Siretü'n Nebeviyye
Ders Notları
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Resulullah (Sav)’in Medine’ye Hicreti
Hz. Ali (ra)’dan şöyle rivayet edilmiştir: “Hz Peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) Cebrail (As)’a “Kim benimle beraber hicret edecek? diye sordu. Cebrail (As) da Ebubekir (Ra) dedi.”
İbn Abbas (Ra): “Allahu Teala'yı inkar edenler seni bir yere kapatmak için düzen kuruyorlardı.” Enfal/30 ayeti hakkında şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Kureyşliler geceleyin istişare ettiler. Bunlardan bazıları Nebi (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'i kastederek onu sabah kalkınca iple bağlayın dediler. Bazıları onu öldürün diğer bir kısmı da memleketinden çıkarıp sürgün edin dediler. Allahu Teala bu durumu Resulüne bildirdi. Bunun üzerine Hz. Ali geceyi Nebi (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'in yatağında geçirdi. Nebi (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) yola çıkıp mağaraya vardı. Müşrikler Resulullah (Sav)'e hücum ettiler. Nebi (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'in yerine Hz. Ali (ra) yatağında gördüler. Allahü Teala hilelerini boşa çıkartmıştı. “Arkadaşın nerede?” diye sordular. Hz. Ali (Ra): “Bilmiyorum” dedi. Sonra izini takip edip, dağa çıktıklarında kafaları karıştı. Dağa çıkıp mağaraya uğradıklarında, mağaranın kapısı önündeki örümcek ağını gördüler. Bunun üzerine, “Şayet buraya girmiş olsaydı kapının önündeki bu örümcek ağı olmazdı.” dediler ve böylece Nebi (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) o mağarada üç gece kaldı.” Ahmet Bin Hanbel, Müsned
İbn Abbas (Ra) Şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) Mekke'den çıkarken şöyle dedi: “Allah'a yemin olsun ki senden ayrılıyorum. Ben biliyorum ki, sen Allah'ın en sevgili ve Allah'ın en kıymetli beldesisin. Eğer senin ahalin beni çıkartmasaydı, senden ayrılmazdım. Ey Rabbim Abdulmenaf Oğulları, şayet bu işin, benden sonra sorunları iseniz, gecenin veya gündüzün, herhangi bir saatinde, Allah'ın evinde tavaf etmek isteyenlere mani olmayınız! Şayet Kureyş'i daha da azdırmayacağını bilsem, onları Allah katında neyin beklediğini haber verirdim. Allah'ım geçmişlerine (acı) vebali tattırdın, sonrakilerine de nasiplerini tattır.”
Hz. Ebubekir (Ra) mağaradayken müşriklerin başımızın üstünde duran ayaklarına baktım ve Resulullah'a dedim ki: “Ey Allah'ın Resulü onlardan birisi ayaklarının altına baksa bizi görecek! Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم), Ey Ebubekir, üçüncüleri Allah olan iki kişi hakkında ne tahmin edersin” buyurdu. Buhari ve Müslim
El-Bera b. Azib (Ra)'dan şöyle bir rivayet vardır: “Ebubekir (Ra) babamın evindeyken yanına gidip ondan eyer satın aldı. Babama oğlunu gönder onu taşısın dedi. Bera anlatıyor: “Eyeri beraber taşıdık. Babam ise eyer'in parasını sayarak çıkarken, Ey Ebubekir mağarada Resulullah ile geceyi geçirdiğinizde ne yaptığınızı bana anlat dedi. O da evet geceyi geçirdik. Ertesi gün öğlen sıcağa başlayınca yollar boşaldı, kimse geçemez oldu. Bize gölgesinden güneş gelmeyen uzun bir taş kaldırıldı ve o taşın gölgesine indik. Nebi (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'e elimle uyuyacağı bir yer yaptım ve o yerin üstüne bir yaygı serdim. Uyu ey Allah'ın Resulü ben etrafı gözetleyeyim dedim ve Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) uyudu. Etrafı gözetleme için çıktığında bir çobanın koyunları ile birlikte gölgesinden yararlanmak için taşa doğru geldiğini gördüm. Ey çocuk sen kimin çocuğusun? dediğimde Medine'den birisinin dedi. Koyunların da süt var mı? diye sordum. O da evet dedi. Bana süt sağar mısın deyince de, “evet” dedi. Bir koyun yakaladı ve ona koyunun göğsünü topraktan kıldan ve pislikten temizlemesini söyledim. Bera'nın koynunun göğsünü temizlerken bir elini diğerine vurduğunu gördüm. Sonra geniş bir kaba biraz süt sağdı. Bu kabı Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) su içerken ve abdest alırken kullanması için yanıma almıştım. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'e geldiğimde onu uyandırmak istemedim ve uyanıncaya kadar bekledim. Sütün kabının üzerine, soğuması için biraz su döktüm. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) uyanınca, ona iç ya resulallah dedim. O da kanıncaya kadar içti ve gitme zamanı geldi mi diye sordu. Ben de evet dedim. Güneş batıya doğru yöneldiğinde yola çıktık. Süraka Bin Malik peşimize düştü. Ey Allah'ın Resulü takip ediliyoruz dedim. O da üzülme Allah Teala bizimle dedi. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) ona beddua etti ve atının ayakları karnına kadar kuma gömüldü. Süraka: “Siz bana beddua ettiniz, bana kurtulmam için dua edin ki sizi arayanlara mani olayım” dedi. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) ona kurtulması için dua etti. O, bunun üzerine burada olanlara ben yeterim diyerek karşılaştığı herkesi geri çevirdi. Hz Ebubekir (Ra) bize verdiği sözü böylece tuttu dedi.
Hicret esnasında Abdullah Bin Ureykid kılavuzluk yapmıştır. Kinâne kabilesinden beni Leys kolundan olan bu kişi Hz Ebubekir (Ra) yolculuklarında Kılavuz olması için tutmuştu. Bu olayda herhangi bir iş için müslüman bulunmadığında güvenilir bir kafirden yararlanmanın caiz olduğuna bir delil vardır. O kılavuz onları öyle bir yoldan götürdü ki, o yolda güvenlik için gereken her şeyi nazarı dikkate almıştı. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'de ona bu konuda teslim olmuştu. Bunda da güvenlik için ihtiyatlı olmanın sünnet-i Nebeviyeden olduğuna dair açık bir delil görmekteyiz.
Urve bin Zübeyir radıyallah Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) ile Şam'dan gelen Beyaz giyinmiş Müslüman tüccarlarla yolda karşılaşmalarını anlatırken: “ onu dinlediğini söylediğini rivayet etti. Medine'deki Müslümanlar ise Nebi (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'in Mekke'den ayrıldığını işittiklerinde her gün erkenden Medine kenarına gelip güneş kendilerini rahatsız edinceye kadar onu bekliyorlardı. Yine bir gün uzunca bir müddet bekledikten sonra evlerine döndüklerinde yahudilerden birisi bir evin damına çıkarak Resulullah(صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'i gözetlemeye başladı. Yahudi Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'i ve ashabının beyazlar içinde geldiklerini görünce, kendini tutamayıp, gücünün yettiği kadar bağırdı: “Ey Arap toplumu, işte şu gelen beklediğiniz dostunuzdur.” bunun üzerine müslümanlar koşarak Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'e karşıladılar.” Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) ilk önce Kuba köyüne geldi. Kuba’da beni Amr Bin Affın kardeşi olan Kulsüm bin Harem'in yanına gitti. Yine denilir ki Nebi (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) Sad bin Hayseme’nin yanına geldi ve Amr bin Avf diyarında pazartesi, salı, çarşamba ve perşembe günlerini geçirip mescitlerini inşa ettikten sonra Beni Amr bin Avf diyarından ayrıldı. Beni Salim bin Avf diyarına geldiğinde cuma vakti erişti. Cuma namazını orada ki vadinin içinde bulunan camide kıldı. Rasulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) İlk hutbeyi burada okudu: “Ey insanlar! Her şeyden önce kendi nefsimize dikkat ediniz: Biliniz ki, sizden biri öldüğü zaman sürüsünü çobansız bırakıp, hiçbir tercüman ve arabulucuya muhtaç olmayan Rabbi ile karşılaştığında, Allah ona: “Sana benim elçim gelmedi mi? Ben sana hadsiz hesapsız mal mülk vermedin mi? O halde sen bana ne getirdin?” dediği zaman, o adam sağına ve soluna bakar, ama yardımına gelecek hiçbir kimseyi bulamayıp, karşısındaki Cehennemi görür. Öyleyse sizlerden kim bu ateşten kendini korumak istiyorsa, bir parça hurma ile bile de olsa sadaka verir. Elinde sadaka olarak verecek hiçbir şeyi yoksa güzel bir söz söylesin. Zira yapılan bir iyilik Allah tarafından sahip olduğu değerin 10 ile 100 katıyla ödüllendirilir. Selam üzerinize olsun.” İbni Hişan s.340 Daha sonra Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem akrabaları olan Neccar oğullarına bir haberci göndermiş onlar da hep birlikte tepeden tırnağa silahlı olarak gelerek kendisi bir deve üzerinde olduğu halde yola koyulmuştu Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin devesinin yularını serbest bırakmış ve her kabilenin önünden geçtikçe ve onların ısrarla kendilerine misafir olmasını istediklerinde O da aynı şekilde onlara: “Deveyi kendi haline yürümeye bırakın: o bizi Allah'ın hoşnut olduğu yere götürecektir.” şeklinde uyarıda bulunmuştur. gerçekten de deve bir süre yürüdükten sonra yere çökmüş Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin kalkması için kendisine birkaç kez alsa ile dokunmasına rağmen birkaç metre yürüdükten sonra tekrar çöküp kalmıştır. Burası etrafında kimsenin oturmadığı Resulullah(صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'ın anne tarafından akrabalarına ait boş bir düzlüktü. En yakın ev Ebu Eyüp el ensari'nin eviydi. Ebu Eyyub hemen Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'in eşyalarını almış ve onu evinden misafir etmekten çok mutlu olmuştur. Devesini çöküp kaldığı alan iki yetim kardeşe aitti ve hasat edilen hurmaları kurtarmak için kullanılmaktaydı. Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم) burasını bedelini Hz. Ebubekir'in verdiği 10 dinar karşılığında satın aldı. Ve derhal buraya bir mescit yapılması için emir buyurdu.”
Ebubekir ve Hazreti Ömer’de aynı efendimizle birlikte Mescit için taş taşıyanlar arasındaydı. Taşıdığı taşlar Onun karnı ve göbeği üzerine bulaşmış kendisine ashabından bırak Biz taşıyalım denmesine rağmen Hayır aynı şekilde başkasını siz alın buyurarak mescidin inşası sona erene kadar mescidin inşaatında çalışmıştır.
Hz Ali (Ra) Medine'ye Resulullah’ın üzerinde olan emanetleri emanetleri Mekke’de sahiplerine teslim ettikten sonra gelip Kuba'da Resullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'a yetişmişti.
Hicret hadisesi incelendiğinde Hicretin planlanmasında ve Hicretin başından sonuna kadar geçen olaylarda sebebe sarılmada da inceliği görerek ve planın vahyinde yardımıyla Resulullah'ın hayatındaki varlığı anlaşılmaktadır Müslümanların sorumlulukları gelişigüzel hareket etmekten uzaklaşarak planlı ve sağlam bir yapılanmayla sünnet-i nebeviye edenler çıkartarak olmalıdır.
Hicret islam devletinin ve islam'a davetin önemli hadisesidir. Hicret ümmetin siyasi gücünün oluşabileceği bir beldeye islam'ı yaymak ve değerleri müdafaa etmek için yapılmıştır. Ümmetin hürriyetini ve diğer ümmetler içindeki mümtaz yerini korumak için bir takvimin başlangıcıdır.
Müslüman Allah'a dua, ona yönelme ve ondan yardım dileme cihetinde asla gaflete düşmemelidir. Bununla birlikte sebeplere de sarılmayı ihmal etmemelidir. Duanın Müslümanın hayatında çok önemli bir yeri vardır. Bunu Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'in hicretinde ve bütün davranışlarında görmekteyiz.
Hz Ebubekir'in Resulullah (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'e yaptığı muameleden sadık bir sevgiye sahip olduğunu onun için her türlü fedakarlığı yaptığını görüyoruz. Mağarada iken ve mağaradan çıkarken gösterdiği davranışları yolda yürürken Resulullah(صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)'ın bazen önünden, bazen arkasından, bazen de yanında yürümesi bu sevgisinin derecesini ortaya koymaktadır. Seferi sırasında yolda karşılaştığı kimseleri islam'a çağırdığını görüyoruz. Bir kafileyle beraber seferde iken müslüman olan Büreyde bin Suheyla bu şekilde Müslüman olmuştur. Bu davetçilerin İslam'a davetten hiçbir ortamda kopmamasını ve önüne gelen fırsatları değerlendirilmesinin gerekliliğini işaret etmektedir.
إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...