Kadiri Yolu

 

ŞEHADETİ BOZAN HALLER

ŞEHADETİ BOZAN HALLER


Yüce Allah: "Biz seni insanların tümü için müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik" ( Sebe / 28) diye buyuruyor. 


İslam hakkında kendine bilgi ulaşan kimse, bu dini kabul etmesi gerekir. İslamı kabul etmeyen temelde kafirdir. Her kim de görünüş olarak İslam'a girer ama kalbi ile kabul etmezse o da münafıktır. Böyleleri, kafirlerden de fenadır. 


Allah:"Şüphesiz ki, münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar. Onlar için bir yardımcı da bulamazsın" (Nisa / 145) diye buyuruyor. 


İslam dairesi içine giren kişi, sonradan şehadetini bozacak bir harekette bulunur veya bu bağlamda bir söz söylerse, o da mürted olur ve dinden çıkar. Böyle birinin üzerine düşen, yaptığı hareketinden veya sözünden dolayı tevbe etmektir. Eğer tevbe etmezse, öldürülmesi hak olur.


Kişinin şehadetini bozan şeylerden bazıları söz, bazıları düşünce ve görüş, bazıları da hareket, iş ve ameller olur. 


“Kişi islam'dan çıktığını, yahut ateist olduğunu söylemesi, İslam'a veya Kur'an'a küfretmesi, yakması, tekme atması, aşağılayıcı sözler kullanması bunlara örnektir. Dinin kesinlikle haram kıldığı bir şeyi helal kabul etmek, yahut dinin temel kaynaklarından zorunlu olarak bilinen bir bilgiyi kabul etmemek de düşünce ve görüş türünde olanlara örnektir. Bir put için secde etmek, yahut kafirlerin yaptıkları gibi ibadet yapmak veya Kur'an-ı Kerim'i pisliklerin içine atmak ise, hareket tarzında olanlara örnektir.

Dinden dönen bazı kimselere, aleyhlerine kesin delil sayılabilecek bir durumun ortaya çıkabilmesi için, yaptıkları hatalarını tartışmak üzere belli bir fırsat tanınır. Bundan sonra da tevbe ve yeniden dine dönmek üzere fırsat verilir.


Tevbe edip dine dönmeleri halinde bağışlanırlar. Ancak veliyyül emr yani

yönetici isterse böyle birini azarlayabilir. Fakat bazı durumlar vardır ki, onlarla ilgili özel hükümler bulunmaktadır. Dinden dönme hareketinin tekrar etmesi, dinden dönme hareketinin özel bir şekilde meydana gelmesi, yaptığı hareketinden ötürü dinden dönmenin yanı sıra başka bir hareketin de ortaya çıkması Resulullah (a.s)'a sövmek gibi - halleri böyledir. Bunlar için tek seçenek vardır, o da ölüm cezasıdır.


Bütün durumlarda İslam şeriatı, temelden kafir olanlar, münafıklar ve dinden dönenler için belirli hükümler koymuştur. Dinden dönen (mürted) tevbe etmediği takdirde, ölüm cezasını hak eder. Böyle biri eşinden ayırt edilir, kestiği yenmez ve kendisi ile evlenmek caiz olmaz.


Konuyla ilgili olarak üzerinde bütün ilim adamlarının görüş birliğine varıp

icma ettikleri konular bulunduğu gibi, ihtilaflı meseleler de bulunmaktadır.


Dinden dönme (riddet) konusu çağımızın en karışık konularından biridir.

Bugün babaları dinden dönen ve bundan ötürü de kendileri de babalarının çizgileri üzere giden bir çok mürted bulunmaktadır. Bu gibilerle ilgili, özel hükümler söz konusudur. Yine ortalıkta, benimsemiş oldukları siyasi görüşlerinden ötürü mürted olan bir sürü insan vardır. Aynı şekilde felsefi düşünceleri nedeniyle mürted olanlar bulunmaktadır.


Bugün İslam zayıf durumdadır. İslami tebliğ hareketinin bütün bu insanlar

hakkında nasıl muamelede bulunacağı konusu zihinleri çok fazla meşgul etmiyor. Ancak yönetimde siyasi bir güce sahip olduğumuzda yahut yönetim dışında siyasi bir gücümüz olduğunda bu konu iyice karmaşık bir hal alacaktır. Dolayısıyla çeşitli meselelerle ilgili fetvaların, buna tam anlamıyla ehil olan kişilerden alınması gerekmektedir.


Kitap ve sünnetin incelenmesi halinde, şehadeti bozan şeylerle ilgisi bulunan birçok nassla karşılaşılır. Yine ilim adamlarının kitaplarındaki dinden dönme (riddet) konusu ile ilgili araştırmalarının ve bu konuda özel olarak yazılmış kitapları inceleyen kişiler, konuyla ilgisi bulunan yüzlerce mesele ile karşılaşacaktır. Çünkü her zaman ve zeminde cahiller, riddet (dinden dönme) ile ilgisi bulunan, şehadeti bozan çeşitli anlayış, uygulama, söz ve fiillere yenik düşmüşlerdir. Her neslin kendi dönemi ile ilgili meseleleri olmuştur. Yine her çağda, farklı bölgelerde farklı meseleler ortaya çıkmıştır. Bütün bölge, nesil ve zamanların meseleleri bir araya getirilince, şehadete ters pek çok şey karşımıza çıkar.


Çağımızın, geçmiş çağlardan tamamen farklı, kendine has özellikleri bulunmaktadır. Günümüzde ortaya çıkan durumlar son derece tehlikelidir. Artık her müslümana düşen, kendini dış baskılanın etkisinden kurtararak bütün sözleri, uygulama ve hareketleri konusunda nefsini hesaba çekmektir. Bazı büyüklerimiz, insanların, tehlikesinin farkında olmadan işlediği herhangi bir iş ya da söylediği bir söz dolayısıyla dinden çıkmış olabileceği korkusuyla, hanımlardan vekalet alarak nikah ve iman tazeleme işini sıkça yaptırırlardı. Nefislerimizi sürekli gözetim ve denetleme altında tutmamızın ne derece önemli olduğuna

işareti açısından şu sahih hadis-i şerifi aktarmamız yeterli olacaktır:


"Kul, hiç önemsemeden Allahu Teala'yı kızdıracak bir söz söyler, ancak bu yüzden yetmiş güz cehennemde kalır." (Buhari (11/308), Müslim (4/2290),Tirmizi (4/557))


Bu hadisi şerifin anlamı içerisine giren ilk şeyler, bizim burada üzerinde durduğumuz meselelerdir. Yani bizim burada dikkat çektiğimiz şekilde, insanların dinden çıkmaları konusu, bu hadisin işaret ettiği konuların başında gelmektedir.


Yüce Allah şöyle buyuruyor: "İman ettikten sonra küfre düşüp sonra küfürlerinde ileri gidenlerin tevbeleri kabul edilmez." (Ali İmran / 90)


"Onlar yoldan sapınca, Allah da onların kalplerini saptırmıştı." (Saff / 5)


"Onunla saptırdığı yalnız fasıklardır ki, onlar Allah'la yapılan sözleşmeyi (ahdi), kabulden sonra bozarlar. Allah’ın birleştirilmesini buyurduğu şeyi ayırırlar ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. Zarara uğrayanlar işte bunlardır.” (Bakara / 26-27)


Dinde bidatlar ve amellerde fıska düşme ayrıca dinden ve dinin hükümlerinden uzaklaşma değiştirme anlamında olabilecek değişiklikler  yapanlar olacaktır. Bir hadiste; “....Bazı kimseler yolunu kaybetmiş hayvanların uzaklaştırılmaları gibi, Havz’ın başından uzaklaştırılırlar. Ben: “Nereye, gelin” derim. Bunun üzerine: “Onlar senden sonra (dini) değiştirtiler” denilir. Bu kez ben de: “Uzaklaşın, uzaklaşın” derim.” 

Başka bir rivayette: “Ben: “Onlar benim ashabımdır” derim. “Sen onların senden sonra neler işlediklerini bilmiyormusun? Vallahi, onlar ökçeleri üzerine geri dönmekten geri kalmadılar denilir.” 


Resulullah'ın vefatından sonra dinden dönerek öldürülenler oldu. Seçkin ashabın dışında sonradan dini mübine girip ve Resulullah'ın vefatından sonra dönüş yapanlar da olmuştu, daha sonra bazıları tekrar İslam'a geri dönmüşlerdir. İşte ilim adamlarının “Ayakları üstünde geri gitme”yle kastedilen anlamın şu olduğunu söylemişlerdir: Bazı kimseler, Resulullah (sav)’in zamanında ulaşmış olduğu dereceden daha aşağılara indiler. Böylelikle bir takım insanlar, Havz-ı Kevser’in başına ulaşmalarına engel olacak bir durum içerisine düşmüş oldular. 


Bir mümin diğer mümini lanetlemez, onu öldürmek gibidir. Kim dünyalığını artırmak amacıyla yalan bir iddiada bulunursa, Allahu Teala ona darlık verir. Kim bir müminin kafirlikle suçlarsa, onu öldürmüş gibidir. Kim kendini bir şeyle keserse kıyamet gününde onunla kesilir. Bir mümine kafir diye hitap edilmez ederse onu öldürmüş gibidir. Bir kimseye kafirlik veya fasıklık ithamında bulunulursa eğer bu itham doğru değilse bu sözü söyleyen kişi o sıfatı kazanmış olur veya söylediği duruma kendisi düşer. “Kim dinini değiştirirse onu öldürünüz” Buhari’de geçmekte olan hadisi şerifte böyle bir emir vardır. Yine bir kimse “Ben İslam'dan uzağım” derse müslümanlık ondan uzaklaşmış olur ve aynen söylediği gibi olur. Yine Buhari ve Müslim’de “Kim bize karşı silaha sarılırsa o bizden değildir.”


Şehadeti bozan şeyler ve bunların sıralanışı


1- İnsanı dinden dönmeye ve küfre düşüren haller; ehl-i sünnet ve’l cemaat bir kimsenin küfürle itham edilmesini gerektirecek kesin delil ortaya çıkmadıkça, tekfirde bulunmaz. Tekfir konusunda ileri gitmek çok tehlikelidir. Hiçbir yoruma yol bırakmayacak şekilde gün gibi ortaya çıkan bir durum olduğunda, yahut fetvaya ehil kişilerin riddet (dinden dönme) olduğunda hükmettikleri konularda tekfir yoluna başvurulur. “Küfür, resulullah (sav)’dan bize kesin bilgi ile ulaşmış olan herhangi bir şeyi tasdik etmemek ve kabul etmemektir.”


2- Şehadeti bozan şeyler çeşit çeşittir. Bazıları inançla, bazıları hareket ve işle, bazıları sözle iligilidir.


İnançla ilgili olanlar, 


Şanı yüce olan yaratıcıyı inkar etmek; O'nun kemal sıfatlarından herhangi birini kabul etmemek; uzak olduğu bir şeyle O'nu vasfetmek, Allah'ın 'üçün üçüncüsü' olduğunu, yahut O'nun maddi bir bedeni olduğunu veya ilmi ile her şeyi kuşatamadığını, ya da çocuğunun, eşinin, ortağının ve yardımcısının bulunduğunu ileri sürmek; Hakk Teala'yı cehalet, acizlik, yorulma gibi şanına yakışmayacak herhangi bir sıfatla vasfetmek gibi. Hak Teala bütün bu iddialardan uzak ve pek uludur.


Şehadeti bozan şeylerden inançla ilgili olanların, peygamber inancına ait olanları arasında da şunları zikredebiliriz:


Haklarında, peygamberlikleri konusunda kesin bilgi ulaşmış olan peygamberleri veya bunlardan sadece birini inkar etmek. Hz. Muhammed (a.s)'in insanların tümüne gönderilmiş bir peygamber veya peygamberlerin sonuncusu olduğuna inanmamak…


Şehadeti bozan şeylerden inançla ilgili olanların, vahiyle bildirilenlere inanma konusuna ait olanlar arasında da şunları sıralayabiliriz:


Kıyamet gününde yeniden dirilme olacağını, bu dirilmenin hem ruh, hem beden ile olacağını inkar etmek. Ahiretteki nimetlerin de, azabın da ruha ait olduğunu, bunların bedenle bir ilgisinin olmayacağını ileri sürmek. Melekleri, cinleri ve vahiy yoluyla bildirilmiş semavi kitapları, Kur'an-ı Kerim'in tamamını veya Kur'an-ı Kerim'den sadece bir ayeti inkar etmek… Namaz ve oruç gibi, İslam'ın beş farzı arasında yer alan şeylerden birini inkar etmek de şehadeti bozan şeylerin inançla ilgili olanları arasındadır.


3- Dinimizden zorunlu olarak bilinen, yani seçkin tabakanın da, ümmetin

genelinin de bilebildiği dine ait olduğu kesin olan herhangi bir şeye karşı çıkmak da şehadeti bozan unsurlar arasındadır. 


Bu tür bilgiler de, Kur'an-ı Kerim'de yer alıp nasıl bir anlam taşıdığı, neyin kastedildiği açık seçik bir şekilde anlaşılan, anlamı ve delaleti hakkında bir ihtilaf bulunmayan nasslardır. Delaleti kesin olan hadisler yoluyla elde edilen bilgiler ya da bütün sahabenin sukuti olarak değil de kavli olarak (yani bir konuda susmak bir görüş beyan etmemek şeklinde değil de görüş bildirmek şeklinde) üzerinde icma ettikleri, bu icmaları da mütevatir rivayetlerle bildirilmiş olan hükümlerle ilgili olan bilgiler de bunlardandır. Buna göre, icma ile haramlığına hükmedilmiş olan bir şey, dinden zorunlu olarak bilinenler arasına girer ve böyle bir şeyi helal saymak da şehadeti bozar.


İmam Nevevi şöyle söylemiştir: "Bütün ümmetin, üzerinde icma ettiği ve yaygın olarak bilinen hükümleri kabul etmemek de şehadeti bozan unsurlar arasındadır. Beş vakit namazın, ramazan orucunun, cünüplükten dolayı gusletmenin farzlığı, zinanın ve içki içmenin, kafir veya müşrik, ateist vb. gibilerle evlenmenin haramlığı ve benzeri hükümlerden birinin inkarı da böyledir. Ancak kişi İslam'a yeni girmiş ve İslam'ın hükümlerini henüz tam olarak öğrenmemiş olursa mazur sayılır. Böyle biri, İslam'ın hükümlerinden henüz öğrenmemiş olduğu bir şeyi inkar ettiğinden dolayı tekfir edilmez.


Ancak bir kadınla teyzesini ya da halasını aynı nikah altında birleştirmenin haramlığı, birini kasıtlı olarak öldürenin öldürdüğüne mirasçı olamayacağı, dedenin mirasta altıda bir hisse (babanın bulunmaması durumunda -Çeviren) alacağı ve buna benzer hükümler gibi üzerinde icma vuku bulmuş olmakla birlikte, yaygın olarak bilinmeyen, sadece ilimle ilgilenenler tarafından bilinen hükümlerden birini inkar eden tekfir edilemez. Bu gibi hükümleri inkar eden kişi, bu hükümler hakkındaki bilgilerin pek yaygın olmaması sebebi ile mazur sayılır."


4- İnsanı küfre götüren sözlerin başında Allah (cc) hakkında düşünülmesi mümkün olmayan bir şey söylemek gelir. Örneğin; Allahu Teala'nın bilgisiz olduğunu ileri sürmek veya bu türde sözler sarf etmek. Yine imanın ve İslam'ın esaslarından biri ile alay etmek de küfür sözlerindendir. Aynı şekilde örneğin zekata pek anlam veremediğini veya İslam'ın insanlığa mutluluk getireceğine inanmadığını ve İslam'ın bir hayat nizamı ortaya koyamayacağı düşüncesi taşıdığını söylemek de küfür sözlerindendir. Küfür inançlarını kabul ettiğini söylemek de insanı küfre götürür. Allahu Teala'nın adaletine, hükmüne, gücünün her şeyi kapladığına itiraz etmek ve Allahu Teala'nın zulmettiği iddiasında bulunmak da küfürdür.


5-İnsanı küfre götüren hareketlere örnek olarak şunları söyleyebiliriz:

Herhangi bir zorlanmaya uğramadan ve benimseyerek küfre işaret eden bir sembolü üzerine takmak. Mushafı küçümseyerek parçalamak ve pisliklerin içine atmak. Yahut bir puta secde etmek...


6- Şehadet davasına ters düşen konular: 

a) İtikadi anlamda, Allahu Tealadan başkasına tevekkül edip güvenmek.

Yüce Allah şöyle buyuruyor:

"Eğer müminler iseniz, yalnızca Allahu Teala'ya tevekkül ediniz." (Maide Suresi: 23)

b) Kişinin görünen ve görünmeyen, hissedilen ve edilmeyen, üzerindeki

tüm nimetlerin Allahu Teala'nın bir ihsanı olduğunu, başımıza gelen şeylerinAllah'tan olduğunu ve Allahu Teala'nın dilediğine vermem, dilediğine verme gücüne sahip olduğunu kabul etmemesi.

c)  Allah'tan başkasının, mutlak anlamda Emir ve yasak koyma, helal ve haram kılma, mutlak manada bir şeriat( Hayat düzeni) belirleme hakkının olduğunu ileri sürmek.

 Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

“ iyi bilin ki, yaratma ve emir yalnız Allah'ındır.”  Araf 54

“ hüküm ancak Allah'ındır.” Yusuf 67

d)  Dünya hayatını ahirete tercih etmek, ahireti inkar anlamında tek Gaye olarak dünyayı seçmek. Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“ uğrayacakları Çetin azaptan dolayı Vay kafirlerin haline. Onlar dünya hayatını ahirete tercih ederler.”  İbrahim 2-3

e)  Allah'ın haram kıldığı bir şeyi helal saymak helal olmasını istemek veya müçtehit İmamlar arasında helal olduğu konusunda herhangi bir itiraf bulunmayan bir şeyi haram saymak Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

“ dilinizin yalan üzere vasfedilmesi ile,” şu haram, bu helaldir” demeyin. çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz.” Nahl Suresi 116


f)  küfür ve nifak ehline Sevgi besleyip iman ve Tevhid ehlinden hoşlanmamak. Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“ Ey iman edenler, Yahudileri ve hıristiyanları kendinize dost edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin dostudurlar…” Maide 51


7-  Fıkıhçıların konu ile ilgili açıklamalarına göre Allahu Teala'nın indirdiğinden başka bir şeyiyle hükmetmek de şehadete ters düşen şeylerdir. Hanefi alimlerinden olan İbn ebi’l İzz, Tahavi'nin yazmış olduğu akaid kitabına yazdığı şehre konuyla ilgili olarak şöyle demektedir: 


“Kişinin Allah'ın indirdiği ile hükmetmesi meselesi, hakimin (hükmü verenin) inancı ile bağlantılıdır. Eğer Allah'ın indirdiği ile hükmetmenin üzerine farz olmadığı ve kendinin istediği şekilde hükmetmekte muayyer olduğu inancı ile yahut Allah tarafından bildirilmiş bir hüküm olduğu bile bile basite alarak hükmünü verirse, bu en büyük küfürdür.”


Şehadetin bozulması konusu oldukça geniş bir meseledir bu konu incelikleriyle ele almaya kalkışılırsa, çok uzun sürecek hatta üzerinde ciltlerce kitap bile yazılabilir. Onun için ehli sünnet vel cemaat mezhebinin ölçülerini gözeterek yazılmış olan akaid kitaplarını mutlaka araştırıp okumak gerekir. 

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar