Zümer Sûresi
Zümer Suresi yetmiş beş âyettir. 52, 53 Ve 54. âyetleri Medine´de diğerleri Mekke´de nazil olmuştur. Yüce Allah bu sûrede, bahtiyar Cennet ehli zümresi ile bedbaht Cehennem ehli zümresini anlattığı için buna "Zümer" sûresi adı verilmiştir. Birincilere ta'zim ve ikram edilir, ikinciler hor ve hakir görülürler.
Bu sûre, geniş bir şekilde Allah'ın birliği inancından bahseder. O kadar ki, nerdeyse bu konu, sûrenin ana konusu haline gelir. Çünkü bu inanç, imanın aslı, selim inancın esası ve her iyi amelin özüdür.
Sûre, Abdullah oğlu Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ebedî "büyük mucizesi" Kur'an'dan söz ederek başlar. Peygamber (s.a.v.)'e, hitaben buyuruluyor ki: dini sadece Allah'a tahsis etmesini ve Yüce Allah'a yaratılmışlara benzemekten uzak tutmasını emreder. Müşriklerin, putlara ibadet etme ve onları şefaatçiler edinme hususundaki şüphelerini anlatır ve buna kesin delille cevap verir.
Sonra bu sûre. Âlemlerin Rabbinin birliğine dâir hüccet ve delilleri anlatır. Bu deliller, Onun gökleri ve yeri benzersiz yaratmasında, gece ve gündüz olayında, güneş ve ayı yürütmesinde ve insanı, rahmin karanlıklarında merhale merhale yaratmasında mevcuttur.
Allahın, gökten su indirip onu yer altındaki kaynaklara kattığı, o sularla çeşitli renklerde bitkiler bitirdiği beyan ediliyor ve bütün bunlardım akıl sahiplerinin ibret alacağı açıklanıyor.
Allah tealanın, Kur’anı, insanların ondan öğüt almaları için indirdiği ve Kur’anın, insanlara doğruyu ve yanlışı beyan ettiği bildiriliyor.
İnsanın başına bir dert gelince hemen rabbine yönelip yalvardığı, kendisine bir nimet verilince de daha önceki durumunu unutup Allaha eşler koşmaya başladığı ifade ediliyor. Bunların hepsi Allah'ın birliğini ve gücünü gösteren parlak delillerdir.
Bu sûre, inanç konusunu açık ve seçik bir şekilde ele alır. Suçlu kâfirlerin âhirette ki, apaçık hüsran sahnesinin perdelerini açar. Şöyle ki, onlar çeşit çeşit azabı tadarlar. Üstlerinden ve altlarından onları ateşten gölgeler kaplar. Allaha yönelenlere ise müjdelerin bulunduğu haber veriliyor.
Bu mübarek sûre, bir tek ilâha ibâdet eden ile, işitmeyen ve cevap vermeyen birçok ilâha ibadet eden arasındaki büyük farkı açıklayacak bir misâl getirir. Bu, birbirleriyle hasım ortakların sahip olduğu bir köle ile tek bir efendinin sahip olduğu bir kölenin misâlidir. Sonra bu sûre müşriklerin, Allah'ın birliği inancını işittikleri zamanki ruh hallerini, kalplerinin daraldığını, tâğûtların adlarının anıldığını duydukları zaman ise yüzlerinin güldüğünü anlatır.
Sonra yeni yeni âyetler gelir, kendilerine ansızın ölüm gelmeden önce ya da, farkına varmadıkları bir taraftan ansızın azap onlara gelmeden önce, kulları Rablerine dönmeye çağırır. Ölüm kendilerine geldiği zaman, tevbe ve pişmanlığın fayda vermediği bir vakitte tevbe ederler ve pişman olurlar.
Bu mübarek sûre, ölüm nefhasını sonra da öldükten sonra dirilme ve haşir nefhasını ve bunların ardından gelen âhiret korku ve şiddetlerini anlatarak sona erer. Büyük haşir gününü anlatır. Doğruyu tasdik eden takva sahiblerini Allah o gün, bağışlayacağı ve onları, işlediklerinin en güzeliyle mükafaatlandıracağı onları bölük bölük cennete, suçlu ve kötüler de bölük bölük cehenneme sevk edilirler. Peygamberler, sıddîklar, şehitler ve iyi kişilerin hazır bulunduğu o korkunç sahneyi anlatır. Bütün varlıklar, huşu ve teslimiyet içersinde Rablerine hamd ve sena ile yönelirler.
إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...