Kadiri Yolu

İbrahim Suresi 1-8. Ayetlerin Tefsiri

                                                 بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم


Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.


İbrahim Suresi 1-8. Ayetlerin Tefsiri

ibrahim Suresi'nin ana konusu, tevhid, kıyametin anlatımı ve insanın amellerinin muhasebesidir.


Birinci Grup (1-4. Ayetler)


1. “Elif Lam Ra. Bu” kitap “insanları” vasıtasıyla ona davet etmek ve onun istediği doğrultuda eğitmek suretiyle “rablerinin izniyle” onun kolaylaştırılmış olması ve bu Kur'an ile gönderilmiş olan Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in vasıtasıyla hidayetin Mukadder olduğu kimselere tevfikiyle “karanlıktan aydınlığa” sapkınlıktan şaşkınlıktan hidayete ve doğruluğa şehvetin bilgisizliğin küfrün şirkin karanlığından İslam'ın uğruna ve aydınlığına yapmak istediğinden engellenemeyen mağlup edilemeyen aksi dışındaki her şeyin üzerinde kahir olan “aziz ve” bütün fiil ve söz, şeriat, emir ve nehiylerinde övünmesi gereken “Hamid olanın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.” ey Muhammed!


2. “O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsinin sahibidir.” onun tarafından yaratılmışlardır ve onun mülküdür. İnsanlara ihtiyacı  yoktur. Kâinata ve onda bulunan her şeye hakimdir, “Şiddetli azaptan dolayı veyl kafirlere!” Sana aykırı davranıp seni yalanladıklarından dolayı kıyamet günü o kafirlere veyl olsun. Azap ve helak için söylenilen bir kelimedir “Veyl” Yani: Kâfirler helak olsunlar, yok olsunlar. Allah'ın elem verici azabından dolayı onların vay haline! Bundan sonra Yüce Allah o kafirlerin sıfatlarını açıklayarak şöyle buyurur:


3. “Onlar, bu geçici hayatı ebedî olan âhiret hayatına tercih edenlerdir.” Dünya için amel edip ahireti unuturlar ve insanları İslam dinin­den çevirir, ona girmelerine engel olurlar. Kendi heveslerine uysun diye “Allah'ın dininin eğri olmasını isterler.” Halbuki bu yol dosdoğrudur. Ona zarar veremezler “İşte” bu kötü sıfatları taşıyan o “kafirler,” haktan “uzak apaçık bir sapıklık içindedir­ler.” Onların ne düzelecekleri ne de başarılı olacakları ümit edilir. 


4. “Biz her peygamberi mutlaka kendi kavminin dili ile gönderdik” kavminin dili ile konuşan birisini peygamber gönderdik. Bu da Yüce Allah'ın yarattıklarına olan lütfundandır. Onlara istediklerini ve kendilerine gönderilen mesajı anlamaları için dilleriyle konuşan resuller gönderildi. “Ki onlara apaçık anlatsın” Ne için gönderildiğini, kendisi ile nelerin gönderildiğini onlara bildirsin ve böylelikle Allah'a karşı ileri sürülebilecek delilleri kalmasın ve kavimleri: “Bizlere yönetilen kitapları anlamadık,” diyemesin. 


“Bundan sonra Allah dilediğini saptırır” yani dalalet sebeplerini tercih eden kimseyi saptırır “dilediğini” beyan açıklamadan ve delillerin ortaya koyulmasından sonra doğru yola yöneltmek isteyen kendi kimseleri “de doğru yola iletir ve o azizdir”; O’nun meşiyetine karşı çıkılmaz,  “hakim’dir” işlerinde sonsuz hikmet vardır. Saptırılmayı hak eden kimseyi saptırır, layık olan kimseleri de hidayete iletir. O ancak yardımsız bırakılmayı hak etmiş olanlara yardım etmez, başarıya layık olanlara da kendi lütuf ve ihsanı ile başarı verir.


İkinci Grup (5-8. Ayetler)


5. “Andolsun ki biz Musa'yı: Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye ayetlerimizle gönderdik.” Burada insanların Hz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ile Kur'an-ı Kerim vasıtasıyla aynı Musa Aleyhisselam'a israiloğulları'nın tevrat'la karanlıktan aydınlığına çıkartılması gibi benzer bir durum arzetmektedir. Musa (A.s) verilmiş olan ilk yükümlülüğün, karanlıktan aydınlığa çıkarmak olduğunu, ikincisinin ise: “Ve onlara Allah'ın günlerini hatırlat, diye ayetlerimizi gönderdik.” buyruğunda dile getirildiğini görüyoruz. Yani onlara Yüce Allah'ın başka ümmetlerin başına getirdiği birtakım vakıaları hatırlatarak uyar! Yahut da Allah'ın üzerlerine ihsan etmiş olduğu nimetleri onlara hatırlat! “Şüphesiz bunda” Allah'ın günlerinde belalara ve sıkıntılara “şükredip” ihsanlara ve bolluğa “şükreden herkes için ayetler vardır.” Bundan sonra şanı yüce Allah Musa(A.s)'nın aydınlığa çıkartmak ve Allah'ın günlerini hatırlatmak ile ilgili neler yaptığına dair bazı örnekleri vermektedir: 


6. “Hani Musa kavmine” Allah'ın emrettiği gibi (Allah'ın günlerini) hatırlatarak “Şöyle demişti; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Çünkü O, sizi azabın kötüsüne uğratan, oğullarınızı boğazlayan, kadınlarınızı sağ bırakan” yani dişilere ilişmeksizin hayatta bırakan “Firavun hanedanından kurtarmıştır. Bunda” yani sizin bu şekilde kurtarılmanızda “Rabbinizden büyük bir imtihan vardır.” Bu konuda onun sizin üzerinizdeki nimeti oldukça büyüktür. Sizler bunun şükrünü yerine getirmekten acizsiniz. Yine Musa (Aleyhisselam)'nın israiloğullarına söylediklerinin bir kısmı da şöyledir:


7.  “Hani rabbiniz; şükrederseniz, andolsun ki size (nimetimi) artırırım!” Ey israiloğulları size vermiş olduğum, sizi firavunun hanedanından kurtarmak ve buna benzer nimetlerine şükrederek şükredecek olursanız, nimetlerinize nimet katarım; “nankörlük ederseniz” bu nimetlere şükretmeyip onları gizleyecek ve İnkar edecek olursanız “bilin ki muhakkak azabım çok şiddetlidir.” Bu nimetleri sizden alır ve onlara karşı nankörlük ettiğiniz için dünyada da ahirette de sizleri cezalandırırım “diye bildirmişti.” Yani Rabbiniz size bunu en ufak bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklamış ve uyarmıştı. 


8. Aynı şekilde “Musa” israiloğullarına “demişti ki:..”  Ey israiloğulları “siz de yeryüzünde bulunanların hepsi de” bütün insanlar da “inkar etseniz, şunu bilin ki; muhakkak Allah” şükrünüze muhtaç olmayan “Gani’dir” siz ve O’nun inkar ederler, O’na hamdetmese dahi övülen, hamdedilen “Hamid’dir.”


 


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs