Kadiri Yolu







Manevî Yolculukta Hırs Hastalığı


(Nefsi Emmâreyi Tanımak ve Tedavi Yolları)

1. Hırsın Tanımı ve Mahiyeti

Hırs, kişinin kendi nefsini tatmin etme arzusu doğrultusunda, sahip olmayı aşırı şekilde istemesi ve bu uğurda her türlü yolu mübah görmesidir. Hırs, temelde acımaz bir istek ve gerçekten sahip olunması gereken şeylere aşırı bağlılık olarak tanımlanabilir. Ancak tasavvufî bakış açısına göre hırs, bir kişiliği sarmalayan arzu ve isteklerin zamanla kulun iradesini ve kalbini bozan yönüdür.

Hırs, kişinin hep daha fazlasını istemesi ve hiçbir zaman elde ettikleriyle yetinmemesi halidir. Tasavvuf büyükleri hırsı, nefsin en büyük düşmanı olarak görürler. Çünkü hırs, kulun aslında sahip olamayacağı şeylere kalpten bağlanmasına ve buna ulaşmak için Allah’ın rızasına aykırı yollar seçmesine sebep olabilir.


2. Hırsın Zararları ve Manevî Tahribatı

Hırs, bedensel olduğu kadar manevî bir hastalıktır. Hırs, insanı tatminsizlik ve gerçek huzursuzluk içinde bırakır. Hırsın manevi zararları şunlar olabilir:

a) Kalp Sıkıntısı ve Huzursuzluk:

Hırs, kalpte bir rahatlık bırakmaz. İnsan daha fazlasını isterken mevcut haliyle tatmin olamaz. Bu sebeple her zaman gerilim ve endişe hâlinde olur.

b) Kulluk Şuurunun Kaybolması:

Hırs, insanın kulluk vazifesini unutturur. İnsan, Allah’a karşı teslimiyetini kaybeder ve her şeyin kendi gayretiyle elde edileceğine inanır.

c) Nefsin Boynunun Bükülmesi:

Nefis, hırsla güç kazanır. Nefsi emmâre daha çok öne çıkar. Çünkü hırs nefsin her zaman daha fazlasını istemesiyle büyür.

d) Dünya ile Kalp Bağlantısının Güçlenmesi:

Hırs insanın kalbini dünyaya bağlar. Nefis, elindekileri yetersiz görüp, hep daha fazlasını arzu eder. Bu da dünya sevgisinin artmasına neden olur.

e) Allah’a Güvenin Azalması:

Hırs, kulun Allah’ın takdirine güvenmesini engeller. Allah’ın her şeyde bir ölçü ve hikmet olduğu unutulur. Kişi, sadece kendi çabasıyla başarıya ulaşabileceğini düşünür.


3. Hırsın Nefsi Emmâre’deki Yeri

Nefsi emmâre, hırsı kalbin en derin noktalarına yerleştirir. Nefsin en temel amacı benliğini tatmin etmek olduğundan, hırs da bu amaca hizmet eder. Nefis şöyle der:

>> “Daha fazlasını istiyorsan, bunu hak ediyorsun.”

>> “Sana engel olan herkes düşmandır.”

>> “Çalış, kazan, elde et.”

>> “Başarı, dünyada kalıcı olmak içindir.”

Bu düşünceler, insanı sürekli olarak daha fazla arzu etmeye ve hiçbir zaman tatmin olmamaya iter. Hırs nefsin en tehlikeli silahıdır çünkü mutlak tatminsizlik doğurur. Kişi ne kadar çok kazanırsa kazansın, daha fazlasını ister.

Sûfîler der ki: “Hırsın kölesi olma, o seni tüketecektir.”

4. Tasavvuf Büyüklerinin Hırs Hakkındaki Uyarıları

İmam Gazâlî:

“Elde ettiğin her şey, sana huzur vermedikçe, ona hırsla yaklaşma. Çünkü huzuru elinde tutmayan şey, seni hüsrana sürükler.”

Mevlânâ:

“Dünya sana dert verir, eğer ona hırsla yaklaşır ve onu kendine köle yaparsan. Zira her şeyin bir ölçüsü vardır.”

İbn Atâullah el-İskenderî:


“Bir şeyin peşinden gitmek, ona aşkla bağlı olmak, o şeyi özüne ulaşma yolculuğundan daha fazla istemek, seni hakkın gerçeğinden uzaklaştırır.”

Şah-ı Nakşibend:

“Özün doğru yolda olduğu sürece, Allah her neyi sana verecekse verecektir. Hırs ise seni Allah’ın takdirinden mahrum bırakır.”

Tasavvuf ehli, hırsın sadece dünyayı değil, kalbinin içindeki huzuru da çalan bir felaket olduğunu vurgularlar.

5. Hırsın Belirtileri ve Kişideki Yansımaları

Hırsın, kişideki belirgin işaretleri şunlardır:

* Sürekli daha fazlasını istemek ve başkalarının başarılarına gıpta etmek

* Sahip olunanla yetinmemek, sürekli şikayet etmek

* Başarı için her yolu mübah görme ve Allah’ın rızasına aykırı davranma

* Her küçük başarının ardından daha büyük bir başarı hedefi koyma

* Hedef odaklılık ile övünme, başarısızlığa tahammülsüzlük

* Kalpte şükür ve kanaat duygusunun azalması

* Hayatı “kazanma” ve “kaybetmeme” üzerine kurma

6. Hırsın Tedavi Yöntemleri

a) Kanaat ve Şükür Üzerine Yoğunlaşmak

İbn Atâullah el-İskenderî şöyle der: “Kulluk da bir kanaattir; mutluluk da bir kanaattir. Her şey, Allah’ın kudretine inanarak yapılmalıdır.” Kanaat, insanı huzura ve gerçek tatmine yönlendirir.

b) Dünyanın Geçici Olduğunu Hatırlamak

Dünya, bir yolculuktur; sonu bellidir. Bu bilince sahip olan kişi, daha fazlasını istemek yerine elindekilerle Allah’a şükretmeyi tercih eder.

c) Zühd (Dünya ile İlgiyi Azaltmak)

Zühd, dünyaya gönül bağlamamaktır. Sûfîler, zühdü “dünya ile olan bağını kesmek ve gönlünü Allah’a teslim etmek” olarak tanımlarlar.

d) Tevazu ve Sabır

Sabır, hırsı zayıflatır. Nefis başarıyı hemen ve her zaman ister, fakat sabır, insanı her şeyin bir zamanı olduğunu anlamaya yönlendirir. Tevazu ise, insanın başkalarını küçük görmeyi engeller ve onun gönlünü mutlu kılar.

e) Hedeflerini Allah’ın Rızasına Göre Belirlemek

Gerçek başarı, yalnızca Allah’a yakınlık ve güzel amellerle ölçülür. İnsan, hedeflerini dünya için değil, Allah’ın rızası için belirlemelidir.

f) Dua ve İstiğfar

Her türlü arzu ve istek, Allah’ın iradesine bırakılmalıdır. Dua, Allah’tan huzur ve kanaat dilemek, insanın kalbine sükûnet getirir.

7. Hırsı Terk Ederek Kazanılacak Manevî Hâller

Hırsı terk eden kişi:

* Kanaatle huzura erer

* Şükürle kalp ferahlar

* Tevazu ile kendini bilip, başkalarını büyütür

* Zühd ile dünya arzularından sıyrılır

* Sabırla gönlüne dinginlik gelir

* İmanla huzurlu bir iç âlem yaşar

Tasavvuf büyüklerinin dediği gibi:
“İnsanın en yüksek amacına ulaşması, dünya arzularını terk etmekle mümkündür.”

Hırs, nefsi emmârenin insanı içten içe tüketen en sinsi hastalıklarından biridir. Doymak bilmeyen bu arzu, kulun elindekini değersizleştirir; kalbini sürekli eksiklik ve tatminsizlik duygusuyla doldurur. Hırsın hâkim olduğu bir gönülde şükür zayıflar, kanaat kaybolur, tevekkül yaralanır.

Manevî yolculukta hırs, kulun önüne görünmez bir duvar örer. Kişi çok çalıştığını, çok istediğini, çok çabaladığını zanneder; fakat kalbi Hak’tan uzaklaştıkça gerçek kazancı kaybeder. Çünkü tasavvuf ehline göre asıl kayıp, elde edilemeyen dünya nimetleri değil, kaybedilen kalp huzurudur.

Hırs terk edildiğinde ise kul şunu idrak eder: Rızık taksim edilmiştir, vakit sınırlıdır, ömür emanettir. Bu idrakle insan, dünyayı fethetmeye değil, nefsini terbiye etmeye yönelir. Kanaat ve şükür yerleşir, sabır güçlenir, tevekkül derinleşir. Kalp hafifler, ibadet lezzet kazanır, zikir huzur verir.

Tasavvuf büyüklerinin ortak sözü şudur: “Hırsın sonu yorgunluk, kanaatin sonu huzurdur.” Bu sebeple manevî yolculuğa talip olan kimse, nefsini hırsla değil teslimiyetle, arzu ile değil rıza ile, acele ile değil sabırla eğitmelidir. Çünkü hırs nefsi büyütür, kanaat ruhu büyütür.

Gerçek kazanç; çok sahip olmakta değil, Allah’ın razı olduğu bir kalple yaşamaktadır.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

أحدث أقدم

Öne Çıkanlar