Kadiri Yolu

 

Bakara Suresi 87-103. Ayetlerin Tefsiri

 Bakara Suresi 87-103. Ayetlerin Tefsiri

Tarih: 13.02.2024

بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم

 

Yahudilerin iman etmelerinden umutları kesmekle birlikte kendi kitaplarına dahi sağlıklı bir imana sahip olmadıkları ortaya çıkmaktadır.

İsrailoğullarıyla Kur'an'a iman ve Allah katından indirilmiş hidayet hakkında yapılan uzun tartışma ile birlikte Müslüman için onların Kur'an'a imandan alıkoyan bir takım hususlar bu ayetlerde açıklık kazanmakta ve Müslümanlar ile kendileri arasında çağlar boyunca karşı karşıya gelmeleri söz konusu olacak Yahudi'nin, her şeyin aslını bozan tabiatını tanıma da daha fazla netleşecektir. 


87-103. Ayetlerin, Tefsiri


وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَقَفَّيْنَا مِنْ بَعْدِه۪ بِالرُّسُلِ وَاٰتَيْنَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ الْبَيِّنَاتِ وَاَيَّدْنَاهُ بِرُوحِ الْقُدُسِۜ اَفَكُلَّمَا جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوٰٓى اَنْفُسُكُمُ اسْتَكْبَرْتُمْۚ فَفَر۪يقًا كَذَّبْتُمْۘ وَفَر۪يقًا تَقْتُلُونَ


87- “Andolsun ki biz Musa'ya kitabı verdik. Ondan sonra birbiri ardınca peygamber gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da beyineler verdik. Ve onu Ruhu’l-Kudüs ile destekledik. Demek ki bir peygamber size her ne zaman gönüllerinizin hoşlanmadığı bir şeyi getirse, kibirlenmek isteyeceksiniz de kimini yalanlayacak kiminde öldüreceksiniz öyle mi?”

“Andolsun ki biz Musa'ya Tevrat'ı verdik. Ondan sonra bir biri ardınca peygamber gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da beyyineler” (Deliller, şahitler, Mucizeler) ölüleri diriltmek anadan doğma körü, alacalıyı, şifaya kavuşturmak, bir takım gizlilikleri haber vermek gibi apaçık mucizeler “verdik” 

“Ve onu ruhu'l Kudüs ile destekledik” kutsal ruh demektir. Kudüs Aslında temizlik demektir. Konu ilgili müfessirler farklı görüş sunmuşlardır. Kimisi “Cebrail'”dir demiştir. Çünkü o Kalplere hayat verecek şeyleri getirir. Kimisi de “incil” olduğunu söylemişlerdir. Çünkü İncil de Kuran'ı Kerim' gibi Allah katında bir ruh’tur. “İşte sana da böyle emrimizden bir ruh vahyettik” (eş-Şuara/52)

Kimisi bunun İsa'nın zikrederek ölüleri diriltmiş olduğu Allah'ın ismi azamı olduğunu söylemektedirler. 

İbni Cerir de şu şekilde demektedir: “Bu konudaki tevillerin doğruya en yakın olanı “Burada ruhtan kasıt Cebraildir” diyenlerin görüşüdür. 

Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Allah'ım peygamberini savunduğun gibi sen de hasanı Ruhul Kudüs ile destekle.” Bazı rivayetlere göre de Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Hassan'a: “Onları hicvet, Cebrail seninle beraberdir. diye buyurmuştur.

"Size her ne zaman gönüllerinizin hoşlanmadığı" sevmediği ve arzulamadığı bir şeyi "getirirse kibirlenmek isteyeceksiniz de kimini yalanlayacak kimini de öldüreceksiniz öyle mi?"

O rasûllerin getirdiklerini kabul etmeyi ve onların izinden gitmeyi kibrinize yedirmediniz. Onların bir kısmını yalanladınız, İsa ve Muhammed gibi; bir kısmını da öldürdünüz, Zekeriyyâ ve Yahyâ gibi. Ez-Zemahşerî göre onlar Peygamber (s.a.)'i zehirlemek ve büyülemek yoluyla öldürmek için çaba göstermişlerdi."

Bu âyet-i kerime İsrailoğullarını peygamberlere karşı büyüklük taslamak, muhalefet etmek, inad etmek ve haddi aşmakla, diğer taraftan yalnızca hevâlarına uymakla nitelendirmektedir. Yüce Allah Hz. Mûsâ'ya Kitabı verdi onu tahrif ettiler, değiştirdiler, emirlerine muhalefet edip olmadık şekilde tevil ettiler. Ondan sonra yüce Allah Hz. Mûsâ'nın şeriatıyla hükmedecek rasûller de gönderdi. Bu peygamberlere yalanlamadan öldürmeye kadar en kötü şekilde karşılık verdiler. Nihayet yüce Allah İsrailoğulları peygamberlerinin sonuncusu olan Hz. İsâ (a.s.)'yı gönderdi. Bazı hususlarda Tevrat'a muhalif hükümler getirdi. Allah ona pek çok mucizeler verdiği gibi Hz. Cebrail ile de destekledi. Buna karşılık İsrailoğulları en şiddetli bir şekilde onu yalanladılar, karşı koydular, inad ettiler.

Peygamberlere karşı bu tavırları takınmalarının sebebi ise, peygamberlerin İsrailoğullarının görüşlerine ve hevâlarına muhalif birtakım hususları getirmeleridir. Çünkü onların yaptıkları yapmaları gerekenin tam aksidir. Onlar Allah'ın Şeriatına uygun olarak hevâlarını sınırlandıracak yerde, Allah'ın Şeriatının hevâlarına tabi olmasını istemektedirler.

İşte niteliği bu olan bir ümmetin, Muhammed (s.a.)'ın risâletine karşı kâfirce bir tavır takınması, elbetteki garip karşılanmaz. Çağımızda pek çok kimsenin takındığı tavır yahudilerin bu tavırlarına ne kadar da benziyor! Onlara hevâlarına uygun düşecek şekilde İslâmdan söz ettiğiniz zaman kabul ederler, değilse yalanlarlar. Eğer bir otoriteye sahip iseler öldürürler. İster yöneten olsun ister yönetilen olsun İslâmı insanların hevâsının emrine verip bu hevâlara tabi kılanlar ne kadar da çoktur! O kadar ki ihlâs ve ilim sahibi kimselerin insanlara İslâmı istedikleri gibi açıklamaları oldukça zorlaşmıştır. Çünkü sürekli olarak hevaların izinden gidilmektedir. Durum böyle olduğuna göre ya şu hadise ne buyrulur:

"Hevâsı getirdiğime tabi olmadığı sürece hiçbiriniz iman etmiş olmaz."



وَقَالُوا قُلُوبُنَا غُلْفٌۜ بَلْ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ بِكُفْرِهِمْ فَقَل۪يلًا مَا يُؤْمِنُونَ

88- “Dediler ki:” Bizim kalplerimiz perdelidir.” Öyle değil, Allah küfürleri yüzünden onları lanetlemiştir. Onların pek azı inanırlar.” 

Ey peygamber onları İslam'ı tasdike ve imana davet ettiğin zaman senin sözlerini anlamıyoruz, manasını idrak edemiyoruz dediler. “Dediler ki: Bizim kalplerimiz perdelidir.” Kalplerimiz kalın perdeler ve örtülerle örtülmüş üzeri kaplanmıştır. Oraya sizin davetiniz sizin getirdiğiniz haberler ulaşmamaktadır. Allah azze ve celle peygamberine onlara şöyle söylenmesini istemiştir: Onlara deki: Kalplerinizde ne bir perde, ne de bir örtü vardır. İslam'ın zuhuruna hased ettiğiniz ve onu istemediğiniz için sırf inadınızdan dolayı bunu yapıyorsunuz. Halbuki aklen ve naklen onun hak olduğunu bildiğiniz halde yine de haddi aşıyorsunuz. “Allah onları küfürleri nedeniyle (yüzünden) lanetlemiştir.” Onlar huzurdan kovulmuş ve uzaklaştırmıştır. “Onlardan pek azı inanırlar.”


وَلَمَّا جَٓاءَهُمْ كِتَابٌ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَهُمْۙ وَكَانُوا مِنْ قَبْلُ يَسْتَفْتِحُونَ عَلَى الَّذ۪ينَ كَفَرُواۚ فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ مَا عَرَفُوا كَفَرُوا بِه۪ۘ فَلَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الْكَافِر۪ينَ

89- “Ne zaman ki Allah katından onlara kendilerine olanı tasdik eden kitap geldi (ki onlar bundan önceleri küfredenlere karşı kendilerine yardım gelmesini beklerken) bildikleri gelince onu inkar ettiler. Allah'ın laneti kafirlerin üzerine olsun.”

Kendilerine Allah katından, ellerindeki Tevrat'ı doğrulayan bir kitap yani son peygambere indirilen Kur'an-ı Kerim gelince onu inkar ettiler. Halbuki o kitap gelmeden önce, onunla düşmanlarına karşı zafer istiyorlar ve: "Ey Allah'ım! Tevrat'ta vasıflarını gördüğümüz, gönderilecek âhir za­man peygamberi ile bize yardım et" diye dua ediyorlardı, Muhammed (s.a.v) gönderilince de onu hakkıyle tanıdıkları halde, peygamberliğini inkar ettiler, Allah'ın laneti son peygam­beri inkar eden Yahudilerin üzerine olsun. 


بِئْسَمَا اشْتَرَوْا بِه۪ٓ اَنْفُسَهُمْ اَنْ يَكْفُرُوا بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بَغْيًا اَنْ يُنَزِّلَ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ۚ فَبَٓاؤُ۫ بِغَضَبٍ عَلٰى غَضَبٍۜ وَلِلْكَافِر۪ينَ عَذَابٌ مُه۪ينٌ


90- “Nefislerini ne kötü şeye değişip sattılar! Allah'ın, kullarından dilediğine lütfundan indirmesine hased ederek Allah'ın indirdiğini inkar ettiler. Ve bu sebeple gazap üstüne gazaba uğradılar. Küfredenlere hor ve kahredici azap vardır.”

Onu tasdik edip destek ve yardımcı olacakları yerde, Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e indirileni inkar etmek suretiyle kendi nefislerine çok kötü bir bedelle satmış oldular. Onları buna iten ise kıskançlık ve Allah'ın kullarından dilediği kimseye ki, o da Hz. Muhammed'dir vahyin indirilmesinden hoşlanmadıklarından dolayıdır. Halbuki bundan daha kötü ve çirkin bir kıskançlık olamaz. Böyle bir kıskançlık doğrudan doğruya bir inatlaşma ve zat-ı uluhiyete karşı itirazdır. 

“Ve gazab üstüne gazaba uğradılar.” Birinci gazab Tevrat hükümlerini uygulamadıkları için, diğer gazab İsa'yı ve İncil'i inkar ettikleri için bir başkası da Muhammed (sav)’i ve Kur'an'ı inkar ettikleri için bu bakımdan Resulullah (Sav) Fatiha Suresinde yer alan gazaba uğrayanlar yahudilerdir diye açıklamışlardır. Çünkü onlar hakkı bilmekle birlikte inkar ediyor sapıyorlar ve Hakk'a karşı da inat ediyorlardı. 

“Küfredenlere hor ve kahredici azap vardır.” Onların küfre sapmalarının sebebi kıskançlık olduğuna bunun da kaynağı büyüklük taslamak olduğuna göre hor ve hakir kılınmakla onlara karşılık verilmiş oldu. 

İmam Ahmet peygamber Resulullah (aleyhisselatü Vesselam)'ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Mütekebbirler kıyamet günü insanlar şeklinde ve ufak karıncalar gibi haşredileceklerdir. O kadar ufak oldukları için her şey onlardan yüksekte olacaktır. Nihayet Cehennemde “Bules” denilen bir hapse girecekler ve ateşler ateşi onların üzerine çıkacaktır. Cehennemliklerin irin akıntıları olan “el-Habal” çamurundan onlara içilecektir.

 


وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ اٰمِنُوا بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ قَالُوا نُؤْمِنُ بِمَٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا وَيَكْفُرُونَ بِمَا وَرَٓاءَهُ وَهُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقًا لِمَا مَعَهُمْۜ قُلْ فَلِمَ تَقْتُلُونَ اَنْبِيَٓاءَ اللّٰهِ مِنْ قَبْلُ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ


91- “Bir de onlara;” Allah'ın indirdiğine inanın” denilince;” Biz bize indirilene inanırız” derler. Ondan başkasını inkar ederler. Halbuki o ellerindekini tasdik eden hak kitaptır. De ki: “İnanmış kimseler idiyseniz neden daha önce Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?” 

Bütün kitaplar Allah'tan geldiğine göre, Allah'ın kitapları birbirini reddetmez. Yahudilere Hz. Muhammed (aleyhisselatu vessellem)'e indirileni tasdik edin denildiğinde onlar biz sadece Allah'ın bize indirdiği tevratı tasdik ederiz derler evrat'ın peşinden Allah'ın peygamberine indirdiği İncil ve Kuranı inkar ederler. Halbuki o indirilen kitap (Kur’an) Tevrat'ı tasdik eder. Her ne kadar peygamberlerin öldüren Yahudiler Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimizin zamanında yaşayan Yahudiler olmayıp onların ataları idiyselerde Yahudiler atalarının yaptıkları gibi Peygamber Efendimizide zehirlemeye, Dam üstünden başına taş atmaya, büyü yaparak öldürmeye çalışmışlardır. 



وَلَقَدْ جَٓاءَكُمْ مُوسٰى بِالْبَيِّنَاتِ ثُمَّ اتَّخَذْتُمُ الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِه۪ وَاَنْتُمْ ظَالِمُونَ

92- “Andolsun ki Musa size apaçık delillerle geldi. Sonra ardından buzağıyı Rab edindiniz. Sizler zalimlersiniz.”  

Daha önceden bahsi geçtiği üzere “beyyinat” mucizeler ve kesin deliller. Musa Aleyhisselam zamanında gerçekleşmiştir. Tufan, çekirge istilası, çeşitli haşeratların ortalığa yayılması, suların kan akması, Asanın yılana dönüşmesi, Hz. Musa (As)’nın elinin nurani beyazlığa “yet-i Beyza” dönüşmesi, Kızıldenizin yarılması, gibi mucizeler gerçekleşen açık deliller idi. Tur dağı başlarının üzerine kaldırılmış olması, elbiseleri eskimemesi, gökten bıldırcın ve kudret helvasını indirilmesi, taştan 12 göze su akıtılmasına rağmen buzağıyı mabut edinerek, Hz Musa'nın davetine sırt çevirdiler ve O’nu yalanlayarak zalimlerden oldular.


وَاِذْ اَخَذْنَا م۪يثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَۜ خُذُوا مَٓا اٰتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُواۜ قَالُوا سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاُشْرِبُوا ف۪ي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْۜ قُلْ بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ بِه۪ٓ ا۪يمَانُكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ

93- “ Hani” size verdiğimiz şeyi kuvvetle tutun ve dinleyin” diye Tur’u tepenize dikmiş sizden misak almıştık.” Dinledik ve isyan ettik!” dediler. İnkarları sebebiyle buzağı (sevgisi) kalplerine içirildi”

Cebrail Aleyhisselam Allah azze ve cellenin emriyle tur dağını Yahudilerin üzerine kaldırdı ve onlardan bir söz aldı. Onlar dinledik ve isyan ettik dediler. Sözü işittikleri halde emirlere karşı geldiler. İnkarları sebebiyle de kalplerine “Bir elbiseyi giymek tutkusu gibi” buzağıya tapma sevgisi yerleştirildi.


قُلْ اِنْ كَانَتْ لَكُمُ الدَّارُ الْاٰخِرَةُ عِنْدَ اللّٰهِ خَالِصَةً مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ


94- “Deki: ”Eğer Allah katında ahiret yurdu başkalarının değil de yalnız sizin ise ve bu iddiada da samimi iseniz, haydi ölümü isteyiniz” 

Bu ayet yüce Allah'ın Hz. Peygamberin hicret ettiği Medine'de bulunan Yahudilere karşı peygamber Aleyhisselam'ın lehine getirmiş olduğu delillerdendir. Onunla onların hakemlerini ve alimlerinin rezil ve rüsva etmiştir. Çünkü yüce Allah peygamber aleyhisselam'a onları kendisiyle kendi aralarındaki anlaşmazlıklar konusunda son derece adil olan bir noktaya gelmeleri için davette bulundu. Yahudilerden bir grup kimseye şunları söyledi:Eğer sizler gerçekten hak üzere iseniz hadi ölümü temenni ediniz. Çünkü iman iddianızda ve Allah'ın katındaki makamınızın ona yakın olduğunda haklı kimseler iseniz bunun size zararı olmayacaktır. Hatta sizler ölümü temenni edip ölüm size verilecek olursa dünya yorgunluğundan, sıkıntılarından, şartları ağır yaşamdan kurtulup rahata kavuşacaksınız. Allah'ın huzurunda onun cennetlerine kavuşursunuz. Böylece durum sizin ileri sürdüğünüz gibi olur ve ahiret insanlar arasında yalnızca sizin ise böyle yapmalısınız. Eğer ahiret size verilmeyecek olursa insanlar sizlerin batıl üzere olduğunuzu bizlerinde iddiamızda haklı olduğumuzu bilmiş olacaklar. Bizim de sizin de durumunuz açığa çıkmış olacaktır. Yahudiler ölümü temenni etmeleri halinde helak olacaklarını dünyalarının da ellerinden gitmiş olacaklarını bildiklerinden böyle bir temennide bulunamadılar. 


وَلَنْ يَتَمَنَّوْهُ اَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ


95- “Önceden ellerinin kazandığından dolayı hiçbir zaman onu(ölüm) istemezler.  Allah zalimleri hakkıyla bilir.”

Allah'ın kitabını değiştirmeleri, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e gerceği bilmelerine rağmen iman etmemeleri ve başka birçok sebepten dolayı hayatta kaldıkları sürece asla ölümü temenni etmezler. Eğer yeryüzünde ölümü temenni etmiş olsalardı, tüm Yahudilerin mutlaka öleceklerini biliyorlardı. Allah zalimleri hakkıyla bilir. Bu meydan okuyuşa karşı kesinlikle ölümü temenni etmeyecekleri bildirilmiştir. Bu haber açık bir mucizedir.


وَلَتَجِدَنَّهُمْ اَحْرَصَ النَّاسِ عَلٰى حَيٰوةٍۚ وَمِنَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا يَوَدُّ اَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ اَلْفَ سَنَةٍۚ وَمَا هُوَ بِمُزَحْزِحِه۪ مِنَ الْعَذَابِ اَنْ يُعَمَّرَۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ۟


96- “Andolsun ki onları insanlardan ve hatta şirk koşanlardan daha çok hayata düşkün bulacaksın. Onlardan her biri bin yıl ömür verilmesini ister. Halbuki çok yaşatılması onun azabından uzaklaştıracak değildir. Allah onlara ne yaptığını hakkıyla görendir.”

Onlar batıl ehli oldukları için hayata ne kadar düşkün ve bağlı oldukları açıkça ortaya konulmaktadır. Dünyaya düşkünlükte müşrikler gibidirler. Hatta müşriklerden daha da kötü bir durumdadırlar. Allah'a ve ahiret gününe olan imanları sağlıklı olsaydı ve doğru yolda bulunmuş olsalardı, kesinlikle bu böyle olmazlardı. İnsanlar içerisinde en uzun ömre tutkun olan onlardır. Hatta ahiretteki yerlerine ulaşmalarının geciktirilmesini dahi arzu ediyorlar idi. İnsanlardan ve hatta şirk koşanlardan daha çok hayata düşkün onlarını bulacaksın, onlardan her biri kendisine bin yıl ömür verilmesini ister. Yahudilere ömürleri boyunca günah işlemek sevimli gösterilmiştir.



قُلْ مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِجِبْر۪يلَ فَاِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلٰى قَلْبِكَ بِاِذْنِ اللّٰهِ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُؤْمِن۪ينَ

مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِلّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَرُسُلِه۪ وَجِبْر۪يلَ وَم۪يكَالَ فَاِنَّ اللّٰهَ عَدُوٌّ لِلْكَافِر۪ينَ

97- “De ki: “Kim cebrail'e düşmansa bilsin ki, evvelki kitapları tasdik eden müminler için bir hidayet ve müjde olan Kur'an'ı senin kalbine Allah'ın izniyle indiren O’dur.” 98- “Kim Allah'a meleklerine peygamberlerine Cebrail ve Mikail'e düşman olursa Şüphesiz ki Allah da o kafirlerin düşmanıdır.”


Cebrail; “Allah'ın hizmetkârı” anlamına gelir. Yahudiler cebrail'in kendilerine düşman Mikail'in ise dostları olduklarını ileri sürerler, böylelikle yüce Allah onlara bunlardan herhangi birisine düşmanlık edenlerin öbürüne de düşmanlık etmiş olacaklarını ve aynı zamanda Allah'a da düşmanlık da bulunmuş olacaklarını bildirmiş oluyor. 

Resulullah aleyhisselatu vesselam ile Yahudilerin uzun bir konuşması mevcuttur. İmam Ahmet Bin Hanbel ve rivayetleri arasında bulunmaktadır. 

- Yahudiler: 

- Kendisine vahiy haberini getiren bir meleği bulunmayan hiçbir peygamber yoktur. Sen bize bu haberi getiren arkadaşının kim olduğunu bildir deyince, Hz. peygamber: 

- Cebrail aleyhisselam'dır dedi. 

- Yahudiler şu savaşla, kıtal ile, azap ile inen kişidir Cebrail.  O bizim düşmanımızdır. Şayet rahmetle, yağmurla ve bitki ile inen Mikail demiş olsaydın olurdu. Bunun üzerine Allah: 

“De ki kim cebrail'e düşmansa…” buyruğunu indirdi. Fasıklar Allah’ın mucizelerine karşı inkarı tercih etmeleri dolayısıyla onların Resulullaha iman etmeyip peşinden gitmediklerini kesin olarak belirtiyor.


وَلَقَدْ اَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍۚ وَمَا يَكْفُرُ بِهَٓا اِلَّا الْفَاسِقُونَ

99- “Andolsun ki biz sana apaçık ayetler indirdik. Onları fasıklardan başkası inkar etmez.”

Biz sana peygamberliğine delalet eden apaçık alametleri indirmiş bulunuyoruz. Söz konusu olan alametler işte mucize Kur'an-ı Kerim ile onun ihtiva ettiği mucizeler, doğru haberler ve Allah'tan başkasının kimsenin bilmediği pek çok incelik ve gizliliktir.

Allah'ın kitabının ihtiva ettiği Yahudilerin gizli kalmış bilgileri, onların hahamlarının gizledikleri, israiloğullarının ilk atalarından gelen haberleri onların hamamları ile alimlerinin dışında kimsenin haberi olmayan ve kitaplarında mevcut olan bilgilerin bildirilmesi, onların önce gelenleri ile sonra gelenlerinin Tevrat'ta yer alan hükümleri değiştirip tahrif etmelerine dair bilgiler bunlar arasındadır. İşte yüce Allah kendi resulünü bu kitabında bütün bunlardan haberdar etmiştir. Böylelikle bu, Kuran-ı Kerim'in Allah tarafından indirilmiş olduğunun da delilidir. 

Abdullah bin Selam (R.Anh)’ın iman etmesi ile ilgili bir rivayeti aktaralım: 

Abdullah b. Selâm, Hz. Yusuf’un (as) soyundan olup Medine Yahudilerinin ileri gelen âlimlerinden birisi idi.

Babası Selâm’dan birçok şeyle birlikte Tevrat’ı ve tefsirini de öğrenmişti. Ayrıca, babası, âhir zamanda gelecek peygamberin sıfat ve alâmetleri ile yapacağı işleri de kendisine anlatmıştı. Selâm, Peygamber Efendimiz (asm) henüz Medine’ye gelmeden önce de vefat etmişti.

Abdullah b. Selâm, Resûl-i Ekrem Efendimizin (asm) Medine’ye gelişini Müslümanlara müjdeleyen bir Yahudiden duyunca kendisini tutamayarak, “Allahü Ekber!” deyip tekbir getirmişti. Bunu duyan halası, “Allah, seni umduğuna erdirmesin! Vallahi, Musa Peygamberin geleceğini duymuş olsaydın bundan fazlasını yapmazdın!” diyerek ona çıkışmıştı. Abdullah ise, “Vallahi, gelen de onun kardeşidir! O da onun gibi bir peygamberdir!” dedi. Bunun üzerine Abdullah’ın halası, Kıyamet’e yakın gönderileceği haber verilen peygamberin o mu olduğunu sordu. Abdullah “Evet...” deyince de davranışında haklı olduğunu söyledi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), Medine’ye teşrif buyurdukları zaman, Abdullah b. Selâm da onu görmek için gitmiş ve Efendimizin (asm) mübarek simasını görünce, “Şu simada yalan yoktur! Şu yüzde hile olamaz!” diye söylenmişti.

Abdullah b. Selâm, Peygamber Efendimizi (asm) ziyarete gelip kendilerine üç soru soracağını, bunların cevaplarını ancak peygamber olanlar bilebilir, dedi. Soruları şöyle sıraladı:

1. Kıyamet alâmetlerinin birincisi nedir?

2. Cennetlikler Cennete girince ilk önce hangi yiyeceği yiyeceklerdir?

3. Çocuk ne sebeple babasına benzer hangi sebeple annesine benzer?

Peygamber Efendimiz (asm), “Bu soruları, senin önün sıra, Cebrail (as) bana gelip haber vermişti” buyurdular. 

Soruların cevaplarını şöyle sıraladı:

1. Kıyamet alâmetlerinin en öncesi bir ateştir ki, o insanları doğudan batıya sürecektir!

2. Cennetliklerin yiyeceği ilk yiyecek de balık ciğerinin sarkmış olan fazlasıdır.

3. Çocuğun babaya veya anaya çekmesine gelince; cinsî ilişkide erkeğin suyu kadınınkinin önüne geçerse, çocuk babaya benzer. Kadının suyu erkeğin suyunun önüne geçerse, çocuk anaya benzer!” buyurdu.

Abdullah b. Selâm, Tevrat’tan sorduğu sorularına yine Tevrat’a uygun cevaplar alınca, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman oldu. Sonra da “Yâ Resûlullah! Yahudî milleti, iftiracı, yalancı bir millettir. Yarın benim Müslüman olduğumu duyunca türlü yalanlar uydurup iftirada bulunurlar. Müslümanlığım duyulmazdan önce beni onlardan sorup mevkiimi tasdik ettiriniz!” dedi.

Peygamber Efendimiz (asm), onu bir tarafa saklayıp Yahudî ileri gelenlerinden bazılarını dâvet etti ve onlara “Siz, benim, Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğumu pek iyi bilirsiniz! Ben hak dinle geldim; Müslüman olunuz!” dedi. Yahudiler “Biz, senin peygamber olduğunu bilmiyoruz!” diye karşılık verip bu sözlerini üç defa tekrarladılar. Bundan sonra Resûl-ü Ekrem (asm), “Sizin içinizde Abdullah b. Selâm adında birisi var. O nasıl bir kişidir?” diye sordu. Yahudiler, “O, bizim içimizde hayırlı bir babanın hayırlı bir oğludur. Kendisi de babası da en faziletlimiz, en âlimimizdir.” diye şahitlik yaptılar. 

Resûlullah (asm), “Abdullah b. Selâm, Müslüman olursa, siz ne dersiniz?” diye sordu. Yahudiler, Abdullah b. Selâm’ın, hiçbir zaman Müslüman olamayacağını söylediler. Peygamber Efendimiz (asm), sorusunu üç defa tekrarladıysa da onlar inkârlarına devam ettiler. Bunun üzerine Resûl-ü Ekrem (asm), Abdullah İbn Selâm’ı çağırdı. Abdullah, gizlendiği yerden çıkıp Müslüman olduğunu ilân etti. Yahudilere de “Allah’tan korkunuz! Size geleni kabul ediniz. Vallahi, siz de bilirsiniz; o, yanınızdaki Tevrat’ta ismini ve sıfatını yazılı bulduğunuz Resûlullah’tır.” diyerek onları İslâm’a dâvet etti. 1

Fakat Yahudiler, yalancı olduğunu söylediler ve onun kıymetini düşürmek için türlü türlü iftiralarla kötülediler. Abdullah b. Selâm da, onların gaddar, yalancı, fâcir ve müfteri bir millet olduğunu söyledi. Resûl-ü Ekrem (asm), Yahudileri huzurundan çıkardı.

 



اَوَكُلَّمَا عَاهَدُوا عَهْدًا نَبَذَهُ فَر۪يقٌ مِنْهُمْۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ

100- “Onlar ne zaman bir ahitle bağlandılarsa içlerinden bir grup onu bozup atama dımı? Hayır onların bir çoğu iman etmezler”

Hasan Basri rahmetullahi aleyh der ki yeryüzünde ahitleşip de bozmadıkları bir kenara atmadıkları hiçbir ahit yoktur bugün ahitleşirler yarın bozarlar.”

Yahudilerle kurulacak ilişkilerde her zaman bu ayet göz önünde  bulundurulmalıdır. Bu hesaba katılmazsa gafillerden olup zarara uğrayanlardan olunur. Ahitleşilen konularda her zaman ahitlerini bozmaya meyil bir yapıları vardır. 

Bunlar Malik Bin es-Sayf Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) peygamber olarak gönderilip de onlardan alınan misakı ve Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında onlardan alınan ahdi hatırlatınca şöyle dedi: 

- Allah'a yemin ederiz, Allah Muhammed hakkında bizden herhangi bir söz almış değildir. Bu konuda bir misakımız da yoktur. Bunun üzerine Yüce Allah: 

“Onlar her ne zaman bir ahit ile bağlandılarsa içlerinden bir grup onu bozup atmadı mı…” buyruğunu indirdi. 

Bu “bir grup” nesillerinden gelen bir nesildir. Şereften uzakların  inkar alışkanlığı bütün yahudilerin ruhlarına işlemiş bir şekilde devam etmektedir. 

“Hayır onların bir çoğu iman etmezler.” Net olarak tevrat'a iman etmemiş ve dinin hiçbir hükmüne riayet etmedikleri gibi onu bozup bir şekilde kendi yazdıklarıyla tahrif ederek hareket etmişlerdir. Bu yapılan tahrifi günah saymadıkları gibi bu konuya da aldırış etmezler. 


وَلَمَّا جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَهُمْ نَبَذَ فَر۪يقٌ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَۗ كِتَابَ اللّٰهِ وَرَٓاءَ ظُهُورِهِمْ كَاَنَّهُمْ لَا يَعْلَمُونَ


101- “Ne zaman ki onlara Allah tarafından yanlarındaki “Kitabı” tasdik edici bir peygamber geldi ise kendilerine kitap verilenlerden bir grup sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın kitabını arkalarına atıverdiler.”

Onlardan bir kısmı ellerinde bulunan kitabı bir kenara bırakı verdiler. Söz konusu bu kitap Hz Muhammed'in geleceğini müjdeleyen (Tevrat) kitaptı. Bu (Tevratı) kitabı arkalarına attılar, adeta onun Allah'ın kitabı olduğunu bilmiyorlarmış, ya da onlar bunu kendilerine bildiren geçmiş bir kitap ehli de değillermiş gibi böyle yaptılar. 

Kendilerine kitap verilenlerden kasıt “yahudiler”dir. Kitabın arkaya atılması kitabın terk edilmesi ile alakalı ve yüz çevirmeye bir misaldir. Devam eden ayetle arkaya atılan kitabın yerine ne yaptıkları açıklanmaktadır;


وَاتَّبَعُوا مَا تَتْلُوا الشَّيَاط۪ينُ عَلٰى مُلْكِ سُلَيْمٰنَۚ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمٰنُ وَلٰكِنَّ الشَّيَاط۪ينَ كَفَرُوا يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَۗ وَمَٓا اُنْزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَۜ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ اَحَدٍ حَتّٰى يَقُولَٓا اِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلَا تَكْفُرْۜ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِه۪ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِه۪ۜ وَمَا هُمْ بِضَٓارّ۪ينَ بِه۪ مِنْ اَحَدٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْۜ وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرٰيهُ مَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ۠ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا بِه۪ٓ اَنْفُسَهُمْۜ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ


102- “Ve onlar şeytanların Süleyman'ın mülkü aleyhine uydurdukları şeylerin ardına düştüler. Halbuki Süleyman asla kafir olmadı. Sadece şeytanlar kafir oldular. Onlar insanlara sihir ve babil'deki iki meleğe; Harut ile maruta indirilenleri Öğreniyorlardı.  u İki Melek ise: “ Biz ancak imtihan için gönderildik, Sakın küfür etme! demedikçe kimseye Sinirden bir şey öğretmezlerdi. onlardan koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğrendiler. Halbuki bunlar Allah'ın izni olmadıkça o sihirle kimseye zarar verici değillerdi. Onlar ise kendilerine zarar verip fayda vermeyen şeyleri öğreniyorlardı. andolsun ki onlar sihri satın alan kimse için ahirette hiçbir nasip olmayacağını biliyorlardı. Ne fena bir şey karşılığında nefislerini sattılar şayet bilmiş olsalardı.”

“Ve onlar şeytanların Süleyman'ın mülkü aleyhine uydurdukları şeylerin ardına düştüler.” Yahudiler Allah'ın kitabını bir kenara bıraktıktan sonra şeytanların uydurup okudukları şiir kitaplarına ve göz bağlayıcılara uydular İşte bu onların tabiatıdır dünya ve ahiretlerinde kendilerine faydalı olacak şeylerle mükellef tutuldukları şeylerden yüz çevirdiler buna karşılık dünyada kendilerine yasaklanmış olmasına rağmen faydalı olacağına kendi akıllarına inandıkları şeylere uymuşlardır. 

“Halbuki Süleyman asla kafir olmadı. Sadece şeytanlar kafir oldular.” Hz. Süleyman küfür ve sihirden uzak olduğu net bir şekilde belirtilmektedir. Sihir yaptıkları ve başkalarına da öğrettiklerinden dolayı şeytanlar kafir olduğu hükmü verilmektedir.

“Onlar insanlara sihir ve babil'deki iki meleğe; Harut ile maruta indirilenleri Öğreniyorlardı.  u İki Melek ise: “ Biz ancak imtihan için gönderildik, Sakın küfür etme! demedikçe kimseye Sinirden bir şey öğretmezlerdi.” Bu İki Melek Aziz ve Celil olan Allah, insanlara sihiri öğretmek üzere indirmiştir. Ta ki insanlar sihir ile mucizeyi birbirinden ayırt edebilsinler. Bununla birlikte bu sihri öğrenen kimseye: “Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın küfretme” diyorlar ve bu şekilde sihir yapıp başkalarını büyüleyerek küfre düşmemesini hatırlatıyorlardı.

“Halbuki bunlar Allah'ın izni olmadıkça o sihirle kimseye zarar verici değillerdi.” Onlar Allah'ın bilgisi irade ve kazası bulunmadıkça şiir sebebiyle kimseye zarar veremezler.

“Onlar ise kendilerine zarar verip fayda vermeyen şeyleri öğreniyorlardı.” Dinlerine, ahiretlerine zarar verecek faydası olmayan şeyler öğreniyorlar. Sihir öğrenme başlı başına zarar olduğunu göstermektedir.

“Andolsun ki onlar sihri satın alan kimse için ahirette hiçbir nasip olmayacağını biliyorlardı. Ne fena bir şey karşılığında nefislerini sattılar şayet bilmiş olsalardı.”

Yaptıkları değiş tokuş çok kötü bir ticaretti onlar iman ve resule uyma hususunda değil sihirle uğraşma diye tercih etmişlerdi kendilerini sihirden alamıyor ve büyü yapmaya kendilerini  kaptırmışlardı. Bu yaptıklarından dolayı ahirette de nasiplerinin olmayacağını biliyorlardı.


وَلَوْ اَنَّهُمْ اٰمَنُوا وَاتَّقَوْا لَمَثُوبَةٌ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ خَيْرٌۜ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ۟

103- “Eğer onlar inanmış ve sakınmış olsalardı, Allah katındaki sevap daha hayırlı olurdu, keşke bilselerdi.”

Şayet onlar resullerine ve Kur'an'a iman edip de haramlardan uzak kalmak, Allah'ın kitabını bir kenara itmekten vazgeçmek suretiyle Allah'tan korksalardı ve şeytanlar kitaplarına uymasalardı, elbette ki Allah'ın bundan dolayı kendilerine vereceği sevabı daha büyük olurdu. Yüce Allah “Keşke bilselerdi” buyruğu ile bilgisizlik hükmünü vermiş oluyor. Bunun sebebi ise bildikleriyle amel etmeyi terk etmeleridir.



Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs