Kadiri Yolu

 

Önce Mescid

Siretü'n Nebeviyye 

Ders Notları


بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم


Önce Mescid

Sehl bin Said (ra)’den şöyle dediği rivayet etmiştir: “(Tarihi) Resulullah (ﷺ)’in peygamber olarak gönderilişinden ve vefatından değil, Medine’ye gelişinden hesap ettiler.” Hz. Muhammed (ﷺ) Develeri Medine'ye ulaştığında ilk konakladığı yer Beni Amr Bin Avf yurdundaki Kuba’dır. Burada çeşitli rivayetlere göre; 10 küsür gece, 12 gece, 18 gece ikamet ettiği ifade edilir. En meşhur kavle göre ise Kuba'da pazartesiden cumaya kadar kaldı. İşte bu itilaf zamanı içinde de Kuba mescidini yaptı.

Peygamber (ﷺ) Kuba’dan Kusva adlı devesinin üzerinde hareket ettiğinde Cuma günü idi. Zeval vakti geldiğinde Beni Salim bin Avf yurdundaydı. Burada Müslümanlara cuma namazı kıldırdı. Oranın bulunduğu vadiye Ranuna vadisi denilir. Belki de bu mutlak böyledir. Çünkü Allah en iyisini bilir ilan edilmiş bir vaaz yahut hutbe okunan bir cuma kılınıncaya kadar Mekke'de toplanamamışlardı. Bu da müşriklerin şiddetle muhalefetinden ve eziyet etmelerinden ileri geliyordu.

Medine geldiğinde Resulullah (ﷺ) ilk işi Mescid yapmak olmuştur. Resulullah (ﷺ) Ebu Eyyub'un avlusuna kadar indikten sonra beni Neccar’a haber göndererek ey Beni Neccar ileri gelenleri bu arsanızı bana satın onlar da hayır biz onun karşılığını istemiyoruz. Allah için veriyoruz dediler. 

Enes (ra) dedi ki orada neler olduğunu söyleyeyim: Müşrik kabirleri harabeler ve hurma ağaçları… Resulullah (ﷺ) kabirlerin kazılıp nakledilmesini, harabelerin düzeltilmesini ve ağaçların kesilmesini emretti ve bu emri yapıldı. Hurma ağaçlarına mesciddin kıble tarafına nizamladılar. 

Başta Resulullah (ﷺ) olmak üzere, kollarının üstüne yerleştirdikleri taşlar taşıdılar. Çalışırken şiir okuyorlardı. Resulullah (ﷺ)’de onlarla beraber şiir söylüyor idi:

“Ey Allah'ım, Hayır ancak ahiret hayırdır.

Ensar ve muhacirleri bağışla.”

Sahih-i Buhari’de geçmekte olan bir hadiste Zühre kanalıyla Urve’den şu şekilde bir nakil yapılmıştır: “Mescid, hurma kurutma yeriydi. Burası sehl ve Süheyl isimlerinde Esad bin Zürare’nin himayesindeki iki yetime aitti. Burası için Resulullah (ﷺ) onlarla pazarlık etmek isteyince onlar: “Biz oraya sana hediye ediyoruz ey Allah'ın resulü dediler.” Resulullah (ﷺ) hediyeyi kabul etmedi, orayı onlardan satın aldı ve Mescid yapıldı. Onu yapımında Resulullah (ﷺ) kerpiç taşıyor ve şöyle diyordu: 

“Taşıdığımız bu yük ey Rabbimiz 

Hayber’de taşınandan daha hayırlı, temiz.”  

yine şöyle söylüyordu: 

“Ey Allah'ım mükafat ancak ahiret mükafatıdır. 

Ensar ve muhacirlere merhamet et.”

Taberani el-Evsat’ta, Ebu Said el-Hudri (ra)'nin şöyle dediğini rivayet eder: “Mescid-i Nebevi'nin kerpiçlerini biz birer birer, Ammar ise ikişer ikişer taşıyordu. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem onun başına dokunup hafifçe sarstı ve buyurdu ki: “Yazık ey Sümeyye’nin oğlu, seni haddi aşan bir topluluk öldürecek.” ibni Kesir, el-Bidaye ve Nihaye’de der ki: “Bu nübüvvetin alametlerindendir: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ammarı haddi aşan bir topluluğun öldüreceğini haber verdi. Gerçekten de Iraklı ve Hz Ali ile beraber olan Ammar (ra)’ı Şam ehli, Sıffında öldürdü.”

Muaviye'ye nazaran Hz Ali daha haklıdır. Şia ve diğer cahil dalalet fırkalarının iddia ettikleri gibi Muaviye'nin arkadaşlarını baği olarak isimlendirip tekfir etmek mümkün değildir. Çünkü her ne kadar yaptıkları işte haddi aşmış olsalar dahi, onlar bu savaş konusunda içtihat etmişlerdir. Ammar ve arkadaşları Şam ehlini dostluk ve birliğe çağırıyorlardı. Şam ehli ise, idare işini ona ehil olmayana vermeyi ve birliğin parçalanarak her topluluğun başında müstakil bir imam olmasını istiyorlardı. Bu ise birliğin dağılmasına ve ihtilafa yol açıyordu. Onların maksatları bu değilse de mezheplerinin bir gereğiydi ve içtihatlarından ileri gelmekteydi.

Mescid konusuna dönersek mescid çok sade idi: Yaygısı kum ve çakıl, tavanı ağaç dalı, direkleri küçük idi. Çoğu kez yağmur yağınca içine geçerdi. Orada köpekler (kemik) yer, giderlerdi.

Resulullah (ﷺ) için mescid-i Şerif'in etrafında ona ve ailesine mesken olması için odalar yapıldı. Odaların tavanları alçak ve avluları yakındı. Hasan bin ebi Hasan El-Basri ki, anası Ümmü Seleme’nin cariyesi Hayre ile beraber kalan bir çocuktu şöyle der: “Ben, Resulullah (ﷺ)’in odalarının en yüksek yerine elimle ulaşabiliyordum.” Hasan el-Basri Allah rahmet etsin iri yarı uzun buğday tenliydi.

Bu mütevazi bina meleğimsi insanların eğitildiği, zalimleri dize getiren ahiret sultanlarının terbiye edildiği yerdi. Bu mescidde Rahman peygamberi fecrin başlangıcından, gecenin karanlığına kadar kur'an'a inanan en hayırlı müminlere kur'an'la imamlık yapmayı nasip etti. O peygamberdi, orada onlara semavi bir eğitimle terbiye edendi.

İslam toplumunda mescide yüklenen işlev, onu maddi ve manevi yönlendirme yeri kılar. Orası ibadet sahası, ilim medresesi ve edep meclisidir. Orası namaz farizasıyla ve onun saflarıyla İslam'ın özü olan ahlak ve gelenekleri birbirine bağlar.

Resulullah (ﷺ) Medine'de her işten önce, inşasına başladığı bu mescid, yalnız orada ibadet edilsin diye yapılmamıştır. Çünkü müslüman için bütün yeryüzü mesciddi. Zira müslümanın ibadeti mekanla kayıtlı değildi. İslam'ın ısrarla üzerinde durduğu ve büyük önem verdiği mescid, sade bir remiz(sembol)di. Zaman değişse de kulların Rableri ile olan bağını bu mescidler kuruyor, gündüz olsun, gece olsun namazlar devam ettikçe bu bağı da devam ediyordu. Bir olan Allah'ı bulamamış, ahiret gününden habersiz, ezanların taşıdığı tevhid manasından uzak, iyi ile kötüyü birbirine karıştıran uygarlığın bunun yanında ne değeri olabilir!

İslam'ın getirdiği uygarlık, daima Allah'ı ve ona kavuşulacak günü hatırlatır. iyiliğe sarılmayı, kötülüğe düşman olmayı ve Allah'ın koymuş olduğu haddin dışına çıkmamayı esas alır.” 

İslam'da mescidin tarihi gösteriyor ki; islam orduları yeryüzünü hidayete kavuşturmak için buralardan hareket etti. Hidayet nuru müslümanlara ve başkalarına buradan ulaştı. İslam medeniyetinin tohumları buralarda filizlenip büyüdü. Hz Ebubekir, Hz Ömer, Hz Osman, Hz Ali, Halid, Saad, Ebu Ubeyde (r.anhum) gibi İslam tarihinin büyükleri, Medrese-i Muhammediye olan Mescid-i Nebevi'nin talebeleridir.

İslam'da mescidin diğer bir özelliği de her hafta hatibin lisanında hak sözünün haykırılması ve aktivite kazanmasıdır. Kötülüğü reddetme, iyiliği emir, Hayra davet, gafletten uyandırma, topluma çağrı, zalimleri protesto veya tağutlara ihtar, hep bu sesin işlevidir. Biz çocukluğumuzda mescitlerin; Bu işlevinden mahrum kaldık mescidlerimiz at ahırana ve meyhanelere dönüştürüldü işlevleri ezanların susturulması içinde kuran neslinin sünneti Resulden uzak bırakılması ve sarıklı alimlerin ve dervişlerin asılması ile cihad önderlerinin verdiği mücadeleden onları nasıl kopardıklarını ve bir kenara attıklarını gördük bundan sonrası için çalışmanın mana kazanması için neler yapılması gerektiği iyi hesaplanmalıdır.”


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar