Yunus Sûresi 31-44. Ayetlerin Tefsiri
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم
ﷺ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla hamd yalnız Allah’ındır. Salat ve Selam ise Allah’ın Resulüne onun aile halkına ve ashabına olsun. Rabbimiz bizden kabul buyur. Çünkü sen duaları işitensin herşeyi bilensin.
31- “De ki: “Gökten ve yerden size rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere hükmeden kimdir? Diriyi ölüden çıkaran, ölüyü de diriden çıkaran kimdir? Her işi düzenleyen kimdir? Onlar: “Allah’tır” diyecekler. “O halde O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız? de.”
Gökyüzüne ve yeryüzüne yerleştirilen şeyler vasıtasıyla sizin rızkınızı veren kimdir? Kulakları ve gözleri kim yaratabilir ve kim bu hayret verici yaratılıştaki düzen ve şekilleriyle onları düzenleyebilir. Bunların gerçek sahibi olan Allah bazen zayıf bazılarında güçlü kıldırır bazen de tamamen sizden bunları alır işitmez olur görmez olursunuz. O halde ona karşı gelmekten sakınmaz mısınız da kendi görüş ve bilgisizliğinizden dolayı Ondan başkasına ibadet etmekten korkmaz mısınız?
Allah'ın rububiyetini kabul ettiğinize göre ubudiyete ona başkasını ortak koşmaktan sakınmaz mısınız? Size rızık veren ihsanlarda bulunan kainatın işlerini çekip çeviren ve şanı yüce Allah nasıl olur da bir vahiy göndermez bir resul indirmez meni ve yumurta gibi cansız olan şeylerden canlı varlıkları çıkartan canlı varlıklardan da cansız varlıkları çıkartan kimdir? Bütün kainatı yaratan ve ondaki bütün işleri sevk ve idare eden kimdir? İşte hak rabbiniz olan Allah budur. Allah ona kadirdir dikkatlice düşünen kimse onun rabliğinin değişmez ve mutlak bir gerçek olduğunu görecektir öğrenecektir sizin de itirafınızla ilah olan o olduğu için Rab olduğuna göre sizin de israfınızla veren o olduğuna göre siz de itiraflarınızla kainatı yöneten o olduğuna göre ibadetinde itaatini de yalnızca ona olması gerekmektedir.
Müşrikler Bunları yapan Allah'tır demek zorunda kalacaklardır. Ey Muhammed, sen onlara de ki: “Siz Allah'ı inkar etmenizden ve onu bırakarak size herhangi bir menfaat ve zarar vermeyecek olan varlıklara tapmanızdan dolayı, Allah'ın cezalandırmasından korkmaz mısınız?
Evet, bütün varlıkları rızıklandıran Allah'tır. Bunun için göklerden yağmur yağdırır, suları yeryüzünde emdirerek çeşitli bitkiler meydana getirir. Bu hususta bir ayeti kerimede şöyle buyrulmaktadır: “İnsan yediğine bir baksın.” “Biz bol bol su indirdik.”, “Sonra yeryüzüne güzelce yaydık.”, “Orada taneler üzümler hayvan yemi zeytin hurma ağacı ağaçları birbirine girmiş Bahçeler meyveler ve otlar yarattık.” Abese / 24-32
32- “İşte hak Rabbiniz olan Allah budur. Haktan sonra dalaletten başka ne vardır? O halde nasıl çevriliyorsunuz?”
Hak ile sapıklık arasında ortada kalan birşey yoktur. Hakkı kim aşarsa sapkınlığın içerisine düşmüştür. Allah haktır. Gerçek dışında sapkınlıktan başka ne vardır? Gerçek olan rabbimizi bırakıp onun dışında olan varlıkları rabler edinmeniz, sapıklıktan başka nedir durum böyle iken, niçin haktan döndürülüyor, tevhidden şirke gidiyor, vahye uymayı bırakıp şeytana uyuyor ve sapkınlığın bataklıklarını düşürülüyorsunuz.
33- “Böylece Rabbinin fasık olanlar hakkında iman etmeyeceklerine dair söylediği söz, gerçekleşti.”
Müşriklerin haktan yüz çevirmeleri ve küfürlerinde ısrar ederek bu konuda gidilebilecek en üst noktaya ulaşanlar hakkında iman etmeyeceklerine dair söylediği söz gerçekleşti. İşte bu yüce Allah’ın ezeli olan sözüdür. Fasık olan kimse hidayete layık değildir ve Allah ona hidayet vermeyecektir. Bu kimler hakkındaki hüküm şudur: “Fasıklar, Allah’ın birliğini, peygamberinin peygamberliğini tasdik etmeyecektir.” Bu hale düşmekten rabbimizi sığınırız.
34- “De ki: “Ortak koştuklarınız içinde yaratmayı başlatan sonra da bu yaratmayı tekrar iade eden var mıdır? De ki: “Allah önce yaratır. Sonra bunu tekrar iade eder. Nasıl da döndürülüyorsunuz?”
Ey Muhammed! Gündüzün ardından geceyi, peşpeşe getiren, nesilleri ardarda var eden yahut önce gökleri yaratıp sonra onların yaratılışını bir daha tekrar iade edeni yahut önce insanın veya hayvanın yaratılışını başlatan, sonra kıyamet gününde tekrar iade edecek bir kimse var mıdır, ortak koştuklarınız arasında? Onlar kıyamet gününde tekrar yaratılmayı kabul etmemekle birlikte, kıyametin delilleri gayet açık olduğundan, adeta kabul edilen ve tartışılmayan bir konu olarak ele alınmıştır: Ey Muhammed! Onlara deki: Allah yoktan var eder, sonra onu yok ederek bunu tekrar iade edecek güce sahip olan, sadece Allah'tır. O halde hak yoldan nasıl çevriliyor ve onu terk ediyorsunuz. Bu ayeti kerime müşriklere meydan okumaktadır. Çünkü Allah'a ortak koşulan şeylerin, herhangi bir şeyi yaratabilmeleri yahut onları yok edip tekrar iadedebilmeleri mümkün değildir. Böyle bir iddiada bulunmak akıl işi de değildir.
35- “De ki: “Sizin ortak koştuklarınız içinde hakka ileten var mıdır? De ki: “Allah'tır, hakka eriştiren.” “Peki hakka eriştiren mi, yoksa başkası tarafından eriştirilmedikçe doğruyu bulamayan mı uyulmaya daha layıktır? ne oluyor size, ne biçim hüküm veriyorsunuz?”
Ey Muhammed! Allah’a ortak koşan müşriklere ve putperestlere de ki: “Sizin tanrı ve putlarınızın içinde, sapık olanı doğru yola ileten, şaşkınlık içinde olana gerçeği gösteren herhangi “Biri var mı onlara de ki: “Sapık olanı Hakk'a ileten, şaşkına yol gösteren, ancak Allah'tır. Şimdi: Sapıkları Hakk'a yöneltenle, başka birisi kendisi hidayete ulaştırmadıkça o yolu bulamayandan hangisine tabi olmak daha doğrudur. Tek başına hidayet veren O olduğuna göre, Allah’ın vahiy indirmesine ve sizleri hidayete iletmek için resuller göndermesine nasıl olurda hayret edersiniz ve Onun hidayetini terk edersiniz?
Ne oluyor sizlere nasıl oluyor da Allah ile, yarattığı şeylerin eşit olduklarına hüküm veriyorsunuz. Bu şekilde tutarsız hükümler ortaya koyuyorsunuz? Allah’ı putlarınızla kıyas ediyorsunuz? Niçin sadece Allah'a kulluk etmekten kaçınıyorsunuz?
36- "Onların çoğu sadece zanna tabi olurlar. Şüphe yok ki zan, Haktan bir şeyi ifade etmez. Allah onların bütün işlediklerini hakkıyla bilir.”
Onların çoğu vehimlerin peşinden gidiyorlar, hayallerinin mahsulü olan şeylerin arkasına takılıyorlar. Bu yaptıklarının bir delili, bir burhanı yoktur. Şüphe yok ki, zan haktan bir şey ifade etmez. İstenilen bilgiye hiçbir şekilde ulaştıramaz. Bilgi sağlamak konusunda bir faydası yoktur. Bu konuda hiçbir değer taşımaz.
Allah onların bütün işlediklerini hakkıyla bilir. Zanna uymak, hakkı terk etmek gibi bütün işlerini… Bu, onların zanna uyup Kuranı Kerim’de ifadesini bulan Allah’ın azim hidayetini terketmeleri dolayısıyla onlara yönetilmiş, oldukça ağır tehdittir.
37- “Bu Kur'an Allah’tandır. Bir başkası tarafından uydurulmuş değildir. Bilakis o, kendinden evvel gelenleri tasdik eder ve kitabı uzun uzun açıklar. Onda şüphe yoktur, alemlerin rabbinden gelmiştir.”
Bu Kur'an'ı bir takım zan ve vehimle herhangi birinin uydurması imkânsızdır. Çünkü hiçbir kimsenin bunu uydurmaya gücü yetmez. O halde bu, kur’an yüceliğiyle, icazıyla, mucizelerinin çokluğuyla Allah kelamıdır. Kendinden evvel gelen Tevrat ve İncil gibi kitapları tasdik eden ve Allah'ın müminlere farz kıldığı hükümleri açıklayan bir kitaptır. O kitaplarda meydana gelmiş değişiklikleri ve tahrifleri açıklamaktadır. Bu kur’an, âlemlerin rabbi olan Allah tarafından gönderildiğinden asla şüphe edilemez.
Ve kitapla farz kılınmış olan hükümleri ve şeriatleri genişce açıklar. Kur´an-ı kerim'in, Allah tarafından gönderildiğinin en büyük delili, bunun bir benzerinin, hatta bir suresinin dahi benzerinin, hiçbir kimse tarafından şimdiye kadar yapılamamasıdır. Kur´an-ı Kerimin gerek lehine gerekse aleyhine binlerce kitap yazılmasına rağmen, ne onu savunanların yazdıkları ne de aleyhinde bulunanların yazdıkları Kur´ana benzemektedir. Kur´an-ı Kerim´in surelerine benzeri bir sure yapmaya çalışan Müseylime gibi birçok kâfirler, Kur´anın karşısında âciz kalmışlar ve yazdıkları yazılarla gülünç hale düşmüşlerdir.
38- “Yoksa onlar: “Onu uydurdu mu” diyorlar? De ki: “İddianızda samimi iseniz, Onun bir suresinin benzerini meydana getirin ve Allah'tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın.”
Bu müşrikler bu Kur’an’ı kendi ortaya koydu da uydurdu mu diyorlar? Onlara de ki; Onu uydurmuş olduğum iddianızda samimi iseniz haydi siz de iftira ederek, uydurarak ona benzer bir sure getirin. Sizlerde benim gibi arapsınız. Hatta Allah’tan başka gücünüz yettiği herkesi de, onun benzerini yapmak için insan ve cinlerden kimi gücünüz yetiyorsa yardıma çağırınız. şayet bunu yapamıyorsanız, artık bu durumda bu kur’an'ın Allah tarafından indirilmiş olduğuna dair size karşı delil de ortaya konulmuş olacaktır ve karşısında iman etmek ve teslim olmaktan başka bir yol kalmayacaktır. Eğer insaflı, adaletli kimseler iseniz.
Allah teala Kur’an-ı kerimde çeşitli âyetlerde, kâfirlerden, o Kur’anın bir benzerini meydana getirmelerini isteyerek onları, iddialarım ispata çağırmaktadır. Bu âyetlerde şöyle Duyuruluyor: "Ey Muhammed, de ki: "Yemin olsun ki, insanlar ve cinler, Kurana benzer bir kitap uydurmak için bir araya gelseler de, hiçbir zaman onun benzerini meydana getiremeyeceklerdir. Hatta, birbirlerine yardımcı olsalar bile. [İsra/88]
"Yoksa onlar, "Kur'an'ı Muhammed uydurdu"mu diyorlar Ey Muhammed, de ki: "Size de Kur’an’ın benzeri, on uydurma sure meydana getirin bakalım." Eğer iddianızda doğruysanız, Allah'tan başka, yardımını isteyebileceklerinizi de çağırın. [Yunus/38]
"Kulumuz Muhammede indirdiğimizden şüphe ediyorsanız, onun benzeri bir sure meydana getirin. Eğer iddianızda samimi iseniz, Allah´tan başka şahitlerinizi de çağınn."
"Eğer bunu yapamazsanız -ki elbette yapamayacaksınız- o halde kâfiler için hazırlanmış, yakıtı insanlar ve taşlar olan, cehennem ateşinden sakının." [Bakara/23-24]
Kâfirler, Kur’ân-ı kerimin bir benzerini meydana getirmekten âciz olup onun bir benzerini değil bir suresini, hatta birâyetini dahi meydana getiremezler.
39- “Hayır, onlar bilgisini kavrayamadıkları ve henüz tevili kendilerine gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan evvelkiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!”
O müşrikler, onu gereğince anlamadan ve işin aslını öğrenmeden, üzerinde durup düşünmeden, onun manaları ve neyi kastettiğini ele anlamadan o kitapta bulunan gaybi haberlerin durumu kendilerine gelmemiş doğru mu yanlış mı olduğunu bilmeden henüz ne olduğunu bilmedikleri Allah’ın cezalandırmasını yalanladılar. Bu ceza henüz kendilerine gelip çatmamıştır. O azap gelince onun ne olduğunu anlayacaklardır. Bunu yapmalarının sebebi ise, dinlerine aykırı düşen şeylere aşırı derecede nefret beslemeleri, babalarının dininden ayrılmak istememeleridir.
Bunlardan önceki ümmetler de, hiç bir delile dayanmayan bir tarzda yalanlamışlardı. Gelen mucizeler üstünde düşünmeksizin, akıl ve fikir yormaksızın, inatları veya atalarını taklit etmeleri yüzünden geçmiş ümmetler de resullerini yalanladılar.
Hak ettikleri ilahî azap kendilerine gelip çatmadan önce onu yalanladılar. Ey Muhammed, sen bu zalimlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bir bak. Bazılarını şiddetli bir sarsıntıyla, bazılarını yere geçirerek, bazılarını da suda boğarak nasıl helak ettik. Senin kavmin de inkârından vaz geçip hakka yönelmedikçe onların akıbetine uğrayacaktır.
40- “Onların içinde ona iman edenler de vardır, iman etmeyenlerde vardır. Rabbim, fesat çıkartanları da daha iyi bilir.”
Ey Muhammed, senin, kendilerine Peygamber olarak gönderildiğini, bu insanların bir kısmı Kurana iman edecek, sana tabi olacaktır. Bazıları ise bu Kur’ana iman etmeyecek, kâfir olarak ölüp kâfir olarak dirilecektir. Rabbin olan Allah, Kuranı yalanlayan bozguncuların kimler olduğunu çok iyi bilmektedir. O, kimin sapıklığa lâyık olduğunu bildiği için onu saptırır. Kimin de hidayete layık olduğunu bildiği için onu hidayete erdirir.
41- “Seni yalanlarlarsa de ki: “Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız sizedir. Siz benim yaptığınızdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım.”
Ey Muhammed, eğer bu müşrikler seni ve dinini yalanlayacak olurlarsa sen onlarda de ki: "Benim dinim ve amelim bana ait, sizin dininiz ve ameliniz de size aittir. Sizler, benim yaptığım amellerden dolayı hesaba çekilecek değilsiniz. Ben de sizin yaptıklarınızdan hesaba çekilecek değilim. Herkes kendi yaptığından sorumludur."
Bir kısım âlimler bu âyet-i kerime’nin, cihadı emreden âyetlerle nesh edildiğini söylememektedirler. İbn-i Zeyd, bunlardandır.
42- “Onlardan sana kulak verenler vardır. Fakat sen akletmez iseler, sağırlara işittirebilir misin?”
Ey Muhammed, bu müşriklerden bazıları, okuduğun kuranı, senin güzel sözlerini, kalplere ve bedenlere şifa olan hadislerini dinleyenler vardır. Bu, onların doğru yola gelmeleri için kâfidir. Fakat onlan doğru yola getirmek senin elinde değildir, Allahın iznine bağlıdır. Çünkü sen, manen sağır olanlara, sözlerini işittiremezsin. İşte onlar bu sebeple iman edemezler.
Bu âyet-i Kerime, insanların, kendi istekleriyle kimseyi hidayete erdiremeyeceklerini, hidayetin, Allah’ın elinde olduğunu, tebliğden netice alınmadığı takdirde tebliğde bulunanın üzülmemesi gerektiğini ve hakkı söylemekten de geri durması icap ettiğini ifade etmektedir.
43- “Aralarından sana bakanlar da var. Fakat sen, görmez iseler dahi körlere yol gösterebilir misin?”
Ey Muhammed! bu müşriklerden bazıları senin ortaya koyduğun delillerini, peygamberlik alametlerini senin vakarını ve iyi ahlakını, güzel görünümünü görürler. Bunlar, senin Peygamber olduğunu gösteren delillerdir. Fakat bunlar, müminlerin sana baktığı gibi takdir gözüyle değil, tahkir gözüyle bakarlar. Bu itibarla onlar, gerçeği göremeyen körlerdir. Sen, körlere doğru yolu nasıl göstereceksin Hele bunlar bir de basiretsiz olurlarsa.
Bu âyet-i Kerime, Peygamber efendimizin Peygamberliğini inkâr eden ve onu yalanlayan kavmine karşı onu teselli etmekte ve kavmine İslamı tebliğ etmesine rağmen onların iman etmelerine üzülmemesini, zira hidayetin, ancak Allah'ın elinde olduğunu bildirmektedir.
44- “Şüphesiz ki Allah hiçbir şeyle insanlara zulmetmez. Ama insanlar kendi kendilerine zulmederler.”
Şüphesiz ki Allah, yarattıklarından herhangi birine, günah işlemediği halde ceza vererek zulmetmez. Fakat insanlar, Allah'ın gazabını icabettiren günahları işleyerek kendi kendilerine zulmetmiş olurlar. Allah teala bu âyet-i kerimede iman etmeyenlerin bu hallerinin kendi suçlarından kaynaklandığını beyan etmektededir.
Bu hususta hadisi kudside şöyle buyrulmaktadır: “Ey kullarım ben zulmü hem kendime hem de kullarıma haram kıldım. Siz de birbirinize zulmetmeyin…” Müslim, bab;55, Hadis; 2577
إرسال تعليق
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...