Kadiri Yolu

 

En-Nisâ Sûresi 01-18. Ayetlerin Tefsiri



En-Nisâ Sûresi 01-18. Ayetlerin Tefsiri

Tarih: 09.07.2024

بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم


Nisa Suresi 176 ayettir ve Medine'de nazil olmuştur. Bakara suresinden sonra Kur'an-ı Kerim'in en uzun surelerindendir. Bu süre toplum hayatını düzene koyan bazı önemli temel kaideleri beyan etmiş, insanların hayatını ilgilendiren çok önemli hususları hükmü bağlamıştır.

Nisa suresi; kadın, ev, aile, devlet ve toplumu ilgilendiren önemli kanunlardan bahseder. Bu surede yer alan hükümlerin büyük bir kısmı kadınla ilgilidir. Bundan dolayı bu sureye Nisa Suresi adı verilmiştir.

Nüzul sırası itibariyle hicretin sekizinci yılında Mekke'nin fethinde nazil olmuştur. Bir kısmı da bundan önce altıncı yılda Hudeybiye gazvesinde nazil olmuştur şeklinde rivayetler bulunur.


En-Nisâ Sûresi 01-18. Ayetlerin Tefsiri



يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَث۪يرًا وَنِسَٓاءًۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ي تَسَٓاءَلُونَ بِه۪ وَالْاَرْحَامَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَق۪يبًا


1- “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden ve ikisinden birçok erkek ve kadın türeten rabbinizden korkun. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan da korkun. Muhakkak ki Allah sizin üzerinizde tam bir gözeticidir.”

Ey ademoğulları! Yüce Allah sizleri bir tek asıldan dallandırıp budaklandırdı. Bu atanız Ademdir. Havva'yı da Adem'in kaburga kemiklerinin bir tanesinden yaratmıştır. Kendisi uykuda iken sırt tarafından sol kaburga kemiğinden yaratıldı. Uyanıp da Havva annemizi gördüğünde ondan hoşlandı ve birbirlerine ısındılar.

“Kadınlar hakkında -birbirinize- iyi tavsiyelerde bulunun. Çünkü kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburganın en fazla eğri olan tarafı onun üst kısmıdır. Bu sebeple, eğer onu doğrultmak istersen kırarsın, yok eğer kendi halinde bırakırsan eğri olmaya devam eder. Öyleyse kadınlar hakkında -birbirinize- iyi tavsiyelerde bulunun / birbirinize onlara iyi davranmayı tavsiye edin.” (Buhari, Enbiya,1; Müslim, Reda’, 61, 62)

Hz Adem'i ise topraktan yaratmıştır. Hz Adem imameye göre yaklaşık 30 tane Adem yaratıldı ifade edilir. Her iki Adem arasında bir sene var olduğu ve dünya bu 30 Adem'den sonra 51 sene harabe olarak kalmış ondan sonra belli bir 50 sene daha memur hale getirilmiş daha sonra da bizim atamız Hz Adem yaratılmıştır ifadesi geçer. Ehli sünnet ve cemaatin kabul etmediği bu tür haberler zahirene uygun görüşlere gelince bu konuda şu söyleyelim; Evet melekler Cinler pek çok hayvanlar ve buna benzer şu an Yüce Allah'ın bildiği daha birçok mahlukat bizim atamız Hz Adem'den önce yaratılmıştır. Ancak onun benzeri yaratıklar gelmiş değildir. O Hem tür olarak hem de şahıs olarak sonradan var olmuştur ve bazı filozofların insan türünün kadim olduğu şeklindeki iddialarını da muhaliftir. Birçok kimse Hz Adem ile peygamber efendimizin bir seti arasında 6000 sene geçmiş olduğunu, dünyanın ömrünün de 7000 sene olduğunu söylemiş ve bu konuda pek çok haber rivayet etmişler. Hz Adem Yoktu sonradan yaratıldı onun ne zaman yaratıldığına gelince bunu Allah bilir. Bu konudaki haberler oldukça muzdariptir ve hemen hemen delil kabul edilecek özellikte değildir. Adem Aleyhisselam sadece bir tanedir ve insanlığın ilk atasıdır.

Sonra ikisinden bütün insanları grup grup çıkartıp türetmiştir. Bu güç ve kudret makamının sahibinden korkun. Birbirinizden akrabalık bağlarınızı ileri sürerek istekte bulunduğunuz gibi, “Allah ve akrabalık hakkı için şunu bana ver” sözü gibi, kendisi adına istekte bulunduğunuz Allah'tan korkun.

Akrabalık bağlarını koparmaktan da sakının bunun yerine birbirinize iyilikte bulunun ve bu bağı sağlamlaştırın. Muhakkak ki Allah sizin üzerinizde tam bir gözeticidir. Şanı yücedir bütün hallerinizi gözetmektedir.




وَاٰتُوا الْيَتَامٰٓى اَمْوَالَهُمْ وَلَا تَتَبَدَّلُوا الْخَب۪يثَ بِالطَّيِّبِۖ وَلَا تَأْكُلُٓوا اَمْوَالَهُمْ اِلٰٓى اَمْوَالِكُمْۜ اِنَّهُ كَانَ حُوبًا كَب۪يرًا



2- “Yetimlere mallarını verin. temizi murdara değişmeyin ve onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü bu büyük bir günahtır.”

Ey Yetimlerin velileri, yetimler ergenlik yaşına girdiklerini anlaşılıp reşit oldukları anlaşılır anlaşılmaz mallarını kendilerine veriniz. Helal olan kendi temiz mallarınızı, size haram olan hoşunuza giden yetim mallarıyla değiştirmeyin. Yetimlerin mallarını kendi mallarınıza katarak yenmesi yasaklanmıştır. Çünkü bu çok büyük bir günahtır ve takvaya aykırıdır.



وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ



3- “Eğer (kendileriyle evlendiğinizde) yetim kızlara adaletli davranamayacağınızdan korkarsanız, size helal olan diğer kadınlardan ikişer üçer ve dörder olmak üzere nikah edin. Şayet aralarında adalet yapamayacağınızdan endişe ederseniz, o zaman bir tane almalısınız veya sahip olduğunuz cariye ile yetinmelisiniz. Bu, adaletten sapmamanıza daha uygundur.”

Eğer sizler erkek olmayan yetim kızlarla evlenmek istediğinizde mehri mislini veremeyeceğinizden çekinirseniz, mallarını muhafaza hususunda adaletli davranmaktan korktuğunuz takdirde, Allah size bu konuda darlık vermemiştir. Helal olan ve hoşunuza giden kadınlardan ikişer, üçer, dörder kadar evlenin. Eğer evlendiğiniz birden fazla kadın arasında adaleti yerine getirememekten korkarsanız o takdirde tek bir kadınla evlenin veya sahibi bulunduğunuz cariye ile yetinin böyle davranmanız haktan ayrılmamanıza daha uygundur.

Hz Aişe (Radıyallahu Anha) Bu ayeti kerimenin nüzul sebebi hakkında şunları zikretmektedir: Bir kişinin himayesinde yetim bir kız bulunmaktaydı. Adam o kızla evlendi. Kızın birde hurmalığı vardı. Adam aslında bu kızla, hurmalığı için evlenmişti. Yoksa kızı istediğinden değil. İşte bu ayeti kerime bu olay üzerine nazil oldu.

Haksızlık edeceğine Kesin kanaat ediyorsa bir kişi birden fazla kadınla evlenmesi haramdır. kesin kanaatle değil de eğer zannetmek ise o takdirde birden fazla kadınla evlenmesi tahrimen mekruhtur. normal bir şehevi Arzu ya sahip olan için tek bir kadınla evlenmek sünnettir. şayet cinsel ilişkiyi şiddetle arzulamakta işe o takdirde kendisine vacip olur evlenmediği takdirde zina etmekten yahut da lutilikten korkuyorsa o zaman da evlenmek farz olur.

Dörtten fazla kadınla evlenmek caiz değildir peygamber Umayra el-Esedi Müslüman olduğunda 8 tane nikahı altında kadın vardı peygamber aleyhisselatu vesselam ona bunlardan 4 tanesini seç buyurmuşlardır.


وَاٰتُوا النِّسَٓاءَ صَدُقَاتِهِنَّ نِحْلَةًۜ فَاِنْ طِبْنَ لَكُمْ عَنْ شَيْءٍ مِنْهُ نَفْسًا فَكُلُوهُ هَن۪ٓيـًٔا مَر۪ٓيـًٔا


4- “Kadınlarınızın mehirlerini seve seve verin. Şayet ondan bir kısmını gönül hoşluğu ile size bağışlar iseler onu afiyetle yiyin.”

Evleneceğiniz kadınların mehirlerini gönül hoşluğu ile tam olarak verin, kadınların velileride cahiliye ortamındaki gibi kadınların mehirlerine el koymasınlar. Kadınlara verdiğiniz mehirden onları bıktırmadan, yıldırmadan kötü muamele göstermeden kendileri gönül hoşluğu ile size bir kısmını bağışlasalar onu gönül hoşluğu ile yiyin. Bundan dolayı kınanmazsınız.


وَلَا تُؤْتُوا السُّفَهَٓاءَ اَمْوَالَكُمُ الَّت۪ي جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ قِيَامًا وَارْزُقُوهُمْ ف۪يهَا وَاكْسُوهُمْ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلًا مَعْرُوفًا



5- “Allah'ın sizin için geçimlik sebebi kıldığı mallarınızı beyinsizlere vermeyin. Bununla beraber kendilerini bunlardan rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.”


Ey İnsanlar Allah'ın, sizin hayatınız için yaşama sebebi kıldığı mallarınızı, çocuk ve benzeri gibi aklı zayıf olanlara vermeyin. Aksi takdirde o malı zayi ederler. Fakat mallardan onlara harcayın ve onları o mallarla yedirip giydirin ve onlara: “Düzelir de rüştünüze ererseniz mallarınızı size teslim edeceğiz.” şeklinde güzel sözler söyleyin.

İbn Abbas ve İbni Mesud; Yüce Allah'ın “mallarınızı beyinsizlere vermeyin” buyruğundan kasıt “çocuklar ve kadınlardır” demiştir. Ebu Hureyre bunlar “hizmetçilerdir yahut kölelerdir.” demiştir. Ebu Musa da malın sefihe verilmesini ister hibe, isterse sadaka olarak verilmesi şeklinde tefsir etmiştir.




وَابْتَلُوا الْيَتَامٰى حَتّٰٓى اِذَا بَلَغُوا النِّكَاحَۚ فَاِنْ اٰنَسْتُمْ مِنْهُمْ رُشْدًا فَادْفَعُٓوا اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْۚ وَلَا تَأْكُلُوهَٓا اِسْرَافًا وَبِدَارًا اَنْ يَكْبَرُواۜ وَمَنْ كَانَ غَنِيًّا فَلْيَسْتَعْفِفْۚ وَمَنْ كَانَ فَق۪يرًا فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِۜ فَاِذَا دَفَعْتُمْ اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْ فَاَشْهِدُوا عَلَيْهِمْۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يبًا



6- “Yetimleri evlenme çağına gelene kadar deneyin. O vakit kendilerine bir olgunlaşma görürseniz mallarını kendilerine teslim edin. Büyüyecekler diye onları israf edip de tez elden yemeyin. Zengin olan sakınsın, fakir olan daha uygun bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman onlara karşı şahit bulundurun. Hesap sorucu olarak Allah kafidir.”


Yetimleri ergenlik çağına gelmeden önce akli durumlarını, hallerini ve mallarını kullanmasını bilip bilmediklerini deneyin şayet onların aklı yetenekleri ve mallarının sevk ve idare edecekleri hususunda rüştlerine erdiklerini görürseniz mallarını kendilerine verin yanınızda tutmayın. O vakit elinizin altında bulunan o mallara ait yapmanız gereken şey malları kendilerine teslim etmektir. Onlar büyümeden acele edip israf ederek aşırı şekilde harcamalarda bulunarak yetimlerin mallarını yiyip bitirmeyin.

Zengin olan onların mallarına karşı iffetli olsun. Fakir olan ise meşru suretle yesin yani son derece ihtiyatlı bir şekilde belirli bir miktar daha ondan yesin. Fakir olan veli yetimin mallarını idare etmesi karşılığı olarak o mallardan yiyebileceğini söylemek isabetli değildir. Zira veli sevk ve idare etmesinin karşılığında tahammülü esas alarak yetim malından belli bir ücret alabilir. Bu velinin hakkıdır. Yetimin malı sayılmaz. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman verdiğinize dair şahit tutun. Hesap sorucu olarak Allah kafidir. Doğruluktan ayrılmayınız, sakın yalan söylemeye kalkmayınız. Size düşen halinizi düzeltmektir. Sakın haksızlık yapmak ya da israf suretiyle fesat çıkarmaya, bozgunculuğa kalkışmayınız.

Müslimin sahihinde Resulullah (ﷺ)'i şöyle buyurduğunu demektedir ey ebuzer ben seni zayıf görüyorum kendim için sevdiğim şeyi senin için de seviyorum sakın iki kişinin başına başkan olma sakın hiçbir yetimin malının veliliğini üstüne alma.


***



لِلرِّجَالِ نَص۪يبٌ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَۖ وَلِلنِّسَٓاءِ نَص۪يبٌ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَ مِمَّا قَلَّ مِنْهُ اَوْ كَثُرَۜ نَص۪يبًا مَفْرُوضًا


7- “Ana babanın ve yakınların bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana babanın ve yakınların bıraktığından kadınlara da bir pay vardır. Bu, o maldan az veya çok farz kılınmış bir paydır.”

Erkek olsun kadın olsun herkesin mirastan kendine göre bir payı vardır. Burada erkek ve kadından maksat şanı yüce Allah'ın her birisi için tayin etmiş olduğu miktara uygun olarak miras alma hakkına sahip olan kimselerdir. İslam'dan önce kadına miras payı verilmiyordu, bu ayet indikten sonra kadınlara da miras hakkından verilmesi hükme bağlanmış oldu. Bu maldan az veya çok farz kılınmış bir paydır.


وَاِذَا حَضَرَ الْقِسْمَةَ اُو۬لُوا الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينُ فَارْزُقُوهُمْ مِنْهُ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلًا مَعْرُوفًا


8- “Miras taksim olurken yakınlar, yetimler ve miskinler de hazır bulunursa onlara da o mirastan verin. Hem de onlara güzel söz söyleyin.”

Mirasın taksimi sırasında ölenin akrabaları yetimler ve yoksullardan da orada bulunanlar olursa onlara da gönlünüzden kopan bir şeyler verin ve onlara güzel söz söyleyin. Bu ayeti kerimenin mensuh mu hükmü kaldırılmış mı yoksa muhkem mi hükmü baki mi olduğu hususunda İtilaf edilmiştir.

Abdullah b. Abbas, İbrahim Nehai, Said b. Cübeyr, Hasan-ı Basri, zühri ve Yahya b. Ya’mur, İbn-i Şirin, Ebu Musa El Eş'ari, Urve b. Zübeyr ve Ala b. Bedr’ göre bu ayeti kerimenin hükmü bakidir mensuh değildir. Mirasçıların miras taksimi yaparken orada hazır bulunan akrabalara yetimlere ve yoksullara gönüllerinden koptuğu kadar bir şeyler vermeleri farzdır.

Bu hususta said b. Cübeyr şunları söylediği rivayet edilmektedir: “İnsanlar bu ayetin hükmünün umursamamaktadırlar ölenin akrabaları iki çeşittir birincisi ona mirasçı olan akrabaları, İkincisi ise mirasçı olmayan akrabalarıdır. Ayet-i Kerime ölünün mirasçılara mirastan payı olan akrabalara paylarının vermelerini emretmiş, mirasçı olmayan akrabalarına ise güzel sözler söylemeyi emretmiştir. Bu itibarla ayet muhkemdir mensuh değildir.”



***


وَلْيَخْشَ الَّذ۪ينَ لَوْ تَرَكُوا مِنْ خَلْفِهِمْ ذُرِّيَّةً ضِعَافًا خَافُوا عَلَيْهِمْۖ فَلْيَتَّقُوا اللّٰهَ وَلْيَقُولُوا قَوْلًا سَد۪يدًا



9- "Arkalarında küçük ve aciz çocuklar bıraktıkları takdirde, haklarında endişe edecek olanlar haksızlıktan çekinsinler. Allah'tan sakınsınlar ve sözü de dosdoğru söylesinler.”

Burada maksat vasilerdir. Onları Allah'tan korkmaları ve bunun sonucunda da himayelerindeki yetimlerin hakkını zayi etmekten korkmaları, onlara şefkat göstermeleri emredilmekte ve bu konuda bizzat kendileri bu şekilde çoluk çocuk bırakacak olurlarsa, arkalarında bıraktıkları için duyacakları endişenin aynısını duymaları, bunu kendileri için düşünüp tasarlamaları ve bunun sonucunda da şefkatle merhamete aykırı herhangi bir işi yapmaya cesaret etmemeleri emredilmiştir.

Buna göre kendilerinin ölümü yaklaşıp da geriye güçsüz bir zürriyet bıraktıkları zaman onları koruyup gözetecek kimse olmayacağı için bu çoluk çocuğun telef olmalarından korkan kimseler başkalarının çocukları için de aynı şekilde korksunlar ve bu durumu hatırlayarak gözetimleri altında bulunanlara bu durumun ışığında uygulamada bulunsunlar da Allah'tan sakınsınlar bu konuda Allah'tan korkup onun intikam alacağından çekinsinler ve sözü de doğru söylesinler.




اِنَّ الَّذ۪ينَ يَأْكُلُونَ اَمْوَالَ الْيَتَامٰى ظُلْمًا اِنَّمَا يَأْكُلُونَ ف۪ي بُطُونِهِمْ نَارًاۜ وَسَيَصْلَوْنَ سَع۪يرًا۟



10- “Yetimlerin mallarını zulmen yiyenler, karınlarına ateş doldurmuş olurlar. Zaten onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir.”

Haksızlık ederek yetimlerin mallarını yiyen kimseler karınlarına sadece ateşle doldurmuş olurlar. Başkalarının hakkını yemeleri ateşe götüren şeyler yemiş olmaları demektir. O bakımdan kıyamet günü diriltilecekleri andan itibaren karınlarından azap görmeyi hak etmiş olurlar. Onların azab görecekleri dehşetli bir ateşe de konulacaklardır.


***


يُوص۪يكُمُ اللّٰهُ ف۪ٓي اَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِۚ فَاِنْ كُنَّ نِسَٓاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَۚ وَاِنْ كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُۜ وَلِاَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ اِنْ كَانَ لَهُ وَلَدٌۚ فَاِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُٓ اَبَوَاهُ فَلِاُمِّهِ الثُّلُثُۚ فَاِنْ كَانَ لَهُٓ اِخْوَةٌ فَلِاُمِّهِ السُّدُسُ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ي بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ وَاَبْنَٓاؤُ۬كُمْۚ لَا تَدْرُونَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًاۚ فَر۪يضَةً مِنَ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يمًا حَك۪يمًا


11- “Çocuklarınızın durumu hakkında Allah size şöyle emir buyuruyor: Erkeğe iki dişinin hissesi kadar vardır. Eğer kadınlar ikinin üstünde ise bırakılan malların üçte ikisi onlarındır. Şayet kız tek ise yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa ana ve babadan her birine bırakılan malın altıda biri vardır. Çocuğu olmayıp da ona ana ve babası mirasçı olduysa üçte biri anasınındır. Kardeşleri var sağ o vakit altıda biri anasınındır. (bu hükümler ölenin) borcu ödenip yaptığı vasiyetler yerine getirildikten sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin fayda bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah'ın koyduğu farzlardır. Doğrusu Allah Alim’dir, Hakim’dir.”

Çocuklarınıza miras taksimi hususunda Allah şöyle emreder: Sizden biriniz ölür de geriye erkek ve kız çocuklar bırakırsa erkeklerin miras payı iki, kızların ise birdir. Şayet ölenin bütün çocukları 2'den fazla ise ve hepsi de kız ise bunların hepsinin payı mirasın üçte ikisidir. Eğer mirasçı sadece bir kız ise mirasın yarısı onundur. Eğer ölen kimsenin çocuklarıyla beraber anne ve babası da bulunursa, anne ve babasının her birinin mirastan payı, altı'da birdir. Şayet ölenin çocuğu yoksa ve mirasçısı da anne ve babası ise annenin mirastan payı sadece üçte bir geri kalan ise babanındır. Eğer ölenin iki veya daha fazla kardeşi varsa, terekenin altıda biri ananındır. Geriye kalan da babanındır. Bu paylar ölenin borçları ödenip ve malının üçte biri için geçerli olan vasiyeti yerine getirildikten sonra hak sahiplerine verilir. Dünya ve ahirette faydalı olmak bakımından, babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size daha yakın olacağını bilemezsiniz. Bu hükümler, Allah tarafından size farz kılınmıştır. Şüphesiz ki Allah, her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Cahiliye döneminde küçük çocuklara ve kadınlara mirastan pay verilmiyor ve onlar için şöyle deniliyor idi: “ Ata binmeyene, eli Kılıç tutmayana ve düşmanla savaşmayana nasıl mal verebiliriz.”

İslam geldikten sonra bu ayet nazil oldu küçüğün büyüğün ve kadının ve erkeğin mirasta payları açıklandı.


وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ اَزْوَاجُكُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُنَّ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ينَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَكُمْ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَاِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَالَةً اَوِ امْرَاَةٌ وَلَهُٓ اَخٌ اَوْ اُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُۚ فَاِنْ كَانُٓوا اَكْثَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَهُمْ شُرَكَٓاءُ فِي الثُّلُثِ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصٰى بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۙ غَيْرَ مُضَٓارٍّۚ وَصِيَّةً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَل۪يمٌۜ


12- “Çocukları yoksa hanımlarınızın geride bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bunlar yaptıkları vasiyetle borç ödendikten sonradır. Eğer miras bırakan erkek veya kadın çocuğu ve babası olmayan (Kelale) bir kimse olur da bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa bunlardan her birine altı da bir düşer. Eğer onlar bundan çok salar üçte birine ortak olurlar. Bunlar zarara uğratmaksızın yaptıkları vasiyetle borç ödendikten sonradır. Bunlar Allah'tan bir vasiyettir. Allah Alim’dir, Halim’dir.”

Hanımlarınızın ölmesi ile geride çocuk bırakmayacak olursa onların terekelerinin yarısı sizindir. Onların çocuğu varsa bıraktıkları mirasın dörtte biri size aittir. Bu taksim'de onların meşru ölçüler içerisinde yaptıkları vasiyetlerin yerine getirilmesinden ve borçlarının ödenmesinden sonra yapılır. Kadınların ölen kocalarından kendilerine düşen miras payları ise siz kocaların herhangi bir çocuğunuz olmadığı zaman bıraktığınız mirasın dörtte biridir. Eğer çocuğunuz varsa, kadınların payı mirasın sekizde biridir. Bu taksim'de, yaptığınız meşru vasiyetin yerine getirilmesinden ve borçların ödenmesinden sonra yapılır. Eğer bir erkeğe veya kadına babası ve çocukları dışındaki kimseler mirasçı olursa bunların da mirastan payı altı'da birdir. Şayet anneden kardeşler iki ise her biri mirasın altıda birini alır. Bu kardeşler ikiden fazla iseler hepsi müştereken mirasın üçte birini alırlar. Bunlar, anne tarafından kardeşler oldukları için mirasta erkek ve kız ayrımı yapılmaz. Bu taksimat da, yapılan meşru vasiyetin yerine getirilmesinden ve borçların ödenmesinden sonra yapılır. Vasiyet yapılırken mirasçılara zarar verilmez. Bu hükümler, Allah tarafından bir emirdir, Allah her şeyi bilendir ve yarattıklarına çok yumuşak davranandır.


تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ


13- “İşte bunlar Allah'ın hudududur. Kim Allah'a ve peygambere itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere koyacak. orada temelli kalacaklardır. İşte bu, en büyük kurtuluştur.”

Allah'ın size gönderdiği bu hükümler ona itaatla isyan arasına koyduğu sınırlardır. Bunları aşmayın. Kim Allah'ın emirlerini tutup yasaklarından kaçınarak Allah'a peygamberine itaat ederse Allah onları altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Onlar orada ebedi olarak kalırlar. Orada ne ölüm vardır ne de oradan çıkmak. İşte en büyük kurtuluş budur.


***


وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَارًا خَالِدًا ف۪يهَاۖ وَلَهُ عَذَابٌ مُه۪ينٌ۟


14- “Kim Allah'a ve peygamberine isyan eder ve hududu aşarsa, onu da içinde tembellik kalmak üzere ateşe sokar. Onun için hor ve hâker edici bir azap vardır.”

Kim Allah'ın emirlerine karşı gelip haram kıldıklarını işleyerek miras hükümlerine aykırı davranarak Allah ve peygamberine isyan eder ve Allah'ın koymuş olduğu hudutları aşıp yasakladığı şeyleri işlerse Allah onu ebedi olarak içinde kalacağı azap görmekle ölmeyeceği cehenneme koyacaktır. Onun için hor ve hakir düşüren bir azap vardır. Çünkü o Allah'ın hudutlarını küçümseyerek inkar ederek Allah'ın haram kıldığı şeyleri helal kabul ederek Allah'ın katındaki değerini kaybetmiş ve değersizlenmiştir bu şiddetli bir tehdittir çağımızda bunun hikmetini daha iyi anlıyoruz. Çünkü ataları Müslüman olan yahut Müslüman isimleri taşıyan kimselerin İslami olmayan davalarda bulunduklarını görüyoruz ve işitiyoruz.


وَالّٰت۪ي يَأْت۪ينَ الْفَاحِشَةَ مِنْ نِسَٓائِكُمْ فَاسْتَشْهِدُوا عَلَيْهِنَّ اَرْبَعَةً مِنْكُمْۚ فَاِنْ شَهِدُوا فَاَمْسِكُوهُنَّ فِي الْبُيُوتِ حَتّٰى يَتَوَفّٰيهُنَّ الْمَوْتُ اَوْ يَجْعَلَ اللّٰهُ لَهُنَّ سَب۪يلًا



15- “Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin. Onlar şehadet ederlerse ölünceye veya Allah onlara bir yol gösterinceye kadar evlerde tutun.”

Evli olsun veya olmasın kadınlarınızdan zina yapanlar aleyhine dört Müslüman erkeği şahit tutun. Eğer bu erkekler, kadının zina ettiğine dair şahitlik yaparlarsa, ölüm onlara alıncaya kadar Allah bir yol açıncaya kadar onları evlere hapsedin. Bu ayette zinasi sabit olmuş kadının cezası ile ilgilidir zina ile ilgili nihai hüküm daha sonra Nur suresinde nazil olmuştur. O halde burada ki hüküm belirli bir döneme aittir. Nitekim bu ayeti kerimede bunu hissettirecek ifadede de yer almaktadır. Hükmünün neshedilmiş olmasına rağmen ayeti kerimenin zikredilişinin bir takım hikmetleri vardır ki bunları İleride inşallah söz edilecektir.


وَالَّذَانِ يَأْتِيَانِهَا مِنْكُمْ فَاٰذُوهُمَاۚ فَاِنْ تَابَا وَاَصْلَحَا فَاَعْرِضُوا عَنْهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ تَوَّابًا رَح۪يمًا


16- “Sizden fuhuş yapanların her ikisine de eziyet edin. Tövbe edip ıslah olurlarsa artık onlardan vazgeçin. Çünkü Allah Tevvab’tır, Rahim’dir.”


Bu ayette fuhuş yapanlardan maksadın kimler olduğu konusunda müfessirler farklı görüşleri vardır. Kimisi bu buyruk nesihten önce zina eden erkekler hakkındadır, kimisine göre hem zina eden erkekler hem de zina eden kadınlar hakkındadır. Ancak zina eden kadın evlerde tutulmak ile ayrıca cezalandırılır. Kimisi de bu hüküm Lut kavmi işini işleyenler hakkındadır; demiştir.

Fuhuş yapan bekar kadın ve bekar erkeğe ayıplayarak, azarlayarak, döverek eziyet edin. Şayet onlar tevbe eder ve Allah’ın rızasını kazanacak şekilde ameller işleyerek kendilerini düzeltirler ise onları bırakın. Onları azalamaya gelmeye son verin de onlara ağır söz söylemeyip artık bundan sonra ayıplamayın Çünkü günahından teybe edip vazgeçen kimse günahsız gibidir aynı şekilde Hac cezasının uygulanışından sonra da ayıplamak caiz değildir Nitekim Bu haliyle müslimde: “ sizden herhangi Birinizin cariyesi zina edecek olursa ona haddi uygula sopa vurun ve bundan dolayı da onu ayıplamaz.” Şüphesiz ki Allah, tevbeleri çokça kabul eden ve çokça merhamet edendir.


اِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّٰهِ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِنْ قَر۪يبٍ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَتُوبُ اللّٰهُ عَلَيْهِمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يمًا حَك۪يمًا


17- “Allah yanında makbul tevbe ancak bilmeyerek kötülük yapıp da hemen tevbe edenlerinkidir. İşte bunların tevbesini Allah kabul eder. Allah Alim’dir, Hakim’dir.”

Makbul olan en güzel tevbe, günahın çirkinliğini fark eden kalpten doğan gerçek pişmanlıktan kaynaklanan tevbeden başkası değildir. Özellikle de bu gibi sapıklıkları, kötü fiilleri kasıt olmaksızın ve başkasından gördükleri için değil de onun kötü bir iş olduğunu ve cezasının büyüklüğünü bilmeden cahillikle kötülük yapanların, bu çirkinlikleri düzeltmeyi istemelerini Allah kabul eder. İşte böyle insanların tevbelerini Allah kabul eder. Allah kullarından kendisine yönelenleri çok iyi bilendir, yaptıklarında, sevk ve idaresinde hüküm ve hikmet sahibidir.


وَلَيْسَتِ التَّوْبَةُ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّـَٔاتِۚ حَتّٰٓى اِذَا حَضَرَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ اِنّ۪ي تُبْتُ الْـٰٔنَ وَلَا الَّذ۪ينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا اَل۪يمًا


18- “Kötülükleri işleyip dururken onlardan birine ölüm gelip çatınca: “Şimdi işte gerçekten tevbe ettim” diyenlerin ve kafir olarak ölenlerin tevbesi makbul değildir. İşte onlar için biz elem verici bir azap hazırlamışızdır.”


Ömürleri boyunca kötülük yapanların ve tevbe etmeyi tehir edenlerin ölüm meleğinin görülmesi ile kaldıkları mecburi durumda yaptıkları tevbe tevbe değildir. Hatta, üzerlerinde ölümün izlerini gördükleri veya ölüm sekeratının yaklaştıkları zaman ben şu an tevbe ettim, demeleri ve yalvarmaları da fayda vermez. Allah'ın bu tevbeyi kabul etmemesindeki sır, Allahu alem, pişmanlığın ve Allah'a yönelişin, insanın günah işlemeye meyli ve gücü olduğu bir zamanda bilerek ve isteyerek yapılmış olması gerektir ki, tevbe Allah katında muteber ve makbul olsun.

Tevbe etmeye ve Allah'a sığınmaya mecbur olunan zamanda yapılan tevbe muteber değildir. Çünkü bu durumdaki insanın yaptıkları ibadet, veya itaat Allah'a yaklaşma olarak nitelenemez. Kâfirken ölenlerin de tevbesi yoktur. Ölüm yaklaşınca tevbe edenler ile kafir olarak ölenlerin arasında bir fark yoktur.

İşte onlar için biz acıklı bir azap hazırladık tevbeyi tehir ederek kusurlu davrananlar için öteki hayatlarında çok feci bir azap vardır. Onlar her şeyin sahibi ve her şeyi yapmaya Kadir ve Muktedir olan Allah'ın huzurunda, doğruluk ve dürüstlük kürsüsü üzerinde çeşit çeşit nimetlere kavuşmuş tevbekarların mükafatlarını görünce çok acı çekeceklerdir.

Ey Allah'ım lütfun ve kerem'inle bizi de tevbekarlardan eyle. Çünkü sen tövbeleri kabul eden ve bağışlayansın.

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar

Nefs