Kadiri Yolu

 

Ashabın Medine’ye Hicreti

Siret-i Nebi 

Ders Notları


بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم


Ashabın Medine’ye Hicreti

Mekke döneminde Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’in ilk ashabı tevhid ve ibadetle yükümlü tutulmuşlar ve kendilerinden istenileni yerine getirmişlerdir. İnançlarından ötürü türlü eziyetlere maruz kaldıklarında kendilerinden sabretmeleri, karşılık vermemeleri ve Allah’ın emrine teslim olmaları istenmiş, bunu da yerine getirmişlerdir. Vatan sevgisi nefiste var olan bir duygu olduğu halde onlar hicret etmekle emronulduklarında, yaşadıkları toprakları terk edip göç etmişlerdir. 

Sonra ensarla beraber kendi halklarına ve kabilelerine karşı savaşmışlardır. Bütün bunların sonunda, nefis, arzu ve isyandan kendini soyutlamış bir nesil ortaya çıkmıştır ki, böyle bir neslin tarihte başka bir eşi benzeri yoktur.

c Bu şekilde islam davetini taşıyan temeller  atılımış ve bu temeller üzerinden islam bütün dünyaya sunulmuştur. O yüzden takvimimiz hicretle başlamıştır.

Şeyh Ebu’l Hasan en-Nedvi’nin es-Siretu’n Nebeviyye isimli eserinde Medineye hicretle alakalı olarak şöyle bir not düşer: “Allahü Teala'nın Medine'ye hicret Yurdu ve davet merkezi olarak seçmesindeki hikmette, cenab-ı Hakk'ın Medine ehline ikramı dışında, Allah azze ve celle'den başka kimsenin bilemeyeceği pek çok Sırlar gizlidir. Medine Arap yarımadasındaki hiçbir şehirde olmayan doğal bir stratejik konuma sahiptir. batısında el vebre Kayalık bölgesi, doğusunda bakım Kayalık bölgesi bulunmaktadır. Medine'nin sadece Kuzey tarafının önü açıktır. Orayı da Ahzap savaşında Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) Hendek kazdırarak muhafaza altına almıştır. Medine'nin çevresindeki diğer mıntıkalar ise keşif hurma ağaçları ve bitkilerle kaplı olup ordunun saflar şeklinde, Askeri nizamı muhafaza ederek geçebileceği yollara sahip değildir. O mıntıkada sadece dar yollar bulunmaktadır. Küçük askeri birlikler bile, o mıntıkada askeri düzeni bozup, düşmanın ilerlemesine mani olabilirler.” 

Hz Peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) hicretten önce ashabına söylediği şu sözler Medine'nin hicret yeri olarak seçimindeki ilahi hikmete işaret etmektedir: “Doğrusu sizin hicret edeceğiniz diyarı gördüm. Orası iki kara taştık bölge arasında ki hurmalıktır.” 

Gerek Evs ve gerek Hazreç kabileleri ve gerekse Medine ehli olsun hepsi güçlü, on. özgürlüklerine düşkün, kimseye boyun eğmeyen bir tabiatları vardı. Hiçbir kabileye veya Sultan'a haraç vermezlerdi. onların bu tabiatlarını ev kabilesinin ileri gelenlerinden olan saat Bin Muaz'ın Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'e söylemiş olduğu şu sözden anlamak mümkündür: “Biz ve o kavim Allah'a ortak koşuyor ve putlara tapıyor. Allah'a ibadet etmiyor, onu tanımıyorduk. Ancak onlar, ikram edilme ve satın alma dışında tek bir hurmaya dahi tamah edip yemezlerdi.”

Yaşadığımız yüzyılda hicret hakkında çeşitli yazarlar yazmışlar ve farklı misyonlar yüklemişlerdir. “Hicret, belli bir yerde güvenlik ve istikrar içinde yaşayan ve oraya kök salmış bir insanın, çıkarlarını hiçe sayarak, mallarını feda edip, canını kurtarmaya, nefsini zorlamaya yönelmesidir. O yaşadığı toprakları terk ederken meçhul bir geleceğe doğru yol aldığını, yolun başında veya sonunda helak olabileceğini çok iyi bilmektedir. Gideceği yerde kendisini acaba hangi sıkıntı ve üzüntüler beklemektedir? 

Şayet hicret olayı, kişisel bir serüven olsaydı muhacirlere  nereye yöneleceğini bilmeyen maceracılar gözüyle bakılabillirdi. Oysa muhacirler, eşlerini ve çocuklarını da yanlarına alarak yaşadıkları ülkeyi bir uçtan bir uca katetmekte, üstelik bu yükümlülüğü gönül rahatlığı ve isteyerek yerine getirmektedirler. 

Doğrusu bu dağlar kadar ağır bir yükü taşıdığı halde ezilmeyen bir inancın neticesidir. kime iman Elbette göklerin ve yerin sahibi dünyada ve ahirette hamd kendisine mahsus olan Allah'a iman O hakimdir habirdir.

Bu güçlüklere ancak müminler tahammül edebilirdi. Zayıf şahsiyetli ve korkak insanlar böylesi bir işi başaramazdı. Nitekim bunlar hakkında Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: “Eğer onlara “kendinizi öldürün, yahut yurtlarınızdan çıkın” diye emretmiş olsaydık içlerinden pek azı müstesna, bunu yapmazlardı.” Nisa 66

Halbuki Mekke'de Hz Muhammed (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'le bir araya gelen, ondan hidayet nuru alıp, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler kendilerine: “İslamı yüceltip geleceğini teminat altına alacağınız yere hicret edin” denildiğinde hemen yola koyulmuşlardır.” 

İbn Abbas (Ra)’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Hz Peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) Mekke'de 13 sene peygamber olarak kaldı. daha sonra ona: “ ve şöyle niyaz et: Rabbim! gireceğim yere dürüstlükle girmemi sağlığa; çıkacağım yerden de dürüstlük de çıkmamı sağla” İsra 80 ayeti nazil oldu Bunun üzerine hicret etti.” el-hakim

Cerir Radıyallahu rivayet ettiğine göre hazreti peygamber(صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) Şöyle buyurmuştur: “Allah bana şöyle vahyetti: bu üç beldeden hangisine konuk olursan, orası senin  hicret yurdundur. Medine, Bahreyn veya Kınserin (Halebe yakın bir beldedir.”

Hz Aişe (Ra)'dan Şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hz Peygamber(صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) Müslümanlara şöyle buyurdu: “Hicret edeceğiniz diyar bana gösterildi. İki kara taşlık mıntıka arasında, üzerinde hurma ağaçları olan tuzlu bir arazi.” el-Hakim 

el-Bera (ra)’nın şöyle dediği rivayet edildi: “Muhacirlerden bize ilk gelen, Abduldar bin kusay oğullarının kardeşi Musab Bin Umeyr idi. o da dedim ki: “ Resulullah(صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) hicret etmedi mi? şöyle dedi “ o henüz yerinde, Ashabı ise izindeler.” Taberani

Buhari'de bir hadis-i şerifte: “ Resulullah(صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’ın ashabından yanımıza ilk gelen Musab Bin Umeyr ve ibn Ümmi Mektum idi. O ikisi bize Kur'an öğretmeye başladılar. Sonra Ammar, Bilal ve Sa’d geldiler. Daha sonra 40 kişi ile beraber Ömer Bin Hattab geldi. Sonra Hz Peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) geldi. Medine'nin hiçbir şeye, onun gelişi kadar sevindiklerini görmemiştir. Oğlan ne kız çocukları şöyle bağrışıyorlardı: “Bu gelen Resulullah”  Hz. Peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) geldiğinde “ Ulu rabbinin adını tesbih ve takdis et” Ala / 1. ayet ve benzeri sureler okudu.” 

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar