Fırkalara ayrılma
Yahudiler ve Hristiyanlar gibi İslam ümmeti de ne yazık ki fırkalara ayrılmış ve bu ümmetin içinden çıkan fırkalar, diğerlerinden çıkmış olanların sayısından daha fazla olmuştur. Kurtuluşa ereceği bildirilmiş olan ehl-i sünnet vel cemaat mezhebine bağlanarak, sapık mezheplerden uzak durmanın gerekliliği aşikardır.
Ebu Davud, Muaviye bin Ebi Süfyan (r.a)'dan rivayet etmiştir: Resulullah (Sav) aramızda durdu ve şöyle buyurdu: “Bakın, sizden önce gelmiş olan ehli kitap, 72 millete (fırkaya) ayrıldı. Bu ümmet de 73 fırkaya ayrılacaktır. bunlardan 72'si cehenneme, biri cennete girecektir. Cennete gidecek olan ise cemaattir. (Cemaate bağlı kalan ve ümmetin çizgisinden ayrılmayandır)
Tirmizi Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’dan rivayet etmiştir: Resulullah şöyle buyurmuştur: “Yahudiler 71 ya da 72 fırkaya ayrıldılar. Hristiyanlar da aynı şekilde fırkalara ayrıldılar. Benim ümmetim de 73 fırkaya ayrılacaktır.”
Taberani, Evsat ve Kebir’de Ebu Umame (r.a)’den rivayet etmiştir: “Resulullah (Sav) şöyle buyurdu: “İsrailoğulları 71 fırkaya ayrıldı. Hristiyanlar da 72 fırkaya ayrıldılar. Benim ümmetimin arasından çıkacak fırkaların sayısı onlarınkinden fazla olacaktır. En kalabalık cemaat (sevad-ı a’zam: Hz. Peygamber ve Ashabının takip ettiği yol) hariç, hepsi cehenneme gireceklerdir.”
Yahudilerin hırkalara ayrılması
Tevrat'ın orijinal nüshasının kaybolmasından sonra, Babil esaretinin ardından Hz. Musa'nın 5 kitabı yazılmıştır. Bugün Samira yahudilerinin elinde bulunan Tevrat'ın Hz Musa'nın 5 kitabından farklı olduğu görülür. Yahudiler ve Hristiyanlar bu Tevrat'ı gerçek Tevrat olarak kabul etmektedirler. Yine Ahid-i Kadim kitaplarında çok sayıda yalancı peygamber geldiğinden ve komşu beldelerde yaşayan insanların ibadet şekillerinin Yahudilerin ibadetleri arasına karıştığından söz edilmektedir. Bu tür gelişmeler yahudiler arasında birçok fırkanın ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Osmanlı topraklarında ortaya çıkan “dönmeler Fırkası” habeşistan'da ortaya çıkan “falaşalar fırkası” durumları gibi.
Ermeya kitabından başka hiçbir kitabın asıl nüshasının bulunmadığını, sadece bu kitaba güvenmenin mümkün olabileceğini söyledikleri ve ermeya kitabında geçen yalan yere kitap oluşturan kalemler lanetlenmiştir. Yahudilerin fırkalarının çok olmasının neden olan unsurlardan biri de Talmut ve onun Tevrat'ın yanındaki yeri ile ilgili bir tutumdur. Şimdi ilim adamları Tevrat kitaplarının önce yazılanının Tekvin kitabı olduğu üzerinde görüş birliği içerisinde dediler. Tevrat'ın 5 kitabın bugünkü şeklini ise milattan önce 300 yılında aldığı anlaşılmaktadır. Bu kitapları yazanların sayısı ise hayli fazladır. Tevrat yazıcıları içerisinde en çok bilinenleri kahin Azra’dır.
Yahudiler arasında çok sayıda fırka mevcuttur.
Ferrisiler
Ferrisiler, hamamların yüksek bir konum sahibi olduklarını masum ve günahsız olduklarını, onların sözlerinin Allah'ın sözü telakki edileceğini ve onlardan korkmanın Allah'tan korkma anlamına geldiğini ileri sürmüşlerdir.
Saddukiler
Bazı araştırmacılar bu adın, Hz. Süleyman zamanında yaşamış olan büyük kahin Saduk’a yahut aynı adı taşıyan ve M.Ö. 3 asırda yaşamış olan bir başka kahine nispetle verildiği görüşündedirler.
Bu gruptan olanlar, ölümden sonra dirilmeyi, ahiret hayatını, hesabı, cenneti ve cehennemi kabul etmezler. Bunların görüşlerine göre insanın yaptığı amellerinin karşılıkları dünyada iken verilir. Güzel amel, sahibi için hayır ve bereket getirir. Kötü amel ise sahibinin sıkıntılara zorluklara düşürür.
Saddukiler talmud'un şifahi öğretilerini kabul etmezler. Hatta Tevrat'ın bile mutlak anlamda bir kutsalığının bulunduğuna inanmazlar. Şeytanların ve meleklerin varlığını inkar ettikleri gibi, bir kişinin sonsuz hayata kavuşmasına da inanmazlar. Kaza ve kadere inanmayıp, herkesin seçim özgürlüğüne sahip olduğunu yani dünya hayatında istediği gibi hareket etme konusunda bir seçim özgürlükleri olduğunu ileri sürerler. Bunlar işlerin Allah tarafından değil, insan tarafından yaratıldığını söylerler. Gelmesi beklenen mesihi de inkar ederler ve onun gelmesini beklemezler.
Kurralar
Kurralar, yahudiler arasında azınlığı oluşturmaktadırlar. Ferrisiler zayıfladıklarında, kurralar diye bir grup ortaya çıkmış ve ferrisilerden onların yerine geçerek onların Prestijlerine kavuşmuşlardır.
Kurralar kutsal kitap olarak Ahd-i Kadim'den başka bir kitabı kabul etmezler. Hahamların birbirlerinden alarak naklettikleri ileri sürülen şifahi rivayetler bunlar da yoktur. Dolayısıyla kurralar, Talmud’u da kabul etmezler.
Kurralar içtihadı kabul ederler. Buna göre sonradan gelenler, öncekilerin bir yanlışlığını tespit ettiklerinde bunu düzeltme hakları bulunmaktadır. Onlara göre kendileri ile evlenilmesi yasak olanlar ile ilgili yanlışlıklar bu niteliktedir ve bu yanlışlığı sonradan gelenler tespit ederek düzeltmişlerdir. Söz konusu hata şudur: Kendileriyle evlenilmesi yasak olanlarla ilgili ayetlerin beşincisine göre babanın hanımının bir başka kocadan olma kızı ile evlenmesi açıkça yasak kılınmış iken öncekiler bunu helal saymışlardır.
Yazıcılar
Bu isim, yahudilik ahkamıyla ilgili sorular soranlara bilgi vermede yazı yazma metoduna güvenen bir yahudi grubuna verilmiştir. Bunların durumu kitap nesihcilerinin durumuna çok yakındır.
Bunlar bazen düşünürler, bazen de Seyyidler olarak adlandırılmakta idiler. Bunların herhangi birine hitap edilirken “Baba” denirdi. Siyasi nüfuz, bunların dışındaki din adamlarının eline geçince, bunlar şeriat sancağının taşıyıcıları olarak kendilerini gösterdiler. O zaman, İran, Grek ve Roma düşünürleri ile bağlantı kurarak dini alanı “yazıcılar grubunun” kapmasını sağladılar.
Yazıcıların durumlarını iyileştiren ve konumlarını yükselten bir ikinci gelişmede, bu gruptan olanların her birinin bir okul inşa ederek, bu okulların yöneticisi ve öğreticisi olması oldu. Böylelikle bunların her birinin öğrettikleri bilgileri alan ve onları çevreye yarar öğrenciler yetişti.
Tutucular
Bunlar Yahudi fırkalarından bir fırkadır: “Filistin'de diğer fırkaların arasında Ferrisilerle yakın bağlantısı bulunan bir fırka vardı. Bunlar inanç esaslarının çoğunda ferrisilerle birleşiyorlardı. Beklenen mesih’e inanıyor, vatana bağlılığı öne çıkarıyor ve ibadete meyil ediyorlardı. Ancak bu grup, bağnazlık ile kendini gösterdi. Hatta dinsizlikle yahut yahudi olmayanlara yakınlık göstermek ile itham edilen vatandaşlarına karşı düşmanlıkları ile tanındılar.” Yahudiler bugün hala mesleğin gelişini beklemektedirler.
Hristiyanların fırkalara ayrılması
Çağımızda yaşamakta olan Hristiyan fırkalarının en meşhurları katoliklik, ortodoksluk ve protestanlıktır bu mezheplerin tümü de 4 İncili kabul etmektedir. Bu 4 incilin hepsi Hz. Mesih (Aleyhisselam)'ın dinini değiştirmiş olan pavlus ekolünün ürünleridir diğer iki mezhebe göre daha çok ilgi görmektedir. Katoliklik, Ortodoksluk ve Protestanlık mezheplerinin her birinin mensupları da çok değişik fırkalara kendi içlerinde ayrılmışlardır. Hristiyanlar 4 İncil'in kabul etmekte kararı almadan önce çok sayıda İncil ortaya çıkmıştı. Her bir Hristiyan fırkası bu incillerden birisini kabul ediyordu. İlk dönem hristiyanları arasında pek çok ayrılıkların ortaya çıkması ile, İznik konseri toplandı bu konsol uluslararası nitelikli olan bir konsüldü ve kontrolün toplanmasında İmparator büyük Konstantin emriyle toplanmış ve 2048 adet ruhani papaz toplantıya katıldı. Bu konsilde Areous’un savunduğu sanılan vahdaniyet (Tanrının Birliği) inancını reddetmek amacıyla toplanmıştır. İznik kontrolü Hristiyanların en önemli konsolu olarak tarihte yerini almıştır. Çünkü bu konsilde hristiyanlık inancı ile ilgili en önemli kararlar alınmıştır. Toplantıda kavgalar çıkmış şiddetli tartışmalar sonucunda İmparator konsilin dağılmasını emretti daha sonra konsil yeniden toplandı ancak bu ikinci toplantıya sadece teslis inancını savunan mesih'in tanrı olduğunu ileri süren papazlar katıldılar. O toplantıdaki papazların sayısı 318 idi. İmparator kendisi de bizzat bu toplantıya katıldı, konsilde hıristiyanlığın temel inançları ilkeleri oldukça tehlikeli kararlar alınarak kabul edildi. Halen günümüzde kiliseler bu ilkeleri benimsemektedirler söz konusu kararlar önemli şunlardır:
1- Mesih’in tanrı olduğu ve insanlığın işlediği günahların bağışlanması için yeniden çarmıha gerilmek üzere yeryüzüne ineceği ilkesi
2- Elçi Pavlus “sadece bir tek kadının kocası olma” sözüne uyularak, kahinlerden ( papazlardan) ikinci bir kadınla evlenmek isteyenlere izin verilmemesi
3- Konsil, incillerden sadece yukarıda ülkeleri kabul edenlerin benimsenip bunların dışında kalan bütün incilerin ve mektupların imha edilmesine karar verdi.
Böylelikle pavlus ekolu Hz. İsa’nın havarilerinin insanlara tanıtmış olduğu Hidayet çizgisine karşı üstünlük sağladı. o dönemde tevhid inancı daha kuvvetli olduğu halde, Bizans yönetimi pavlus’un ortaya attığı sapık inancı resmi mezhep olarak benimsedi. Bunun sonucunda uğradıkları baskılar nedeniyle içe kapanmayı ve gelişmeler karşısında suskun kalmayı tercih ettiler.
Bundan sonra bölgesel kontroller için birçok konsül toplandı bu konsüller genellikle iznik'te toplanan konsil’de Allah'ın tek olduğu Mesih (As)'ın onun elçisi olduğu yolundaki karar ve böylelikle Vahdaniyet inancındaki Areous’un görüşlerine yeniden hayat kazandırmaya çalışılsa da resmi bir içerik olarak kabul edilmeyip daha sonra daha da ileri gidilerek Meryem'in de ilah doğurduğundan dolayı ilahların anası olarak adlandırılması ve birçok sapkın fikir ve kararlar alınarak birçok fırkaya ayrılmışlardır.
Protestanlık
Bu mezhep, katolik mezhebindeki bozulmaları düzeltmek amacıyla 15. yüzyılda ortaya çıkmış olan bir mezheptir. Protestanlık, rönesans hareketini benimsemiş bütün dini mezhep ve ekollerin dini inanç sistemlerini içine alır. Bu gruplar ister söz konusu yüzyılda incil ve akla dayanarak roma kilisesinin iddialarına karşı durarak bu kiliseyi protesto etmek suretiyle ortaya çıkmış gruplar olsun, isterse sonradan bizzat protestanlığın içinde değişik amillerin etkisiyle ortaya çıkmış gruplar olsunlar, aynı isim altında incelenirler.
Kilise akıl hürriyetini kısıtlamak amacıyla her ne zaman yeni bir karar alsa, hristiyanlığın manevi ve ahlaki anlamlardan yoksun, geleneksel bir takım törenlerden oluşan bir dinden başka bir şey olmadığı yönünde görüşler ortaya çıkıyordu. Kilise, kitleler üzerinde dünyevi saltanatını korumak amacıyla ileri gidip halklar üzerindeki baskısını arttırdıkça ve kendi maddi gücünü korumak için topluluklara baskı yaptıkça, yeni yeni ayrılık hareketleri ortaya çıkıyor, ancak bunların hürriyetleri engelleniyordu. Bununla birlikte bu hareketler, kalabalıkların ilgisini çekiyordu. Kilise ise toplumların nazarında, ruhani saltanatın zirvesinden bir takım maddi tartışmaların yol açtığı bataklığa düştüğünün farkına varamıyordu.
Birkaç fırkadan daha bahsedelim kendisini isa'ya denk bir ilah olduğunu söyleyen Tatşelim adlı bir kişi cemaat kurmuş ve çok sayıda insan arkasına takılmıştır. Kilise ve devlet yönetimi bu kişinin üzerine giderek Enfir şehrinde tutuklamış ve idam etmiştir.
Yine kendisinin İsa olduğunu ve insanları içerisine düşmüş oldukları bataklıktan çıkarıp onların gözlerini açmak amacıyla ortaya çıktığını ileri süren Odon adlı kişi de bir cemaat kurmuştu. Bu kişi yılında tutuklanarak hapse atıp kapatılmış ve kapatıldığı hapishanede ölmüştür.
Pierre de pervise adlı kişi de bir cemaat kurmuş, bu kişiyi tutuklanarak papazların özel sır sahibi oldukları, tanrı’nın kiliselerde bizzat hazır bulunduğu inancını kabul etmediğinden, ruhbanlığa, ölüler için duaya, haç’a ibadet edilmesine ve burada sayamayacağımız bazı işlere karşı çıktığından dolayı Fransa'da diri diri yakılmıştır.
Yine kilise mensuplarına karşı aşırı derecede kin besleyen onlar Honorisyan cemaati ortaya çıkmış, pataran cemaati de bunlara katılmıştır.
Bunlardan başka publicans fırkası, temiz adamlar grubu ve benzeri değişik fırkalar ve gruplarda ortaya çıkmıştı.
İslam ümmetinin fırkalara ayrılması
Sapık fırkaların ortaya çıkış sebebi
Hristiyanlar ve Yahudilerin fırkalara ayrılması hakkında hadis-i şeriflerde buyrulduğu üzere islam ümmeti’de 73 fırkaya ayrılacağı söylenmiştir. Müslümanların, Yahudilerin ve Hristiyanların ayrıldıkları fırkaları tanımak özellikle haklarında Allah Teala’nın bilgiler verdiği ehli kitabın aralarındaki bu fırkaların sapıklığa neden olan faktörlerin neler olduğunu düşünmek gerekir.
* Kalp hastalıkları, kin, haset haksız uygulamalara ve arzuların peşine takılmak gibi kalp hastalıklarından meydana gelen durumlar. Şuara / 14
* İnsanlar uygulamalar ve konumlar konusunda taşkınlık etmektedirler. insanların derecelerini, uygulamaların mahiyetlerini ve bunlara bağlı konumların belirlenmesi konusunda ölçünün kaçırılması ve aşırıya gidilmesi. Hz. İsa'nın rab olarak edinilmez gibi.
* Hak olan şeyleri bilgisizce tevil etmek ve bazı hakikatleri unutmak, uygulamadan kaldırmak suretiyle unutulmasını sağlamak: “Onlar sözleri yerlerinden değiştirdiler. Kendilerine belletilen bir kısmını unuttular.” Maide 13
* Vahiyden kaynaklanmayan şeyleri, vahiy ürünleri arasına sokmak. “Onlardan bir takımı, kitap’tan olmadığı halde kitap’tan zannedesiniz diye dillerini eğip bükerler.” Ali İmran 78
* Üzerinde icma edilerek görüş birliğine varılan şeyleri bırakarak, bunlara ters olanları öne çıkarmak. Beyyine / 4-5
* Allahu Teala hakkında bilgisizlik ve onu zatına layık olmayan şeylerle vasfetmek. Maide / 64 ile Ali İmran suresi / 181
Geçmiş ümmetlerin içerisine düşmüş oldukları hatalara ümmetimiz de düştü. Bu durum ortaya çıkacağını Resulullah (sav) önceden bildirmişti. Bu da Peygamberimizin mucizelerindendir. Bizim içimizden peygamber olmayan bazı kimselerin de masum olduklarını, hatta bunların nasılsa aykırı düşen sözlerinin bile reddedilemeyeceğini ileri sürerek taşkınlık edenler oldu. Nitekim şiilerin bazı grupları böyle bir inanca sahiptirler. Nusayriler, Dürziler ve İsmailler gibi insanları tanrılaştıranlar çıktı.
Yalancı Peygamber, Müseyleme ve Gulam Ahmed Kadiyani gibi, kendilerinin peygamber olduklarını ileri süren ve bu iddialarında kendilerine uyanları bulabilenler oldu.
Mutezililer, gibi bilgisizce tevil’de bulunanlar oldu.
Müşebbihe, mezhebine mensuplar gibi, teşbih yaparak Allah'ı yaratılmışlara benzetenler çıktı.
Hariciler, gibi taşkınlıkları benimseyenler oldu.
Mürcie, mezhebi mensupları gibi, şeriatın hükümlerine göre amel etmeyi gereksiz görenler ortaya çıktı.
İbahiler, gibi Allah'ın haram kıldıklarını helal sayanlar ortaya çıktı.
Laikler, gibi, şeriat hükümlerine göre hükmetmeyi gereksiz görenler ortaya çıktı.
Bütün bu yanılmaların ve sapıklıkların özü, Kur'an-ı Kerim'in muhkem ayetlerinde yer alan anlamları bırakarak müteşabih ayetlere dayanmak suretiyle, arzuya göre hükümler çıkarma uygulamasına dayanıyor.
Sapıklığa düşmekten korunma yolları şunlardır:
Kur’anı Kerim’e ve Sünnete yapışmak, bizim selef-i salihinin (Sahabe ve tabiin gibi doğru çizgide oldukları kesin olan geçmişlerimizin) yollarını izlemek, doğru bilgiye ve çağlar boyunca islam ümmetinin içinden çıkmış olan ilim adamlarının çoğunluğunun ortaya koymuş oldukları ilmi delillere dayanmak ve söz konusu es-Sevâdü'l-azamı (ehli sünnet vel cemaat) oluşturan ilim adamlarından rüsuh sahibi olanları izlemeli.
Sapıklığa düşmelerine neden olan bazı önemli meseleler şunlardır:
- Kur’anı Kerim’in zahiri anlamından farklı olarak, batıni bir anlam içerdiği iddiası
- Sünnet naslarının (hadis metinlerinin) hüküm çıkarmada esas alınıp alınmayacağı ve sünnetin (hadis naslarının) ne derece bağlayıcı olduğu konusu etrafındaki tartışmalar.
-Teşbih ayetleri farklı anlamlara çekme.
- Bilgisizce tevil
- Kişinin günah işlemekten dolayı kafir olduğu iddiası
- İmamet ve hilafet konusundaki tutum
- Sahabeler hakkında ortaya çıkarılan tereddütler, onlardan bazılarına küfür edilmesi (sövülmesi) ve kafirlikle itham edilmeleri
- Kaderin inkarı
- Cebrilik. İnsanın yaptığı işleri, kaderin zorlaması ile yaptığı iddiası
- Taşkınlık, peygamberin göstermiş olduğu hidayet çizgisinden uzaklaşma ve sapıklığa düşmedir. Maide / 77 ve Nisa / 171 bakın
“Dinde taşkınlık etmekten mutlaka sakının. Sizden öncekiler, dinde taşkınlık etmeleri nedeniyle helak oldular.” İmam Ahmed, İbni Abbas (ra)’dan rivayet etmiştir.
“Ümmetimden iki sınıf vardır ki, bunlara benim şefaatim ulaşmayacaktır. Zalim, gaddar bir imam (yönetici) ve hareketlerinde ölçüsüz taşkın kişi.” Taberani, Ebu Umame (ra)’nin merfu olarak şöyle söylediğini rivayet etmiştir.
- Kurtuluşa erecek olan fırkanın özelliği muhkem ayetlere göre amel etmesi müteşabih ayetlere inanması ve bunları muhkem ayetlere göre açıklamasıdır. Bu ölçülere göre insan ehli sünnet vel cemaat mezhebinin hak çizgi üzere olduğunu görebilir.
- Sahabeler arasında bazı parçalanmalar oldu. Hz. Ali (r.a) ile Hz. Muaviye arasında bazı çarpışmalar meydana geldi. Bunun yanısıra, bir yanda Hz. Ali (r.a)'nin, diğer yanda da Hz. Aişe (r.a), Talha (r.a) ve Zübeyr (r.a)'in yer aldığı çarpışmalar oldu. Bunların tümü, nasların şehadeti ile ehl-i sünnet ve'l cemaat çizgisi üzereydiler. Hz. Ali (r.a) haklıydı ve doğruluk üzereydi. Diğerleri ise hata etmişlerdi. Bu konunun dar bir alana sıkıştırılması, halkın genelinin kalplerinde bazı şüphe ve tereddütlere yol açar. Bu nedenle ilim adamları, sahabeler arasında meydana gelen söz konusu çatışmaların gündeme getirilmesini hoş karşılamamışlardır.
Bu çatışmalarda taraf durumunda olanların tümü, cennetle müjdelenmiş kimselerdi ve gerekli yerlerde te'vil yapabilecek derecede ilim sahibiydiler. Bunların tümü de aynı zamanda kendilerinin haklı olduklarına inanıyorlardı.
Hz. Ali (r.a) ile Hariciler arasında da çatışmalar olmuştu. Bu çatışmalarda Hz. Ali (r.a)'nin haklı olduğu, Haricilerin ise Hz. Ali (r.a) ve Hz. Osman (r.a)'ı küfürle suçlamaları nedeniyle hata üzere oldukları, naslardan bütün açıklığı ile anlaşılmaktadır.
Bazı kimseler, hilafette Hz. Resulullah (a.s)'ın ehl-i beytinin hak sahibi olduğuna inanmışlardır. Bu inançtan teşeyyü (Şiilik) fırkası doğmuştur. Ancak ehl-i beyt şiası (ehl-i beyt yanlıları) aralarında gruplara ayrılmışlardır. Bunların içinde orta yolda olanları olduğu gibi, fazla aşırıya gidenleri de olmuştur. Muhkem olan naslar, herkes için geçerli olan hükümler ortaya koymaktadır. Hz. Ali bin Ebi Talib (r.a)'in şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
"Resulullah (a.s) beni yanına çağırdı ve şöyle söyledi:
"Senin durumun biraz Hz. İsa (a.s)'nın durumuna benzer. Ona yahudiler
öylesine bir kin beslediler ki, annesine iftira attılar. Hıristiyanlar da onu öylesine sevdiler ki, kendisinde olmayan sıfatlarla onu tarif ettiler."
Bakın, benim hakkımda iki kişi helake gidecektir: Beni sevip sevgisinde aşırı giden, bende olmayan sıfatları bana nisbet ederek övgüde bulunan ve bana aşırı kin beslemekten dolayı özelliklerimi beni kötülemek için kullananlar. İyi bilin ki, ben bir peygamber değilim. Bana vahiy gelmiyor. Ancak Allah'ın kitabı ve peygamberinin sünneti ile gücüm yettiğince amel etmeye çalışıyorum. Size Allah'a itaat konusunda bir şey emrettiğim zaman, hoşlansanız da hoşlanmasanız da bu konuda itaat etmeniz üzerinize bir hak (görev)'dır." ( Haysemi, Mecma'u'z-Zevaid (9/133)'te rivayet etmiştir.)
İşte ilk dönemlerde ortaya çıkmış olan iki büyük fırka bu olaydan meydana gelmiştir. Yani Hz. Ali (r.a) ile ilgili anlayıştan…
Daha sonraki dönemlerde bu iki büyük fırkadan çok değişik fırkalar doğmuştur. Bazı insanlar, Hz. Ali (r.a) ile ona karşı çıkanlar arasında ortaya çıkan ihtilafla ilgili olayları anlayamadıklarından, değişik yorumlarda bulunmuşlardır. Ardından felsefi bir takım görüşler ortaya atılmış ve bunlara dayanılarak yoldan sapılmıştır. Hep tevil cihetine meyletme sonunda, Mutezililik ortaya çıkmıştır. İşte bütün bu gelişmeler, ilk dönemin dört büyük fırkasını ortaya çıkarmıştır: Şia, Hariciler, Mutezile ve Mürcie... Bütün bu fırkalardan yeni yeni gruplar doğmuştur.
Daha sonraki dönemlerde sünneti bırakıp da her şeyde yalnız Kur'an-ı Kerim'e dayanan fırkalar meydana gelmiştir. Yine sufilerin bazıları gibi, insanın üzerinden yükümlülüğün (naslara göre amel etme yükümlülüğünün) kalktığını ileri sürenler türemiştir. Zaman ilerledikçe de yeni yeni fırkalar ortaya çıkmaktadır. Kadiyanilik ve Bahailik gibi fırkalar geçtiğimiz yüzyılda ortaya çıkmıştır. Basiretli bir ilim adamı ve hak üzere olanlarla ilişkide bulunanlar, Kur'an ilimlerinden yararlanabilen kimseler ile sapıkları hemen tanıyabilmeleri mümkündür. Haricilerin durumlarından söz eden nasların, diğer fırkalardan söz eden naslardan sayıca daha çok oldukları görülür. Bunun çeşitli hikmetleri bulunmaktadır:
Birincisi: İslam ümmeti içinde ortaya çıkmış fırkaların ilki Haricilerdir. Hariciler ortaya çıktıklarında, insanlar Resulullah (a.s)'ın hadislerini şifahi olarak birbirlerine aktarırlardı.
İkincisi: Bunlar, katılıkları ve taşkınlıkları sebebiyle halkın avam kesimini aldata biliyorlardı.
Üçüncüsü: Halkın çoğunluğunun yönetime karşı olan eğilimleri nedeniyle Hariciler pek çok kimseyi kendilerine çekebiliyorlardı. yönetime karşı olama, çeşitli şekillerde ortaya çıkarılmaktadır. Bu konuda isyankarlık vasfı ile hareket etme, hak olan imama haksız bir iddia ile karşı duranlardır.
Kıyamete kadar ortaya çıkacak olan fırkalar toplamda 73 fırkaya ulaşması gerçekleşecektir. Resulullah (sav) Bu ümmetin içinden kendisinin peygamber olduğunu ileri süren 30 kişinin, çok sayıda deccalin ortaya çıkacağını bildirmiştir. Bunlardan bazılarının şimdiye kadar çıkmamış olmaları mümkündür.
Geçmişte ortaya çıkan fırkaların bazıları halen varlıklarını sürdürmektedir. Bazıları ise tarihe karışmıştır. Çağımızda varlıklarını sürdüren fırkalar çeşitlidir. Bunların içinde hiç tereddüt etmeden küfürle itham edilecekler olduğu gibi, haklarında bazı dayanaklardan hareketle iman sahibi olduklarına hükmedebileceğimiz fırkalar da bulunmaktadır. Bunların yanı sıra bağlı bulundukları fırkaların görüşlerinden ne kadarını kabul edip, ne kadarını kabul etmediği konusunda kesin bir bilgi sahibi olmadan haklarında herhangi bir hüküm veremeyeceğimiz de kimseler de bulunmaktadır.
إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...