Kadiri Yolu
Zümer Suresi 32-44 Ayet Tefsirleri


Zümer Suresi 32-44 Ayet Tefsirleri


                                        فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَبَ عَلَى اللّٰهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ اِذْ جَٓاءَهُؕ اَلَيْسَ فٖي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِرٖينَ  ٣٢


Ayetin Meali Ve Tefsiri


﴾32﴿ Allah’a karşı yalan uyduran, kendisine gelen gerçeği (Kur’an’ı) yalan sayandan daha zalim kimdir? Kâfirlerin yeri cehennemde değil mi?


Hakkı Yalanlayandan Daha Zalim Kim Vardır? (Âyet 32): 


"Allah'a karşı yalan söyleyenden", O'na çocuk ve ortak isnad ederek iftira edenden" ve kendisine gelmiş olan hakkı yalan sayandan" bizzat doğru olan Muhammed (ﷺ)'in getirdiğini, işittikleri üzerinde durmaksızın, aklını kullanmaksızın çabucak yalanlayıverenden; yahut insaflı kimselerin, işittikleri şeylere karşı takındıkları tavır gibi bir tavır takınarak hakkı bâtıldan ayırdetmeye önem vermeksizin yalanlayıverenden "daha zalim kim vardır?" Fani hüviyetleri ile Hakkın güneşini örtmeye çalışanlar uzaklık ve mahrumiyetle kalacakları yer cehennem olacaktır böyle bir yer onların kalacakları yerdir.



وَالَّذٖي جَٓاءَ بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِهٖٓ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ   ٣٣

لَهُمْ مَا يَشَٓاؤُ۫نَ عِنْدَ رَبِّهِمْؕ ذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الْمُحْسِنٖينَۚ   ٣٤

لِيُكَفِّرَ اللّٰهُ عَنْهُمْ اَسْوَاَ الَّذٖي عَمِلُوا وَيَجْزِيَهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ الَّذٖي كَانُوا يَعْمَلُونَ   ٣٥


Ayetlerin Meali Ve Tefsiri


﴾33﴿ Gerçeği getiren kişiye ve onu tasdik edene gelince, işte takvâ sahipleri onlardır.


﴾34﴿ Rableri katında onlar için diledikleri her şey vardır; işte bu, güzel davrananların ödülüdür.
﴾35﴿ Çünkü Allah onların geçmişte yaptıkları en kötü şeyleri bile bağışlayıp silecek ve onları yaptıkları en güzel işlere göre ödüllendirecektir.


İnananlar Mükâfat Göreceklerdir (Âyet 33-35):


33. "Doğruyu getiren" o da Allah'ın Rasûlü Muhammed (ﷺ)'dir" ve onu tasdik edenler" bunlar da müslümanlardır;" İşte onlar takvâ sahipleridir." Başkası değildir. 


34."Rableri katında" cennette" diledikleri her şey onlarındır." Ne isterlerse bulacaklardır." Bu ihsân edenlerin mükâfatıdır.” İfadeler doğruyu getirip doğruyu tasdik etmenin, takva ve ihsan olduğunun delilidir." 


35. Çünkü Allah, onların" takva sahiplerinin "yaptıkları en kötü hareketleri" kötü işlerini "örtecek"; en kötü olanın örtülmesi sözkonusu olduğuna göre daha az kötü olanların örtülmesi öncelikle sözkonusudur" ve işledikleri şeylerin en güzeliyle" O'nun lütuf ve keremi olmak üzere onlara" karşılık verecektir."


اَلَيْسَ اللّٰهُ بِكَافٍ عَبْدَهُؕ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذٖينَ مِنْ دُونِهٖؕ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍۚ   ٣٦

وَمَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُضِلٍّؕ اَلَيْسَ اللّٰهُ بِعَزٖيزٍ ذِي انْتِقَامٍ   ٣٧


Ayetlerin Meali Ve Tefsiri


﴾36﴿ Allah kuluna kâfi değil mi? Öyleyken onlar kalkmış seni O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi şaşırtırsa artık ona doğru yolu gösterecek yoktur.


﴾37﴿ Kimi de Allah doğru yola yöneltirse onu şaşırtabilecek bir güç yoktur. Allah, kötülerin hakkından gelen mutlak güç sahibi değil midir?


Hidayeti ve sapkınlığı veren Allah'tır 36-37


Allah kuluna Hz Muhammed (ﷺ)'e yahut yalnızca ona kul olmak niteliğine sahip olanlara yetmez mi? İbni kesir derki: yani o yüce Allah kendisine ibadet ve tevekkül edenlere yeterlidir. Seni ondan başkasıyla korkutuyorlar müşrikler Allah'ın resulünü Allah'ı bırakıp bilgisi ve sapkınca davet ettikleri tapındıkları ilahlarıyla putlarıyla korkutup tehdit ediyorlar bunun kapsamına herhangi bir kimsenin Allah'a ibadet eden bir kimseyi Allah'tan başkasıyla her türlü korkutması da girmektedir.


"Allah kimi saptırırsa onu hidâyete erdirecek yoktur. Allah kimi de hidâyete erdirirse onu saptıracak yoktur. Allah intikam sahibi, mutlak galip değil midir?" Zâtına güvenip dayanan, kapısına sığınan kimsenin en ufak bir keder görmeyeceği yüce bir himayegâh değil midir Allah? O öyle bir azizdir ki, ondan daha azizi yok, kendisine şirk koşanlardan, inkâr edenlerden, Rasûlüne karşı inatlaşandan alacağı intikamdan daha çetin intikam olamaz. Âyet-i kerime, kâfirler için bir tehdit, mü'minler için de bir vaiddir: O, mü'minler için kâfirlerden intikam alacağını da mü'minleri kâfirlere karşı muzaffer edeceğini vaadetmektedir.


وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُؕ قُلْ اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَنِيَ اللّٰهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهٖٓ اَوْ اَرَادَنٖي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهٖؕ قُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُؕ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ   ٣٨

قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلٰى مَكَانَتِكُمْ اِنّٖي عَامِلٌۚ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَۙ   ٣٩

مَنْ يَأْتٖيهِ عَذَابٌ يُخْزٖيهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُقٖيمٌ   ٤٠


Ayetlerin Meali Ve Tefsiri


﴾38﴿ Gerçek şu ki onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye soracak olsan, tereddüt etmeden “Allah” derler. De ki: “O halde söyler misiniz, Allah’ı bırakıp da taptığınız şu şeyler, Allah bana bir zarar vermek istese, O’nun vereceği zararı önleyebilirler mi? Yahut O bana bir rahmet dilese, onun rahmetini durdurabilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter! Hakkıyla tevekkül edenler yalnız O’na güvenip dayanırlar.”


﴾39-40﴿ De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Muhakkak ki ben de yapmam gerekeni yapacağım! Kime alçaltıcı bir azabın geleceğini, kimin tepesine sonu gelmez bir azabın ineceğini yakında öğreneceksiniz!”


Allah'ın Vereceğini Putlar Asla Önleyemezler (Âyet 38):


"Andolsun ki onlara: Gökleri ve yeri yaratan kimdir? diye sorsan, muhakkak: Allah'tır, diyecekler. De ki: Öyle ise söyleyin bakalım, Allah bana" ne olursa olsun "bir zarar vermek isterse, Allah'tan başka taptıklarınız O'nun verdiği zararı giderebilirler mi?" O ağır zararı benden önleyebilirler mi?


"Yahut bana" her ne olursa olsun "bir rahmet dilerse, O'nun rahmetini önleyebilirler mi?" Yani Allah'tan başka taptıklarınız hiç bir şey yapamazlar. Bu ifadeler onların Allah'ın peygamberini Allah'tan başkaları ile korkuttuklarını belirten ifadelerden sonra gelmektedir. Allah onlara evvelâ bütün bu âlemi yaratanın yalnız Allah olduğunu, onlara söyletmeyi, daha sonra da şunları onlara söylemesini emretmektedir: Sizin bu âlemin varlığını kabul ettiğiniz bu yaratıcı bana bir zarar yahut bir rahmet verecek olur ise, siz bunun zıddını yapabilir misiniz? Bu şekilde onları susturduktan sonra yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "De ki: Allah bana" sizin putlarınızın, heykellerinizin, uydurma ilâhlarınızın vereceği zararlara karşı "yeter. Tevekkül edenler O'na tevekkül ederler." Çünkü tevekkül edilmeye lâyık olan sadece O'dur. Sana tevekkül ettik Rabbimiz... Daha sonra Azîz ve Celîl olan Allah, Rasûlüne kesimde yer alan şu son emri vermektedir:


Kâfirlerin Tehdid Edilmesi (Âyet 39-40):


"De ki: Ey kavmim! Durumunuzun gerektirdiğini yapın!" Yani sizler

yapabildiğiniz düşmanlığınızı sürdürmeye devam edin! Bu yolunuzda gitmeye devam edin. Bu bir tehdittir. "Doğrusu ben de yapacağım." Ben de kendi yolum ve yöntemim üzere yürümeye devam edeceğim. "Ve yakında bileceksiniz: Kendisine" dünyada zelil kılacak şekilde "rezil edici bir azab gelecek olan ve üzerine sürekli azab inecek olanın kim olduğunu." Dünya hayatında rezil edici azabın, âhirette de sürekli ve kurtulmak mümkün olmayacak azabın kime geleceğini bileceksiniz. Bu âyet-i kerime ile Hz. Peygambere, onlara karşı Zafer kazanacağını dünya ve ahirette onlara Galip geleceğini bildirip tehdit etmesi emredilmektedir çünkü onlara rüsvaylık ve azap gelecek olursa bu onun aziz ve Galip olması demektir çünkü onun Galip gelmesi Aziz olanın onu kuvvetlendirmesi ile gerçekleşecektir o gerçek dostlarını Aziz eder düşmanlarını zelil ve rüsva eder


اِنَّٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ لِلنَّاسِ بِالْحَقِّۚ فَمَنِ اهْتَدٰى فَلِنَفْسِهٖۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۚ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِوَكٖيلٍࣖ  ٤١

اَللّٰهُ يَتَوَفَّى الْاَنْفُسَ حٖينَ مَوْتِهَا وَالَّتٖي لَمْ تَمُتْ فٖي مَنَامِهَاۚ فَيُمْسِكُ الَّتٖي قَضٰى عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْاُخْرٰٓى اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىؕ اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ   ٤٢

Ayetlerin Meali Ve Tefsiri


﴾41﴿ Biz sana, insanlar için gerçeği ortaya koymak üzere kitabı indirdik; artık kim doğru yolu izlerse kendi iyiliği için izlemiş olur, kim de yoldan saparsa kendi aleyhine sapmış olur; sen onlardan sorumlu değilsin.


﴾42﴿ Allah, ölüm vakitleri geldiğinde insanları vefat ettirir, ölmeyenleri de uykularında ölmüş gibi yapar. Ölümüne hükmettiklerini tutar, diğerlerini ise belli bir süreye kadar (hayata) salar. Kuşkusuz bunda iyice düşünenler için dersler vardır.


41-42. Kim Hidâyet Bulursa Kendi Lehine, Kim de Sapıtırsa Kendi Aleyhinedir (Âyet 41): "Şüphesiz ki, Biz Kitabı" yani Kur'ân-ı Kerim'i "sana insanlar için" onların bu Kitaba olan ihtiyaçları dolayısıyla müjdelenip uyarılmaları, böylelikle masiyeti bırakıp itaati tercih etmelerini gerektirecek sebeplerin daha bir güç kazanması için; ve bâtılın karışması sözkonusu olmakısızın katıksız "hak ile indirdik." Ibn Kesîr der ki: "Yani biz bu kitabı insanlardan olsun cinlerden olsun, bütün yaratıklar için bu Kitapla onları uyarasın diye indirdik." Yani onların dünyevî ve uhrevî menfaatleri için indirmiş bulunuyoruz.

"Kim hidâyet bulursa bu, kendi lehinedir." Bunun menfaati, faydası

kendisine aittir. "Kim de sapıtırsa, kendi aleyhine sapıtmış olur." Bunun vebali kendisine ait olur. Nesefî der ki: "Yani her kim hidâyeti seçecek olursa, kendisine faydalı bir iş yapmış olur. Kim de dalâleti seçecek olursa, zararlı bir iş yapmış olur."


Allah'ın Ölecek Kimsenin Ruhunu Alması (Âyet 42):


"Ve sen onların üzerinde vekil" koruyucu, bekçi "değilsin." Daha sonra yüce Allah kimin koruyucu ve onların üzerinde kâdir ve güç yetiren olduğunu şöylece bildirmektedir: "Allah, ölüm anında ruhları alır." Yani insanın kendisi vasıtası ile canlı olduğu, duyduğu ve idrâk ettiği o özü alır. "Ölmeyeninkini ise uykusunda" alır; "ölümlerine hükmettiği kimselerinkini tutar, diğerlerini belli bir süreye kadar salıverir." Yani ölmeyen ruhu da uyuduğu zaman alır. Bununla uyuyan kimseler ölülere benzetilmektedir. Çünkü uyuyan kimseler de tıpkı ölüler gibi, herhangi bir tasarrufta bulunmazlar. İbn Kesîr der ki: "Yüce Allah, kendi kerim zâtı hakkında bize haber vererek, bu varlık âleminde dilediği şekilde tasarrufta bulunduğunu, büyük ölüm esnasında bedenlerdeki ruhları kabzetmek üzere görevli koruyucuları göndermek suretiyle büyük ölüm ile ruhları alanın da, uyuma esnasında da küçük ölüm ile ruhları alanın kendisi olduğunu bildirmektedir."


"Doğrusu bunda" yani ölürken ve uykuda iken ruhların alınmasında,

bunların alıkonulmasında yahut da belli bir süreye kadar bırakılmasında "düşünen kimseler için" bu konuda düşüncelerini kullanarak ibret alanlar için, Allah'ın kudret ve ilmine delil olacak "ayetler vardır."


اَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ شُفَعَٓاءَؕ قُلْ اَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْـٔاً وَلَا يَعْقِلُونَ   ٤٣

قُلْ لِلّٰهِ الشَّفَاعَةُ جَمٖيعاًؕ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِؕ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ   ٤٤


Ayetlerin Meali Ve Tefsiri



﴾43﴿ Yoksa onlar kendilerine Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “O şefaatçiler hiçbir şeye güç yetiremez, hiçbir şeyi kavrayamaz olsalar da mı?”


﴾44﴿ De ki: “Şefaat etme yetkisi bütünüyle Allah’a aittir; göklerin ve yerin hükümranlığı O’nun elindedir; sonunda kaçınılmaz olarak dönüp O’na varacaksınız.”


43-44. Allah'tan Başka Şefaat Edecek Yoktur (Âyet 43-44): "Yoksa onlar Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler?" Kendi iddialarına göre Azîz ve Celîl olan Allah'ın katında kendilerine şefaatçilik yapacaklarını sandıkları ilâhlar mı edindiler? Âyet-i kerimedeki soru, onların bu

tutumunu inkâr (red) içindir. 


Ey Muhammed, bu iddia sahiplerine "de ki: Onlar bir şeye sahip olamadıkları ve akıl erdiremedikleri halde mi" şefaat edebileceklerdir? Hiç bir şeye sahip olmazken akılları da yokken, nasıl bunu yapabilirler?

"De ki: Şefaat bütünüyle Allah'ındır." Şefaatin mutlak sahibi O'dur,

O'nun izni olmadıkça hiç bir kimse şefaat edemez.


"Göklerin ve yerin mülkü" mutlak egemenliği "O'nundur." Bu, şefaatin tümüyle yalnızca Allah'ın olduğunu vurgulamaktadır. Çünkü her şeyin mülk ve egemenliği bütünüyle yalnızca onun olduğuna göre şefaatin de mutlak sahibi o olur sonra kıyamet gününde hepiniz ona döndürüleceksiniz o günde mülk yalnız onun olacaktır dünyanın da ahiretinde mülkü egemenliği yalnız onundur yani o adaletle aranızda hüküm verecek ve herkese ameli ile karşılık verecektir




Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs