, mübâreken alâ külli hâl, Allahü ekber kebiren, rabbenâ celle celâlühü ve kudretühü dese, sonra dilediği şekilde dua eylese, Beytullahı hac etmiş, Resûlüllah'ın () kabrini ziyaret etmiş ve Allah yolunda cihad etmiş gibi ecir ve sevap kazanır. Allahü Teâlâ, dilediği şey'i ona verir. Her gecesinde bu namazı kılsa, Allahü Teâlâ ona, Firdevs-i a'lâyı halal kılar: Günahlarını siler. Arife günü oruç tutsa, gecesinde bu namazı kılsa, bildirildiği şekilde dua edip, Allahü Teâlâ'ya yalvarsa, Allahü Teâlâ: Ey benim meleklerim. Şahit olunuz ki, ben o kulumu bağışladım, Beytullah'ı hac edenlere, onu ortak eyledim der. Bu halde melekler, Allahü Teâlâ'nın o mü'min kulunun kıldığı namazı ve ettiği duası sebebiyle ihsan buyurduğu ecir ve sevaplardan ötürü sevinirler ve neşelenirler» buyurduğunu bildirmiştir,

Demişlerdir ki, on güne ikram, tazim ve hürmet edenin ömrüne Allahü Teâlâ bereket verir. Malını arttırır. Çoluk çocuğunu korur. Günahını af eder. Sevabını kat kat eder. Ölüm hastalığını kolay, kabrini nurlu, terazisini ağır eder. Alçaklıklardan kurtarıp yüksek derecelere kavuşturur.

Bunlar gibi on ikramda bulunur. Bu günlerde fakire sadaka veren, peygamberlere yardım etmiş gibi olur. Bu günlerde bir hasta müslümanı yoklayan, Allahü Teâlâ'nın evliya kullarını ziyaret etmiş, dolaşmış gibi olur.

Bir cenazede bulunsa, Allahü Teâlâ'nın ayını uğurlamış gibi olur. Bir mümine elbise giydirse, Allahü Teâlâ ona Cennet hüllesi ihsan eder. Bir yetimin gönlünü etse, Allahü Teâlâ kıyamet günü onu Arşın gölgesinde bulundur. İlim meclisinde bulunsa, peygamberler meclisinde bulunmuş gibi olur.

Veheb b. Menbe (rahimehullah) bildirir ki, Adem(AS), yeryüzüne inince, kendinden meydana gelen zelle için altı gün ağladı. Yedinci gün üzüntülü, sessiz ve başı önünde olduğu halde iken: Ey Adem sendeki bu dayanamıyacağın kadar uğraşma ve meşakkat nedendir? diye gelen vahye, cevap olarak: «Ya Rabbi, musibetim büyük, zellem ise beni kuşatmıştır. Ben kerametten sonra zillet yerine düştüm. Saadetten sonra şekavet yerine uçtum. Sonsuzluktan ölümlülük yerine indim. Buna nasıl ağlamayayım!” diye arz ettiğinde

Allahü Teâlâ: Ey Adem! Seni kendi sevgim için seçmedim mi? Sonra seni yarattıklarımdan üstün tutmadım mi? Muhabbetimi sana vermedim mi? Ey Adem, seni yed-ı kudretimle yaratıp meleklere sana secde ile emretmedim mi? Ey Âdem, sen benim sonsuz nimet ve rahmetimde olmadın mı? Bu durumda olduğun halde emrime uymadın, ahdimi, rahmet ve nimetimi nasıl unuttun? İzzet ve celalime yemin ederim ki, bütün yeryüzü insanlarla dolu olsa, hepsi de senin gibi gece ve gündüz aralıksız ve usanmadan tespih ve ibadet etseler ve sonra isyanda bulunsalar, ben onları asiler derecesine indiririm buyurdu.

Adem (As) Cebel-i Hind (Hind dağı. Seylan adasında) üzerinde Üç yüz sene böyle ağladı. Göz yaşlan vadiden akardı. Gözyaşlarından güzel ağaçlar büyürdü. Adem (As)’ın hali bu merkezde iken Cebrail (As), ey Adem, sen Beytullahı Harama git. Orada on günlerin gelmesini bekle. Sonra Allahü Teâlâ'ya tevbe et ki Allahü Teâlâ'nın senin zayıf haline merhamet eylemesi, umulur dedi. Adem (As) yürüyerek Beytullah’a geldi. Ayaklarını bastığı yerler, şehir ve mamur, iki adım arası sahra ve çöl oldu. Bazıları iki adımı arası üç fersahtı dediler. Beyt-i şerife gelince, yedi kere tavaf eyledi ve o kadar ağladı ki, göz yaşları yer üzerine aktı. İki dizine kadar göz yaşlarına battı.

Kurân-kerim’de Adem (As) hikaye ederek şöyle bildiriliyor: Senden başka ilah, senden başka mâbud yoktur. Sen her şeyden Münezzehsin. Sana hamd ederim. Kusur işledim, nefsime zulmettim. Beni mağfiret eyle. Mağfiret edenlerin en iyisi sensin. Bana rahmet eyle. Merhamet edenlerin en iyisi sensin», diye yalvardı, inledi. Bunun üzerine, Allahu Teâlâ Bakara süresi otuz yedinci ayet-i kerimesinde bildirildiği gibi: «Ey Adem, senin zayıf haline acıdım. Zelleni afv, tevbeni kabul ettim», diye vahy eyledi. Zilhiccenin ilk on gününün bereketiyle tevbesi kabul olup mağfirete kavuştu. Bunun gibi, Rabbine asi olup, nefsine uyan mümin, bu on günde Allahü Teâlâ'ya tevbe eder, ibadet ve taate koyulursa, Allahü Teâlâ ona rahmet eder. Onu mağfiret eder. ihsanda bulunur, Hatta rahmet ve fazileti ile onun günahını sevaba çevirir.

Kaynak: Gunyetüt Talibin Abdulkadir Geylani

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs