Kadiri Yolu

Âl-i İmrân Suresi 19-32. Ayetlerin Tefsiri

 

Âl-i İmrân Suresi 19-32. Ayetlerin Tefsiri

Tarih: 21.05.2024

بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم



İslam'ın çağlar boyunca Allah’ın seçtiği din olduğuna, onun bu dini açık bir şekilde Hz. Muhammed (ﷺ)’in üzerine indirmiş olduğu apaçık mucizesidir. Onu inkar eden haddi aşmış kafir olmuş ve kabul edilmeyen bir zalimdir. Mutlaka Allah onu hesaba çekecektir.

İslam hakkında bilgisizce, fütursuzca inkardan dolayı girişilecek tartışma zalimliktir. Müslümanlara düşen böyle tartışmalarda, her tartışmacı karşısında Allah’a teslim olduklarını ilan etmeli, kendilerinden başkalarını İslam'a davet etmelidirler. 

Kur’an ile hidayet bulunacağını öğretilmekte, Allah’a teslim olmak, Kuranın ayetlerine iman etmek, ayrılığa düşmemek ve İslam'a nasıl çağrıda bulunulduğu, tartışmalara karşı nasıl cevaplar verileceği öğretilmektedir. 

Allah’ın ayetlerini inkar eden, peygamberleri ve ilim adamlarını öldüren kafirlerin ahlaki yapıları bize anlatılmaktadır. Onlar için hazırlanmış olan azabı, insanlardan bir tipten bahsedilmekte ve bu tipin takındığı tavır ve takınılan tavrın sebebinden söz edilmektedir. 


Âl-i İmrân Suresi 19-32. Ayetlerin Tefsiri



اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ

19- “Muhakkak Allah katında din İslam'dır. Kitap verilenler ise kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki ihtirastan dolayı ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse şüphesiz ki Allah hesabı çabuk görendir.”

Şüphesiz ki Allah'ın şeriat olarak Peygamberi vasıtasıyla gönderdiği ve ondan başkasını kabul etmediği hak din İslam'dır. Kendilerine İncil verilen Hristiyanlar aralarındaki düşmanlıktan, başkanlık, saltanat ve hükümdarlık ihtirası yüzünden, ancak kendilerine ilim geldikten ve gerçeği tam olarak anladıktan sonra itilafa düştüler. Yani onların anlaşmazlıklarının tek sebebi bu gibi hususlar dolayısıyla üzülme sapmaları olmuştur yoksa hak kendisi üzerinde İtilaf edilmeyecek kadar açık ve seçiktir. Kim Allah'ın ayetlerini hüccet ve delillerini inkar ederse şüphesiz ki Allah hesabı  çabuk görendir.” çok çabuk ceza verir.



فَاِنْ حَٓاجُّوكَ فَقُلْ اَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلّٰهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِۜ وَقُلْ لِلَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ وَالْاُمِّيّ۪نَ ءَاَسْلَمْتُمْۜ فَاِنْ اَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوْاۚ وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِ۟



20- “Seninle tartışmaya girişirlerse: “Ben bana uyanlara birlikte kendimi Allah'a teslim ettim,” de. Kendilerine kitap verilenlere ve kitapsız ümmilere: “Siz de İslam oldunuz mu” de. Eğer İslam olurlarsa doğru yola girmişlerdir. Şayet yüz çevirirlerse sana yalnız tebliğ etmek düşer ve Allah kullarını görendir.”

Şayet Allah’ın dininin İslam olduğu veya izledikleri yolun doğruluğu, İsa  ve seni yolundan saptırmak için seninle tartışmaya girişirler ise batıl iddialarına devam edip senin ile cedeleşirlerse onlara deki: “Ben dilimle kalbimle ve bütün azalarımızla yalnızca Allah'a boyun eğip teslim oldum. bana tabi olanlar da Allah'a teslim oldular.” 

Kendilerine kitap verilen Yahudi ve Hristiyanlarla okuryazarlığı olmayan arap müşriklerine (Kitapsız ümmiler) de ki: “Teslim oldunuz mu yani, Allah'ın birliğini kabul edip ibadeti ve ilahlığı sadece ona tahsis ettiniz mi? Şayet onlar Müslüman olurlarsa, boyun eğip sadece Allah'a kulluk ederlerse, şüphesiz ki onlar, doğru yolu bulmuş olurlar. 

Eğer onlar, senin davet ettiğin tevhid inancından İslam'dan yüz çevirirlerse, Ey Muhammed bil ki sen sadece tebliğ edicisin sana düşen ancak ilahi hükümleri tebliğ etmektir. 

Allah kulların yaptıklarını çok iyi görendir. Onlara amellerinin karşılığını verecektir. Peygamber efendimiz (ﷺ) bütün insanlığın kendisini peygamber olarak kabul edip İslam dinine iman etmesi gerektiğini beyan ederek buyuruyor ki: ”Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki bu ümmetten herhangi bir kimse Yahudi ve Hristiyan da olsa beni duyduğu halde bana gönderilenlere iman etmeden ölürse mutlaka cehennemliklerden olur.” (Müslim, K. el-iman, bab:240, Hadis No. 153)



اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيّ۪نَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ وَيَقْتُلُونَ الَّذ۪ينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ


21- “Allah'ın ayetlerini inkar edenlere haksız yere peygamberleri öldürenlere ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenlere, işte onlara elem verici bir azap müjdele.”

Allah katında geçerli din İslam'dır. Herkesin ona girmekle yükümlü olduğunu, Müslüman olanlara da bu din üzerinde sebat etmek görevinin düştüğünü açıklamıştır. Peygamberleri ve hak davetçileri öldürenlere ve İslam'a girmeyi reddedenlere hazırladığı azabı açıklamaktadır. Resulüne bu gibi kimselere elim bir azabın müjdesini ver. 

Ma’kil b. Ebi Miskin, Katade ve İbn-i Cüreyce göre bu ayette zikredilen "Adaleti emredenlerden maksat, İsrail oğullarının, Allah’ın gönderdiği vahyi in­sanlara tebliğ edenleridir. İsrail oğulları, Peygamberlerini öldürdükleri gibi böyle olan insanları da öldürürlerdi. 

Bu hususta Ebu Ubeyde b. el-Cerrah diyor ki: "De­dim ki "Ey Allah'ın, Resulü, kıyamet gününde insanlardan azabı en şiddetli ola­cak olanlar kimlerdir "Resulullah (ﷺ)’da buyurdu ki: "Bir Peygamberi öldüren ve­ya kötülüğü emredip iyiliği yasaklayandır." Sonra Resulullah bu ayeti ve bun­dan sonra gelen ayeti okudu ve daha sonra şöyle buyurdu: "Ey Ebu Ubeyde, İsrail oğulları, bir günün başlangıcında kırk üç Peygamber öldürmüşlerdir. Bunun üzerine İsrail oğullarının ibadetlerini eksiksiz olarak yerine getirenlerden yüz on iki kişi, Peygamberleri öldürenlere iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya gi­rişmişler, bunun üzerine, Peygamberleri öldürenler o kimseleri de günün sonun­da öldürmüşlerdir. Aziz ve Celil olan Allah işte bu ayetinde bu kimseleri zikret­mektedir." 




اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۘ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ


22- “İşte onlar bu kimselerdir ki, dünya ve ahirette amelleri boşa gitmiştir ve onların hiç yardımcıları yoktur.”

İşte bu azabı müjdelediğin kimler dünyada da ahirette de amellerinin boşa çıkacağını kendilerine hiçbir kimsenin yardımcı olamayacağını bildirmesini emretmektedir. Uyarının kendileri hakkında söz konusu olduğu ilk kimseler Yahudilerdir. En çirkin şekliyle bu özellikler onlarda toplanmıştır. Aynı şekilde bu niteliklere sahip olan herkes bu tehdidin kapsamı içerisine girmektedir. Bu ayeti kerimede Allah'ın ayetlerini inkar ile birlikte peygamberlere, ilim adamlarına hak yolunun davetçilerine karşı cüretkar olunacağı da anlaşılmaktadır. 




اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يبًا مِنَ الْكِتَابِ يُدْعَوْنَ اِلٰى كِتَابِ اللّٰهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ يَتَوَلّٰى فَر۪يقٌ مِنْهُمْ وَهُمْ مُعْرِضُونَ


23- “Kendilerine kitaptan bir pay verilmiş olanları görmedin mi ki aralarında hüküm vermek üzere Allah'ın kitabına çağırılıyorlar da sonra onlardan bir zümre arkasını çevirerek gidiyor.” 

Ey Muhammed kendilerine Tevrat'tan biraz pay verilen o insanları görmez misin. Onlar seninle tartıştıkları bazı konularda aralarında hüküm vermesi için Allah'ın katından geldiğini kabul ettikleri Tevrat'ın hükümlerine çağrıldıkları halde İçlerinden bir grup yüz çeviriyor. Zaten onlar bile bile yüz çeviren bir topluluktur.

Rivayet edilir ki Hz. Peygamber (ﷺ) bir gün Yahudi medreselerinden birine girer. Nuaym b. Amr ve el-Haris b. Zeyd ”Senin dinin nedir, Ey Muhammed?” diye ona sorarlar. O da: ”Ben, babam İbrahim'in dini olan İslam üzerineyim” diye cevap verir. Onlar: ”İbrahim Yahudi idi” derler bunun üzerine Hz. Peygamber (ﷺ) der ki: Kitabınızı getirin: Bizimle sizin aranızda o hakem olsun!” Onlar bu teklifi reddederler ve kitaplarını getirmekten kaçınarak arkalarını dönüp giderler. Bunun üzerine bu ayet nazil olmuştur. 




ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ اِلَّٓا اَيَّامًا مَعْدُودَاتٍۖ وَغَرَّهُمْ ف۪ي د۪ينِهِمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ


24-“Bu onların: “Sayılı günlerden başka bize asla ateş dokunmayacak” demeleri yüzündendir ve uydura geldikleri yalanlar dinlerinde kendilerini aldatmıştır.”

Onların sayılı günlerden başka bizi ateş asla dokunmayacak demeleri yüzünden hak olandan bir çevriliş vardır. Onların ahirette görecekleri cezayı kendi kendilerine kolay görmeleri 40 veya 70 gün gibi kısa süre cehennemde yanıp sonra ateşten çıkarılacaklarını ümit etmelerinden kaynaklıdır. Hatırlarsanız bundan önce Bakara suresinde onlar şöyle söylüyorlardı “Tevrat'a karşı çıkabiliriz. Zira biz sadece buzağıya taptığımız gün sayısı kadar yanacağız. Onları dinleri hususunda biz Allah'ın oğulları ve dostlarıyız.” diyerek uydurmuş oldukları yalanları ve hurafeleri aldatmıştır. Taberi Tefsiri  




فَكَيْفَ اِذَا جَمَعْنَاهُمْ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ ف۪يهِ وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ




25-“Ya geleceğinde şüphe olmayan bir günde onları topladığımız ve kendilerine zulmedilmeden herkesin kazandığı tastamam ödendiği zaman halleri ne olacak?”

Gerçekleşmesinde şüphe olmayan bir günde onları toplandığı zaman, yani kıyamet gününde bunların halleri nice olacak. O günde her kişiye dünya hayatında yaptıklarının karşılığı eksiksiz olarak verilecektir. Günahlarından daha fazla olanlara azap edilmek, iyiliklerinden daha az mükafat verilmek suretiyle de o günde hiçbir kimseye zulmedilmeyecektir.

***



قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَٓاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَٓاءُۘ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَٓاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَٓاءُۜ بِيَدِكَ الْخَيْرُۜ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ


26- “De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah'ım sen mülkü dilediğine verirsin. Mülkü dilediğinden de alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır, yalnız senin elindedir. Sen hiç şüphe yok ki her şeye kadirsin.”

Ey mülkün sahibi olan Allah'ım ey dünya ve ahiret hükümranlığını elinde bulunduran Sen mülkü dilediğine verir Onu Malik yapar ve onu dilediğine Hakim kılarsın. Dilediğinden de mülkü alıp onu mahrum edersin. Mülkü ve hükümranlığı dilediğine verir, onu aziz kılarsın. Dilediğinden de mülkü ve hükümranlığı alır, düşmanlarını ona musallat ederek zelil kılarsın. Hayır ancak senin elindedir. Şüphesiz Sen, her şeye kadirsin. Senden başka hiçbir kimsenin bunlara gücü yetmez. 




تُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۘ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّۘ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ


27- "Geceyi gündüze geçirir, gündüzü geceye geçirirsin. Ölüden diriye çıkarır, diriden ölü çıkarırsın. Dilediğin kimseye de hesapsız rızık verirsin.”

Geceyi gündüze geçirirsin gündüzü geceye geçirirsin kiminin saatini kısaltır öbürünü uzatırsın. Böylelikle her ikisi de birbirine yakın süreli olur. Arkasından şundan alır öbürüne eklersin bu sefer biri uzarken öbürü kısalır daha sonra tekrar birbirlerine yaklaşırlar. İşte bu durum yılın bahar, yaz, Sonbahar ve kış mevsimlerinde böylece devam edip gider. Yine ölüden diri çıkarır, diriden ölüyü çıkarırsın. Kafirden mümin ve müminden kafir çıkartırsın. Hayatı yeryüzünden çıkarır canlıları da öldürürsün. 

Dilediğin kimseye de hesapsız rızık verirsin. Dilediğin kişiye, (senin tarafından her şeyiyle bilinmekle birlikte) sayılamayacağı hatta hesabını ve miktarını bilemeyeceği kadar çokça mal verirsin. Hesapsız rızıklandırman senin hazinelerinden eksiltmez.


لَا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللّٰهِ ف۪ي شَيْءٍ اِلَّٓا اَنْ تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقٰيةًۜ وَيُحَذِّرُكُمُ اللّٰهُ نَفْسَهُۜ وَاِلَى اللّٰهِ الْمَص۪يرُ

28- “Müminler, müminleri bırakıp da kafirleri veliler edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah ile dostluğu kalmaz. Ancak onlardan sakınmanız müstesnadır. Allah size kendisinden korkmanızı emrediyor ve dönüş Allah'adır.”

Tevhid makamına yönelmiş olan kendi zatlarını tevhid denizinin dalgalanmalarına dalarak oradaki hakikat incilerine nail olmak için hakkın hakiki zatına fani etmeyi talep ve murad eden inananlar. İlahi konularda aklı ve duyuları yetersiz kendileri karanlık olan, mahiyet ve hürriyetleri ile vücudunun nurunu örten kafirleri, müminleri bir tarafa bırakıp da veli veya Mürşit edilmesinler. Rehber edinmek maksadıyla onların sohbetlerine ve vaazlarına katılmasınlar. Veli edinmek gayesiyle onların meclislerine gitmesinler. Huylarına bezenmek ve cahiliye dostlukları kurmak amacıyla onlar ile arkadaşlık etmesinler. Özellikle yanlarında başka müminler olmadan onlarla baş başa kalmasınlar. Ola ki diğer müminler kafirlerin küfür ve nifaklarını yanındaki diğer müminlere sirayet ettirmelerine engel olurlar. Zira mizaçlar çalınır ve hastalıklar bulaşıcıdır. Özellikle de küfür ve fısk, çünkü tabiatıyla mizaçlar küfür ve fıska meyillidir. Kim bunu yaparsa kafirlerin arkadaşlığını terk etmez ve onları kendine veli edinmekten uzak durmaz ise Allah ile dostluk bağı kalmaz. Allah'ın velayetinden tevhid yolundan ayrılır kafirlere katılır onlardan addedilir. Hatta onların en kötüsü ve Allah katında cürüm ve vebal yönünden en şiddetlisi olur. Allahu Teala müminleri bundan neyhettiği halde onlar hala bundan kaçınmazlarsa bu ancak onlardan çok çok sakınıldığında olabilir, yani ancak can, mal ve ırz korkusu durumunda zaruri olarak onlarla yakın arkadaşlık olabilir. Böylece bir sakınca durumunda onlarla bu tür ilişki caizdir. Allah sizi kendisinden sakındırmaktadır. Böyle bir zaruretin mevcudiyeti ile birlikte gerçek azimet sahiplerini kendisi hakkında ciddi bir şekilde uyarmakta ve sakındırmaktadır ki, onun yasak ettiği bir suçu işlemek suretiyle onun hoşnutsuzluğundan emin olmayasınız. Gazabından gaflete düşmeyesiniz ve yasakladığı günahlar sebebiyle ondan gönlünüzü döndürmeyesiniz. Dönüş Allah'adır. 



قُلْ اِنْ تُخْفُوا مَا ف۪ي صُدُورِكُمْ اَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللّٰهُۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

29- “De ki: “İçinizde olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde ne varsa O bilir. Allah her şeye kadirdir.” 

İyi bilin ki, kafirleri dost edinip bunu içinizde gizlesenizde onu açığa vursanızda Allah onu bilir. Hiçbir şey ona gizli değildir. Göklerde ve yerde ne varsa  hepsini O bilir zerre ağırlığınca bir şey ona gizli kalmaz. Okyanuslarda ve derinliklerinde her dalganın çırpınışında her yağmur tanesinin nereye düşeceğinde, dağlarda küçük büyük olsun hiçbir şey, ona gizli kalmaz ve bütün bunlarda yalnız O’nun kudreti geçerlidir. Kötülüklerinize karşı ceza vermesi de onun kudreti kapsamı içerisindedir.


يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَرًاۚۛ وَمَا عَمِلَتْ مِنْ سُٓوءٍۚۛ تَوَدُّ لَوْ اَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُٓ اَمَدًا بَع۪يدًاۜ وَيُحَذِّرُكُمُ اللّٰهُ نَفْسَهُۜ وَاللّٰهُ رَؤُ۫فٌ بِالْعِبَادِ۟

30- “(Düşünün) O günü ki herkes ne hayır istedi ise ve ne kötülük yaptı ise karşında onu hazırlanmış bulacak; Onunla kendisi arasında uzak bir mesafe bulunmasını arzu edecektir. Allah size kendisinden korkmanızı emreder ve Allah kullarını çok esirger.”

Kıyamet gününde her bir nefis yapmış olduğu bütün hayır ve şerleri karşısında hazır bulacaktır. Mükellef o günde karşılaşacağı kendisine ait güzel amelleri sebebiyle sevinecektir, memnun kalacaktır. Çirkin amelleri sebebiyle de içinde burukluk hissederek ve o amelinden uzak olup onunla kendisi arasında uzun bir mesafe bulunmasını temenni edecektir. 

Bundan sonra yüce Rabbimiz tekidi ifadelerle tehdit ederek ve uyararak azabından ve intikamından sakınmamızı emretmektedir. Kullarının ümitsizliğine kapılarak, lütfundan umut kesmemeleri için de kullarına merhametini ve şefkatini hatırlatmaktadır. Hasan-ı Basri şöyle demiştir: ”Kullarını kendisinden korkmak için sakındırması da onlara olan merhametindendir.” 

Başkaları da şöyle söylemiştir: ”O Rahimdir. Sırat-ı müstakimi üzerinde dosdoğru yürümelerini sever. Dosdoğru dini üzerinde kalmalarını, Rasul-i kerimine tabi olmalarını sever.” 


قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

31- “De ki: ”Allah'ı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Ğafur’dur, Rahim’dir.”

Muhammed'i yol üzerinde olmadığı halde Allah'ı sevdiğini iddia edenlerin aslında bu iddialarında yalancı oldukları hükmünü vermektedir. Böyle bir kimse bütün sözlerinde ve fiillerinde Muhammed-i şeriata ve İslam dinine tabi olmadıkça yalancıdır. Bu sebepten Yüce Allah bu ayeti kerimede Allah'ı sevmenin alametinin Resulüne tabi olmak olduğunu açıklamıştır. Hak edene mağfiret layık olana da merhamet etmek ise şanı yüce Rabbimizin işlerindendir. 

Kulun Allah'ı sevmesi ise ona itaati başka  her şeye tercih etmesidir kulun Allah'ı sevmesi rabbinden razı olması ne yaparsa ona hamd etmesidir her halinde Resulüne tabi olmayı kendisine olan sevgisinin alameti  kılmıştır Müslüman olmadığı ve Resulüne tabi olmadığı halde Allah'ı sevdiği iddiasında bulunan bir kimse yalancıdır ve Allah'ın kitabı onun yalancı olduğunu vurgulamaktadır. 

“De ki Allah'ı seviyorsanız bana uyuz” İşte bu Allah'ı sevmenin alametidir onun mağfiretine layık oluşun da belirtisidir. 

“Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Ğafur’dur, Rahim’dir” Rasulüne tabi olana mağfiret eder ve onun izinden gidene merhamet eder.

Hasan-ı Basri ve İbn-i Cüreyce göre bu âyet-i kerimenin nüzul sebebi şudur: Resulullah döneminde bir kısım insanlar "Biz, rabbimizi seviyoruz." de­mişlerdir. Bunun üzerine Allah teala bu âyet-i kerimeyi indirmiş ve Hz. Muhammed'e emretmiştir ki "Biz rabbimizi seviyoruz." diyenlere de ki "Eğer sizler, gerçekten Allah'ı seviyorsanız onun Peygamberi olan bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin." Böylece Allahü Teala, Hz. Muhammed'e uymayı, sevgisi için bir alâmet, ona karşı çıkmayı da azabı için bir nişane yap­mıştır.

قُلْ اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِر۪ينَ


32- “De ki: ”Allah'a ve peygambere itaat edin.” Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki Allah kafirleri sevmez.”

Burada umumi bir emir vardır kitabın buyruklarına Allah'a itaat etmeye ve Resulüne tabi olmak suretiyle ona itaate bulunmaya ister bu avam olsun isterse Havas'tan ileri gelenlerden olsun bu emir umumidir buna muhalefet edip yüz çeviren reddedip kulak asmayan kimse kafirdir ve Allah onu sevmez ister böyle bir kimse kendi içinde Allah'ı sevdiği ve Allah'a yaklaşıp durduğu iddiasında bulunmuş olsun onun bu iddiasının yalan olduğunun delili şudur:  izlenecek yolda Resulullah 'e muhalefet etmek küfürdür. Asıl izlenilmesi gereken yol ise, o yüce resule tabi Olmaktır şayet Bütün Peygamberler ve Resuller de onun çağında bulunmuş olsaydı ona tabi olmaktan, itaatinin çerçevesine girip şeriatına uymaktan başka yapabilecekleri hiçbir şeyleri olmazdı. o zaman hayattayken ona itaat vefatından sonra ise onun sünnetine itaat söz fiil ve hallerinde ona tabi olmak suretiyle peygambere itaat etmek gerekir kim bundan yüz çevirirse o itaati kabul etmeyen kafirlerden olur Allah da o kimseyi sevmez.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs