Kadiri Yolu

 

Kalben dağ başında olmak

"Kalben dağ başında olmak", tasavvuf ıstılahında "Halvet der Encümen" (Halk içinde Hakk ile beraberlik) olarak ifade edilen muazzam bir makamdır. Bu, bedenen çarşıda, pazarda, okulda veya ofiste çalışırken; kalbin bütün alakalardan sıyrılıp, sanki bir mağaradaymışçasına sadece Mevlâ ile baş başa kalmasıdır.

Peki, günümüzün gürültülü dünyasında bu manevi "dağ başı" hali nasıl inşa edilir? Adım adım bir yol haritası sunalım:


1. Zikr-i Dâimî: Kalbin Arka Plan Müziği

Nasıl ki bir insan çok sevdiği bir ilahi veya ezgiyi mırıldanırken aynı zamanda yolda yürüyebilir veya işini yapabilirse; zikir de kalbin arka planında sürekli çalan bir ilahiye dönüşmelidir.

* Uygulama: Diliniz dünyevi kelimelerle meşgulken, kalbinizin her atışında "Allah, La ilahe illallah, Hu, Hak, Hay vb.." demeye alışmasıdır. Bir süre sonra kişi, kalabalıklar içinde konuşurken bile kalbinin o "dağ başındaki sessizlikte" sadece Rabbini zikrettiğini hisseder.

2. Nazar bar Kadem: Adımına Bakmak

Nakşibendi büyüklerinin koyduğu bu kural, aslında bir "odaklanma" terbiyesidir. Sâlik, yürürken veya çalışırken gözünü ve gönlünü dağıtacak haramlardan ve gereksiz meşguliyetlerden korumalıdır.

* Uygulama: Göz nereye bakarsa, kalp oraya akar. Eğer kalabalık bir caddede yürürken sadece işinize ve önünüze odaklanırsanız, etrafınızdaki dükkanlar, reklamlar ve gürültü bir süre sonra silikleşir. İşte o an, sizin için "dağ başı" başlamış demektir.

3. Rabıta-i Mevt: Dünyanın Geçiciliğini Hatırlamak

İnsanı kalabalıkların hengamesine çeken şey, dünyanın "ebedi" olduğu zannıdır. Kalp, her an bu dünyadan ayrılabileceği şuuruna erdiğinde, etrafındaki kalabalıklar ona bir hayal gibi görünmeye başlar.

* Uygulama: "Şu an ölecek olsam, bu gürültünün ne önemi kalırdı?" sorusunu sormak. Bu soru, kalbi anında toplar ve dış dünyadan koparıp kendi iç derinliğine (manevi dağ başına) çeker.

4. El Kârda, Gönül Yârda

Büyüklerin tabiriyle: "Elin kârda (işte), gönlün Yâr'da (Allah'ta) olması." Bu bir şizofreni değil, bir idrak bölünmesidir.

* Uygulama: Şuan bilgisayar başında yazı yazı yazıyorum parmaklarımın çalışmasının gücü kimdendir bunu Allah'ın nasip ettiğini bilmek, yanınızdaki arkadaşınızla konuşurken size o sesi verenin O olduğunu düşünmek. Sebep ile Müsebbib (Allah) arasındaki bağı kurduğunuzda, kalabalıklar sizi Allah'tan koparan bir engel değil, O'nun tecellilerini izlediğiniz bir aynaya dönüşür.


Bu Halin Meyvesi Nedir?

Bu hali yakalayan bir sâlik için artık mekânın bir önemi kalmaz. O, metrobüste de olsa, ıssız bir vadide de olsa aynı huzuru duyar. Hatta halkın eziyetine katlanmak, ona "dağ başındaki yalnızlıktan" daha fazla sevap kazandırır; çünkü o artık hem Sabır hem de Zikir makamını aynı anda yaşamaktadır.

Hz. Mevlânâ şöyle der: "Senin canın, bir dağ başı gibi sessiz ve vakur olmalı. Dışarıdaki fırtınalar, o dağın eteklerine çarpar ama zirvesindeki sükûneti bozamaz."

"Kalben dağ başında olmak", tasavvuf ıstılahında "Halvet der Encümen" (Halk içinde Hakk ile beraberlik) olarak ifade edilen muazzam bir makamdır. Bu, bedenen çarşıda, pazarda, okulda veya ofiste çalışırken; kalbin bütün alakalardan sıyrılıp, sanki bir mağaradaymışçasına sadece Mevlâ ile baş başa kalmasıdır.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar