El-En’âm Sûresi 145-165. Ayetlerin Tefsiri
Tarih: 21. 01. 2025
ﷺ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم
وَمِنَ الْاِبِلِ اثْنَيْنِ وَمِنَ الْبَقَرِ اثْنَيْنِۜ قُلْ آٰلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ اَمِ الْاُنْثَيَيْنِ اَمَّا اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ اَرْحَامُ الْاُنْثَيَيْنِۜ اَمْ كُنْتُمْ شُهَدَٓاءَ اِذْ وَصّٰيكُمُ اللّٰهُ بِهٰذَاۚ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا لِيُضِلَّ النَّاسَ بِغَيْرِ عِلْمٍۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ۟ ﴿١٤٤﴾ قُلْ لَٓا اَجِدُ ف۪ي مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيَّ مُحَرَّمًا عَلٰى طَاعِمٍ يَطْعَمُهُٓ اِلَّٓا اَنْ يَكُونَ مَيْتَةً اَوْ دَمًا مَسْفُوحًا اَوْ لَحْمَ خِنْز۪يرٍ فَاِنَّهُ رِجْسٌ اَوْ فِسْقًا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ۚ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَاِنَّ رَبَّكَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿١٤٥﴾ وَعَلَى الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا كُلَّ ذ۪ي ظُفُرٍۚ وَمِنَ الْبَقَرِ وَالْغَنَمِ حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ شُحُومَهُمَٓا اِلَّا مَا حَمَلَتْ ظُهُورُهُمَٓا اَوِ الْحَوَايَٓا اَوْ مَا اخْتَلَطَ بِعَظْمٍۜ ذٰلِكَ جَزَيْنَاهُمْ بِبَغْيِهِمْۘ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ ﴿١٤٦﴾ فَاِنْ كَذَّبُوكَ فَقُلْ رَبُّكُمْ ذُو رَحْمَةٍ وَاسِعَةٍۚ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُهُ عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِم۪ينَ ﴿١٤٧﴾ سَيَقُولُ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا لَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ مَٓا اَشْرَكْنَا وَلَٓا اٰبَٓاؤُ۬نَا وَلَا حَرَّمْنَا مِنْ شَيْءٍۜ كَذٰلِكَ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ حَتّٰى ذَاقُوا بَأْسَنَاۜ قُلْ هَلْ عِنْدَكُمْ مِنْ عِلْمٍ فَتُخْرِجُوهُ لَنَاۜ اِنْ تَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَاِنْ اَنْتُمْ اِلَّا تَخْرُصُونَ ﴿١٤٨﴾ قُلْ فَلِلّٰهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُۚ فَلَوْ شَٓاءَ لَهَدٰيكُمْ اَجْمَع۪ينَ ﴿١٤٩﴾ قُلْ هَلُمَّ شُهَدَٓاءَكُمُ الَّذ۪ينَ يَشْهَدُونَ اَنَّ اللّٰهَ حَرَّمَ هٰذَاۚ فَاِنْ شَهِدُوا فَلَا تَشْهَدْ مَعَهُمْۚ وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَالَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ وَهُمْ بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ۟ ﴿١٥٠﴾ قُلْ تَعَالَوْا اَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ اَلَّا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔاۜ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۚ وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ مِنْ اِمْلَاقٍۜ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَاِيَّاهُمْۚ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَۚ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّت۪ي حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ ﴿١٥١﴾ وَلَا تَقْرَبُوا مَالَ الْيَت۪يمِ اِلَّا بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُ حَتّٰى يَبْلُغَ اَشُدَّهُۚ وَاَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْم۪يزَانَ بِالْقِسْطِۚ لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا وَاِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُوا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۚ وَبِعَهْدِ اللّٰهِ اَوْفُواۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَۙ ﴿١٥٢﴾ وَاَنَّ هٰذَا صِرَاط۪ي مُسْتَق۪يمًا فَاتَّبِعُوهُۚ وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ ﴿١٥٣﴾ ثُمَّ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ تَمَامًا عَلَى الَّذ۪ٓي اَحْسَنَ وَتَفْص۪يلًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً لَعَلَّهُمْ بِلِقَٓاءِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ۟ ﴿١٥٤﴾ وَهٰذَا كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ فَاتَّبِعُوهُ وَاتَّقُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَۙ ﴿١٥٥﴾ اَنْ تَقُولُٓوا اِنَّمَٓا اُنْزِلَ الْكِتَابُ عَلٰى طَٓائِفَتَيْنِ مِنْ قَبْلِنَاۖ وَاِنْ كُنَّا عَنْ دِرَاسَتِهِمْ لَغَافِل۪ينَۙ ﴿١٥٦﴾ اَوْ تَقُولُوا لَوْ اَنَّٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا الْكِتَابُ لَكُنَّٓا اَهْدٰى مِنْهُمْۚ فَقَدْ جَٓاءَكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌۚ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَصَدَفَ عَنْهَاۜ سَنَجْزِي الَّذ۪ينَ يَصْدِفُونَ عَنْ اٰيَاتِنَا سُٓوءَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يَصْدِفُونَ ﴿١٥٧﴾هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّٓا اَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَوْ يَأْتِيَ رَبُّكَ اَوْ يَأْتِيَ بَعْضُ اٰيَاتِ رَبِّكَۜ يَوْمَ يَأْت۪ي بَعْضُ اٰيَاتِ رَبِّكَ لَا يَنْفَعُ نَفْسًا ا۪يمَانُهَا لَمْ تَكُنْ اٰمَنَتْ مِنْ قَبْلُ اَوْ كَسَبَتْ ف۪ٓي ا۪يمَانِهَا خَيْرًاۜ قُلِ انْتَظِرُٓوا اِنَّا مُنْتَظِرُونَ ﴿١٥٨﴾ اِنَّ الَّذ۪ينَ فَرَّقُوا د۪ينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا لَسْتَ مِنْهُمْ ف۪ي شَيْءٍۜ اِنَّمَٓا اَمْرُهُمْ اِلَى اللّٰهِ ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَ ﴿١٥٩﴾ مَنْ جَٓاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ اَمْثَالِهَاۚ وَمَنْ جَٓاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزٰٓى اِلَّا مِثْلَهَا وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ﴿١٦٠﴾ قُلْ اِنَّن۪ي هَدٰين۪ي رَبّ۪ٓي اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍۚ د۪ينًا قِيَمًا مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۚ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ ﴿١٦١﴾ قُلْ اِنَّ صَلَات۪ي وَنُسُك۪ي وَمَحْيَايَ وَمَمَات۪ي لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ ﴿١٦٢﴾ لَا شَر۪يكَ لَهُۚ وَبِذٰلِكَ اُمِرْتُ وَاَنَا۬ اَوَّلُ الْمُسْلِم۪ينَ ﴿١٦٣﴾ قُلْ اَغَيْرَ اللّٰهِ اَبْغ۪ي رَبًّا وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍۜ وَلَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ اِلَّا عَلَيْهَاۚ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۚ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ ﴿١٦٤﴾ وَهُوَ الَّذ۪ي جَعَلَكُمْ خَلَٓائِفَ الْاَرْضِ وَرَفَعَ بَعْضَكُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَبْلُوَكُمْ ف۪ي مَٓا اٰتٰيكُمْۜ اِنَّ رَبَّكَ سَر۪يعُ الْعِقَابِۘ وَاِنَّهُ لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿١٦٥﴾
145. -“Deki: “Bana vahyolunanlar arasında yiyecek kişiye haram olduklarını bulduklarım yalnız şunlardır: ölü, akmış kan, domuz eti, -ki pistir- Ve Allah’tan başkasının adına kesildiğinden dolayı fısk olanlar. Kimde mecbur kalırsa zulmetmemek ve haddi aşmamak şartıyla (yerse); Muhakkak ki Rabbin Gafurdur, Rahimdir.”
Ey Muhammed, Allah’a ortak koşan bu müşriklere de ki: "Allah’ın kitabında bana vahyettiği hükümler içinde, sizin haram saydığınız şeylerin haram olduğunu görmüyorum." Ancak şunlar hariç. Bunlar haramdır. Bunlar da leş, akıtılmış kan, pis olduğundan dolayı domuz eti, Allah’ın adı anılmayıp Allah’ın dışındaki başka varlıkların adı anılarak kesilen hayvanların etidir. Kim mecbur kalır da zaruret halini aşmadan ve başkalarının hakkına tecavüz, etmeden bunlardan yerse, bilsin ki rabbin çok affeden ve çok merhamet edendir. Mecbur kalanın bu haram şeylerden yemesine izin vermesi de onun merhametindendir.
Allah Teala bu âyet-i kerime ile, ekinlerinden ve hayvanlarından bir kısmını putlarına, bir kısmım da Allah’a ayıran yine ekin ve hayvanlarından bazılarının sadece belli kimselere helal olup diğerlerine haram olduğunu iddia eden müşrikleri yalanlamakta ve buyurmaktadır ki: "Bunların haram kılındığına dair, Allah tarafından size bir peygamber mi gelip te haber verdi. Yoksa sizler, bizzat Allah’ı görüp, haram kıldığını ondan işittiniz de onların haram olduklarını mı söylüyorsunuz. Sizler bu iddialarınızda yalancısınız.
Ey Muhammed de ki: "Bana gelen ayetlerde, ancak leşin, akıtılmış kanın, domuz etinin ve Allah’tan başka bir varlık adına kesilenin haram olduğu bildirildi. Ey müşrikler, sizlerin, bir takım şeyleri kendi iftiralarınızla helal veya haram kılmanız, uydurulmuş yalandan başka bir şey değildir. Ona itibar edilmez. Zira, helâl ve haram kılma yetkisi ancak Allah’a aittir.
Âyet-i kerimede, akıtılmış kanın haram kılındığı ifade edilmiştir. Bu itibarla, kesilen hayvanın etinin üzerinde veya pişirildiği kabın ağzında görülen kan ve kırmızılıklar haram değildir.
Dini usullere riayet edilmeden kesilen ve leş olan hayvanın eti, hayvanı keserken akıtılmış olan kan, domuz eti, kesilirken, Allah’ın adı anılmayarak kesilen hayvan, boğularak Ölen, dövülerek öldürülen, yüksek bir yerden düşerek ölen, birbirleriyle dövüşerek ölen hayvanların, eğitilmemiş yırtıcı av hayvanlarının, yakalayıp bir kısmını yedikleri hayvanın etleri haramdır. Bunlar yenmez. Eğer boğulmakta olan, dövülen, yüksek yerden düşen, dövüşerek ölme durumuna gelen ve yırtıcı hayvanların saldırısına uğrayan hayvanlar henüz ölmeden yetişilip kesilirse etleri helaldir, yenir. Zira âyette "... Canı çıkmadan kestiğiniz hariç” buyurulmaktadır.
Bu konuda daha geniş bilgi için Maide suresinin üçüncü ayetine bakınız.
Zemaa kızı Sevde’nin bir koyunu ölmüştü:
- Ey Allah’ın Resulü, benim filan koyunum öldü? diye sordu. Hz. Peygamber de ona şöyle buyurdu:
- Siz ne diye onun dirisini almadınız? Hz. Sevde:
- Biz ölmüş bir koyunun derisini alabilir miyiz? dedi. Rasulallah (sav) ona şöyle dedi: bu ayeti kerimeyi okudu, Sizler deri yemezsiniz, ancak onu alır tabaklarsınız, ondan yararlanırsınız. Bunun üzerine Hz. Sevde birisini gönderdi ve koyunun derisini yüzdürdü ve onu tabakladı. Ondan sonra o deriden bir kırbaa yaptı. Bu kırpa parçalanıncaya kadar yanında kalmıştı. Hadisi İmam Ahmed, Buhari ve Nesai rivayet etmiştir.
146. - “Yahudi olanlara da bütün tırnaklıları haram kıldık. Bunlardan sırtlarına ve bağırsaklarına yapışan ve kemiğe karışan müstesnadır. Bununla biz onları zulme ettiklerinden dolayı cezaya çarptırdı, Biz elbette sadıklarız..”
Biz, bu zikredilen haram şeyler yanında, özellikle Yahudilere, her tek tırnaklı veya bitişik parmaklı deve, deve kuşu, ördek ve benzeri hayvanları haram kıldık. Sığır ve koyunun da sırt veya bağırsak yahut, kemiklere karışık olanın dışındaki iç yağlarını haram kılmıştık. Sırtlarında ve böğürlerinde yada bağırsaklara bitişmiş olan yağlar onlar için mubahtır. Sırtlarına karışan iç yağlar gibi. Bizim bunları, özellikle Yahudilere haram kılmamız, onları, azgınlıkları yüzünden cezalandırmamızdandı. Şüphesiz ki biz, sözünde sadık olanlarız. Yahudiler ise: "Bunları Allah haram kılmadı, Yakup aleyhisselam kendi kendine haram kıldı. Biz de ona uyuyoruz." şeklindeki iddialarında da yalancıdırlar.
147. - “Seni yalanlarsa de ki: “Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. Onun gücü günahkarlar güruhundan döndürülmez.”
Ey Muhammed, eğer yahudiler seni yalanlarsa de ki: "Rabbim geniş rahmet sahibidir. Bu itibarla beni yalanlamanız suretiyle inkâra düşmenizden dolayı sizin cezanızı derhal vermez. Belirli bir güne kadar erteler." Şunu da bilin ki, rabbimin azabı suç işleyen bir topluluktan geri çevrilmez.
148. - “Şirk koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi biz de atalarımız da şirk koşmazdık, hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de bizim azabımızı tadana kadar böyle yalanladılar. De ki: “Yanınızda bize çıkartıp gösterebileceğiniz bir bilginiz var mı? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve siz sadece yalan uyduruyorsunuz.”
Şirklerine ve haram kılmalarına delil getirmek üzere diyecekler ki: Fakat O diledi de biz haram kıldık. İşte bu bizim için bir mazerettir. Yani hem kendilerinin he kendilerinin ve atalarının şirkinin hemde Allah’ın kendileri için helal kıldığı helal kıldığı şeyleri haram kılmalarının, Allah’ın iradesi ile meydana geldiğini ve eğer Allah’ın iradesi olmasaydı bunların hiç birisini yapamayacaklarını ileri sürüyorlar. Onlara göre: Allah bunu dilediğine göre bundan razıdır ve bu yaptıklarının doğru olduğunun delilidir.
Yani Allah'ın iradesini bir teşrî ve bir razı oluş olarak değerlendirdiler. Her şeyin Allah'ın irâdesi ile olduğunda şüphe yoktur, çünkü O'nun dilemesi ve kudreti ile olmadıkça hiçbir şey olmaz. Şu kadar var ki O, Rasûllerini kendi emirlerini bildirmek üzere göndermiştir. O'nun razı olması ancak emrinin uygulanması halinde düşünülebilir. Onlar ise Allah'ın irâdesini ve dilemesini, rızasının ta kendisi olarak değerlendirdiler ve Allah'ın Rasûllerini yalanladılar. İşte bundan dolayı yüce Allah: "Onlardan öncekiler de bizim azâbımızı tadana kadar böyle yalanladılar." Biz onlara azâbımızı indirinceye kadar bunların seni yalanladıkları gibi bunlardan önce gelenler de Rasûllerini yalanladı ve bu konuda onlara benzediler fakat bunun onlara hiçbir faydası olmadı.
"De ki: Yanınızda bize çıkartıp gösterebileceğiniz bir bilgi var mıdır?"
Söylediklerinizi ispat edebilecek doğru bir bilginiz var mıdır? Varsa onu bize gösteriniz. "Siz ancak zanna uyuyorsunuz." Aslında sizin uyduğunuz vehim, hayal ve fâsid inanışlardan başka bir şey değildir. "Ve siz sadece yalan
uyduruyorsunuz." İleri sürdüğünüz bu iddialarla Allah'a iftirâ ediyorsunuz.
149. - “De ki: “Üstün ve yeterli delil Allah'ındır. Eğer o dileseydi hepinizi birden hidayete kavuşturur du.”
"De ki: Üstün ve yeterli delil Allah'ındır." Emir ve nehiyleri ile size karşı Allah'ın koyduğu delillerde hiçbir eksiklik yoktur, onlar mükemmeldir ve sizin iradesini ileri sürerek Allah'a karşı delil getirmeniz delil niteliği taşımaz.
"Eğer O dileseydi" sizi hidâyete iletmek isteseydi, "hepinizi birden hidâyete kavuştururdu." Ancak hidâyeti de dalâleti de sebeplerine bağlı kılmakta O'nun hikmeti vardır. O, hidâyete lâyık olan kimselere tevfikini de halk edip verdi, dalâlete lâyık olan kimselere de dalâletini halk edip verdi ve bunu adâletiyle yaptı.
150- “De ki: “Allah'ın bunu haram kıldığına dair şehadet edecek şahitlerinizi getirin. ”Eğer onlar şahitlik ederlerse sen onlarla beraber şahadet etme. Ayetlerimizi yalanlayanların, ahirete inanmayanların hevalarına uyma. Onlar rablerine (Başkalarını) denk tutuyorlar.”
"De ki: Allah'ın bunu haram kıldığına dair şehâdet edecek şahitlerinizi getirin." İleri sürdüğünüz şeyleri, Allah'ın haram kıldığına dair şahitlerinizi getirin ve onları görelim. "Eğer onlar şahitlik ederlerse sen onlarla beraber şahitlik etme." Onların şahitliklerini kabul etme, doğru söylediklerini kabul etme. Çünkü onların doğru söylediklerini kabul edecek olsa onların şahitlikleri gibi, onlarla birlikte şehadette bulunmuş gibi olur, o da onlardan bir kimse olur ki, o bundan münezzehtir. Onlar yalancı şahitlerdir."
"Ayetlerimizi yalanlayanların ahirete inanmayanların hevalarına uyma." Bu buyruk şunun delilidir: Allah'ın ayetlerini kim yalanlarsa o hevasına tabi olmaktadır. Çünkü böyle bir kimse eğer delile uyacak olsaydı, ancak Allah'ın ayetlerini tasdik eder ve Allah Teâlâ'yı tasdik ederdi. Bunlar ahirete inanmayan, ahireti inkâr eden kimselerdir ve "onlar Rablerine denk tutuyorlar.” Yarattıklarını O’na eşit kabul ediyorlar. Bir taraftan Allah’ın ayetlerini yalanlayan, diğer taraftan ahireti inkar eden ve şirk koşan kimseler hevalarına tabi olmaktan başka bir şey yapmıyorlar.
151. - “Deki: “Gelin rabbinizin size neleri haram kıldığını ben size okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de onların da rızkınızı veren biziz. Kötülüğün gizlisinede açığınada yaklaşmayın, Allah’ın haram kıldığı bir canı -hak ile olmadıkça- öldürmeyin. İşte size bunları emretti. Aklınızı başınıza alasınız diye.”
Ekinleri ve davarları haram kırılanlar ya da bütün insanlara “De ki gelin rabbinizin size neleri haram kıldığını ben size okuyayım: “Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın.” İşte haram kılınanların başında şirk gelir. “Anaya babaya iyilik edin.” Anaya babaya iyiliği terk etmek haram olduğundan dolayı haram kılınanlar arasında zikredilmiştir. İşte ikinci haram anne ve babaya iyilik yapmayı terk etmektir. Onlara karşı gelmek, kötülük yapmak ise öncelikle haramdır. Fakir düşersiniz veya böyle endişe ile bu işi yapmayın. “sizinde onlarında rızkını veren biziz.” O halde haram kılınan üçüncü husus çocukların öldürülmesidir. “Kötülüğün” her türlü günahın “gizlisinede açığınada yaklaşmayın.” Sizinle insanlar arasında görülen ve ortaya çıkan ve sizinle Allah arasında kalan bütün günahlardan uzak durunuz. İşte dördüncü olarak, haram kılınan şeyler; açıktan açığa zina vb. açık ahlaksızlıklar, günahlar yada gizliler zina etmek ve buna benzer günahlardır.
“Allah’ın haram kıldığı bir canı Hak ile olmadıkça öldürmeyin.” Kısasen, Riddet (dinden dönme) sebebiyle, muhsan zâninin recmedilmesi de hak ile öldürülmektir. Buna göre haram kılınan şey bunların beşincisi yani haksız yere canın öldürülmesidir.
"Size bunları emretti." Sözü geçen ve açıklanan bu haramları gereği
gibi yerine getirmek, onlara riayet etmek, Rabbinizin size verdiği bir emirdir. "Aklınızı başınıza alasınız diye." Bu günahların Allah katında ne kadar büyük olduğunu kavrayasınız diye.
152. - “Yetimin malına, ergenlik çağına erinceye kadar o en güzel olanından başka bir şekilde yaklaşmayın. Ölçüyü tartıyı da tam ve doğru yapın. Biz kimseye gücünün yettiğinden başkasını yüklemez. Söylediğiniz zaman da -akraba da olsa- adil olun, Allah'ın akdini de yerine getirin, İşte size bunları emretti; düşünesiniz diye."
"Yetimin malına, ergenlik çağına erinceye kadar o en güzel olanından başka bir şekilde yaklaşmayın." En güzeli ise, onun malını korumak ve artırma yoluna gitmektir. Bu şeklin dışında yetimin malına el sürmemek onun ergenlik çağına ulaşmasına kadar devam eder. Ergenleştiği takdirde mali ona verilir. Yetimin malının yenilmesi altıncı haram kılınan husustur.
"Ölçüyü tartıyı da tam ve doğru yapın." Eşitliğe dikkat edin, adaletten ayrılmayın. Yedinci haram ölçü ve tartıların eksik yapılmasıdır. "Biz kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemeyiz." Her nefse ancak kaldırabildiğini ve acze düşmeyeceği şeyi yükleriz. Bu ifâdenin, ölçü ve tartının eksiksiz yapılmasından sonra yer alması, hiçbir fazlalık ve eksikliğin bulunmayacak şekilde bir adalet sınırına riâyet etmenin gerçekten zor olmasındandır. O bakımdan burada gücünün yettiğini yerine getirmek emri verilmiş ondan ötesinin bağışlandığı bildirilmiştir.
"Söylediğimiz zaman da akraba dahi olsa" yani, lehine veya aleyhine şehâdet eder veya başka hususlarda hakkında söz söylenen kişi, sizin akrabanız olsa bile “adil olun." Doğruyu söyleyin. Sekizinci haram yalan söylemek ve yalan şahitlik yapmaktır.
"Allah'ın ahdini de yerine getirin." Allah'ın rubûbiyetini itiraf etmek, emir ve nehiy hususunda O’na itaat etmek insanın O’na karşı yapmayı üstlendiği adak, yemin vb. şeylere riayet etmek, insanın başkalarına verdiği -ahdin caiz veya yerine getirilmesi gerekli hususlarda- sözünü yerine getirmek gibi bütün hususlar Allah’ın ahdi kapsamı içine girer, insanın bu ahde bağlı kalması icap eder. Buna göre dokuzuncu haram, ahdin yerine getirilmemesi, bozulmasıdır. “İşte size bunları emretti, iyice düşünesiniz diye.” ibret alasınız diye.
153. - “Ve şüphesiz ki bu benim dosdoğru yolumdur, ona uyun, başka yollara uymayın ki, sonra sizi onun yolundan ayırır. İşte size bunları emretti; sakınasınız diye.”
Allah’ın dosdoğru yolu İslam'dır. Değişik dinlere Yahudiliğe, Hristiyanlığa, mecusiliğe vb. Bid’at ve sapkınlıklara uymayın. “Ki, sonra sizi onun yolundan ayırır.” Bu yollar sizleri Allah'ın dosdoğru yolundan uzaklaştırır ve dosdoğru yol islam dinidir. İşte Allah'ın yolundan başka yollara uyumak, haram kılınan 10. husustur.
“İşte size bunları emretti, sakınasınız diye.” Takvaya ulaşabilme yolunda ümidinizi yitirmeyiniz diye. Önce; “Aklınızı başınıza alasınız.” sonra, “iyice düşünesiniz” sonra da “sakınasınız diye” buyruldu. Çünkü aklettikleri zaman, düşünürler sonra öğüt alırlar ve ondan sonra da haramlardan uzak kalmaya çalışırlar, sakınırlar. İşte bunlar Tevrat'ın getirdiği şeriat ve dâhil olmak üzere Allah'ın bütün şeriatlerinde de bizim şeriatlerimizde de haram kılınanlardır. Bundan sonra bu ayet grubu içerisinde emirlere bağlanmaya teşvik eden ona iten buyruklar yer almaktadır.
154. - “Sonra biz Musa'ya o kitabı, ihsan eden kimseye nimeti tamamlamak, her şeyi apaçık göstermek, bir hidayet ve bir rahmet olarak üzere verdik; belki rablerine kavuşacaklarına inanırlar.”
Ey Muhammet! Bundan sonra bizden haber vermek üzere şunları söyle: “Biz Musa'ya kitap verdik…” de. Allah Teala İsrailoğullarına neleri helal neleri haram kıldığı her şeyin bütün incelikleriyle anlatıldığı Tevrat'ı verdiğini beyan etmektedir. tebliğ konusunda ve emrolunduğu bütün hususlarda güzel bir şekilde itaat eden, Rabbine tam manasıyla itaatın gereğini yerine getiren kullara lütufları tamamlamak üzere “her şeyi apaçık gösterme” dinlerinde ihtiyaç duyacakları her şeyi etraflı bir şekilde açıklayarak “bir hidayet ve bir rahmet olmak üzere”; Yani İsrail oğullarına bir Hidayet ve bir rahmet kaynağı olsun diye “Verdik. Belki rablerine kavuşacaklarını inanırlar.” Öldükten sonra dirilmeye, hesap vermeye, yüce Allah'ın görülmesine inanıp tasdik edenler diye. Buda şunu ifade etmektedir. Allah'ın indirdiği kitaplar ahirete iman boyutuna derinlik kazandırır.
155. - “İşte şu da indirdiğimiz kitaptır, mübarektir. Öyleyse ona uyun ve sakının ki, merhamet olunasınız.”
Kuranı Kerimde indirilmiş olan bir kitaptır, mübarektir onun hayır ve faydaları çoktur. Ona uyun ve ona aykırı hareketlerde bulunmaktan sakının ki, merhamet olunasınız. Kur’an’ı Kerim’e uymak ve Allah’tan korkmak hususunda size merhamet olunsun.
156. - “Bizden önce kitap yalnız iki topluluğa indi, bizim ise onlarınkinden hiç haberimiz yok” demeyesiniz.”
Tevrat ve incil sahipleri olan Yahudi ve Hristiyanlara bu kitaplar indirildi “bizimse onlarınkinden hiç haberimiz yok” bu kitaplar hakkında bilgimiz yok “demeyesiniz” Kuran ı kerim'in. Hazreti Muhammed (sav)'in üzerine indirilmesiyle onlara karşı delilin getirildiğinin ifade edilmesidir. Ta ki onlar kıyamet gününde: “Tevrat ve incil bizden önce gönderilmiş iki kesime indirildi Bizler de o kitapta neler olduğunu bilmiyorduk.” diyemesinler diye kuran indirilmiştir.
157. - “Veya demeyesiniz ki: “Bize de kitap indirilseydi muhakkak ki onlardan daha fazla hidayete ererdik.” İşte size rabbinizden apaçık bir delil, bir hidayet ve bir rahmet gelmiştir. Artık Allah'ın ayetlerini yalanlayan ve onlardan yüz çevirenlerden daha zalim kimdir? Biz ayetlerimizden yüz çevirenleri yüz çevirdiklerinden dolayı azabın kötüsü ile cezalandıracağız.”
Onlar bize kitap indirilmiş olsaydı, Muhakkak onlardan daha fazla hidayet ermiş olurduk. Zihinlerimizin muhsinliği (daha iyi anlayan), iyi anlayışlarımızın gücü ve ezber kabiliyetimizin çokluğu sebebiyle biz hidayet konusunda daha ileri boyutlara ulaşırdık.
“İşte size rabbinizden açık bir delil, bir hidayet ve bir rahmet gelmiştir.” Eğer ileri sürdüğünüz özelliklere gerçekten sahipseniz işte sizlere içinde apaçık beyan, kesin deliller ve bununla birlikte hidayet ve rahmetin bulunduğu bir kitap gelmiş durumdadır. Haydi söylediğinizi yerine getiriniz.
“Allah'ın ayetlerine artık yalan yanlardan ve onlardan 100 çeviren benden daha zalim kimdir” Buna rağmen yalanlayanlardan daha zalim kimse olamaz.
“Biz ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden dolayı azabın kötüsüyle cezalandıracağız.” Böyle bir cezanın ötesinde ondan daha büyük bir ceza da olmayacaktır.
158- “Onlar hâlâ kendilerine meleklerin gelmesinden yahut rabbinin gelmesinden veya rabbinin ayetlerinden bazısının gelmesinden başkasını mı bekliyorlar? Rabbinin ayetlerinden bazısı geldiği gün kişi daha önceden inanmamış veya imanında bir hayır kazanmamışsa imanı ona hiç fayda vermez. De ki: “Bekleyin, doğrusu biz de bekleyenlerdeniz.”
Allah'ın birliği ve peygamberlik meselesini kanıtlayan delilleri ortaya koyduğumuz gibi, Onların inandıkları sapık düşünceleri de çürütmüş bulunuyoruz. Peki sapıklığı hala terk etmeyip beklemeleri niçin? Olsa olsa canlarını almak üzere meleklerin gelmesini, yahut da güneşin batıdan doğmasını ve dabbetül arzın çıkması gibi kıyamet alametlerini bekliyorlardı.
Rabbinin kıyamet alametlerinden bir kısmının geldiği gün daha önce iman etmemiş veya imanı kendisine fayda vermemiş olan bir kişiye o gün imanı fayda vermeyecektir. O halde Allah'ın size gelecek olan ceza ve azabını bekleyin. Biz de sizinle beraber bekliyoruz.
Bu ayeti kerime kıyamet kopmadan önce gösterilecek bazı alametlerin ortaya çıkması halinde ondan önce iman etmeyenlerin o alametler çıktıktan sonra iman etmelerinin kendilerine herhangi bir fayda sağlamayacağını beyan etmektedir.
Resulullah (sav) şöyle buyurdu: “Üç şey ortaya çıktığı takdirde eğer önceden iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış ise hiçbir kimseye imanının faydası olmayacaktır: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbetü’l Arz.” Ebu Hureyre
159- “Dinlerini parça parça edenler, bölük bölük olanlar yok mu? Senin onlarla hiçbir alakan yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır, sonra o ne yaptıklarını kendilerine haber verecektir.”
İhtilafa düşenler, yahudi ve hristiyanların ayrıldığı gibi gruplara ayrılanlar veya dinlerini kısımlara ayırarak bir kısmına iman edip bir kısmını inkar edenler demektir. Fırkalara ayrılanlar yok mu? Senin onlarla hiçbir alakan yoktur.” Sen onlardan uzaksın, berisin. Onlar hakkında sana soru sorulmaz, onların tefrikalardan dolayı sen sorumlu olmayacaksın. Onların görecekleri ceza herhangi bir şekilde sana gelip çatmaz. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra o ne yaptıklarını kendilerine haber verecektir.
160- “Kim bir iyilikle gelirse, ona onun on katı vardır, kim de bir kötülükle gelirse o ancak misliyle cezalandırılır ve onlara haksızlık edilmez.”
Sevapları eksilterek, cezaları artırılarak, onlara zulmedilmez. Allah'ın şeriatında temel haramları vurgulayan ve bu risaleti yüklenmek üzere ilk muhatap alınan Arapları bu şeriata bağlanmaları konusunda gayrete getiren onu terk etmekten sakındırır. Güzel ahlaka sahip olmak için onları teşvik eden kötülükleri işlemekten uzak durmaları için korkutulmaktadır.
Ebu Zerr (ra)’den dedi ki: Resulullah (sa) şöyle buyurdu: “Her kim her aydan üç gün oruç tutarsa bütün yılı oruçla geçirmiş gibidir.” Ayrıca Tirmizi şunu eklemektedir: “İşte Allah bunu doğrulamak üzere kitabında: “Her Kim bir iyilikle gelirse, ona onun on katı vardır” buyruğunu indirmiştir. Bir güne karşılık on gün.”
161- “De ki: “Şüphesiz rabbim beni dosdoğru yola iletti. Halis muvahhid olarak ibrahim'in dosdoğru dinine; o müşriklerden olmadı.”
O eğriliği, sapması olmayan Allah’ın dosdoğru yoludur ve batıl olan her türlü dini bir kenara iterek hak olan yolu islama iletti. Bu din batılı bırakıp hakka yönelen ibrahim'in dinidir. İbrahim ise hiçbir zaman müşriklerden olmadı. O müslümandı.
162- “Muhakkak benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir.”
Ey Muhammed de ki: “Namazım, ibadetlerim ve ibadetlerimden olan Kurban kesmem, hayatım ve ölümüm, sizin, Allah’a ortak koştuğunuz putlara değil, sadece, alemlerin rabbi olan Allah’a aittir.”
163- “Onun hiçbir ortağı yoktur. Bana böylece emrolundu ve ben Müslümanların ilkiyim?”
Allah'ın hiçbir ortağı yoktur. O, âlemlerin rabbidir. Her şey onun emriyle var olmakta, onun bilgisi ve emri dışında hiçbir şey meydana gelmemektedir. Ben de bu ümmetin Müslümanlarının ilkiyim.
Cabir b. Abdullah diyor ki: "Resulullah (s.a.v.) Kurban bayramında iki koç kurban etti ve onları keserken şu ayetleri okudu:
"Ben, hakka eğilerek yüzümü, gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim. De ki: "Namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm, ancak âlemlerin rabbi olan Allah’a aittir. Onun hiçbir ortağı yoktur. Ben, böyle emrolundum ve ben, Müslümanların ilkiyim.
164- “De ki: “Ben Allah'tan başka bir rab mı arayacağım? Halbuki O her şeyin rabbidir. Her nefis ancak kendi aleyhine kazanır. Yük yüklenen kimse başkasının yükünü taşımaz, sonunda dönüşünüz Rabbinizedir, artık O size ayrılığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.”
Ey Muhammed, de ki: "Allah, herşeyin terbiye edeni, yetiştireni ve sevk ve idare edeni iken ben, Allah'tan başka bir rab mı arayayım Her günah işleyen, kendi aleyhine işlemiş olur. Çünkü o, günahından dolayı cezalandırılacaktır. Ve hiçbir kimse başkasının günahını yüklenmeyecektir. Ey İnsanlar, sonunda dönüşünüz ancak rabbinize olacak ve o size, dünyada ihtilaf ettiğiniz dinlerinizin, gerçeğini haber verecek ve amellerinize göre sizleri cezalandıracaktır.
Allah teala'nın adaleti icabı, hiçbir kimse başkasının günahından sorumlu tutulmayacaktır. Bu hususta diğer bir âyette de şöyle buyrulmaktadır:
"Hiçbir günahkâr başkasının günahım çekmez. Eğer günahı ağır olan bir kimse, yükünü taşımak için bir başkasını çağırsa, akrabası bile olsa, yükünden hiçbir şey taşımaz. Ey Muhammed, sen ancak, görmedikleri halde rablerinden korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Kim, günahlardan arınıp temizlenirse, kendisi için arınıp temizlenmiş olur. Nihayet dönüş Allah'adır.
165- “O sizi yeryüzünün halifeleri yapan ve kiminizi kiminize derecelerle üstün kılandır; Verdikleriyle sizi denemek için. Şüphe yok ki rabbin, cezası çok çabuk olandır ve muhakkak ki O Gafurdur, Rahimdir.”
Ey insanlar, Allah'ın size vermiş olduğu rızıklarla sizleri imtihan edip, itaat edenlerinizi isyankârlarınızdan ayırması için, sizlerden önceki ümmetleri helak edip, onların yerine sizleri, yeryüzünde Halifeler kılan O’dur. Sizin bir kısmınızı diğerlerinden mal, güç ve kuvvet gibi bazı derecelerle üstün kılan O’dur. Ey Muhammed, şüphesiz ki rabbin, cezalandırması süratli olandır, çok affeden ve çok merhamet edendir.
Allah Teâlâ bu âyet-i kerimede, insanların bir kısmını diğerlerinden, rızık, ahlak, güzellik ve renk gibi özellikler bakımından üstün kıldığı bildirilmektedir. Bu, onun hikmeti icabıdır. Bu hikmet, bu âyette belirtildiği gibi, kullarını imtihan edip, emirlerine uyanlarla uymayanları ortaya çıkarması olabileceği gibi, insanların psikolojik durumlarını tanıtması da olabilir. Nitekim başka bir âyet-i kerimede de şöyle buyuruluyor:
"Ey Muhammed, onlar, rabbinin rahmetini mi paylaştırıyorlar Onların dünya hayatındaki geçimliliklerini aralarında biz taksim ettik. Birbirlerinden faydalansınlar diye, derece bakımından biz onların bazısını bazısına üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların dünyada topladıklarından daha hayırlıdır.
Peygamber efendimiz de bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurmaktadır: Şüphesiz ki dünya tatlıdır, yeşildir, Allah, sizleri oraya halifeler kılmıştır. Nasıl ameller işleyeceğinize bakmaktadır. Dünyadan sakının. Kadınlardan sakının. Zira İsrailoğullarının ilk fitnesi kadınlar olmuştur.
إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...