Kadiri Yolu

 
Ebu Süleyman Darani K.s

EBU SÜLEYMAN DARANİ (k.s.)

Şam diyarının büyük velîlerindendir. Adı Abdurrahmân bin Ahmed bin Atiyye el-Ansî'dir. Künyesi Ebû Süleymân olup, Şam'ın güneyindeki Dâran (veya Dâreyya) köyünde doğduğu için Dârânî nisbesiyle meşhûr olmuştur. Sekizinci ve dokuzuncu yüzyıllarda yaşamıştır. İlk defa yünlü elbise giyen sufilerdendir. Abid, zahid ve sika hadis ravilerinden.

Şakik Beihî, Maruf kerhî ve Ahmed bin Asım el-Antakî ile çağdaş. İbrahim bin Edhem’le görüştü. Kendileri Reyhanetü'ş Şam (Şam'ın gülü) denilen Ahmed b. Ebü'l Havari'nin üstadı idi. Lütuf ve ihsânı pek fazla idi. Nazik ve zarif birisi idi. Doğum târihi bilinmemektedir. Hac vecibesini îfa için gittiği Mekke-i Mükerreme de bir süre mücavir olarak da bulundu. 820 (H.205) senesinde Şam'da vefât etti. Kabri, Dâran köyündedir. 

Şöyle derdi: “Yün aba giyinmek zühd alametidir. O halde kalbinde beş dirhemlik elbise giymek arzusu olan kimse üç dirhemlik elbise giymesin. Çünkü o takdirde içi dışına uymamış olur.”


Ebu Süleyman'a: Marifetin hakikati nedir?, diye sorduklarında: iki cihanda muradın birden fazla olmamasıdır, dedi.

Başka bir sözü ise: Bir kitapta şunu okumuştum: Hak Sübhanehu ve Teâlâ buyurmuştur ki: Beni sevdiğini iddia ettiği halde, gecenin karanlığı bastığı zaman beni bırakıp uyuyan yalan söylemiştir.

Yine O: Vaktiyle Irak'ta abid idim, şimdi Şam'da arifim, demiştir. Bu taifeden bazıları, Irak'ta abid olduğu için Şam'da arif olmuştu, şayet orada daha fazla abid olsaydı, burada daha çok arif olurdu, demişlerdir.

Yine Ebu Süleyman der ki: Nice kereler olur ki, hakikat sırları gönlümün kapısını kırk gün süreyle çalar, fakat Kitap ve Sünnetten ibaret olan iki âdil şahit onun doğruluğuna şahit olmadıkça içeri girmesine izin vermem.

Seni, Hak Teâlâ'dan alıkoyan her şey uğursuzluktur. Senin ahlâkını Hak'tan uzaklaştırıp sebeplere göre davranmaya yol açan her şey senin düşmanındır. Hak Teâlâ'yı hatırlamaksızın gafletle alıp verdiğin her nefes senin için bir yaradır. Kalp fakddan ağlayınca, ruh vecdden güler (Kalp dünyayı kaybettiği için ağladığı zaman Mevla'yı bulduğu için ruh güler).

Ahmed b. Ebü'l Havari anlatıyor: Ebu Süleyman'a kimsenin olmadığı yerde namaz kıldım, ama ondan zevk almadım, dedim. Sebebinin ne olduğunu biliyor musun diye sordu. Beni hiçbir kimsenin görmemiş olmasıdır, dedim. Gönlünden mahlûk geçtiğine göre sen zayıf bir kişisin, dedi.

Başka bir söz de ise: Her şeyini terk edip Allah'a yöneldiğini açıklayan bir kimse üzerine ondan başkasının zimmetini söküp atması vacip olur. Allah ile kul arasında şeylerin en tesirlisi; nefis muhasebesidir.

Zühd’ü şöyle tarif ederdi: “Allah Teala ile meşgul olmana mani olan her şeyi terk.”

Açlık, Allah’ın sevdiklerine verdiği gizli bir hazinedir. İnsanın karnı doyunca bütün azalarını şehvet açlığı kaplar. Karnı aç olanın ise azaları şehvetlere karşı bir arzu duymaz.”

Yine Ebu Süleyman der ki: Her şeyin bir pası vardır, kalpteki nurun pası tokluktur. 

“Dünyanın anahtarı tokluk, ahiretin anahtarı açlıktır… ”

Yemek yerken hırslı olmamayı  öğütler ve şunları söylerdi:

“Karnını tıka basa doyuran altı şeye müptela olur:

1- İbadetinden hazz almaz,

2- Hafızası zayıflamaya başlar,

3- Başkalarına şefkati azalır,

4- İbadet ağır gelmeye başlar,

5- Arzu ve istekleri çoğalır,

6- Aç Müminler camiye giderken çok yiyen helaya koşar.”

Yemeye şöyle bir ölçü ve sınır getirmişti: “Bir kimse kardeşinin yemeğinden onu memnun etmek için yerse yediğinin kendisine zararı olmaz. Fakat nefsanî bir hırs ve şehvetle yiyecek olursa o zaman zarar görür.”

“GÜZEL ses peşinde koşan kalpler, zayıftır. Çünkü uyutulmak istenen bebekler ninni ile avutulur. Hoş seda kalbe dışarıdan bir şey sokmaz, kalpte mevcut olanı harekete geçirir.”

Nefsinin değeri olduğunu zanneden hizmetin zevkini alamaz. Nefs hem hain, hem manidir. En doğrusu onun zıddına harekettir. Nefsanî arzularını terkte, sadık olan, bu arzuların getirdiği sıkıntıdan kurtulur. Zira nefsanî arzularından kurtulan kimse Rabbından razı olur.

Müridi Ahmed bin Ebi’l-havarî, Ebü Süleyman’a: “Falan zatı hiç sevmiyorum”, demişti de O, şu karşılığı vermişti: “Ondan ben de hoşlanmıyorum, ama bu belki bizdendir. Belki de biz salih insanlar değiliz. Kusuru kendimizde arayıp insanları sevmeye çalışmalıyız.”

Arkadaşın ve gönüldaşın ölçüsü şöyle olmalıydı. Ebu Süleyman Daranî’ye göre: “Sana dünya veya ahiret cihetinden faydalı olanı. Sana böyle bir faydası olmayanla arkadaşlık ahmaklıktır”.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs