Kadiri Yolu

 

Âl-i İmran Suresi 64-99. Ayetlerin Tefsiri



Âl-i İmran Suresi 64-99. Ayetlerin Tefsiri
Tarih: 04.06.2024

بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم


Allah’a ibadete davetle başlanılmakta, kitap ehli Hz. İbrahim’in yahudi yada hristiyan olduğunu iddia etmeleri sebebiyle ayıplanmakta, azarlanmakta ve Hz. İbrahim’e insanlar arasında en yakın olan kimselerin Muhammed ﷺ ile müslümanlar olduğu beyan edilmektedir. Kitap ehlinin müslümanları saptırmak arzularını açıklanmakta, küfre sapmak, hakkı batıla karıştırıp gizlemek sebebiyle de kitap ehlini ayıplamakta ve azarlamaktadır.

Müslümanları saptırmak amacıyla uygulamak istedikleri hile açıklanmakta ve Allah tarafından kabule şayan olan genel kaidenin ahidlerine vefa göstermeleri gerekirken, buna rağmen onların bir kısmının hainliği mübah gören bazı inançları açıklanmaktadır.

قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا اِلٰى كَلِمَةٍ سَوَٓاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ اَلَّا نَعْبُدَ اِلَّا اللّٰهَ وَلَا نُشْرِكَ بِه۪ شَيْـًٔا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِاَنَّا مُسْلِمُونَ

64. -“Deki: “Ey ehli kitap hepiniz sizin de bizim aramızda eşit olan bir kelimeye gelin: Allah'tan başkasına ibadet etmeyelim, ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi rab edinmesin.” Eğer yüz çevirirlerse o vakit; “Şahit olunuz ki biz müslümanlarız” deyin.”

“Deki: “Ey ehli kitap” Bu hitaba Yahudi ve Hristiyanlar ile bunların dışındaki diğer din mensupları öncelikle girmektedir. Onlar için bizimle sizin aramızda eşit, Kur'an'ın Tevrat'ın İncil'in itilaf etmediği şu kelimeye gelin: “Allah'tan başkasına ibadet etmeyelim ona hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi Rabbi edinmesin.” ibadet yalnız Allah'adır. İtaat da Allah'adır. Helal ve haram kılan yalnız O’dur. Ondan başka ilah yoktur. “Eğer yüz çevirirlerse” bu kez tevhidi kabul etmeyecek olurlarsa “O vakit: “Şahit olun ki biz müslümanlarız deyin.” Çünkü artık size karşı delil gereğince yerine getirilmiştir. Bunu kabul etmeniz ve bizim müslüman olduğumuzu, fakat sizin de olmadığınızı teslim etmeniz gerekmektedir; bunu böyle biliniz.

Müfessirler tarafından farklı görüşler sunulmuştur. Bu ayetin nazil olması hakkında bir görüşe göre Medine-i Münevvere çevresinde bulunan yahudiler hakkında nazil olduğu söylenmiştir. Yahudiler Hz. İbrahim hakkında resulullah ile tartışmaya girişince Allahu Teala bu ayeti indirmiş ve resulullah yahudileri çağırarak onlara ayette belirtilen hususları bildirilmesi emredilmiştir.

İkinci bir görüş ise bu ayeti kerimenin hristiyan necranlıların gönderdikleri heyet hakkında nazil olduğu söylenmiştir. Resulullah onları mübadeleye davet ettiğinde lanetleşmekten kaçınmaları üzerine bu defa onları daha kolay olan bir ayetin beyan ettiği şeyleri kabul etmeye davet etmiştir. Fakat onlar bunu da kabul etmemişlerdir.

يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تُحَٓاجُّونَ ف۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَمَٓا اُنْزِلَتِ التَّوْرٰيةُ وَالْاِنْج۪يلُ
اِلَّا مِنْ بَعْدِه۪ۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ

65. -“Ey ehl-i kitap, İbrahim hakkında niçin münakaşa ediyorsunuz? Tevrat da İncil de şüphesiz ondan sonra indirilmiştir. Aklınız ermiyor mu?”

Niçin onun hakkında münakaşa ederek bazınız onun yahudi, bazılarınızda hristiyan olduğunu iddia etmektesiniz. Her biriniz İbrahim'in kendi dinine mensup olduğunu iddia ediyorsunuz. Halbuki bu iki dinin kitabı da ondan çok uzun bir zaman sonra indirilmiştir. O halde nasıl olur daha İbrahim sizin dininizden olur. Bu sözünüzün yanlış olduğunu düşünmez misiniz? Ki, böyle bir olmadık tartışmaya girişiyorsun.

هَٓا اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ حَاجَجْتُمْ ف۪يمَا لَكُمْ بِه۪ عِلْمٌ فَلِمَ تُحَٓاجُّونَ ف۪يمَا لَيْسَ لَكُمْ بِه۪ عِلْمٌۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ

66. -“Siz bilginiz olan şey hakkında münakaşa ettiğiniz. Ya bilginiz olmayan şey hakkında niçin münakaşa ediyorsunuz? Halbuki Allah bilir, siz bilemezsiniz.”

Ey yahudi ve hristiyan topluluğu siz öyle ahmak kimselersiniz ki ve ahmaklığınız, aklınızın kıtlığı o kadar açıktır ki, bile bile, haksız yere batıl bir tartışmaya giriyorsunuz. Üstelik tevrat'ın da incil'in de söylemiş olduklarına aykırı olduğunu bildiğiniz halde bu tür tartışmalara giriyorsunuz. Hakkında bilginiz olmadığı halde İbrahim ve onun dini hakkında niçin tartışıyorsunuz. İşlerin gerçek yüzünü Allah bilir. Sizler bilemezsiniz. O halde batıl iddialarla tartışmaya girişmeyin.

مَا كَانَ اِبْرٰه۪يمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفًا مُسْلِمًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ

67. -“İbrahim ne Yahudi ne de Hristiyan idi. Fakat o hanif bir müslüman idi. O müşriklerden değildi.”

İbrahim ne yahudi idi ne de hristiyan fakat o Allah'ın emirlerine tabi olan doğru yola yönelen bir Müslümandı. Kalbiyle ve bütün azalarıyla ona boyun eğen bir kimseydi. O, putlara veya yaratıklardan herhangi birine tapan müşriklerden değildi.

Hz İbrahim ve onun dini hakkında tartışan ve onun, kendi dinlerinden olduğunu iddia eden yahudi ve hristiyanları yalanlamış, Hz. İbrahim, Hanif dini olan İslam dinine mensup olduğunu, Allah’ı bırakıp başka yaratıklara tapan müşriklerden olmadığını beyan etmiştir.

اِنَّ اَوْلَى النَّاسِ بِاِبْرٰه۪يمَ لَلَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ وَهٰذَا النَّبِيُّ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُؤْمِن۪ينَ

68. -“Doğrusu İbrahim'e en yakın olanlar, elbette ona uyanlar, bu peygamber ve iman edenlerdir. Allah da müminlerin velisidir.”

Doğrusu insanlardan İbrahim'e en yakın olanlar onun yolunda gidip Allah'ın bir olduğuna inananlar batılı bırakıp hakka boyun eğenler ile bu peygamber Muhammed (ﷺ) ve ona iman edenlerdir. Allah düşmanlara karşı müminlerin dostudur Resulullah (ﷺ) şöyle buyuruyor ki her bir peygamberlerden dostları vardır. Benim dostum atam olan ve rabbimin dostu olan ibrahimdir. Sonra Resulullah.” doğrusu insanlardan İbrahim'e en yakın olanlar, ona tabi olanlar, peygamber ve iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur ayetini okudu Abdullah ibni Mesud bu şekilde aktarmıştır.

وَدَّتْ طَٓائِفَةٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يُضِلُّونَكُمْۜ وَمَا يُضِلُّونَ اِلَّٓا اَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ


69. - “Ehl-i kitaptan bir tayfa sizi şaşırtmak istediler. Halbuki onlar kendilerinden başkasını şaşırtamazlar da farkına varmazlar.”

Yüce Rabbimiz Müminler topluluğuna kitap ehlinin bir kısmının Müslümanları saptırma arzularından haber vermektedir. Özellikle Yahudiler bu kesimin başında gelir. Fakat unutulmamalıdır ki, kıyamete kadar bu arzu hristiyanlarda ve yahudilerde olacaktır. Halbuki onlar bu davranışlarıyla ancak kendilerini saptırır ve helak ederler. Böylece helak olurlar ve onlar bunun da farkına varmazlar. Çünkü düştükleri bu tuzağın kendilerinde oluşturduğu körlük gözlerini aynı zamanda kulaklarını kapatmıştır.

يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَاَنْتُمْ تَشْهَدُونَ


70. - “Ey ehl-i kitap kendiniz görüp dururken niçin Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?”

Burada kitap ehline doğrudan soru sorulmaktadır. Gerçeğin ta kendisi olduğundan emin olmalarına rağmen Allah'ın resulü Muhammed (ﷺ)'e indirilmiş olan Allah'ın ayetlerini inkar etmelerinin sebeplerine dair ehli kitaba yöneltilmiş bir sorudur. Size bildirilen gerçeklere şahitlik ettiğiniz halde Allah'ın size gönderilen kitabının ayetlerini niçin inkar ediyorsunuz?

يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ۟

71. - “Ey ehl-i kitap, niçin Hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?”

Ey ehli kitap niçin dilinizle Muhammed'e iman ettiğinizi söyleyip kalplerinizle O’nu inkar ederek hakkı batıla karıştırıyor Muhammed'in peygamberliği ve sıfatları sizin kitabınızda mevcut olduğu halde, bu gerçeği gizliyorsunuz. Halbuki sizler bunun farkındasınız. Onlar Müslümanların hak üzere olduğunu biliyorlar ve buna rağmen Müslümanları haktan saptırmak ve şaşırtmak istiyorlar.

Âyette zikredilen "Hak"tan maksat, Abdullah b. Abbas, Katade, Rebi´ b. Enes ve İbn-i Cüreyce göre îslamdır. "Batıl"dan maksat ise, Yahudilik ve Hristiyanlıktır. Yahudi ve Hristi yani arın batıl olan kendi dinlerini, hak olan İs­lam dinine karıştırmak istemeleri, Abdullah b. Abbas'ın naklettiği gibi şu şekilde olmuştur.

Abdullah b. Abbas diyor ki: "Yahudilerden Abdullah b. Sayf, Adiy b. Zeyd, Haris b. Avf, birbirlerine şöyle dediler: "Gelin muhammede ve arkadaşla­rına indirilene sabahleyin iman edelim. Akşamleyin de onu inkâr edelim. Böyle­ce onların dinlerini karıştırır ve onları, dinleri hakkında şüpheye düşürürüz. Umulur ki bu sayede onlar da bizim yaptığımız şeyi yaparlar ve dinlerinden dö­nerler." İşte bunun üzerine Allah teala bu âyeti indirdi.

وَقَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اٰمِنُوا بِالَّذ۪ٓي اُنْزِلَ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَجْهَ النَّهَارِ وَاكْفُرُٓوا اٰخِرَهُ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَۚ

72. - “Ehl-i kitaptan bir grup şöyle dedi: “Varın, o müminlere indirilenlere güpegündüz iman edin sonunda da dönüp küfredin belki onlar da dönerler.”

Müminlerin inançlarını sarsmak için cahil ve zayıf insanların dinlerini karıştırıp dini onlar için içinden çıkılmaz bir hale getirebilmek maksadıyla gerçekleştirmek istedikleri bir hile açıklanmaktadır. Bir önceki ayette iniş sebebinde ifade edildiği gibi bir hile kurmuşlardır. Cahil kimseler bu kimselerin tuzaklarından dolayı dinlerinden dinimizdeki bir eksiklik veya kusur bulmalarından dolayı dönmüşlerdir diyerek müslümanlar da dinlerinden dönsünler istemişlerdir.

Abdullah b. Abbasa göre ise, Yahudilerin gündüzün başlangıcında iman ettiklerini gündüzün sonunda da inkar ettiklerini ortaya koymaları resulullah ile birlikte namaz sabah namazını kılıp akşamleyin dinden çıktıklarını belirtmek şeklinde oluyordu veya sabahleyin dilleriyle iman ettiklerini söylüyorlar akşamleyin Yahudilere ait olan ibadeti yapıyorlar ve bu şekilde iman edip tekrar döndüklerini belirtiyorlardı.

وَلَا تُؤْمِنُٓوا اِلَّا لِمَنْ تَبِعَ د۪ينَكُمْۜ قُلْ اِنَّ الْهُدٰى هُدَى اللّٰهِۙ اَنْ يُؤْتٰٓى اَحَدٌ مِثْلَ مَٓا اُو۫ت۪يتُمْ اَوْ يُحَٓاجُّوكُمْ عِنْدَ رَبِّكُمْۜ قُلْ اِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللّٰهِۚ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌۚ

73. - “Kendi dininize uyanlardan başkasına inanmayın. De ki: ”Doğru yol Allah'ın yoludur” (Derler ki): “Size verilenin bir benzerinin de birilerine verildiğini veya Rabbinizin katında onu size delil gösterecekleri bir şeyi açıklamayın.” De ki: “Doğrusu lütuf Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah Vasi’dir, Alim’dir”
Yahudi ve hristiyanlar dininize tabi olanların dışında kimseye güvenmeyin. Yalnız sizden olanlara güven besleyin ve bildiğiniz şeyleri sadece kendi aramızda söyleyiniz ki hiç kimse İslam'dan yararlanamasın ve Müslümanların da sizin bu söyleyeceklerinizde aleyhinize getirebilecekleri delilleri olmasın. İşte onlar birbirlerine bunu tavsiye etmekte idiler.

“De ki: Doğru yol Allah'ın yoludur.” Allah dilediği kimseye hidayet verir, o kimsede İslam'a girer, İslam üzere sebat eder ve sizin bu desiseleriniz, tuzaklarınız ona zarar veremez.

Fakat öyle bir şeyi niçin yapıyorsunuz? Niçin başkalarını saptırmak için planlar hazırlıyor ve birbirinize batılı tavsiye ediyorsunuz?
Bu tuzakları hazırlamanızın sebebi size verilen kitap gibi bir benzerinin başkasına verilmesidir. Yahut Müslümanların rabbinizin huzurunda sizin kafir olduğunuza dair delil getirerek sizleri susturmaları korkunuzdur.
Ahmaklıkları sebebiyle Müslümanları küfre itmeleri halinde aleyhlerine herhangi bir delilin bulunamayacağını düşünüyor gibidirler.

“De ki doğrusu lütuf Allah'ın elindedir.” Hidayet, hidayete muvaffak kılınmak, Nübüvvet ve başka şeyler sadece Allah'ın elindedir. Kullarından “onu dilediğine verir. Allah” rahmeti geniştir “Vasi’dir” her şeyin faydasını ve maslahatını bilen “Alim’dir.

يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ

74. -“Dilediğine Rahmetini tahsis eder. Allah en büyük lütuf sahibidir.”
“Dilediğine rahmetini tahsis eder.” Dilediği kimseye nübüvvet ve dilediği kimseye İslam'a tabi olmak lütfunu ihsan eder. “Allah en büyük lütuf sahibidir.” Onun lütuf ve keremine sınır yoktur.

***

وَمِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ اِنْ تَأْمَنْهُ بِقِنْطَارٍ يُؤَدِّه۪ٓ اِلَيْكَۚ وَمِنْهُمْ مَنْ اِنْ تَأْمَنْهُ بِد۪ينَارٍ لَا يُؤَدِّه۪ٓ اِلَيْكَ اِلَّا مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَٓائِمًاۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الْاُمِّيّ۪نَ سَب۪يلٌۚ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

75. - “Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki kantarla emanet bıraksan onu sana öder. Öylesi de vardır ki bir tek altın emanet etsen bile tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların: “ Ümmiler hakkında bize karşı bir sorumluluk yoktur, demelerindendir. Onlar bile bile Allah'a karşı yalan söylemektedirler.”

Kitap ehlinden olan Yahudilerden öyle insanlar vardır ki, güvenilen insan­lardır. Onlara yüklerle emanet bıraksan, ihanet etmeden onu sana geri verirler. Öyleleri de vardır ki, hain insanlardır. Onlara tek bir dinar dahi emanet etsen, ıs­rarla üzerinde durmadıkça onu sana geri iade etmezler. O Yahudilerin böyle davranmaları: "Kitap ehlinden olmayan ümmi, yani okur yazarlığı olmayan Araplara karşı hiçbir sorumluluğumuz yoktur. Allah onların mallarını bize helal kılmıştır." demelerindendir. Onlar, bile bile Allah'a karşı yalan söylemektedirler. Allah, onlara hiçbir şeyi helal kılmış değildir. Onlar iftira eden bir topluluktur.

Abdurrezzak şu rivayeti yapmaktadır:” Adamın biri İbni Abbas'a şöyle sorar:

-Bizler savaş esnasında zimmet ehline ait tavuk, koyun gibi bir takım malları elimize geçiriyoruz. İbn Abbas şöyle sorar:

-Ne söylüyorsun? Adam:

-Bu konuda bizim için bir mahsur yoktur diyoruz. ibni Abbas cevabı verdi:

-Senin bu söylediklerin kitap ehlinin,” ümmüler hakkında bize Vebal yoktur” demelerine benzer. Kitap ehli cizye ödedikleri takdirde gönül rızasıyla olmadığı sürece malları size helal olmaz.”

Bunu aynı şekilde servi de rivayet etmiştir.

Diğer bir rivayette ise İmam Ahmet Resulullah (ﷺ)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: “Her kim Müslüman bir Kimsenin malını haksızca almak için yalan yere yemin ederse yüce Allah ona gazap etmiş olarak Allah'a kavuşur.”

Bu hadisin ravisi şu şekilde eklemiştir: Ondan sonra Resulullah (ﷺ): “Allah'ın ahdini ve kendi yeminlerini az bir pahaya değişenlerin ahirette hiçbir Payı yoktur…” ayetini okudu .

Yine İmam Ahmet Bin hanbel Resulullah (ﷺ) efendimizin şöyle buyurduğu rivayet etmektedir:

- “Allah'ın öyle bir takım kulları vardır ki kıyamet gününde onlarla konuşmaz, onları temize çıkarmaz ve onlara rahmet nazarıyla bakmaz.”

- Onlar kimlerdir ey Allah'ın resulü? denilince şöyle buyurdu:

- “Ana babasından yüz çevirerek uzaklaşan bir kimse, çocuğundan uzaklaşan bir kimse ve kendisine iyiliklerde bulunmuş bir topluluğa karşı nankörlük edip onların iyiliklerini inkar eden ve onlardan uzak kalan bir kimse.”

بَلٰى مَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِه۪ وَاتَّقٰى فَاِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ

76. - “Hayır kim akdini yerine getirir ve (günahtan) sakınırsa şüphe yok ki Allah sakınanları sever.”

Yüce Allah din ve şeriatte ahitlere vefa göstermek ve takva iyi öngörmektedir emanetleri sahiplerine vermek de bir parçasını takvanın teşkil eder yine hayır ehli kitabın okuryazarlığı olmayan cahil insanlardan aldığımız emanetle riayet etmekle yükümlü değiliz demeleri doğru değildir. Fakat ehli kitaptan kim Tevrat'ta Hazreti Muhammed'e ve onun getirdiği emanetleri yerine verin gibi emirlere ve bütün yasaklara iman edeceğine dair Allah'a verdiği ahdi yerine getirirler. Allah'ın yasakladığı, inkar ve isyandan, Allah'tan korkarak kaçınacak olursa bilsin ki Allah kendisinden korkanları ve azabından sakınanları sever.

اِنَّ الَّذ۪ينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَاَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَل۪يلًا اُو۬لٰٓئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللّٰهُ وَلَا يَنْظُرُ اِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَلَا يُزَكّ۪يهِمْۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ

77. - “Allah'ın ahdini ve kendi yeminlerini az bir pahaya değiştirenlerin ahirette hiçbir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz onları temize çıkarmaz ve onlar için elim bir azab vardır.”

Gerçek şu ki, kendilerine gönderilen kitapta, Muhammed ve onun getir­diklerine iman edeceklerine dair Allah'a verdikleri sözü ve yalan yere yaptıkları yeminlerini, dünya malından az bir değere değişenler var ya, işte onların, âhirette cennet nimetlerinden hiçbir nasipleri yoktur. Allah onlara, kendilerini sevindirecek bir şey konuşmayacak, kıyamet gününde onlara merhamet nazarıy­la bakmayacak ve onları inkâr ve günah kirlerinden temizleyecektir. Ayrıca onlar için can yakıcı bir azap vardır.

وَاِنَّ مِنْهُمْ لَفَر۪يقًا يَلْوُ۫نَ اَلْسِنَتَهُمْ بِالْكِتَابِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ الْكِتَابِ وَمَا هُوَ مِنَ الْكِتَابِۚ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۚ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

78. - “Onlardan bir güruh vardır ki, kitaptan zannedesiniz diye kitapla dillerini eğip bükerler. Halbuki o kitaptan değildir. “O Allah katındandır” derler. Halbuki o Allah katından değildir. Allah adına bile bile yalan söylerler.”

Yahudilerden bir topluluk doğru olanı bırakıp tahrif edileni söylerler. Allah’ın kitabından sanasınız diye dilleriyle (kitaba benzeyen lafları, kitabın arasına onu kitaptan sanasınız diye sokuşturmaya çalışırlar) kitabı eğip bükerler. Halbuki uydurdukları bu şeyler laflar Allah'ın kitabından değildir onlar:” bu Allah'ın katındandır bunu peygambere indirdi” derler. Halbuki o Allah katından değildir bir iftiradır Onlar dünya malından değersiz şeyleri isteyerek bile bile kasıtlı bir şekilde Allah'a karşı yalan söylerler.

***

مَا كَانَ لِبَشَرٍ اَنْ يُؤْتِيَهُ اللّٰهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا ل۪ي مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلٰكِنْ كُونُوا رَبَّانِيّ۪نَ بِمَا كُنْتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنْتُمْ تَدْرُسُونَۙ

79. - “Hiçbir insana yakışmaz ki Allah kendisine kitabı, hükmü ve peygamberliği versin de sonra o insan: “Allah'ı bırakıp bana kullar olun” desin. Fakat; “Kitabı okuyup öğrettiğinize göre Rabba kul olun” demek yaraşır.”

Hiçbir beşere yakışmaz ki, Allah ona kitap indirsin, ona hikmeti Öğretsin ve Peygamberlik versin de sonra o, kalkıp insanlara "Allah'ı bırakıp bana kullar olun." desin. İnsanları kendisine tapmaya çağırsın. Allah’ın, kendisine bu üstün­lükleri verdiği kişiye yakışan odur ki, "Kur'an'ı insanlara öğretmeniz ve onu okumanız sayesinde ve bunun bir gereği olarak rabbinize karşı âlim, hikmet sa­hibi, takva sahibi, salih ve halis kullar olun."desin.

Abdullah b. Abbas bu âyet-i kerimenin nüzul sebebi hakkında şunları söylemiştir: "Yahudi Hahamlarıyla Necran Hristiyanları, Resulullahın huzurun­da bir araya geldikleri zaman, Resulullah onları müslüman olmaya davet etmiş, bunun üzerine Kurayza Yahudilerinden olan Ebu Rafi şöyle demiştir. "Ey Muhammed, Hristiyanların İsa'ya yaptıkları gibi, bizim de sana tapmamızı mı isti­yorsun " Necran Hıristiyanlarından "Revs" diye vasıflandırılan biri de "Ey Muhammed, sen bizden kendine tapmamızı mı istiyor ve bizi buna davet ediyor­sun" demiştir. Bunun üzerine Resulullah: "Allah'ın dışında başka bir şeye iba­det etmemizden veya onun dışında başka bir şeye ibadet edilmesini emretme­mizden Allah'a sığınırız. Allah beni ne böyle bir şeyle göndermiş ne de bunu ba­na emretmiştir" buyurmuştur. İşte bunun üzerine de bu âyet nazil olmuştur.

وَلَا يَأْمُرَكُمْ اَنْ تَتَّخِذُوا الْمَلٰٓئِكَةَ وَالنَّبِيّ۪نَ اَرْبَابًاۜ اَيَأْمُرُكُمْ بِالْكُفْرِ بَعْدَ اِذْ اَنْتُمْ مُسْلِمُونَ۟

80. -“Size Melekleri ve peygamberleri Rab olarak benimsemenizi de emretmez. Müslüman olduktan sonra size küfür etmeyi mi emredecek?”

Benden önce gönderilen tevrat'ı tasdik edip onun Allah katından geldiğine İman ederek ve İncil'in istisna ettiği konular hariç o Tevrat'ın hükümleriyle amel edici olarak gönderildim. Bir de, daha önce size haram kılınmış olan deve eti, iç yağı, bazı kuş ve balık çeşitlerini size helal kılmak için gönderildim, ayrıca size, rabbiniz katından peygamberliğimin hak olduğunu ortaya koyan ve daha önce zikrettiğim deliller getirdim. Ey İsrailoğulları size emrettiği ve yasakladığı hususlarda Allah'tan korkun ve sizleri davet ettiğim hususlarda bana itaat edin.

وَاِذْ اَخَذَ اللّٰهُ م۪يثَاقَ النَّبِيّ۪نَ لَمَٓا اٰتَيْتُكُمْ مِنْ كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِه۪ وَلَتَنْصُرُنَّهُۜ قَالَ ءَاَقْرَرْتُمْ وَاَخَذْتُمْ عَلٰى ذٰلِكُمْ اِصْر۪يۜ قَالُٓوا اَقْرَرْنَاۜ قَالَ فَاشْهَدُوا وَاَنَا۬ مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِد۪ينَ

81. -“Hani Allah peygamberlerden söz almış: “Andolsun ki size kitabı, hikmeti verdim, yanınızda olanı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde mutlaka ona inanacak ve yardım edeceksiniz. İkrar edip de ahdi kabul ettiniz mi?” demişti onlar da: ”İkrar ettik” demişlerdi. Allah: ”Şahit olun, ben de sizinle beraber şahitlerdenim” demişti.”

Allah (CC) bizlere, Hz. Adem’den Hz. İsa’ya kadar gelen bütün peygamberlerden söz almış olduğunu haber vermektedir. Ali b. Ebi Talib ve İbn Abbas (Radıyallahu anhuma) şöyle demişlerdir:” Allah her ne vakit peygamber gönderdiyse mutlaka o peygamberden, Muhammed ﷺ’’in peygamber olarak gönderilmesi halinde eğer kendisi hayatta ise mutlaka ona iman edeceğine ve ona yardım edeceğine dair söz almıştır. Aynı şekilde o peygambere de kendi ümmetinden; Muhammed ﷺ’'e peygamber olarak gönderildiği zaman eğer yaşıyorlarsa, mutlaka ona iman edeceklerine ve ona yardımcı olacaklarına dair söz almasını emretmiştir.” Peygamberler aynı davayı tebliğ etmeleri sebebiyle birbirlerine iman etmelerini ve birbirlerine yardımcı olmaları gerektiğini beyan etmekte ve bu hususta Allah Tealanın onlardan söz aldığını, onların da bunu kabul ettiklerini bildirmektedir.

Bütün peygamberlerin birbirlerine iman edip birbirlerini destekledikleri halde Hz. Musa’nın ümmetinden olan Yahudilere Hz. İsa’nın ümmetinden olan Hristiyanlara ne oluyor da kendi peygamberlerinin iman ettiği Hz. Muhammede iman etmiyor ve onu desteklemiyorlar onlar, bu davranışlarıyla kendi dinlerine de ters düşüyorlar.

Allah Teala'nın Peygamberlerden ahit aldığı ifade edilmektedir müfessirler kendilerinden ahit anılan bu kişilerden maksadın Aslında kimler olduğu hakkında farklı görüşler zikretmişlerdir:

1- Peygamberler değil kendilerine peygamber gönderilen ehli kitaptır diyenler olmuştur.
2- Kendilerinden söz alınanlar ayette zikredildiği gibi ümmetler değil sadece peygamberlerdir diyenler olmuştur.
3- Yine kendilerinden söz alınanlardan maksadın hem peygamberler hem de ümmetler olduğunu söyleyenler olmuştur.

Bu görüşlerden tercihe şeyen olanı ayette kendilerinden ahit alınan insanlardan Maksat hem peygamberler hem de onların ümmetleridir.

فَمَنْ تَوَلّٰى بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

82. -“Artık kim bundan sonra dönerse işte onlar, fasıklardır.”

Artık Allahın bütün Peygamberlerinden ve onların ümmetlerinden, Pey­gamberlere iman etmelerine ve onları desteklemelerine dair bir söz aldıktan sonra kim Peygamberlere iman etmekten ve onlara yardım etmekten yüz çevirirse işte onlar, Allah'a itaatten ayrılan fâsıkların ta kendileridir. Zira onlar bu hal­leriyle bütün Peygamberlerin talimatına karşı çıkmış ve kendi arzularına uymuş olurlar.

اَفَغَيْرَ د۪ينِ اللّٰهِ يَبْغُونَ وَلَهُٓ اَسْلَمَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَاِلَيْهِ يُرْجَعُونَ

83. -“Yoksa Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar. Oysa göklerde ve yerde kim varsa ister istemez ona teslim olmuştur. Ve ona döndürülecektir.”

Allah'ın dininden başka bir din mi arıyor ve onu istiyorlar Halbuki gök­lerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a boyun eğmiş, onun ilahlığı önünde teslim olmuşlardır. Müminler isteyerek teslim olmuşlar kâfirler ise Allah'ın azabını gördükten sonra istemeyerek te olsa teslim olmuşlardır. Onlar, Öldükten sonra Allaha döndürülecekler, Allah, onların amellerinin karşılığını verecektir. İyilik edene iyiliğin, kötülük edene de kötülüğün karşılığı verilecektir. İsteyerek boyun eğip teslim olanlar Peygamberler, müminler ve melekleridir. İstemeyerek boyun eğenlerden maksat ise müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir.

1- Bunlardan maksat Allah'ın yaratıcılığını kabul edip bununla beraber ibadette ona ortak koşan müşrikler bunlar Allah'a samimi bir şekilde kulluk etmediklerinden istemeyerek ona boyun eymişlerdir.
2- Bunlar kendilerinden ahit alınırken istemeyerek ahit verenlerdir
3- Bunlardan maksat kafirlerin gölgeleridir
4- Bunlardan maksat dili ile inkar ettiği halde kalbiyle İslam'ın hak olduğunu idrak edenlerdir
5- Bunlardan maksat Allah'ın azabını gözleriyle görerek ister istemez iman edenlerdir
6- Bunlardan maksat Allah'a isteyerek ibadet ederlerdir istemeyerek boyun eğenlerden maksat ise Allah'a istemeyerek ibadet edenlerdir demişlerdir.

***

قُلْ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا وَمَٓا اُنْزِلَ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَمَٓا اُو۫تِيَ مُوسٰى وَع۪يسٰى وَالنَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْۖ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْۘ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ

84. - “De ki: “Allah'a iman ettik. Bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Esbat’a indirilenlere; Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere rabları tarafından verilenlere de iman ettik. Onların hiçbiri arasında fark gözetmeyiz ve biz ona teslim olanlarız.”

Resullaha emirle Allah’ın dininden başka bir din arayan Yahudilere deki: Biz, rabbimiz olan Allah'a, bize indirilen kitap ve vahye, Allah'ın dostu İbrahime ve İbrahim'in iki oğlu olan İsmail ve İshaka ve onun torunu olan Yakuba ve sonra gelen on iki toruna indirilenlere, Musa'ya verilen Tevrata, İsa'ya verilen İncile ve diğer Peygamberlere indirilenlere iman ettik. Biz, Yahudi ve Hristiyanlar gibi, bunların bir kısmına iman edip diğerlerini yalanlayarak aralarında ayının yapmayız, hepsine iman ederiz. Biz, Allah'a boyun eğen ve onun rabliğini ikrar edenleriz.

Taberi, "Torunlar"dan maksadın Hz. Yakubun, Yusufun kardeşleri olan on iki oğlu olduğunu söylemiştir.

Görülüyor ki İslamiyet, Allah tarafından gönderilmiş olan bütün diğer ilahi kitap ve Peygamberleri tasdik etmektedir. Hatta onları kabul etmeyi, iman esaslarından saymıştır. Bu, İslamın yüceliğine büyük bir delildir.

Halbuki Yahudi ve Hristiyanlar gibi ehl-i kitap olan kimseler, İslamiyet ve onun Peygamberini kabul etmezler. Bunlar birbirlerinin dinini de kabul et­mezler. Bu halleriyle ne kadar büyük bir sapıklık içinde bulundukları apaçık or­tadır.

وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ د۪ينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُۚ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ

85. -“Kim islam'dan başka din ararsa ondan başka kabul olunmaz ve o ahirette en büyük zarara uğrayanlardandır.”

Yüce Rabbimiz İslam'dan başka bir din kabul etmeyeceğini açıklamaktadır. İslam'dan başka din arayan kişi ahirette Allah'ın rahmetini kaybedip hüsrana uğrayacaktır. İman edip hüccetleri ve delilleri de bildiği halde irtibat eden kimselerin ilahi adalet gereğince ve içine düştükleri körlükleri sebebiyle Allah'ın hidayetini hak etmeyeceklerini belirtilmektedir. Bu gibi kişilerin cezalarının Allah'tan melekler ve bütün insanlardan lanete uğramak olduğu açıkça ve bu lanette onların ebediyen kalacakları beyan edilmektedir azap bir an dahi onlardan asla hafifletilmeyecektir.

كَيْفَ يَهْدِي اللّٰهُ قَوْمًا كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ وَشَهِدُٓوا اَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ

86. -“İman ettikten, peygamberin hak olduğunu gördükten ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra küfre sapan bir kavmi nasıl hidayete eriştirir? Ve Allah zalimler güruhunu hidayete iletmez.”

İslam'a Girdikten yahut mümin iken Muhammed'in Allah'ın hak Resûlü olduğuna şahitlik ettikten Allah resulünün Allah'tan getirmiş olduğu şeylerin doğruluğuna dair deliller ve belgeler ortaya konulduktan bunlardan birisi olarak kur'an-ı kerim'in ve diğer mucizeler onlara gösterildikten sonra irtibat eden bir topluluğa Allah asla hidayet vermez. Ve Allah zalimler güruhunu hidayete iletmez. Küfür yolu üzerinde kalmaya ısrar eden zalimlere hidayet vermemek yüce Allah'ın şanındandır.

اُو۬لٰٓئِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ اَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَۙ

87. - “İşte bunların cezası, Allah'ın meleklerin ve bütün insanların laneti onların üzerinedir.”

Şu iman ettikten sonra ısrar edenlerin cezası Allah'ın meleklerin ve bütün insanların laneti onların üzerinedir.

خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَۙ

88. - “Ebediyen onun içindedirler. Onlardan azap hafifletilmez ve onlara rahmet nazarıyla bakılmaz.”

Ebediyen onun o lanetin içindedirler. Onlardan azap hafifletilmez ara verilmek sizin devam eder ve Onlara rahmet nazarıyla bakılmaz yahut bir anda dahi olsun onların azabı geciktirilmez ve hafifletilmez.

اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

89. - “Ancak bunun ardından tövbe edip ıslah edenler müstesnadır doğrusu Allah Gafur’dur Rahim’dir.”

Küfründen ve irtidat etmekten dönüp tevbe ederek amellerini düzeltenler müstesnadır. Şüphesiz ki Allah, günahları çokça affeden ve çok merhamet edendir. Allah’ın rahmeti çok geniştir. En büyük suçlardan olan dinden dönme suçunu işleyen kimse dahi tevbe ettikten sonra onun tevbesi kabul edilir. Yeter ki tevbe ihlas ve samimiyet ile yapılsın.

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَنْ تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الضَّٓالُّونَ

90. - “İman ettikten sonra küfre sapıp küfürleri artanların tövbeleri asla kabul edilmez. İşte onlar sapıkların kendileridir.”

Şüphesiz ki Muhammede iman ettikten sonra onu inkar eden, sonra da Allah’a isyanları artırarak inkarda ileri gidenlerin, kafirlikten dönüp iman etmedikçe tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Hak yoldan sapanlar işte bunlardır. Hz Muhammed ﷺ’in sıfatlarını Tevrat'ta buldukları için Yahudiler o gönderilmeden önce ona iman eden gönderildikten sonra da onu inkar eden ve bu inkarlarında devam ederlerken bir kısım günahlar işleyen Yahudileri beyan etmektedir Bu ayeti kerime onların inkarları halinde işledikleri günahlarından dolayı yaptıkları tövbeler kabul edilmeyecektir ta ki Hz. Muhammed ﷺ'ın inkarlarından vazgeçip tövbe etsinler.

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْ اَحَدِهِمْ مِلْءُ الْاَرْضِ ذَهَبًا وَلَوِ افْتَدٰى بِه۪ۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ۟

91. - “Doğrusu küfür edip de kafir olarak ölenler, yeryüzü dolusu altını fidye verecek olsalar yine de hiçbiri onlardan kabul edilmez. onlar için elim bir azap vardır ve onların hiçbir yardımcıları yoktur.”

Doğrusu Muhammed'in peygamberliği ve onun getirdiği dini inkar edip bu inkarları üzere ölen Yahudi Hristiyan ve Mecusi gibi kafirler affedilmeleri için yeryüzü dolusunca altın fidye verseler dahi bunların hiçbirinden bu verdikleri kabul edilmeyecektir. İşte bunlar için can yakıcı bir azap vardır ve bunların kendilerini Allah'ın azabından kurtaracak bir yardımcı ve dostları da yoktur.

Bu hususta peygamber ﷺ’in şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: ”Kıyamet günü kafir getirilecek ve ona” şayet senin yeryüzü dolusu altının olsaydı onu fidye olarak verir miydin” denilecek. O da: ”Evet” diyecektir. Bu defa ona “Senden bu söylediğinden daha kolayı istenmişti”. denilecektir. Başka bir rivayette şöyledir: “ Ben senden bundan daha basit bir şey istemiştim. baban Adem'in sülbündeyken senden bana hiçbir şeyi ortak koşmaman üzere söz almış, sen ise bana şirk koşmaktan başka hiçbir şeyi kabul etmemiştin.”

لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِه۪ عَل۪يمٌ

92. - “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe asla birr’e erişemezsiniz ve her ne infak ederseniz şüphesiz ki Allah onu bilir.”

Ey müminler sevdiğiniz ve arzuladığınız şeyleri Allah yolunda harcamadıkça takvaya ve cennete asla ulaşamazsınız Allah yolunda harcadığınız her şeyi şüphesiz ki Allah çok iyi bilir. Allah o yaptığınız iyiliklerin karşılığını size verecektir. O halde daima hakk ile olmak (rabbanilik) kulluğun (ubudiyetin) kemal noktasına varabilmesi insanın iyiliği gerçekleştirmesine bağlıdır. Bu ise ancak kişinin sevdiklerinden infak etmesi ile mümkündür.

Ayette zikredilen “Birr” diye tercüme edilen iyilik kelimesinden maksat Allah'ın kullarına yapacağı iyiliktir. Bu nedenle bazı alimler buradaki “Birr” kelimesini “Cennet” olarak tercüme etmişlerdir. Zira Allah'ın kullarına yapacağı en büyük iyilik, onları cehennemden kurtarıp cennete koymasındır.

Sahabe-i kiram bu ayeti kerimeyi duyunca mallarının en değerlerini Allah yolunda harcamışlardır.

كُلُّ الطَّعَامِ كَانَ حِلًّا لِبَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اِلَّا مَا حَرَّمَ اِسْرَٓاء۪يلُ عَلٰى نَفْسِه۪ مِنْ قَبْلِ اَنْ تُنَزَّلَ التَّوْرٰيةُۜ قُلْ فَأْتُوا بِالتَّوْرٰيةِ فَاتْلُوهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ

93. - “Tevrat inmeden evvel İsrail'in kendi nefsine haram kıldığından başka bütün yiyecekler israiloğullarına helal idi. De ki: ”Eğer sadıklardan iseniz haydi tevrat'ı getirip okuyun.”

İsrail (Yakup) kendine haram kılmış olduğu deve et ve sütleri dışında her türlü yiyeceğini israiloğullarına helal kılınmış olduğunu beyan buyurmaktadır. (Bunun sebebini bazı müfessirler yakup (as) geceleri siyatik rahatsızlığından muzdarip idi gündüzleri bu ağrısı geçmekteydi dua ederek bu hastalığım geçerse sinirli etleri yemeyeceğim diye dua etti.) Ondan sonra tevrat nazil olarak bir takım şeylerin haram kılındığı belirtilmektedir. Bu buyrukta Yahudilerin kabul etmedikleri konu ayetin değişikliğe uğramasıdır yani “nesh” edilmesidir. Yüce Allah bu konuda Resulullah ﷺ’in söylediğinin tersini ispat edebilmeleri için tevrat'ı getirip okumalarını istemekle meydan okumaktadır.

Yahudiler: “İlahi dinlerin hükümlerinin birbirlerine uygun olması gerektiği iddiasıyla da İslam'ı kabul etmiyorlardı. Bunlar Hz Muhammed (ﷺ)'e “Sen, İbrahim'in dininde olduğunu iddia ediyorsun. nasıl oluyor da İbrahim'in yemediği deve etini yiyor ve içmediği deve sütünü içiyorsun” diyorlardı. Bu ayeti kerime nazil oldu ve onlara deve eti ve sütün İbrahim'e İsmail'e isaka ve Yakup'a helal olduğunu, fakat Yakup'un belli bir sebepten dolayı bu eti kendisine haram kıldığını, böylece bu adetin torunlarında da devam ettiğini beyan etti ve Yahudilere “Aksini iddia ediyorsanız tevrat'ı getirip okuyun.” dedi.

فَمَنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

94. - “Bundan sonra artık kim Allah'a karşı yalan isnat ederse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.”

Yakup'un Neslinden meydana gelen ısrar Yollarına, Musa'ya Tevrat gelmeden önce, Yakub'un bizzat kendisine haram kıldığı yiyecekler dışında bütün yiyecekler helal idi. De ki: ”Ey Yahudi topluluğu, eğer iddianızda doğru iseniz tevrat'ı getirin okuyun ki yalancı olduğunuz ortaya çıksın.”

Müfessirler bu ayeti kerimede “İsrail” diye isimlendirilen Hz. Yakub'un Tevrat gelmeden önce kendisine haram kıldığı şeyin Tevrat tarafından da haram kılınıp kılınmadığı hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.

Biz Abdullah b. Abbas'ın söylediğine göre Hz. Yakub'un kendisine haram kıldığı şey, Tevrat gelince Allah Teala tarafından israiloğullarına haram kılınmamış ancak Hz. Yakup, kendisine haram kıldığı şeyi, kendi soyundan gelenler için de haram kılmıştır. Bu sebeple Yahudiler, ataları Yakub'un emrine uyarak onun haram kıldığı şeyleri yemez olmuşlardır.

قُلْ صَدَقَ اللّٰهُ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ

95. - “De ki: ”Allah doğru buyurmuştur. O halde hanif olarak İbrahim'in dinine uyun. O müşriklerden değildi.”

Ey Muhammed! De ki: “Allah, bize bildirdiği haberlerde doğru söyledi. O halde sizler, Allah'ın seçtiği din üzere bulunduğunuz iddiasında samimi iseniz, tahrif edilmiş Yahudi ve hristiyanlığa değil, Allah'ın dostu olan İbrahim'in, Hakk'a yönelen hanif dinine tabi olun. İbrahim hiçbir zaman Yahudi ve Hristiyan müşriklerden değildi. Fakat o hanif dinine mensuptur, müslümandı. İbadet ve itaati sadece rabbine yapardı.

اِنَّ اَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذ۪ي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَم۪ينَۚ

96. - “Doğrusu insanlar için (mabet olarak) kurulan ilk ev o çok mübarek ve alemlere hidayet kaynağı olan Mekke'deki (kabe)'dir.”

İnsanların Allah'a ibadet etmeleri için onun canibine yönelmeleri için ilk kurulan ibadethane Mekke'deki kabe'dir. Burası Beytül makdisten 40 yıl önce yapılmıştır. Burası bütün yaratılanlar için bir Hidayet kaynağıdır.

ف۪يهِ اٰيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ اِبْرٰه۪يمَۚ وَمَنْ دَخَلَهُ كَانَ اٰمِنًاۜ وَلِلّٰهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ اِلَيْهِ سَب۪يلًاۜ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَم۪ينَ

97. - “Orada apaçık alametlerle İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse emin olur. Ona yol bulabilen herkesin Kabe'yi hac etmesi insanlar üzerinde Allah'ın hakkıdır. Kim inkar ederse bilsin ki doğrusu Allah, alemlerden müstağnidir.”

Orada Allah'ın kudretini gösteren ve İbrahim'in eserlerini ortaya koyan apaçık alametler ve hacerül esved ile hatim arasında İbrahim'in makamı vardır. Kim sığınma isteyerek oraya girerse o emniyet içinde olur. Oraya gitmeye gücü yeten herkese Allah için Kabe'yi ziyaret edip Hac yapması farzdır. Kim de haccın farz olduğunu inkar ederse bilsin ki Allah o kimseye de yarattıklarından herhangi bir kimseye de asla muhtaç değildir.

Burada Haccın farz olduğu belirtilmektedir. Başka ayetlerle bu konu mevcuttur. Haccın farziyetini ve eda edilişi şeklini belirten hadis-i şeriflerde pek çoktur. Hac müslüman'a ömründe bir kere farzdır.

قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِۗ وَاللّٰهُ شَه۪يدٌ عَلٰى مَا تَعْمَلُونَ

98. - “Peki:” Ey ehl-i kitap Allah yaptıklarınızı görüp dururken niçin Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?”

Peki: “Ey kitap ehli olan Yahudi ve Hristiyanlar topluluğu, Allah'ın, Muhammed'in peygamberliğinin doğruluğunu gösteren delillerini niçin inkar ediyorsunuz. Halbuki Allah, yaptıklarınıza, Allah'ı ve resulünü kasıtlı olarak inkar etmenize şahittir.

قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجًا وَاَنْتُمْ شُهَدَٓاءُۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

99. - “De ki: “Ey ehl-i kitap siz gerçeği gördüğünüz halde Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek iman edenleri niçin ondan çeviriyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir”

De ki: “Ehl-i kitap ehli, Allah'ın Resulüne iman eden müminleri, Allah'ın doğru yolundan niçin saptırıyor ve o yola gitmelerine engel oluyorsunuz. sizler, engellediğiniz o yolun doğru ve hak olduğuna şahit olduğunuz halde, onu eğri göstermeye Müslümanların ayağını kaydırmaya hidayetten çıkarıp delalete düşürmeye çalışıyorsunuz. Allah, yaptıklarınızdan asla habersiz değildir. böylelerin yaptığını cezasız bırakmayacaktır.



Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs