Seyr-i Sülûk Yolunda İç Çekişmeler ve Fitnenin Tedavisi
“Allah Teâlâ, gönülleri birleştirmedikçe ayakları yürütmez.” – Hasan-ı Basrî k.s.
Seyr-i sülûk yolunda saliklerin başına gelen en tehlikeli afetlerden biri, iç çekişmeler ve kalpler arasına fitnenin girmesidir. Bu hâl; bir taraftan havayı elektriklendirir, diğer taraftan kardeşliğin bağlarını koparır; inşa faaliyetini durdurur, ardında yalnızca tartışma, kısır mücadele ve kırgınlık bırakır. Dahası, daveti gevşetir, çevreyi güvensizliğe sürükler ve ihvan arasındaki latif rabıtayı zayıflatır.
İmam Kuşeyrî şöyle der:
“Tasavvufun temeli sohbet, sohbetin özü muhabbettir; muhabbeti yıkan şey ise gizli çekişmelerdir.”
İç Çekişmenin Kaynakları
Bu marazın sebepleri çoktur ve çoğu nefsin oyunlarından neşet eder:
- Dergâh sorumlusunun yetersizliği, safları sıkı tutamaması ve sorunlara hükmedememesi.
- Dış güçlerin, gizli ellerin fitne yayma çabaları.
- Çevre ile terbiye kaynağı arasındaki çelişkiler, farklı huy ve meşreplerin çatışması.
- Seyr-i sülûk içinde siyasî, içtimaî veya konum ve itibar rekabetine kapılmak.
- Cemaatin edep ve usullerine riayet edilmemesi, mürşidin talimatlarının gözden geçirilmemesi.
- Şahsi pürüzler, bireysel tasarruflar, nefsin ön planda olmak istemesi.
- Salikin seyr-i Süluk yoluna gereken önemi göstermemesi, faydalı işlerde gevşeklik göstermesi.
Cüneyd-i Bağdadî şöyle buyurur:
“Bu yolun başı edeptir, ortası edeptir, sonu yine edeptir.”
Edep bozuldu mu, birlik bozulur; birlik bozuldu mu sülûk durur.
Fitnenin Derhâl Müdahale Edilmezse Sonucu
Seyr-i sülûkte çıkan bu tür iç hastalıklar hemen tedavi edilmezse, kısa sürede büyüyerek tüm yapıyı sarar. Ayrılıklar başlar, gönüller katılaşır, ihvan arasında şeytanın geçiş yolları açılır.
Mevlânâ Celâleddîn Rûmî k.s. şöyle uyarır:
“Ayrılık şeytandandır; birlik Rahmân’dandır. Ayrılığın kokusu gelen yerden hemen uzaklaş!”
Resûlullah Döneminde Fitnenin Ortaya Çıkışı
Rasûlullah (s.a.v.) zamanında da şeytanın bu çeşit tuzakları olmuştur. Medine’de Evs ve Hazrec arasında Yahudilerin kurduğu bir oyun buna örnektir.
Şemâs bin Kays adlı bir Yahudi, sahâbenin arasındaki muhabbeti görünce rahatsız olmuş ve adamına “Buas günü”nü hatırlatmasını söylemiştir. Eski cahiliye savaşlarını anan topluluk bir anda öfkelenmiş, silaha sarılıp karşı karşıya gelmek üzere sözleşmişlerdir.
Bu haber Resûlullah’a (s.a.v.) ulaşınca hemen tek başına onların yanına koşmuş ve şöyle buyurmuştur:
“Ey Müslümanlar topluluğu! Allah, Allah!
Ben aranızdayken mi cahiliye davasına dönüyorsunuz? Allah sizi İslâm ile şereflendirdikten, kalplerinizi birleştirdikten ve sizi ateş çukurunun kenarından kurtardıktan sonra mı?!”
Bu söz gönüllere tesir etmiş, Evs ve Hazrec Yahudilerin oyununa geldiklerini anlayarak ağlaşıp birbirlerine sarılmışlardır. Kalpler, geçmişten daha kuvvetli bir bağla birleşmiştir.
Bu hadise üzerine şu ayetler nazil olmuştur:
“Topluca Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın…”
“…Düşmandınız, kalplerinizi O ısındırdı, kardeş oldunuz…”
“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın…”
– Âl-i İmrân 100–105
Seyr-i Sülûkte Çözüm: Kalbi Birlik ve Edep
İbn Atâullah İskenderî k.s. der ki:
“Ayrılığın aslı nefistir; nefsin olduğu yerde huzur olmaz. Nefsini aradan kaldır, kardeşliğin yeniden doğduğunu görürsün.”
Bu yolun selameti için:
- Mürşidin sözünü esas almak,
- Edep ve usule riayet etmek,
- Kalpleri birleştirmeyi Allah’a yakınlık vesilesi görmek,
- Nefsî rekabetten uzak durmak,
- Fitneyi daha doğmadan söndürmek gerekir.
İmam Rabbânî şöyle nasihat eder:
“Bu yolda ilerleyiş, birlik üzeredir. Kalbi kıran kişi, kendi yolunu keser.”
Seyr-i sülûk yolunun en mühim esaslarından biri, gönüllerin birliğidir. İç çekişmeler, nefsin şeytanla ittifak kurduğu anlardır. Bu afetle mücadele edilmezse hizmet söner, bereket kaybolur, faaliyetler durur.
Allah Teâlâ cümlemizi birlik, edep, muhabbet ve ihlâs üzere daim kılsın. Amin.

Amin
ردحذفAmin
ردحذفإرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...