Kadiri Yolu

KORKU SAHİPLERİNİN HALLERİ

KORKU SAHİPLERİNİN HALLERİ


Hasan-ı Basrî, tam kırk sene gülmemiştir. O'nu otururken görsen, sanki boynu vurulmak üzere getirilmiş bir köle gibi mahzun ve garip otururdu. Konuştuğu zaman sanki ahireti görerek konuşurdu. Sustuğu zaman sanki gözleri önünde cehennem ateşi tutuşturulmuş da ona bakıyor gibi tefekkür içinde olurdu. O, şiddetli üzüntüsünden dolayı kendisini ayıplayanlara şöyle demiştir: "Allah'ın beni sevmediği bir halde görüp de gazap ederek, 'Git seni affetmiyorum!' demesinden beni emin eden ne vardır? Çünkü ben, yapılması gereken işlerin dışındaki işlerle uğraşıyorum."


Allah kendisine rahmet eylesin bizler, Hasan-ı Basri'den daha fazla korkma durumundayız. Fakat onlardaki bu ilâhî korku sadece günahların çokluğundan değildir. Eğer böyle olsaydı biz ondan daha çok korkmalı idik. Halbuki, bu korku kalbin temizliğinden ve Allah'ı çokça yüceltmesinden kaynaklanmaktadır.


Onlardan daha üstün derecede olan sahabelerin bir çoğu cennetle müjdelendikleri halde, "Keşke insan olarak yaratılmasaydık" diyorlardı.


Bunlara örnek olarak şunları zikredebiliriz:


Hz. Ebû Bekir [radıyallahu anh], bir kuşa hitaben, "Ey kuş, keşke senin gibi olsaydım da insan olarak yaratılmasaydım!" demiştir.


Hz. Ömer [radıyallahu anh], "Keşke ben, sahiplerinin kesip misafirlerine ikram edecekleri bir koç olsaydım" demiştir.


Ebû Zer el-Gifârî [radıyallahu anh], "Ağızda çiğnenen bir yaş ağaç dalı olmayı ne kadar isterdim" demiştir.


Talha ve Zübeyr [radıyallahu anhüma], "Keşke yaratılmasaydık!" diyorlardı.


Hz. Osman [radıyallahu anh], "Keşke öldükten sonra bir daha diriltilmesem" derdi.


Hz. Âişe [radıyallahu anhâ], "Keşke bütünüyle unutulup gitsem" demiştir.


İbn Mesud [radıyallahu anh], "Keşke kül olup gitseydim" diyordu. Başka bir rivayette ise, "Keşke bir tezek olaydım, keşke hiçbir şey olmasaydım" demiştir.


Sahabeden böyle konuşanların sayısını çoğaltmak mümkündür. Onlar böyle idi. Biz ise büyük günahlar içinde yüzüyoruz; bununla birlikte içimizden yüksek dereceleri ve sidretü'l-müntehâya kadar Allah'a yakınlığı hayal ediyoruz. Babamız Hz. Âdem'in cennete girmişken, bir tek günah yüzünden oradan çıkarıldığını unutuyoruz! Halbuki bizler cenneti hiç görmedik. Bu halimizle bizler sadece soğuk demiri döven kimseye benziyoruz. Yani boş yere kürek çekiyoruz.


Allah’ın imtihanının bir sonu yoktur Onun dilemesi ve hükümleri nihayetsizdir. “ Allah Resulü (Sav) ve Cebrail (As) Allah’ın korkusundan ağladılar. Yüce Allah onlara, “Ben sizi azabımdan emniyette kıldım, daha niçin ağlıyorsunuz? diye sordu. Onlar, “Senin tuzak ve imtihanından kim emin olabilir ki? dediler. (Zebidi İthafü’s-Sade, 11/444)


İlahi takdire rıza göstermek büyük hikmetler taşıyan bir ameldir. O geçmiş ilim ve kader için geçerli bir hükümdür. Allah ne dilerse o olur. Kötülüklerden korunmak ve iyiliklerde muvaffak olmak ancak Allah’ın yardımı ile mümkündür. Bizler Allah’tan korkanlar olursak, Allah bir çıkış yolu gösterir. Onu ummadığı yerden rızıklandırır. kim, Allah’a güvenip dayanırsa Allah ona yeter. 





1 تعليقات

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

إرسال تعليق

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs