Kadiri Yolu

 

18. Vaaz: Dünyadan Sakınmak

18. Vaaz: Dünyadan Sakınmak 

Bu dünya bir pazardır; bir müddet sonra gecenin karanlığı ortalığı karartınca o pazarda hiç kimse kalmaz.  Artık siz bu pazarda ne alıp satıyorsanız, onun ahiret pazarında kıymet bulup size fayda sağlar ölçüde ve nitelikte olmasına dikkat ediniz. Çünkü o yüce denetleyici her şeyi ayan – beyan görür. Hiçbir şey O’na gizli kapalı değildir. Kıyamet günü dünya pazarından götürdüğün mal değerine göre sana fayda sağlayabilir. Bir değer taşımıyorsa başına bela olup kalır.

Bu pazarda Hakk’ın birliğini dile getirmek ve amelde ihlâs üzere bulunmak, öteki pazarda güzel bir nafaka olur; fakat bu da sizde pek azdır.

Mü’min kardeşim!

Şu dünyada sen garipsin. Zahid olan kişi de âhirette gariptir. Arif kişi ise Allah’tan başkasıyla gariptir. Evet, mü’min (hakiki iman sahibi) su dünyada adeta zindandadır, onun rızkı geniş, evi – barkı güzel ve geniş de olsa, çoluk – çocuk, mal ve mevki’ içinde dönüp dolaşsa da görülmeyen bir zindan içindedir. Onun sevinç ve neşesi yüzünde, üzüntü ve kederi kalbindedir. Dünyayı iyi bilip tanıdığı için onu kalben boşamıştır.

Evet, o, gözlerin döndüğü günden korktuğu için dünyayı öncelikle bir talakla boşamıştır. O bu vaziyette iken ansızın ahiret, kapısını ona doğru açıp bir şimşek gibi çakmış, onun yüzünü güzelleştirmiş, bu sayede dünyayı ikinci bir talakla boşamış. Diğer bir şimşek parıltısı gelip onun boynuna sarılır gibi olmuş ve artık o bu ruhaniyet içinde dünyayı üçüncü bir talakla boşamış da bütün varlığıyla âhiretin kapısında beklemeye koyulmuş. Ve tam bu halette iken ansızın Hakk’ın nuru parıldamış ve bu halde artık o âhireti de boşamış..

Dünya ona demiş ki:

Niçin beni boşadın?

O cevap vermiş:

Sizden daha iyisini ve daha güzelini gördüm de ondan.

Ve sonra âhiret ona seslenmiş:

Ya beni niçin boşadın?

Ona da cevap vermiş:

Baktım ki sen de sonradan meydana getirilip tasvir edilmişsin. Sen, seni tasvir edenin başkası değil misin? Hal böyle olunca seni nasıl boşamam?..

*

İşte o anda mü’minin Rabbina olan marifeti gerçekleşir. Rabbin gayrinden kurtulup tam hürriyete kavuşur. Artık o, dünyada da, âhirette de gariptir. Küllün mahviyetinde küll'den gaaibdir. Dünya onun hizmetinde olur, o dünyanın hizmetinde değil.. Dünya kendi hayranlarına teşhir ettiği zinetini ona teşhir edemez. Etse de bir değer taşımaz. O Hakk’a amel düzeni içinde tam edep üzere bulunur. Lüzumsuz şeylere iltifat bile etmez.

Ey hakikat yolcusu! 

Dünya denizinde tetik üzere ol.. Çünkü onda birçok kimseler boğulmuştur. Pek az kimseler kurtulabilmiştir. Evet o son derece derin bir denizdir hemen herkesi boğabilir. Ancak Allahu Teala kendi kullarından dilediğini ondan kurtarır; nasıl ki ahirette de mü’min kullarını kendi rahmetiyle cehennem ateşinden kurtaracaktır. Çünkü herkes bila istisna cehennemin üzerinden geçecektir. Allahu Teâlâ orada dilediğini hâlas edecek..

Buna işaretle Kur’an’ı Kerimde buyuruluyor ki: “Sizden cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin, yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür.” (Meryem / 71).

Cenâb-ı Hak o gün cehenneme, ne üşütecek kadar soğuk, ne de yakacak kadar sıcak ol, selâmet bahseden bir hal al ki bana dosdoğru imân eden, benim için ihlâs üzere bulunan, bana rağbet eden, zühd-ü tekva üzere bulunan, başkasından gönlünü çeviren mü’min kullarım geçsinler! diye emreder. Nemrud’un yaktığı ateşe de öyle bir emir vermişti.

Bunun gibi, aziz ve celil olan Allah: «Ey dünya denizi, ey dünya suyu! Sevgililer sevgilisini arayan şu kulumu boğma.» İşte bu sayede kul boğulmaktan kurtulur ve bu ilâhi sırra ve hikmete boyun eğip sabreder. Nitekim Hazret-i Mûsâ (AS) ile kavmi denizden necât bulmuşlardı. Onların sabr-u tahammül onlara bu mutlu neticeyi gerçekleştirmişti. Allah fazla kereminden dilediğine lütufta bulunur. Dilediğine de hesapsız rızık verir. Bütün hayırlar O’nun yüce kudretiyle tahakkuk eder. Karşılıksız verme, zenginlik, şeref, izzet ve zillet hep O’nun elindedir. Hiç kimsenin O’na te’siri olmaz. 0, hiç kimseye muhtaç da değildir.

Akıllı kimse ancak O’nun yüce dergâhına yönelip kulluk resmiyetini yerine getirir, O’ndan başkasının kapısından yüz çevirir.

Ey maneviyata sırt çeviren zavallı! 

Görüyorum ki halkı hoşnut etmeye, Halık’ı gücendirmeye pek heveslisin. Çalışman bu yoldadır. Dünyayı bayındır etme yoluna ahiretini harap ediyorsun. Pek yakında yakayı ele verenlerden biri olacaksın, kudretlerin şahı bir gün seni de yakalayacak, evet rengarenk âlemler içinde neşelenip, zevk-u safa sürenleri yakalayan kuvvet bir gün seni de tutacak, bulunduğun mevki ve mertebeden seni azledecek, fakirlik, zillet ve hastalık gibi vasıtalara seni alaşağı edecek.. Şiddet, gam ve kederleri musallat etmek suretiyle seni ummadığın bir zamanda tutuverecek.. Halkın dilini ve elini sana çevirmekle seni perişan edecek ve bütün mahlukatını senin aleyhine döndürecek.. Ve o zaman ne yapacaksın, kime sığınacak kimden yardım bekleyeceksin?.. Gözünü aç.

Durum bu olduğuna göre, uykudaysan uyan, gaflet perdesini yırt Hakk’ın yüce divanına dur, zâri zâri ağla, ağla ki göz yaşın gönül teknesine ırmak olsun…

Ya Rab!

Bizi uyanık kullarından eyle.. Gaflet içinde ömür yıpratan zavallılardan kılma.. Bize gönül açıklığı lütfet ki kudret ve azametini idrak edebilelim..

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs