Kadiri Yolu
Âl-i İmrân Suresi 100-129. Ayetlerin Tefsiri


 Âl-i İmrân Suresi 100-129. Ayetlerin Tefsiri

Tarih: 11.06.2024

بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم

Üç bölümden oluşmakta olan bugünkü tefsir dersimizin, birinci kısımı Ey iman edenler! Buyruğu ile başlamaktadır. Bu kısmın başında yer alan bu nida kitap ehline itaati yasaklamak içindir. Kitap ehlinin peygamberleri ve adalet ile emreden insanları nasıl öldürdüklerini, Allah'ın ayetlerini inkar ettiklerini birinci kısımda görmekteyiz. Birinci kısım bu şekilde genel olarak bütün kafirlere itaati yasaklayıncaya kadar devam edip gitmektedir. 


İkinci kısımda ise onların bir kısmının Hz. Mesih'i inkar ettiklerini yahut onun hakkında nasıl aşırıya gittiklerini görüyoruz. 


Üçüncü Kısım da ise onlardan bir grubun müslümanları şaşırtmak ve saptırmak istediğini bunun için nasıl planlar kurduklarını ve kendilerine verilen emanetlere ne şekilde ihanet ettiklerini gördük. 


Şimdi ise bu kısım da yer alan ayetlerde onlara itaat etmekten bizi sakındırmakta konumlarını bizlere açıklamakta, onlara karşı neler ile korunacağımızı beyan ederek, izlememiz gereken yolu bize göstermektedir.




Âl-i İmrân Suresi 100-129. Ayetlerin Tefsiri



يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تُط۪يعُوا فَر۪يقًا مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ يَرُدُّوكُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْ كَافِر۪ينَ


100- “Ey iman edenler! Eğer kendilerine kitap verilenlerden bir zümreye itaat ederseniz imanınızdan sonra sizi çevirirler de kafir yaparlar.”


Ey Allah'a ve resulüne iman eden müminler kendilerine tevrat ve incil verilen yahudi ve hristiyanlardan bir kesimine itaat edecek olursanız sizi iman etmenizden sonra küfre götürürler. Allahu Teâlâ ehl-i kitap olan yahudi ve hristiyanlardan herhangi bir öğüdün kabul edilmesini veya onlarla istişarede bulunmasını yasaklamaktadır. Çünkü onlar içlerindeki kin kıskançlık ve ihanet duygularını taşımaktadırlar. 



وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَاَنْتُمْ تُتْلٰى عَلَيْكُمْ اٰيَاتُ اللّٰهِ وَف۪يكُمْ رَسُولُهُۜ وَمَنْ يَعْتَصِمْ بِاللّٰهِ فَقَدْ هُدِيَ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ۟


101- “Allah'ın ayetleri size okunur, aranızda peygamberi bulunurken nasıl küfredersiniz? Kim Allah'a sımsıkı sarılırsa muhakkak doğru yola iletilmiştir.”


Bu soruda küfre sapılmasının hayret edilecek bir şey olduğu belirtilmekte, Allah'ın ayetleri olan mucizevi Kur'an-ı Kerim ve resulü tarafından sizlere okunmakta iken sizi uyarmakta ve öğüt vermekte şüphelerinizi gidermekte ve onun eliyle mucizeler gerçekleştirmekte iken sizlere küfür nasıl ulaşabilir, nasıl bulaşabilir. Buyurun bizimle ilgili yanı ise resulullah'ın sünnetinin ve siretinin elimizde bulunmasıdır. 


Kim Allah'ın dinine yahut kitabına sımsıkı sarılırsa bu buyruk kafirlerin kötülüklerini desise ve tuzaklarını ve her türlü kötülüğü savmak konusunda Allah'a sığınmak için bir teşvik olabilir. Muhakkak doğru yola iletilmiştir, bu şekilde Allah'ın dinine sımsıkı sarılan kimse hak dine iletilmiş demektir. Şüphelerle karşılaşmak halinde sığınağı rabbi olan kimse bu şüphelerden muhafaza edilir. 



يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِه۪ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ


102- “Ey iman edenler! Allah'tan nasıl korkmak lazımsa öylece korkun ve herhalde Müslümanlar olarak can verin.”


Ey iman edenler! Allah'a itaat edip ona karşı gelmekten kaçınarak daima onu hatırdan çıkarmayıp, daima verdiği nimetlere karşı şükredip nankörlük yapmayarak, Allah'tan hakkıyla korkun ve ancak  müslümanlar olarak ölün. 


İnşallah burada takvayı gerçekleştirmemizi bizlerin İslam'ın dışında hiçbir inanç üzere ölmememizi istemektedir veya o şekilde ölmemizi yasaklamaktadır. Bu ise bizim sağlık ve esenlik içerisinde İslam dairesinde korunmamızla ancak mümkün olabilir. Bu islam üzere ölmek için sürdürdüğümüz alışkanlıklarımızı değil, Allah ve resulünün bize tavsiye etmiş oldukları takvayı iffeti ve ibadetleri yerine getirip dini yaşayarak ancak İslam'ın içerisinde ölmek mümkün olacaktır. Allah'ın emrinin dışında bir yaşayış tarzında ölmekten yine Allah'a sığınırız. 



وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا وَلَا تَفَرَّقُواۖ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَانًاۚ وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ


103- “Topluca Allah'ın evine sarılın, ayrılmayın ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz düşman idiniz de O kalplerinizin arasını uzlaştırdı da Onun nimetinin sayesinde kardeşler oldunuz. Siz bir ateş uçurumunun tam kenarındayken sizi O kurtardı. Doğru yola eresiniz diye Allah ayetlerini size işte böylece açıklar.”


Ey iman edenler hep birlikte Allah'ın size sımsıkı sarılmayı emrettiği dinine kelamına yapışın. Allah'ın dini hususunda sakın ayrılığa düşmeyin. Ona itaatte birleşin ve kaynaşın. Allah'ın üzerinizde olan lütfunu ve nimetini hatırlayın. Bir zamanlar sizler, cahiliye döneminde birbirinizi öldüren düşmanlardınız. 


Bu nas EVS ve Hazreç kabileleri hakkında nazil olmuştur. Cahiliye döneminde aralarında çokça savaşlar şiddetli düşmanlıklar kinler ve sıkıntılar vardı. 


Allah, İslam dini sayesinde kalplerinizi birbirinize ısındırıp kaynaştırdı da onun İslam dini nimetiyle samimi Kardeşler oldunuz. artık aranızda kimle çekememezlik kalmadı. Daha önce sizler, bir ateş çukurunun kenarında bulunuyordunuz. İman etmeniz suretiyle Allah sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini işte böyle açıklar ki doğru yolu olmuş olasınız ve hak yoldan sapmayasınız. Burada “Allah'ın ipinden” maksat Kur'an-ı Kerim ve onda bulunan emirlerdir.  


وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ


104- “İçinizden hayra çağıran, marufu emredip münkerden alıkoyan bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” 


Ey iman edenler, içinizden, insanları islam nizamına davet eden, Muhammed'e ve getirdiği dine iman etmek gibi iyilikleri emredip, Allah’ı inkar ile peygamberi yalanlama gibi kötülüklerden de men eden bir topluluk oluşsun. İşte kurtuluşa erenler, Allah’ın cennetini ve nimetlerini kazananlar bunlardır. 


وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ


105- “Kendilerine deliller geldikten sonra parçalanıp ihtilafa düşenler gibi olmayın. İşte Onlara büyük bir azap vardır.”


Sakın kendilerine Allah'ın apaçık ayet ve delilleri geldikten sonra Hakkı öğrendikten ve Allah'ın dininde ihtilafa düşüp bölük pörçük olan Yahudi ve Hristiyanlar gibi olmayın. İşte ihtilaf ederek parça parça olan bu gibi insanlar için Allah katında büyük bir azap vardır. 



يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌۚ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ۠ اَكَفَرْتُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ

106- “O gün nice yüzler ağrır, nice yüzler kararır. O zaman yüzleri kara olanlara; “İmanınızdan sonra küfrettiğiniz ha! İşte o küfrünüzün cezası olarak tadın azabı!” denir”


Kıyamet günü hak ehlinin cemaat ve sünnet ehlinin yüzleri ağarır. Batıl, tefrika ve bidat ehlinin de yüzleri kararır. Yüzleri kararan kafirlere şöyle denecektir: “Allah'ın rabbiniz olduğunu tasdik ettikten sonra onun birliğini inkar ederek, kafir mi oldunuz. Öyleyse inkarınız sebebiyle cehennem azabını tadın.” 


Müfessirler inkar eden kimselerin kimler oldukları hakkında farklı görüşler ortaya koymuşlardır:


Katade ve Süddiye göre önce Müslüman olup sonra dinden çıkan kişilerdir. 


Ebu Ümame el-Bahiliye göre bu ayette yüzleri kararacağı zikredilen kimselerden maksat harici fıkrasıdır. 


Hasan'ın Basri'ye göre ise ahirette yüzleri kararacak olan bu insanlardan maksat münafıklardır bunlar dilleriyle iman ettikten ne söylemelerine rağmen kalpleri ile inkarcılığı saklamış ve yaptıkları amelleriyle de kafir oldukları hissettirmişlerdir Bu bu nedenle ahirette onlara iman etmenizden sonra kafir mi olduğunu denilecektir. 


Übey b. Ka’b’a göre ise ahirette yüzleri ak olacak olanlardan maksat bütün Müminler kararacak olan insanlardan Maksat ise bütün kafirler olacak demişlerdir.


***


وَاَمَّا الَّذ۪ينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَف۪ي رَحْمَةِ اللّٰهِۜ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ


107- “Ama yüzleri ağaranlar, Allah'ın rahmeti içindedirler. Onlar orada temelli kalacaklardır.”


İmanlarında kararlı olan ve tevhid inancına bağlı kalan yüzleri ağırmış mutlu müminler ise Allah'ın bağışladığı cennet ve nimetler içinde olacaklar ve orada ebedi olacak olarak kalacaklardır.


تِلْكَ اٰيَاتُ اللّٰهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّۜ وَمَا اللّٰهُ يُر۪يدُ ظُلْمًا لِلْعَالَم۪ينَ


108- "Bunlar Allah'ın ayetleridir. onları sana hak olarak okuyoruz. Allah alemlere zulmetmek istemez.”


Dilediğin kimseye de hesapsız rızık verirsin. Dilediğin kişiye, (senin tarafından her şeyiyle bilinmekle birlikte) sayılamayacağı hatta hesabını ve miktarını bilemeyeceği kadar çokça mal verirsin. Hesapsız rızıklandırman senin hazinelerinden eksiltmez.


وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ۟


109- “Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Bütün işler Allah'a döndürülür.”



Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ın mutlak mülkü ve Allah'ın yarattığı kullarıdır. Hepsi Allah'ın yarattığı şeyler ve kimselerdir. Bütün işler sonunda ona döner. Dünyada da ahirete de mutlak egemen ve tasarruf sahibi O’dur. İyilik yapana iyilikleri sebebiyle kötülük yapana da kötülüklere sebebiyle amellerine uygun karşılıklar verecektir. 


كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِۜ وَلَوْ اٰمَنَ اَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْۜ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَاَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ


110- “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Marufu emreder, münkerden alıkorsunuz ve Allah'a inanırsınız. Ehl-i kitap da inanmış olsaydı kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinde iman edenler olmakla birlikte çoğu fasıklardır.” 


Ey Muhammed Ümmeti, Siz Allah katında ümmetlerin en hayırlısı ve en üstünüsünüz. insanlar içinde ortaya çıkarılmış en hayırlı kimselerseniz. Öyle ki bütün gücünüzle insanları, Allah nizamı olan İslam'a sokmaya çalışırsınız. Allah ve onun şeriatına iman etme gibi iyilikleri emreder Allah'a Ortak koşma ve isyan etme gibi kötülüklere mani olur ve Allah'a samimiyetle iman edip ona kulluk edersiniz. kendilerine Tevrat ve İncil gönderilen kitap ehli de Muhammed ve Kur'an'a iman etmiş olsalardı Allah katında kendileri için daha hayırlı olurdu. bunlardan Abdullah bin selam ve salep sahaya gibi iman edenler varsa da çoğunu bağlı olduklarını iddia ettikleri dinlerinden de ayrılmışlardır. Zira kendi dinleri de İslam geldikten sonra herkesin İslam'a girmesi gerektiğini emretmektedir. 


Hayırlı Ümmet olarak zikredilen kimselerden kasıt peygamber ﷺ'ın sahabelerinden belli bir topluluktur. Kimilerine göre de Muhammed Ümmetidir. Hasan-ı Basri'ye göre zikredilen en hayırlı ümmetten kasıt Muhammed Ümmetidir. 


لَنْ يَضُرُّوكُمْ اِلَّٓا اَذًىۜ وَاِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْاَدْبَارَ۠ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ


111- “İncitmekten başka size herhangi bir zarar veremezler. sizinle savaşsalar bile geri dönüp kaçarlar, sonra kendilerine yardım da edilmez.”


Onların zararları tanıyabildiği gibi dinimizi eleştirmek teşvikte bulunmak ve buna benzer diğer eziyetler fakat kesinlikle sizleri keşfen kazıyamayacaklar farklı olarak sizinle savaşsalar bile geri dönüp kaçarlar yenik düşerler ve sizin önünüze sabaha getirip dirilemezler sonra kendilerine yardımı edinmez hiçbir kimse onlara yardımcı olmaz ve sizden onları kimse kurtaramaz İşte bu gerçekten Müminler olmanız halinde bize çok büyük bir müjdedir bilhassa Yahudilere karşı mücadelemizde de unutulmamalıdır onlara karşı uğradığımız bozgunlara gelince bunlar onlara karşı savaş veren kimselerin imanının gerektirdiği nitelikte de hakkıyla sahip olmadıklarını göstermektedir ve Bu gayet açıktır Zira Arapların altında Savaş verip bu şu ana kadar Bozguna uğrayıp durdukları bayrak küfür bayrağıdır fasıklık bayrağıdır Aksi takdirde kitap ehline karşı müminlerin geçmişteki savaşları ayeti kelimenin işaret buyurduğu gerçeğin kanadını yapmaktadır 


ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللّٰهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ وَبَٓاؤُ۫ بِغَضَبٍ مِنَ اللّٰهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الْمَسْكَنَةُۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ۠


112- “Nerede bulunurlarsa bulunsunlar üzerlerine zillet vurulmuştur. Allah'ın ve insanların ahdine sığınmış olmaları müstesna. Allah'ın hışmına uğradılar. Üzerlerine de miskinlik vuruldu. Bu Allah’ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerindendir. Bu, onların isyan etmeleri ve taşkınlık yapmalarındandır.”


Bu buyruk Yahudiler hakkında özel bir hüküm vardır. Yahudiler nerede olurlarsa olsunlar zelil olacaklardır. Bu himayesinde yaşadıkları her devlete cizye ödemeleri nerede olurlarsa olsunlar daima korku içerisinde olmaları suretiyle gerçekleşecektir. Bu durum onları münafıklık yapmak ve kötülükten sakınmak için zilleti gerektirecek işleri yapmak zorunda bırakacaktır. 


Burada Rabbimiz bir hali istisna etmektedir. Filistin topraklarında her ne kadar onlara kurdurdukları bir devlet dahi olsa bu istisna hali ile ilgili olarak Yüce Rabb'ime şöyle buyurmaktadır: “Allah'ın ve insanların ahdine sığınmış olmaları müstesna” o zaman üzerlerinden zillet kalkabilir ve bir devlet ve egemenlikleri olabilir. İşte şu anda gerçekleşmiş bulunuyor. Allah onlara imkan vermiş; Bizim zalimliğimiz sebebiyle onları bizlere musallat kılmış ve onlara bir takım imkanlar vermiştir. Çünkü bütün dünya onların menfaatleri için bir araya gelmiş onlara yardım destek ve himaye altına almış, onların namına hile ve tuzaklar kurmuş, onlara hizmet etmiş bulunuyorlar. Bunun sonucunda bildiğimiz olaylar yaşanıyor. Ancak bu geçici bir olaydır. 


“Allah'ın hışmına uğradılar.” Bu hışmı gerektirdikleri için Allah'ın gazabı onların peşini bırakmayacaktır. 


“Üzerlerine de bir miskinlik vuruldu.” Burada elleri dar olmamakla birlikte fakirlik korkusu kastedilmektedir. Onlar ancak fakir oldukları göstererek sıradan zavallılar gibi görülürler. Yahut bütün bunlar sebebiyle gerçekten de onlar zillet ve meskenet içerisinde olacaklardır. Aynı zamanda onların yaptıkları işlerin benzerlerini yapmamız halinde bizim içinde geçerli bir tehdittir. 


“Bu Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere peygamberlere öldürmelerindendir.” Onlara zilletin ve meskenetin vurulmasının Allah'tan bir gazaba uğramalarının sebebi, Allah'ın ayetlerini inkar ve haksız yere peygamberlere öldürmelerindendir. 


“Bu onların isyan etmeleri ve taşkınlık yapmalarındandır.” Allah'a İsyan etmeleri, Allah'ın çizmiş olduğu sınırları aşmaları ve taşkınlık etmeleridir. Buna göre isyan ve taşkınlık küfrün ve iman ehlinin kanlarını akıtma cesaretini göstermelerinin mukaddimeleridir. Çağımızda bu ümmetten birçok kimseler hem yöneten hem de Yönetilenler olarak onlardan olmuşlar yani zalimlerden olmuşlardır ve bunlar Allah'ın Yoluna davet edenleri öldürmüşler mazlum insanların  kanını akıtmışlardır. Allah'ın çizdiği sınırları Aşmışlar Allah'a karşı isyan etmişlerdir.  


لَيْسُوا سَوَٓاءًۜ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اُمَّةٌ قَٓائِمَةٌ يَتْلُونَ اٰيَاتِ اللّٰهِ اٰنَٓاءَ الَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ۠


113- “Hepsi bir değildir. Onlardan secdeye vararak geceleri Allah'ın ayetlerini okuyup duran bir topluluk vardır.”


Kitap ehlinden İslam'a iman edenler olup “Hepsi bir değildir” secdeye vararak geceleri Allah'ın ayetlerini okuyup duran bir topluluk vardır onlar adaletle istikamet üzere duran, Allah'ın emirlerini gereğince uygulayıp şeraitine itaat eden, peygamberine tabi olan bir topluluk vardır. Buna göre onlar secdeye vararak geceleri teheccüde durarak namazlarında Allah'ın ayetlerini okurlar. Abdullah Bin Abbas diyor ki yahudilerden Abdullah bin selam Salebe bin şaye useid bin Saye Esed bin übeyit ve benzeri kişiler Müslüman olunca yahudi-i Hakanlar ve iman etmeyen kafirleri Müslümanlar olarak hakkında şunları söylemeye başladılar Muhammed'e ancak şerlerimiz iman edip tabi olmuştur. Şayet onlar seçkinlerimiz olsaydı atalarının dinini bırakıp başka bir dine gitmezlerdi.” İşte bu ayeti kerime bundan dolayı nazil olmuştur. Yahudilerden bazılarının islamı kabul ederek müminlik sıfatlarını aldıkları ve övüldükleri görülmektedir.



يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ مِنَ الصَّالِح۪ينَ


114- “Onlar Allah'a ve ahiret gününe inanırlar. Marufu emreder, münkerden vazgeçirirler, hayırlara koşuşurlar. İşte onlar salihlerdendir.”


Bu Müminler Allah'a ve ahiret gününe iman ederler, hayırlarda koşuştururlar, hayra aşırı şekilde arzu duyarlar. Onlar Allah'a ve peygamberine iman etmek gibi iyilikleri de emrederler. Allah'ı inkar etme ve Peygamberi yalanlama gibi kötülüklere mani olurlar ve her türlü hayırda öncü olup koşarlar. Zira bu işi arzulayan bir kimse onu yerine getirmek için koşuşturur. Acele eder işte bunlarda fırsat kaçmasın diye hayırlarda ellerini çabuk tutarlar. 

“İşte onlar salihlerdir.” Müslümanların vasıflarına sahip olan kimselerin yahut salihlerden olanların Allah katında halleri de salih ve düzgündür ve Allah onlardan razı olmuştur.




وَمَا يَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ يُكْفَرُوهُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالْمُتَّق۪ينَ


115- “Ne hayır yaparlarsa onlardan mahrum bırakılacak değildirler. Allah Takva sahiplerini bilir.”


Bu Müminler yaptıkları herhangi bir hayır Allah katında asla zayi edilmeyecek aksine onlara yaptıklarının mükafatını Allah tam olarak verecektir. Hiç Kimsenin ameli ona gizli kalmaz iyilik yapan hiçbir kimsenin Ecri onun katında zayi olmaz Allah kendisinden korkan ve karşı gelmekten sakınanları çok iyi bilmektedir. Allah onlara yaptıklarını karşılığını muhakkak verecektir. 


اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـًٔاۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ


116- “Küfredenlerin malları ve çocukları Allah'a karşı kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. Onlar cehennemliktir. Orada ebediyen kalacaklardır.”


Küfür edenlerin biriktirmiş oldukları ve yetiştirmiş oldukları evlatları Allah'ın cezayı ve azabı onlardan geri çevirmeyecektir ebediyen cehennemde kalacaklar ve bu ceza şiddetli olacaktır zira onlar ebediyete kadar dahi kalmış olsalardı yine ebediyen küfür üzere kalmaya devam edeceklerdi bunların dünyada yaptıkları harcamaların Allah katında kendilerine nasıl bir fayda sağlamayacağına dair bir misal verilmektedir:


مَثَلُ مَا يُنْفِقُونَ ف۪ي هٰذِهِ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا كَمَثَلِ ر۪يحٍ ف۪يهَا صِرٌّ اَصَابَتْ حَرْثَ قَوْمٍ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَاَهْلَكَتْهُۜ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللّٰهُ وَلٰكِنْ اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ


117- “Bu dünya hayatında onların sarf ettikleri şeylerin misali kendilerine zulmeden bir kavim ekinlerine isabet ederek onu helak eden kavurucu bir rüzgarın durumuna benzer. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendilerine zulmediyorlar.”


Kafirlerin bu dünya hayatında sevap almak için harcadıkları şeyler çok soğuk bir rüzgarın durumuna benzer. Öyle ki o rüzgar kendi kendine zulmeden bir topluluğun ekinlerine isabet etmiş ve onu imha etmiştir. Allah bu kafirlerin yaptıkları amelleri bu şekilde yok edecek ve ümitlerini boşa çıkaracaktır. Amellerini boşa çıkararak Allah onlara zulmetmiş değildir. Fakat kendilerini cehenneme götürecek işler yaparak bunlar kendi kendilerine zulmetmişlerdir.


Bu ayeti kerimede kafirlerin sırf Hayır işi hiç gibi görünen harcamaların Aslında faydası olmadığını aksine onlar için zarara yol açacağını ifade etmektedir. Ayrıca günümüzde yaptıkları hayr vergiden düşmek için, hem de reklam (gösteriş) olsun diye yapmaktadırlar. 


يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالًاۜ وَدُّوا مَا عَنِتُّمْۚ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَٓاءُ مِنْ اَفْوَاهِهِمْۚ وَمَا تُخْف۪ي صُدُورُهُمْ اَكْبَرُۜ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْاٰيَاتِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ 



118- “Ey iman edenler! Sizden başkalarını kendinize sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük etmekten geri kalmazlar. Sıkıntıya düşmenizi isterler. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır. Sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür. Düşünürseniz size ayetlerimizi açıkladık.”


Bu ayeti kerimede Allahu Teala müminlere kafirlerden dostlar ve samimi arkadaşlar edinip Müslümanların sırlarını onlara aktarmalarını  yasaklıyor ve kafirlerin, müminleri aldatıcı hainler ve küstahlar olduklarını bildiriyor ki, müslümanlar kendi kanaatlerince faydalı görseler dahi kafirlerle dostluk kurmaktan uzaklaşsınlar. Bu hususta başka ayetlerde de şöyle buyrulmaktadır: 


“Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmüyor musun onlar sapıklığı satın alıyor ve sizin de doğru yoldan sapmanızı istiyorlar.” Nisa/44


“Ey iman edenler, Yahudi ve hristiyanları dost edinmeyin. onlar, birbirinin  dostudur. Sizden kim, onları dost edinirse, şüphesiz ki onlardan olur. Muhakkak ki Allah, zalim kavmi hidayete erdirmez.” Maide/51


Müslümanlara karşı sıkıntı ve zorluk verecek her şeyi arzu eden bu gurura karşı onların dost edinilmesi sırların paylaşılması ve onlara karşı neler gizlediğimizi açıklamak yasaklanmıştır onlar için de bize karşı kimden başka bir şeyi saklamazlar o kadar ki onların Bunu açıkça ishal ettikleri açık ve net bir şekilde görülmektedir.


هَٓا اَنْتُمْ اُو۬لَٓاءِ تُحِبُّونَهُمْ وَلَا يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّه۪ۚ وَاِذَا لَقُوكُمْ قَالُٓوا اٰمَنَّاۗ وَاِذَا خَلَوْا عَضُّوا عَلَيْكُمُ الْاَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِۜ قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ



119- “İşte siz öyle kimselersiniz ki onları seversiniz. Halbuki onlar sizi sevmezler ve kitabın tümüne inanırsınız. Onlar ise sizinle karşılaştıkları zaman:”İman ettik” derler. Yalnız başlarına kaldıkları vakit de size karşı öfkeden parmaklarını ısırırlar. De ki: ”Öfkenizden ölün.” Gerçekten Allah göğüslerin özünü bilir”


Ey müminler sizler öyle insanlarsınız ki bu kafirleri seviyorsunuz. Onlara iyi davranıyor ve onları ziyaret ediyorsunuz. Onlar ise sizleri sevmiyorlar. Bilakis size karşı düşmanlık ve tuzak kurma hisleri besliyorlar. Yine sizler, Allah'ın peygamberine indirdiği kitapların hepsine iman ediyorsunuz, onlar ise size indirilen kitabı inkar ediyorlar. Siz, müminlerle karşılaştıkları zaman Hakkı gizleyerek ve sizden çekinerek “Muhammed'e geleni tasdik edip iman ettik” diyorlar. Halbuki sizlerin, onları göremeyeceğiniz bir yerde birbirleriyle baş başa kaldıkları zaman size karşı olan kin ve nefretlerinden dolayı parmak uçlarını ısırıyorlar. 


Ey muhammed Deki: “Kininizden dolayı geberin şüphesiz ki, Allah, göğüslerinizin içinde bulunan öfkeyi, sıkın, Hayır. ve ona göre sizlere layık olduğunuz karşılığı verecektir.”


Müminleri istediğiniz kadar kıskanın kin besleyin nefret edin Şunu bilin ki Allah Mümin kulları üzerindeki nimetini tamamlayacak, dinini Kemale erdirecek, sözünü En üstün kılacak, kullarını Galip getirecektir. ölünceye kadar kininiz artık Dursun kalplerinizde bulunanlara ne kadar gizleseniz de açığa çıkarsanız da dininizi de kıskançlığınızı da müminlere karşı duyduğunuz hassasiyeti de Allah bilir Allah dünya hayatında beklentilerinizin tersi olan şeyler göstermek suretiyle ahirette de ebediyen kalacağınız asla kurtulamayacağınız ve içinden çıkamayacağınız şiddetli ateş azabıyla sizi cezalandıracaktır.


اِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْۘ وَاِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَاۜ وَاِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـًٔاۜ اِنَّ اللّٰهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُح۪يطٌ۟


120- “Sizlere bir iyilik dokunursa bu onları üzer. Ama başınıza bir felaket gelirse buna sevinirler. Sabreder ve sakınırsanız onların hilesi size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını kuşatmıştır.”


Müminlere karşı besledikleri aşırı düşmanlıktan dolayı ortaya çıkan bir hallerdir. Müslümanların bolluk ve zaferle karşılaştıklarında onlar için üzücü bir hal oluşur. Bir ganimet bir zafer bir rahatlık ve bolluk elde edecek olursanız onlar kederde kalır. Kıtlık yahut bozgun ile karşı karşıya kalırsanız, bundan dolayı sevinirler. Bu düşmanlığın İleri derecesidir. 


Yüce Allah bizlere gerçekleştirdiğimiz takdirde başkalarının hilelerinden zarar göremeyeceğimiz bir yolu göstermektedir. O da sabır ve takvadır. Dinimizin yükümlülükleri ve bu yükümlülükleri gerçekleştirirken karşı karşıya kaldığımız zorluklara Allah'ın imtihanlarına sabreder dayanır isek haramlarından sakınmak suretiyle Allah'tan korkar ve gerçekten takva sahibi olursak, onların bize karşı hile tuzak ve desiselerinin hiçbir zararı görülmez. Aksine Allah'ın korumasında oluruz. Bunların hile tuzakları desiseleri onun kontrolü altındadır. Sizler sabreden muttakiler olduğunuz takdirde onların bütün hilelerini boşa çıkarabilir. Allah azze ve celle kötülük düşünen facirlerin tuzaklarından sabır ve takva ile onların etrafımızı çepeçevre kuşatmış olmasından korkmadan Allah'a tevekkül ile kurtuluş yolunu Allah bize göstermektedir.


وَاِذْ غَدَوْتَ مِنْ اَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِن۪ينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۙ


121- “Hani sen müminleri savaş için duracakları yerlere yerleştirmek için erkenden evinden ayrılmıştım. Allah semidir alimdir.”


Buradaki savaştan kasıt iki görüş vardır birincisi Uhud gazvesidir ikincisi ise Hendek gazvesidir. Uhud gazvesi cuma namazından sonra gerçekleşmiştir rivayetler bu şekildedir. Sabahleyin çıkmak manası şudur: Allah'ın müminleri veli edinmesine bir misal olarak Medine'de ailenin yanından onları yerleştirmek üzere çıkışını hatırla yani müminleri savaş esnasında sağ sol kanatlar, kalpgâh ve artçılar olmak üzere yerlerine yerleştiriyor idin. Allah söylediklerinizi işitir niyetlerinizi ve İçinizde gizlediklerinizi de bilir.



اِذْ هَمَّتْ طَٓائِفَتَانِ مِنْكُمْ اَنْ تَفْشَلَاۙ وَاللّٰهُ وَلِيُّهُمَاۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ


122- “O zaman sizden iki takım bozulmaya yüz tutmuştu. Halbuki onların dostu Allah idi. Müminler yalnız Allah'a güvenip dayansınlar.”


Bir zamanlar sizden hazrec'lilerden Seleme oğulları ile Evs’ten Harise oğullarının korkaklık göstermeye, zaafa düşmeye ve geri çekilmeye yüz tuttuklarını hatırla! Ancak Allah onları seven onlara yardım eden işlerin üzerine alandır. Bu bakımdan geri çekilmek suretiyle münafıklara katılmaktan onları alıkoydu. Onlar da böyle bir şey yapmadılar. O halde Müminler bütün işlerinde Allah'a dayanıp ona güvensinler, ona tevekkül edip emrine muhalefet etmemeyi öğrensinler. Müminler yalnızca Allah'a güvenip dayansınlar. Kendisinden başkasına güvenip dayanmamakla yani tevekkül etmemekle işlerimizi yalnız ona havale etmekle emrolunduk.


وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ بِبَدْرٍ وَاَنْتُمْ اَذِلَّةٌۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ


123- “Andolsun ki siz düşkün bir durumda iken Bedir'de Allah size zafer vermişti. Allah'tan korkun ki şükretmiş olasınız.”


Sizin sayeniz az düşmanınızın sayısı da çok olduğu için sizler güçsüz iken, şüphesiz ki Allah, bedir savaşı'nda düşmanlarınıza karşı size yardım etti. o halde Allah'a itaat ederek ve haramlardan kaçınarak ondan korkun ki size verdiği zafere karşılık ona şükretmiş olasınız.


 Bedir mevkiinde bu adım verilmesinin sebebi İki görüş vardır şadiye göre bedir'e bu adı verilmesinin sebebi şuheyna kabilesinin de bedir diye adlandırılan bir adamın orada su kuyusu bulmasındandır herhangi bir kimsenin adı değildir. 


اِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ اَلَنْ يَكْفِيَكُمْ اَنْ يُمِدَّكُمْ رَبُّكُمْ بِثَلٰثَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُنْزَل۪ينَۜ



124- “Hani sen müminlere: “İndirilmiş 3000 melekle rabbinizin size yardım etmesi yetmez mi? diyordun.”


Ey Muhammed, sen o bedir savaşı sırasında müminlere şöyle diyordu: “Düşmanlarınıza karşı savaşmaları için, rabbinizin gökten size yardımcı olarak 3 bin Melek göndermesi yetmez mi?”


Bedir Savaşı esnasında melekler savaşmıştır. Savaşanların sayısı konusunda farklı görüşler vardır. 


بَلٰٓىۙ اِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا وَيَأْتُوكُمْ مِنْ فَوْرِهِمْ هٰذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُمْ بِخَمْسَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُسَوِّم۪ينَ

125- “Evet sabreder sakınırsanız ve onlar da hemen üzerinize gelirlerse rabbiniz size nişanlı beş bin melekle yardım edecektir.”


Özel işaretleri olan 5000 melekle size yardım eder. Şayet düşmanlarınıza karşı sabreder ve Allah'tan korkarsanız ve düşmanlarınızla hemen o anda üzerinize gelirlerse rabbiniz özel işaretleri bulunan 5000 Melekle size yardım eder. Allah Müslümanlara ilk önce bin Melekle yardım etmiş sonra da melekler 3 bin, sonra da 5 bin Melek olmuştur. 


Ali Ebu Talip Radıyallahu Anh şöyle demiştir: “ Bedir günü meleklerin işareti beyaz yün idi. yine onların nişanı atlarının alınlarında idi.” 


İbn Abbas da şöyle demiştir: “ Bedir günü meleklerin nişanı sırtlarına doğru uçlarını serbest bıraktıkları beyaz sarıklar, Huneyn günü ise kırmızı sarıklı idiler. Ancak Bedir günü dışında melekler vuruşmadılar diğer savaşlarda sayıca ve yardımcı güç olarak geliyor ve vuruşmuyorlardı.” 


Abdullah bin Abbas diyor ki Bedir Savaşı'nda (babamı) kendisine “ Ebul Yeser” adı verilen, Kab b. Amr esir almıştı. Resulullah , Kab’a “Ey Ebu Yeser, sen bunu nasıl esir alabildin” dedi. (Zira ebul yeser kısa boylu Abbas ise iri yarı birisiydi) Ebul Yeser de “Buna karşı bana daha önce ve sonra kendisini hiç görmediğim bir adam yardım etti. Onun şekli şöyle şöyle idi.” Bunun üzerine Resulullah “Şüphesiz ki  ona karşı sana yüce bir melek yardım etti.” buyurdu.


وَمَا جَعَلَهُ اللّٰهُ اِلَّا بُشْرٰى لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُمْ بِه۪ۜ وَمَا النَّصْرُ اِلَّا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِۙ


126- “Bu yardımı Allah size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yoksa zafer ancak aziz ve hakim olan Allah'tandır.”


Allah'ın melekleri indirmesi ve onların  indirildiklerini sizlere haber vermesi sadece sizin için müjde ve kalplerinizi hoş tutup yatıştırmak içindir. Yoksa zafer Allah katındadır o dilediği takdirde melekler olmaksızın ve onların savaşmasına gerek kalmaksızın da düşmanlarından intikam alandır. O halde sadece Allah'a güvenin Ondan yardım isteyin o hiçbir şekilde yenik düşürülemeyen İzzet ve kudret sahibidir sakın sayının çokluğuna aldanmayın zira zafer sayıyla değil ancak Allah'ın yardımı iledir


لِيَقْطَعَ طَرَفًا مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَوْ يَكْبِتَهُمْ فَيَنْقَلِبُوا خَٓائِب۪ينَ


127- “Küfür edenlerin bir kısmını kessin veya perişan etsin de ümitsiz olarak geri dönüp gitsinler diye.”


Yani kafirlerden bir kısmını helak etsin yahut bozguna uğrattıkları için onları perişan edip öfkelendirsin ve onlar da arzuladıklarını ellerine geçiremeden emellerine ulaşmasınlar, geri dönsünler diye böyle olmuştur. 



لَيْسَ لَكَ مِنَ الْاَمْرِ شَيْءٌ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ اَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَاِنَّهُمْ ظَالِمُونَ


128- “Senin elinde emirden bir şey yok. Allah ya onların tövbesini kabul eder, yahut da zalim oldukları için azaplandırır.”

Ey Muhammed kulların işi hususunda senin elinde bir şey yoktur Onların işi Allah'a aittir. Aralarında dilediği hükmü verir. Dilerse onların tövbelerini kabul eder veya onlara azap eder. Çünkü onlar, azaba layık olan zalimlerdir.


وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟



129- “Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. dilediğini bağışlar ve dilediğine azap eder ve Allah gafurdur rahimdir.”


Yeğene tasarruf sahibi Yerde ve gökte ne varsa hepsini onun mülküdür buralarda yaşayan var ise onun kullarıdır o bakımdan Ümit ettiğini de korktuğunda o olmalıdır YGS tasarruf sahibinin hükmü hiç kimse kovuşturamaz takibe alamaz dilediği kimseye İslam'a girmek tevfikini ihsan eder ve dilediği takdirde onu bağışlar dilediği Kimseyi de perişan eder küfrü ve delaleti sebebiyle ona azap eder O yaptığı hiçbir şeyden sorumlu değildir fakat Onlar sorun olurlar bağışlayacak olursa onun lütfuyladır azap edecek olursa da bu adaletinin tecellisidir Allah (CC)'nün rahmeti gazabını geçmiştir Bu bakımdan azabı ve perişan edilmeyi hak eden dışında kimse helak edilmez ve rabbim hiçbir kimseye zulmetmez.



Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs