Kadiri Yolu

Allah Korkusu Ve Tehdidini Kavramanın Yolları


Allah Korkusu Ve Tehdidini Kavramanın Yolları


Dedim: Korku ve ümit nasıl elde edilir?

Dedi ki: Mükafat ve cezanın büyüklüğünü layık olduğu şekilde öğrenmekle olur.

Dedim: Peki, bu söylediğin nasıl olur?

Dedi ki: Azabın şiddetinden korkutmak ve büyük sevaba karşı ümitlendirmekle olur.

Dedim: Korkutmak nasıl olur?

Dedi ki: Bu, akıbeti sürekli tefekkür etmek ve anmakla olur.


Çünkü Allah Teâlâ korkuttuğu ve ümitlendirdiği şeyleri (cennet ve cehennem) kullarından gizlemiştir. Bu nedenle onların korkup ümit etmelerinin ancak sürekli anmak ve tefekkür etmekle sağlanacağını bilir. Çünkü gayb gözle görülmez ancak yakının ışığında kalp ile görülür. Kul, gaflet perdesi ve dünya meşgalesi sebebiyle ahiretin gerçeklerini göremez hâle gelirse sözde korku ve ümidi dışında korkmaz ve ümit etmez.


Bu sözde korku ve ümit; Allah Teâlâ'nın sevmediklerindeki lezzeti giderecek bir korku veya Allah'ın sevdiklerine katlanmasına sebep olacak bir ümit değildir. Çünkü nefsin arzularına etki etmemektedir. İstenen korku ve ümit ise -Allah Azze ve Celle lütfettiği takdirde- Allah'ın gazabını, çetin azabını, hesap gününü anmak ve tefekkür etmekle, ona karşı uyarmak ve her daim hatırda tutmakla gerçekleşir.


Ayetlerde belirtildiği üzere Allah dostlarının taşıdığı korku ve ümit bu cinstendir: "Şüphesiz bunlarda düşünen bir kavim için deliller vardır." Ra'd, 3. "Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar. Göğün ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. "Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.


"Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur. Rabbimiz! Biz, Rabbinize iman edin, diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al. Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vadettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, vaadinden dönmezsin." Al-i İmran, 191-194.


Peygamber (s.a.v.) gece yarısı bu ayetleri okudu ve "Bu ayetleri okuduktan sonra tefekkür etmeyip etkilenmeyene yazıklar olsun!" dedi ve gece boyunca ağlayarak namaz kıldı. Kendisine bunun nedeni sorulunca: "Bana indirilen bu ayetlerdir." dedi. Ayetleri hatırlayıp tefekkür ettiklerinde cehenneme girecekleri için uğrayacakları zillet onlara çok ağır geldi. Bu nedenle korktular. Cehennemden kurtulup hesap gününde aşağılanmamak için Allah'a yalvardılar. Çünkü ümitlerinin Allah'ın lütfuna bağlı olduğunu bilirler. Bu nedenle o çetin günde aşağılanmaktan ona sığındılar.


Korkunun elde edilmesi için azabın ne denli çetin olduğunu bilmek; bilmek için de korkutulmak gerekir. Korkutulmak ise kıyamet gününü düşünme süreciyle gerçekleşir. Düşünmek anmakla gerçekleşir; anmak da gafletten uyanmakla meydana gelir. Çünkü Allah Azze ve Celle'nin bizi cezalarla korkutmasının sebebi, kendimizi korkutmamız; ümitlendirmesinin sebebi de kendimizi ümitlendirmemizdir. Böylece korkutulmak Allah'ın lütfu ve yardımının yanında kulun çabasıyla ortaya çıkar. Korkmak, korkutulma neticesinde ortaya çıkan, insanın içinden gelen ve kontrol edilemeyen bir duygudur. Allah Teâlâ bu duyguyu kendini korkutan kulun kalbine yerleştirir. Allah Teâlâ lütfederse, kul kendini korkutmasa da mümin kulunun kalbine korkuyu yerleştirir. Ancak lütfunu dilemediği takdirde

kul, kendini korkutmayı terk etmekte mazur görülemez. Çünkü Allah Teâlâ kıyamet gününün tefekkür edilmesi emriyle aynı zamanda kişiye kendisini korkutmayı ve ümitlendirmeyi emretmiş olmaktadır. Kulun tefekkür ederek korkup ümitlenmesi için onu azapla tehdit etmiş ve ona cenneti vadetmiştir.


ER RİAYE LI HUKUKİLLÂH


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs