Kadiri Yolu

 

Zümer Suresi 45-61 Tefsiri

Zümer Suresi 45-61 Ayetlerin Tefsiri

 وَاِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَحْدَهُ اشْمَاَزَّتْ قُلُوبُ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِۚ وَاِذَا ذُكِرَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ٓ اِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ ﴿٤٥﴾ قُلِ اللّٰهُمَّ فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ اَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿٤٦﴾ وَلَوْ اَنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِه۪ مِنْ سُٓوءِ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَبَدَا لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ مَا لَمْ يَكُونُوا يَحْتَسِبُونَ ﴿٤٧﴾ وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ ﴿٤٨﴾ فَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَانَاۘ ثُمَّ اِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِنَّاۙ قَالَ اِنَّمَٓا اُو۫ت۪يتُهُ عَلٰى عِلْمٍۜ بَلْ هِيَ فِتْنَةٌ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٤٩﴾ قَدْ قَالَهَا الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿٥٠﴾ فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواۜ وَالَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ سَيُص۪يبُهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواۙ وَمَا هُمْ بِمُعْجِز۪ينَ ﴿٥١﴾ اَوَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ۟ ﴿٥٢﴾ قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَم۪يعًاۜ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ ﴿٥٣﴾ وَاَن۪يبُٓوا اِلٰى رَبِّكُمْ وَاَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ ﴿٥٤﴾ وَاتَّبِعُٓوا اَحْسَنَ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ بَغْتَةً وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَۙ ﴿٥٥﴾ اَنْ تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتٰى عَلٰى مَا فَرَّطْتُ ف۪ي جَنْبِ اللّٰهِ وَاِنْ كُنْتُ لَمِنَ السَّاخِر۪ينَۙ ﴿٥٦﴾ اَوْ تَقُولَ لَوْ اَنَّ اللّٰهَ هَدٰين۪ي لَكُنْتُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَۙ ﴿٥٧﴾ اَوْ تَقُولَ ح۪ينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ اَنَّ ل۪ي كَرَّةً فَاَكُونَ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿٥٨﴾ بَلٰى قَدْ جَٓاءَتْكَ اٰيَات۪ي فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ وَكُنْتَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ ﴿٥٩﴾ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ تَرَى الَّذ۪ينَ كَذَبُوا عَلَى اللّٰهِ وُجُوهُهُمْ مُسْوَدَّةٌۜ اَلَيْسَ ف۪ي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْمُتَكَبِّر۪ينَ ﴿٦٠﴾ وَيُنَجِّي اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا بِمَفَازَتِهِمْۘ لَا يَمَسُّهُمُ السُّٓوءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿٦١﴾



45. Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların içlerine sıkıntı basar. Ama Allah'tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri güler.
46. De ki: Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi de aşikârı da bilen Allah! Kullarının arasında, ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin.
47. Eğer yerde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir misli daha o zulmedenlerin olsaydı, kıyamet gününde azabın fenalığından (kurtulmak için) elbette bunları fedâ ederlerdi. Halbuki (o gün) onlar için, Allah tarafından, hiç hesaba katmadıkları şeyler ortaya çıkmıştır. 
48. Onların kazandıkları kötülükler (o gün) açığa çıkmış, alaya aldıkları şey, kendilerini sarmıştır.
49. İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, «Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir» der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
50. Bunu onlardan öncekiler de söylemişti; ama kazandıkları şeyler onlara fayda vermedi.
51. Bunun için yaptıkları kötülüklerin vebali onları yakaladı. Bunlardan da zulmedenlerin işledikleri kötülükler, başlarına gelecektir. Bu hususta Allah'ı âciz bırakamazlar.
52. Bilmiyorlar mı ki Allah, rızkı dilediğine bol bol verir, dilediğinden de kısar. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için ibretler vardır.
53. De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
54. Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, O'na teslim olun, sonra size yardım edilmez.
55. Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmezden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur'an'a) tâbi olun.
56. Kişinin: Allah'a yakınlık konusunda kusurlu davrandığım için bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alay edenlerdendim (diyeceği günden sakının)!
57, 58. Veya: Allah bana hidayet verseydi, elbette sakınanlardan olurdum, diyeceği, yahut azabı gördüğünde: Keşke benim için bir kez (dönmeye) imkân bulunsa da iyilerden olsam! diyeceği günden sakının.
59. Hayır (dönemeyeceksin)! Âyetlerim sana gelmişti de sen onları yalanlamış, büyüklük taslamış ve inkârcılardan olmuştun.
60. Kıyamet gününde Allah hakkında yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenlerin kalacağı yer cehennemde değil midir?
61. Allah, takvâ sahiplerini esenliğe kavuşturup kurtuluşa erdirir. Onlara hiçbir fenalık dokunmaz. Onlar mahzun da olmazlar.

Ayetlerin Tefsirleri

45. Kalplerinin katılığının şiddetinden, Allah'ın adının anılmaması için her şeyi yapan, ahiret inancı olmayan bu zümrenin Allah adını duyunca tiksintileri tutar. Bunun sebebi Ahiret gününü inkar etmektir. Onların sahte İlahları anıldığı zaman neşelenirler dağlara taşlara her yere putlarını dikerler. Bundan büyük haz alırlar. Çünkü Onlar kalplerini o putlara kaptırmışlardır. Çirkin tavırlar içine girerek Allah'ı ananları görseler, Hakkı hatırlatan bir obje dahi olsa gördükleri, çıldıracak gibi saldırırlar. Tevhide karşı duyulan bu nefret ve şirke tam anlamıyla bulaşmış olanların bu tavırları karşısında Yüce Allah resulüne Hakkı ilan etmesini hatırlatıp, öğüt verip uyarmasını emretmektedir.

46.  Kulların arasında hükmedecek olan, ölümden sonra kabirlerinden kalkıp diriltilecek, haklı ve haksız olanları ayırt edecek ve haklarındaki hükmü verecek olan sensin.


47-48.  Yeryüzünün tümü ve dahi onunla birlikte bir katı onların olsaydı kıyamet gününün şiddetinden kurtulmak için bunların hepsini feda ederlerdi. Yaptıkları kötülükler işledikleri günahlar amel defterinde yazılı sayfaları kendilerine sunulduğunda alacakları cezalar belli olunca dünya hayatında alay ettikleri şeyler kendilerini çepeçevre saracaktır. Dünya hayatında kendisiyle alay ettikleri azap ve intikam onları yutacaktır.


49-52. İnsana bir sıkıntı ulaştığında bunu gidermek için çaresizlikle Allah'a yalvarır. Allah'tan nimetlerin geldiğini bir itiraf olarak yapar. Allah azze ve celle katından lutfedip kendisine bir nimet verdiğinde ise, bu kazancı çalışmayı ve nasıl hareket edilmesini bildiği için kendisinin elde ettiğini iddia eder. Aslında bu bir fitnedir. Nankörlük edip küfre mi yönelecek, yoksa şükre mi yönelecek. Bu onun için bir sınanmadır. Fakat bunu anlamazlar. O yüzden bu şekilde iddialarda bulunurlar. Onlardan öncekiler de aynı şekilde; “bu bana ancak bendeki bir ilim dolayısıyla verilmiştir.” diyen, Karun gibi kimseler de bu nimetleri bilgimden dolayı bana verilmiştir. sözünü söylemişlerdir, ama kazandıkları şey dünya metağı ve topladıkları dünyalık kendilerine bir fayda vermemiştir. Sonunda kendilerinin kötülükleri kazandıkları günahların cezası başlarına gelip çattı bunların içinden zulmedenlerin bu ümmetten şirk koşanların kazandıkları kötülükler başlarına gelecektir. Öncekilere isabet ettiği gibi bunlara da ceza gelip çatacaktır. Onlar buna mani olacak da değillerdir. Allah'ın azabından kurtulamayacaklardır. Allah dilediğine rızkı yayar ve daraltır. Tanık oldukları şeylerden hareketle bilmezler mi ki Allah dilediğine rızkını yayar ve daraltır doğrusu bunda inananlar için aziz ve celil olan Allah'tan başka rızkı yayıp daraltan olmadığını bilmelerini sağlayacak şekilde ayetler, belgeler vardır kafirler ise bu ayetleri görmeyecek kadar da kördürler.


53-61. Allah'ın rahmetinden ümid kesmeyiniz (Ayet 53): "De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan" masiyetlerde ileri gidip aşırılığa kaçarak aleyhlerine cinayet işlemiş olan "kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah" şirk müstesnâ, "bütün günahları affederek " bağışlar. Çünkü O " büyük günahları örten "Gafür'dur"; büyük sıkıntıları gideren "Rahim'dir." İbn Kesir der ki: "Bu âyet-i kerime, kâfir ve diğer bütün isyankârlara tevbe edip Allah'a yönelmeye bir çağrıdır.

Şanı yüce ve mübarek olan Allah'ın tevbe edip günahlarından vazgeçen kimseler için bütün günahları bağışlayıcı olduğunu, ne olursa olsun, isterse deniz köpükleri kadar çok olsun, onları bağışlayacağını haber vermektedir." Hz. Ali bu ayeti kerimenin hükmü bütün insanları kapsamaktadır der. 


Rabbinize yönelin (Âyet 54): "Ve Rabbinize yönelin"; O'na dönün, yani tevbe edin. "Size azab gelmeden önce" Şeriatına bağlanmak, kaderine teslim olmak suretiyle "O'na

teslim olun;  yanlış düşüncelerin lekesinden ve şehvetlerin kirinden paklanmış bir niyetle  onun emirlerine boyun eğin ve yasaklarından kaçının o azap gelip çattıktan sonra "ilâhî cezanın gelip çatmasından önce tevbe etmeyecek olursanız;" size yardım edilmez." Yani Allah'ın intikam alıcı azabı gelmeden önce, tevbe ve sålih amel işlemekte acele ediniz. Çünkü o vakit tevbe ve dönüş zamanı sona erdiğinden artık iş işten geçmiştir. Şu halde azaptan kurtulmak istiyorsanız,  ,


Sözün En Güzeli Olan Kur'ân'a Uyun (Âyet 55): "Siz farkında değilken ansızın azab gelmezden önce Rabbinizden size indirilen sözün en güzeline" Kur'ân-ı Kerim'e yahut Kur'ân-ı Kerim'in azîmet kabilinden olan emir ve buyruklarına "uyun." Yani, bilmediğiniz bir şekilde ve farkında olmaksızın aşırı gafletiniz dolayısıyla hiç bir şeyden korkmuyormuşçasına gafil bulunuyorken, ansızın azabın gelip size çatmasından önce sözün en güzeline uyun!

Kıyamet Günü İnsanın Pişmanlığı (Âyet 56-59): "Kişinin: Allah'a karşı aşırı gitmemden" Allah'ın emirleri yahut Allah'a itaat veya Allah'ın zâtı yahut tevhid ve Muhammed (s.a)'in nübüvvetinin kabul edilmesi demek olan olan hak yol hakkındaki kusurlu hareketimden "dolayı, vay bana! Yazıklar olsun, gerçekten ben alaya alanlardandım." -Katâde der ki: Allah'a itaat imkânını kaybetmiş olması yetmiyormuş gibi; bir de bu ittaat ehli ile alay da etmişti-; "diyeceği o gün gelmezden önce." İfadenin

takdiri şudur: Ben alay ettiğim sırada gerçekten aşırı giden birisi idim. "Veya" Kıyamet günü "Allah beni hidâyete erdirseydi" bana hidâyet vermiş olsaydı, "ben takvâ sahiplerinden" şirkten uzak durup sakınanlardan "olurdum, diyeceği gün; yahut azabı gördüğü vakit: Keşki benim için" dünyaya "bir dönüş daha olsaydı da iyilerden" muvahhidlerden "olsaydım, diyeceği gün..."


Yani nefis, güzel amel işlemek için keşke dünyaya iade edilse, diye temennide bulunacaktır. Yüce Allah bizlere suçlu kimselerin dünyaya dönüşü temenni edeceklerini bildirdikten sonra; onlara şöylece cevap vermektedir:

"Hayır, âyetlerim sana gelmişti de onları yalanlamıştın. Büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştun." 


Kıyamet Günü Mütekebbirin Yüzünün Simsiyah Olacağı (Âyet 60): 

Ey muvahhidler! Onların bu dünyadaki haddi aşmalarına ve kibirlenmelerine aldırmayın. Çünkü sırların ortaya döküleceği "Ve Kıyamet günü Allah'a karşı yalan uyduranların" O'nun hakkında sözkonusu olamayacak şekilde O'na ortak ve çocuk isnad ederek niteleyenlerin "yüzlerinin" yalan ve iftiraları sebebiyle " simsiyah olduğunu göreceksin. Mütekebbirler için cehenemmede barınacak" konaklayacak "yer mi yok!?" yani cehennem bu gibileri için bir hapis ve dönülüp varılacak yer olarak yeterli değil midir? Büyüklükleri, zorbalıkları, hakka bağlanmaktan yüz çevirmeleri sebebiyle hor ve hakir olacaklardır, orada. Zaten o cehennem o azgınlar, kibir ve inatçılık çölünde helak olanlar için hazırlanmıştır. 


Takvâ Sahiplerinin Kurtuluşa Erişmesi (Âyet 61):

"Allah takvâ sahiplerini, kurtuluşlarına sebep olan amelleri" Yani Allah katında onlar mutlu olup kurtuluşa ereceklerinin takdir edilmesi sebebi " ile kurtarır. Onlara ne kötülük" Kıyamet gününde ateş "dokunur; ne üzülürler." En büyük korku onları kederlendirmez. Aksine onlar her türlü korkudan yana güvenlik içerisindedirler, her türlü şerden uzak tutulurlar ve her türlü hayra nail olacaklardır.


1 Yorumlar

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

  1. Allah razı olsun üstadım, nasiplendiren Allah’a hamdolsun.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs