Kadiri Yolu

Nikâhın Faydaları

 Nikâhın Faydaları

1- Çocuk sahibi olmak. Nikâhın asıl maksadı ve en bü­yük faydası çocuk sahibi olmaktır. Şehvet hissi bunun için verilmiş, şehvetteki lezzet de buna ücret yapılmıştır. Çün­kü çocuk yapmak, beşer nev'inin varlığını sürdürmesine hizmet etmektir. Bu hizmet büyük olduğu için, onun dün­yadaki ücreti olan şehvet lezzeti de maddî lezzetlerin en büyüğü olmuştur. Allah Teâlâ, isteseydi, insanları doğru­dan doğruya da yaratabilirdi. Nitekim Adem (as)’ı topraktan, İsâ (as)’ı da babasız yaratmıştır. Ancak, onların tenasül yoluyla yaratılmasında pek çok hikmetler ve maslahatlar bulunduğu için bu yolu seçmiştir.

Çocuk sahibi olmanın faydaları çoktur. Çocuk ebevey­ninden önce ölürse, sevap olup onların amel defterlerine ge­çer. Allah Rasûlü (sa) şunları söylemiştir: "Bir müminin üç ve hatta iki çocuğu ölürse, o mümin cehen­nem ateşine karşı sağlam bir sipere girmiş olur." (Müslim, Taberanî)

"Bir müminin üç veya iki çocuğu ölürse, Allah Teâlâ bu çocuklara olan merhametiyle onu cennete götürür." (Buharî)

Ve eğer ebeveyn önce ölürlerse, çocuk onlara duâ eder ve hayır yapar. Sahih bir niyetle çocuk için yorulmak cihad, onun için para harcamak da sadakadır. Bu sebeple, evlenip de çocuk yapmamak yanlış bir iştir. Çünkü bu, kendisine tohum ve tarla verilip çift sürmesi emredilen bir kölenin bunu yapmayıp tohumu da, tarlayı da zayi etmesi gibidir. Böyle bir köle, efendisi tarafından azarlanır. Evlenip de ço­cuk yapmayan kimse de Allah Teâlâ tarafından itap ve azarlamalara muhatap tutulur. Bu bir anlamda da, ücretini peşin aldığı bir görevi yapmamaktır. Böyle bir olay da ce­zayı muciptir. Bu sebeple, Allah Rasûlü (sa) şunları söylemiştir:

"Evlenip nesil sahibi olun."

"En hayırlı kadınlarınız doğurgan olanlardır."

"Doğuran olan siyahi bir kadın, doğurmayan beyaz tenli bir kadından daha yararlıdır." buyurmuştur.

Bu anlamda şöyle denilmiştir: "Evin bir köşesindeki hasır, doğurmayan kadından daha hayırlıdır."

Salihlerden bir zat şöyle demiştir: "Rüyamda kıyametin koptuğunu ve insanların mahşer meydanında toplandı­ğını gördüm. Ben de, herkes de şiddetli bir şekilde susa­mıştık. Biz bu hâlde iken, birden bir grup çocukların kala­balığın içine girdiğini gördüm. Ellerinde su dolu gümüş testiler ve altın bardaklar vardı. Bu çocuklar bazı kimselere su veriyor, bazılarını geçiyorlardı. Bana yakın geldiklerinde onlara, "Bunalmışım; bana da su verin." dedim. Çocuklar, "Biz sana su veremeyiz; onu yalnızca anne ve babaları­mıza veriyoruz." deyip geçtiler.

2- Şehvet ihtiyacını gidermek, bu suretle şeytanın dürt­melerinden ve haram fiillerden kurtulmak. Evliliğin şehvet tuğyanını bastırdığı ve onu kontrol edilebilir hâle getirdiği bilinmektedir. Bu sebepten dolayıdır ki, zina eden bir kim­se bekâr ise, kendisine yüz kamçı vurulurken, evli ise öldü­rülür. Çünkü ikisini zinaya iten şehvet aynı kuvvette değil­dir. Ancak, evliliği yine de, şehveti gidermek için değil, Al­lah Teâlâ’nın emrettiği ve hoşlandığı gibi, insan neslinin de­vamını sağlamak ve evlad sahibi olmak niyetiyle yapmak ona ayrı bir üstünlük ve manevilik kazandırır. Çünkü bi­rinci durumda nefsin memnuniyeti ön planda iken, ikindi durumda Allah Teâlâ’nın verdiği görevi yapmak, O'nun rı­zasını tahsil etmek ve ahiret hesabına bir iş yapmak söz ko­nusudur.

3- Erkek-kadın arasındaki cinsel ilişkinin lezzetiyle cennetteki lezzetleri tanımak. Dünyadaki diğer nimetlerin lezzeti gibi, cinsel lezzetin yaratılmasındaki maksat da, cennetteki lezzetleri tanıtmak ve insanları ibadet ve din­darlık yoluyla o ebedî lezzetleri kazanmaya sevk etmektir. Çünkü hiçbir şekilde tanınmayan lezzet ve saadetlere da­vet etmek ve onları mükâfat olarak va'd etmek istenen neti­ceyi vermez.

Allah Teâlâ’nın bütün işlerinde ve yaratmalarında hik­metler vardır. O'nun bir yaratması olan şehvet de böyledir. Şehvet iki hayata vesiledir. Bunlardan birisi, neslin devamı suretiyle dünya hayatıdır. İkincisi de şehvet lezzetiyle talip olunan cennet hayatıdır. Fakat, aynı şehvet, kötü kullanıl­dığı zaman bu iki hayatın da elden gitmesine sebeptir.

Bundan dolayı, Allah Rasûlü (sa) şöyle duâ ederdi:

"Allah'ım! Gözümün şerrinden, kulağımın şerrinden, kalbimin şerrinden ve şehvetimin şerrinden sana sığını­rım." (Geçti)

"Allah'ım! Senden kalbimi temizlemeni ve şehvetimi haramdan korumanı isterim." (Beyhakî)

Çok evliliğe de şehvetin kötü bir şekilde kullanılması­nı önlemek için izin verilmiştir.

Şehvetin şerrinden korunmak için Allah Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur:

"Gözünüz bir kadına ilişip şehvetiniz uyandığı takdir­de, kendi hanımınızla yatıp onu teskin edin." (Ahmed)

"Yanında mahremi bulunmayan kadınlarla yalnız kal­mayın. Çünkü şeytan, kanınıza girip şehvetinizi kızıştırır." (Tirmizî)

4- Evlenip çoluk çocuk sahibi olunca kişi, yöneticilik vasfını kazanır ve kendi evinde bir çeşit vali, hâkim ve sul­tan hükmüne geçer. Yöneticilik ise, çok faziletli ve sevaplı bir iştir. Allah Rasûlü (sa) şöyle buyur­muştur:

"Halkı adâletle yöneten bir vali ve sultanın bir günlük icraatı, atmış sene (yani, bir ömürlük) nafile ibâdetten daha hayırlıdır."

Allah Rasûlü (sa) şunları da söyle­miştir: "Kişinin ev halkına yaptığı masraf, iyi niyetle olur­sa sadakadır; o, hanımının ağzına kaldırdığı lokmadan do­layı da sevap alır." (Müttefekun aleyh)

"Öyle günahlar vardır ki, onlara ancak maişet derdi ve aileyi geçindirmek için çekilen sıkıntılar kefaret olur." (Taberânî, Ebu Nuaym)

"Üç kızı terbiyeli bir şekilde büyütüp gönül rızalarıyla evlendiren ebeveyne cennet hak olur." (Ebu Dâvûd, Tirmizî)

Evlilikteki güzel maksatların gerçekleşmesine vesile olan kadın, fuzulî sayılan ve kötülenen dünyadan değildir. Bazı müfessirler, "Rabbimiz! Bize dünyada güzel şey ver." (Bakara, 201) ayetindeki "güzel şeyin" sâliha kadın olduğunu söylemişlerdir.

Allah Rasûlü (sa) şöyle buyurmuş­tur: "Kalbinizi şükre, dilinizi zikre alıştırın ve ahiret yolcu­luğunda size yardımcı olan sâliha kadınla evlenin." (Tirmizî)

Nikâhın bu ve benzeri faydaları yanında, bazı olum­suzlukları da vardır. Bu olumsuzluklar, nikâhın zatî unsur­ları olmasalar da, onunla birlikte ortaya çıkarlar. Bunlar şöyledir:

1- Aileyi geçindirmek için gerekli olan helâl rızkı bul­manın zorluğu. Evlilik hayatı, daha fazla masraf gerektirdi­ği için, bu masrafı helâl yoldan temin etmek her zaman ko­lay değildir. Bu sebeple bazı kimseler, evin gerekli ve ge­reksiz masraflarını karşılamak için haram yollara baş vu­rurlar. Bu suretle de, dünyada bir yuva kuralım derken, ahiretteki ebedî yuvalarını yıkarlar.

Rivayete göre, kıyâmet gününde bazı kimseler Allah Teâlâ’ya hesap verirken, melekler mahşer halkına karşı, "Bu insanlar, sevapları aileleri tarafından yenilen ve bugün günahlarıyla baş başa kalan talihsizlerdir." diye seslenirler.

Seleften bir zat şöyle demiştir: "Allah Teâlâ bir kuluna şer irâde ederse, ona parçalayıcı dişler musallat eder." Bu sözdeki parçalayıcı dişlerden maksat, kişinin din ve haysi­yetini keyf ve heveslerine fedâ eden ailedir.

Aileyi haramla beslemek gibi, aç ve muhtaç bırakmak da büyük günahtır. Allah Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur: "Kişiye günah olarak, ailesini nafakasız bırakması yeterlidir." (Müslim, Tirmizî)

2- Eş ve çocukların haklarını tam olarak gözetmenin zorluğu. Allah Teâlâ, kadınların hakları konusunda şöyle buyurmuştur:

"Onlara, üzerlerindeki haklar kadar hak vardır." (Bakara, 228) Bu­na göre, erkeğin kadın üzerinde ne kadar hakkı varsa, ka­dının da erkek üzerinde o kadar hakkı vardır. Üstelik, er­kek kadını koruyup kollamaktan da sorumludur.

(Ayetin devamı şöyledir: "Ancak, erkeklerin onlar üzerinde bir derece üstünlüğü vardır." Bu âyetten anlaşılan odur ki, haklar açısından erkeklerle kadınlar eşittirler. Ancak, fazilet yönünden erkekler bir derece üstündürler. Allah Teâlâ, canlı ve akıllı varlık olarak cinleri, melekleri ve insanları yaratmış ve bunları birbirinden üstün kıl­mıştır. İnsanları da erkek ve kadın olarak ayırmış ve erkekleri bir derece üstün tutmuştur. Bu, Yaratanın tercih hakkıdır, kimsenin buna itiraz etmesine mahal yoktur. Kur’ân-ı Kerim'de, "Allah'ın bazılarınızı bazılarınızdan üstün tutmasına itiraz etmeyiniz." buyurulmuştur. (Nisa, 32) Günümüzde, Allah’ı inkâr fikri üzerinde geliştirilen bir kadın-erkek eşitliği iddiası vardır. Olabilir. Allah inkâr edildikten sonra her id­dia yapılabilir. Olmaması gereken şey ise, sözde İslâm adına konuşup yazan bazı kimselerin bu ilhâdî cereyana karşı eziklik duymaları ve san­ki, İslâm’ın bu konudaki görüşünü söylemekten utanır olmaları ve suç­luluk duymalarıdır. Onun için, onlar da, moda olan görüşe katılıp İslâm’da da kadın ve erkeğin eşit olduğunu söylerler. Beyler! Allaha iman et­miş müminler iseniz, Allahın hükümlerini sulandırmayın ve onları ol­duğu gibi anlatmaktan, açıklamaktan ve haykırmaktan utanmayın. "Siz mümin iseniz, üstün sizsiniz, hak sizdedir." (Al-i İmrân, 139))

Allah Rasûlü (sa) şöyle buyurmuş­tur: "Kişi ailesinin, eş ve çocuklarının çobanıdır. Çoban gi­bi, bunların hakikî sahibi olan Allah Teâlâ önünde sorumludur." (Müttefekun aleyh) Bu sorumluluk gereğince, kişi ailesine, eş ve çocuk­larına yeteri kadar helâl nafaka temin etmek, onları din ve ahlâk konusunda bilgilendirmek ve davranışlarını bu ölçü­ler içinde takip ve kontrol etmek zorundadır.

Rivayete göre kıyâmet gününde eş ve çocuklar, erkeği Allah Teâlâ'ya şikâyet edip şöyle derler: "Rabbimiz! Bu adamdan hakkımızı al. Çünkü o, bilmediklerimizi bize öğ­retmedi ve bizi haramla besledi."

Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Kendinizi ve aile fertlerinizi ateşten koru­yun." (Tahrim, 6) Bu âyetin emrine göre, erkek, kendi canı gibi, eş ve çocuklarını da ateşe müstahak edici küfür ve günahlardan korumaya çalışmakla yükümlüdür. Kadınlar ve çocuklar arasında adâlet ve eşitlik gözetmek de ailenin önemli hak­larındandır.

3- Mal ve evlâd meşguliyeti sebebiyle ilim ve amelden kesilmek. Bu meşguliyet hadd-i zatında meşru ve mübâh olan alanlarda da olsa, ilim ve amelin önüne geçtiği takdir­de sakınılması gerekir. Çünkü, insanı Allah Teâlâ'ya ibadet­ten ve O'nun yolunda yürümekten alıkoyan her şey me­şum ve uğursuzdur.

Özetlemek gerekirse, evlenmenin şehveti teskin etmek ve insana nesil kazandırmak gibi faydaları yanında, helâl rızk bulma endişesine düşürmek ve kişiyi istediği kadar ibadet ve tefekkür etmekten alıkoymak gibi sakıncaları da vardır. Ancak bu sakıncalardan etkilenmemek de müm­kündür.

Nitekim, Allah Rasûlü (sa) hem ev­lenmiş, hem de hiç kimsenin yapmadığı ve yapamadığı ka­dar ibadet de etmiştir. Bu sakıncaların bir şekilde önlene­bilmesi durumunda, bütün âlimlerin ittifakıyla evlenmek efdaldir. Allah Rasûlü da bu sebeple evlenmeyi tercih etmiştir.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs