Sıffın Muharebesi
Hazret-i Ali, hazırladığı seksen bin kişilik ordusu ile Kûfe'den hareket etti. Rakka mevkiinde Fırat Nehri'ni geçerek Suriye ile Babil hududunda bulunan Siffin Ovası'nda ordugâh kurdu. Suriye ordusunun başkumandanı Amr ibni'l-As, Hz. Muaviye'den aldığı emir üzerine ordusu ile Siffin'e doğru ilerledi. Askerî bakımdan stratejik bazı mevkileri ele geçirerek, Hz. Ali'nin ordusunu sudan mahrum etmek idi. Hicrî 36. yılın Zilhicce ayında (Haziran 657) karşı karşıya gelen iki ordu, son hazırlıklarını yapmakla meşgul oldular. Hz. Ali, ordusunun su yollarının kesildiğinin farkına varır varmaz, hemen taarruzî bir hareket yaparak Suriye ordusunu su yolundan geri attı.
Bu vaziyet karşısında hasmını kötü duruma düşürmek isteyen Muaviye'nin kendisi müşkil duruma düştü. Fakat Hz. Ali, hasmının susuz kalmasına rıza göstermeyerek, onların sudan mani olunmamasını emretti. Böylece iki tarafın askeri de suya gidiyor ve su başında sohbet ediyorlardı. Bu durum, herkeste sulhun yakın ve muhakkak olduğu kanaatini uyandırıyordu.
Hazret-i Ali, harbe başlamadan önce tekrar sulh teşebbüslerinde bulundu. Bazı kıymetli ve muhterem şahısları Hz. Muaviye'ye göndererek sulhu tavsiye ettirdi. İki tarafın da ulema, fudala ve huffazlarının, müslümanların birbirlerinin kanlarını dökmemeleri için çok gayret sarfettikleri görüldü. Bunun için muharebe üç aya yakın bir müddet tehire uğradı. Bu zaman içinde rivayete göre, 85 kere savaş kararı verildiği halde, bunların çalışmaları neticesinde savaş gecikti. Ashabtan Ebu Derda ile Ebu İmmametü'l-Bahili, Muaviye'nin yanına giderek, onunla konuştular. Fakat bu müdahale de bir fayda vermedi.
Nihayet H. 37 yılın Safer ayı başlarında (M. 657 Ağustos) iki taraf birbirine karşı son derece şiddetli hücuma gitti. İki tarafın birbirine karşı gösterdiği merhametsizlik, tüyler ürpertecek derecede idi. Binlerce müslümanın kanı aktı, binlerce kadın dul kaldı ve binlerce çocuk öksüz oldu.
Hazret-i Ali, savaşı kısa kesmek için ordusuna tesirli bir hitabede bulundu. Asker, bu hitabe karşısında kendinden geçercesine savaşa atıldı. Bu arada, Hz. Ali, mücadeleye bir son vermek için Hz. Muaviye'yi mübarezeye davet etti. Fakat Hz. Muaviye bundan kaçındı.
Bu hareketi takbih eden Amr ibni'l-As, Hz. Muaviye'ye karşı acı konuşarak kendisi ortaya çıktı. Amr ibni'l-As, Hazreti Ali'nin karşısında duracak bir cengâver olmadığından, Hz. Ali bir darbe ile onu atından aşağı yuvarladı.
Muharebe böylece, günlerce devam etti. Suriye ordusu oldukça yıprandı. Bunu gören Hz. Muaviye, muharebeye bir son vermek istedi ise de Hz. Ali, fitne ve fesadın tamamiyle imha edilmek üzere olduğunu görerek, Muaviye'nin teklifini reddetti. Talih artık Hz. Ali'ye gülüyordu. Fakat, durumunun kötü olduğunu anlayan Muaviye ordusu başkumandanı Amr ibni'l-As, hileye başvurmaktan başka çare göremedi. Ertesi gün Suriye ordusu muharebe meydanına çıkararak, Amr ibni'l-As, Şam'daki meşhur mushafı beş askerin mizheraklarının ucuna taktırdı. Ayrıca, ordunun içinde kimin mushafi varsa onu da mızrağının ucuna takmasını emretti. Böylece Suriye ordusu ileri gelenleri, Hz. Ali'nin ordusuna aklaşarak: "İkimiz arasında Kitabullah hakem olsun" diye bağırmaya başladılar. (H.37. Safer-M. 657 Ağustos)
Hazret-i Ali ve ordusunun başkumandanı Eşter Nehai, bunun bir harp hilesi olduğunu anlayarak, askerlerine hücum emrini verdilerse de, Iraklı askerler, bu emri dinlemeyerek Kur'ân'ın hakem olarak kabulü için yapılan teklifin yerinde olduğunu söylediler ve savaşa girişmediler halbuki eşler nihai kati bir zafer kazanmak üzere idi. Hz Ali ordunun ısrarı üzerine çaresiz ricat geri çekilme emri vermek mecburiyetinde kaldı silahlar kınlarına sokuldu iki tarafın ulema ve fukuhası mübaheseye giriştiler neticede imamet meselesinin hakem vasıtasıyla haline karar verdiler.
إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...